Sizce aralarında dünya görüşü olarak bir fark var mı? Bence yok ama bu yakınlaşma ilk kez değil, Sivas Madımak katliamında da beraberdiler bu ikili. Kaç kez yazdım ama size bikez daha kısaca anlatayım. Madımak olayları öncesi Aziz Nesin ve arkadaşları Aydınlık Gazetesi’ni Onbinler AŞ olarak satın almak istediler. Perinçek ve arkadaşları da yazar arkadaşlarıyla işin içinde olmak istediler. Parti propagandası yapmamak sözü vererek dahil edildiler. Bir sabah gazeteyi bir açtık ki Aziz Nesin’in kitap olarak yayınlamak istediği Salman Rüşdi’nin Şeytan Ayetleri kitabı gazetenin birinci sayfasından parça parça verilmiş.
AL PERİNÇEK’İ VUR ERDOĞAN’A!..
“Olayların gelişmesi bir tertiple karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Polise atılan Molotof da polis kisvesi altında sıkılan kurşun da o tertibin eylemleridir. PKK’nın da olayların içine boylu boyunca girdiğini saptıyoruz. Oradaki topluluğun arasına Apo posterleriyle girmişlerdir, kışkırtmalarda bulunmuşlardır ve polis müdahalesini davet etmişlerdir. Ortada apaçık bir kışkırtma var. ” dedi. Ancak o kurşuna, “polis kurşunu” demek ne kadar doğru? Olayların gelişmesi bir tertiple karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Polise atılan Molotof da polis kisvesi altında sıkılan kurşun da o tertibin eylemleridir.
“Neden ayağa kalkıp bunların yüzüne tükürmüyorsunuz? 301 şehidimize bu hakareti edenler, 77 milyonun yüzüne tükürmesi gereken insanlarıdır. 301 kardeşimizin ailelerinin bunlara dava açması lazım. 50 kadar dava açan var ama hepsinin açması lazım. Yine bir bayan Soma’ya yardım etmeyin diyor, bunların evi var diyor. Sen kimsin ya sen kimsin? Sen de zaten vicdan yok. Üflüyorsun, üfleniyorsun, üfürüyorsun kurulu tezgahında. Bunların ne ücret aldığını nasıl bir hayat sürdüğünü biliyor musunuz? Resimlerle, belgelerle her şey ortada. O yavrumuzu kandıranlar da ortada. Polis aracına molotof attılar, polislerimiz yanmaya başladı. Teröristler polis araçlarının üzerine çıkarak camlarını kırmaya çalışıyorlar. Polis ne yapacak? Molotofla, havai fişekle, cam çerçeve indirenlerin mi yanında olacağız? CHP onların yanında yer alıyor. Biz terörize olanları mı konuşacağız, onları mı savunacağız? Biz mağdur mazlum halkımızın yanında yer alacağız. Bunların malum bir milletvekili var, Tunceli milletvekili, Okmeydanı Hastanesi’nde, orayı terörize etmenin derdinde. Polisler nasıl sabrediyor bunu anlamıyorum.”
Alt alta 2 paragraf aldım dünkü politikacı açıklamalarından. Bilin bakalım hangisi Doğu Perinçek’in, hangisi Recep Tayyip Erdoğan’ın. Yada şöyle sorsam, bu 2 demeci hangisi solcu, hangisi dinci? Eğer dün haberleri izleyip okumadıysanız bunu ayırt edemezsiniz. En azından ben edemem…
Birinci paragraf İşçi Partisi genel başkanı Doğu Perinçek’e, diğeri de Başzübük Erdoğan’a ait. Arada fark göreniniz var mı bilmiyorum, ben görmedim. Perinçek neden rahatsız olmuş, ilk olarak Apo posterleri rahatsız etmiş onu. O posteri taşıyan kişiler polisi insan öldürmeye davet etmişler, yani polis öldürmeyip de ne yapacak. Erdoğan ne diyor, “Polisler nasıl sabrediyor bunu anlamıyorum.”
Sizce aralarında dünya görüşü olarak bir fark var mı? Bence yok ama bu yakınlaşma ilk kez değil, Sivas Madımak katliamında da beraberdiler bu ikili. Kaç kez yazdım ama size bikez daha kısaca anlatayım. Madımak olayları öncesi Aziz Nesin ve arkadaşları Aydınlık Gazetesi’ni Onbinler AŞ olarak satın almak istediler. Perinçek ve arkadaşları da yazar arkadaşlarıyla işin içinde olmak istediler. Parti propagandası yapmamak sözü vererek dahil edildiler. Bir sabah gazeteyi bir açtık ki Aziz Nesin’in kitap olarak yayınlamak istediği Salman Rüşdi’nin Şeytan Ayetleri kitabı gazetenin birinci sayfasından parça parça verilmiş.
Bu yayından Aziz Nesin’in haberi yok, çeviren kişi başka, Perinçek kitabı başka bir kıza çevirtiyor, o kızı Aziz Nesin ölene kadar görmedi bile. Derken hemen ardından Madımak olayı oluyor ve orada saldırının en büyük gerekçesi Aziz Nesin’in sözüm ona Şeytan Ayetleri’ni Aydınlık Gazetesi’nde yayımlatması.
