Solumdaki stantta 12 karanfil asılı, karşımdaki stantta 12 karanfil, bizim stantta siyah bir kaşkol, Diyarbakır suskunluğun haykırışını ta içlerine kadar yaşıyor. Diyarbakır’da ikincisi düzenleniyor kitap fuarının ama TÜYAP 30. yılına hazırlanıyor Istanbul’da. 12 Eylül faşizminde bizi bir araya getiren ilk eylem TÜYAP Kitap Fuarı, eski adı Etap Marmara Oteli’nin en altında herkes birbirini kucaklıyor, kitaplar, coplar yerine imzalar havada uçuşuyor, Aziz Nesinler, Can Yüceller ifade vermek yerine okurlarla söyleşiyorlar.
Diyarbakır TÜYAP Kitap Fuarı’ndayım, her yanım 12 karanfil. Hüzünlü yüzler, Kürtçe türküler kulağımda, 30 yıl önceki faşizminden günümüze TÜYAP diyorum kendi kendime, faşizmi solurken her yanımda şimdi 12 karanfil soluyorum buram buram ama buruk mu buruk…
Etrafımızı 10-11 yaşında çocuklar sardı, masada bir kitap “Darbeciler Okulu”… Çocuğun biri bir bana bir Necmettin Salaz’a baktı ve “Ben de büyüyünce darbe yapacagım abey…” der demez arkadaşı hemen dürttü “Oglim darbeyi asker yapar, biz devrim yapacaz…” O çocuğun gözünde darbeci miyiz bilemem ama oldukça keyifli güldük…
Pazartesi şehir sessiz, suskunluğunu yutkunur mu insan, işte öyle bişey, yutkundukça bağırıyor, suskunlaştıkça “Barış, barışşşşşşşşş…” diye bir avazı dağda, bir avazı kendinde. Televizyonda bir öğretim üyesi Süleyman Sırrı’ya soruyor “Niye çocukların taş atmasını engellemiyorsunuz?” Diyarbakır suskun suskun bağırıyor, heryer 12 karanfil, kelimelerim şaşı, miyop, hipermetrop, astikmat, dilim ağlıyor… Heryer 12 karanfil, adam hâlâ soruyor “Niye çocukların taş atmasını engellemiyorsunuz?”
Ben darbeyle doğdum, onlar ölümle… Ben çocuklara niye taş attığını soramam, yüzüm tutmaz ama kazık kadar siyasetçilere neden herkes barış isterken “Mermi attırıyorsun!..”diye sorarım, bu benim insanlık hakkım.
Şırnak milletvekili Hasip Kaplan önceki gün Hasan Cemal’e telefonda “Biraz vicdan muhasebesi, Allah için, bir vicdan muhasebesi yapsalar. Tayyip Erdoğan’ın bütün derdi, anlaşılan o ki, MHP’yi yüzde 10 barajın altında tutmak. Bunun için buralarda olan bitene kayıtsız. Bütün bu operasyonları “İşte Terörle mücadele ediyorum!” diye satıyor Türkiye’nin ortasında, batısında… Oysa farkında değil, büyük bir kaosa doğru sürükleniyoruz.” demiş…
Ama Hasan Cemal’in kuşkuları var, “Başbakan Erdoğan’ın böyle bir seçim döneminde, Güneydoğu’da yangını parlatacak operasyonlara olumlu bakabileceğine ihtimal vermiyorum yada veremiyorum.” diye yazmış… Yazdığı yetmemiş, Oral Çalışlar’ın yazısından da örnek vermiş. Çalışlar “Benim algılayabildiğim kadarıyla Öcalan çatışma istemiyor, AK Parti hükümeti istemiyor, CHP istemiyor, yöre halkı istemiyor, BDP’liler istemiyor. Peki kim istiyor? Bu soruyu sormaya devam edelim.” diye yazmış…
Siyaseti bu kadar kötü okuyorsa Hasan Cemal nasıl darbe yapmaya kalkışmış, Oral Çalışlar zamanında Doğu Perinçek’le beraber Merkez Yürütme Kurulu’nda görev yapmış anlamıyorum doğrusu. Geriye kalan MHP’yi saymasak operasyonlar askerin işi.
Doğru operasyon askerin işi de, Ergenekon, Balyoz diye bunca muazzaf ve emekli askeri hapse atabilen bir hükümet, “Şimdi topuklarını vuruyorlar bizi görünce” diye babalanan Arınç, “Bir korgeneral beni görünce nasıl ayağa kalkmazmış, olacağını gördü…” diye horozlanan Recep