Peki saldıran, oteli yakanlar kim, onlar da Erdoğan’ın o zamanki parti arkadaşları, sempatizanları. Daha sonra sanıkları savunanlar kim, onlar da Erdoğan’ın partili avukatları. Peki o savunanlar şimdi ne yapıyor, AKP’de milletvekili, belediye başkanı yada il başkanı alayı.
Doğu Perinçek daha sonra neden yargılandı, derin devletten. Derin devlet kimlerle işbirliği yapmış anladınız mı? O yüzden yıllarca burjuva partilerinin asla derin devleti yargılayamayacaklarını yazıp durdum. Çünkü kendileri işin içinde, gönüllü maşa olmuşlar komünistlere, Alevilere ve Kürtlere karşı.
İşte o yüzden al Erdoğan’ı vur Perinçek’e, ikisi de aynı düzenin soyu…
Mayıs 24, 2014
FAŞİST DEĞİLSİN, KATİLLİK FİTRATINDA VAR!..
Bu yaşıma geldim, sarhoş olup da sarhoş olduğunu söyleyen kimseyi görmedim henüz. Bunu sadece kendileri söyleseler iyi, etrafı da aynı yalanı tekrarlar durur, “Çok içer ama sağlam içicidir, ben bugüne değin yalpaladığını görmedim…” Bu yalan döner, kulağınıza gelir ve siz de buna inanmaya başlarsınız, artık yapacak bişey yoktur, içkinin dozu her geçen gün artar. İş bununla kalsa iyi, eşiniz bile “Benim kocam içkiliyken daha iyi araba kullanır…” moduna gelir ki, bu cinayet işlemeniz için size sunulan bir tepsidir artık. Çoktan alkolik olmuşsunuzdur ama iyi içici sanıldığınızdan bunu asla kendinize yedirmezsiniz. İş en sonunda “Onu bir de içki içmeden göreceksiniz…” halini aldığında artık bitmişsinizdir ve sizi ancak kendi iradeniz kurtarır.
Bunun tek bir açıklaması vardır, iradesizsinizdir, kendinize değişik tanımlar yaparsınız, en kolayı dipsoman olduğunuzu söylemektir ve buna çevrenizi inandırırsınız. Bu yazdıklarımın hepsini değil, fazlasını yaşadım, “Kendine gel Ahmet…” denildiğinde değil ama kendi kendime “Kendine gel Ahmet…” dediğimde dipsomaninin de bir palavra olduğuna inanıp normal içici haline geldim.
AKP genel başkanı, başzübük Recep Tayyip Erdoğan’da da böyle bir hastalık var. Esasında hastalık değil, hastalıklar silsilesi var kendisinde. Birinci hastalığı Aziz Nesin’in en çok bilinen roman kahramanı ZÜBÜK’ten daha ZÜBÜK olabilmek için elinden geleni yapıyor.
ZÜBÜK’lük bir kenara, esas önemlisi Erdoğan son yıllarda faşist olmadığını söyleyip duruyor. Esasında Başzübük kendisine göre haklı, ona faşist dendiğinde bunu anlayabilmesi yada kabul edebilmesi için faşizmin ne olduğunu bilmesi gerekiyor. Faşizmi bilmek için de zor ama okumak gerekiyor. Tarik okumak gerek, roman okumak gerek, marksizmi okumak gerek. Okumadığın zaman Nazi Almanyasındaki rahip gibi sıra kendine gelene kadar iktidarın aşist olduğunu sen anlayamazsın ki iktitardaki anlasın…
O yüzden Başzübük kimi kitaplara bomba diyebiliyor,
Gazetecileri işten kovdurabiliyor,
Eleştirenlere küfredebiliyor,
Hiçbir bakanı yada milletvekilinin uyarısını dinlemeden bütün kararları tek başına alabiliyor,
Beş parasız biriyken anidenbire zengin olduğundan Soma Maden Ocağı’nın katil patronunu da kolay zengin olmak için katakulli yapmasından dolayı eleştirmeyip savunabiliyor,
Muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’na “Bana faşist diyorsan, faşist olsam burada konuşabilir misin” diyerek hem onu susturma hakına sahip olduğunu sanıp hem de konuşturduğu için demokrat olduğunu sanıyor, çünkü Kılıçdaroğlu’na kendisi izin verdiğini sanıyor,
Genç çocukların vurulma emrini ben verdim deyip cinayeti üstlenebiliyor,
Oğlunun ezip öldürdüğü sanatçı olayında kaza ve cinayet belgelerini gönül rahatlığıyla yok ettirebiliyor,
“Bu paraları nereden buldun oğlum” deme gereği hissetmeden, “Oğlum onları şu yada bu yolardan sakla” deyip, bizi utanmadan dinlemişler savunmasını yapıp ve çok normal bişeymiş gibi “Haremimizi çektiler” diyebiliyor…
Bu örnekleri çoğaltmak olası ama hepsini zaten biliyorsunuz.
O yüzden Erdoğan katil olduğunu söyleyen ama bunun faşizm olduğunu bilmeyen biri. Onun aldığı lümpen kültür bunu gerektiriyor. O kültür “Bunlardan bikaçını meydanda asacaksın, bak bir daha yapıyorlar mı?” mantığına dayanıyor.
O yüzden Erdoğan’dan faşist maşist olmaz, olsa olsa katil bir başzübük olur…
Mayıs 23, 2014
Ahmet Nesin
Kaynak: ahmetnesin.com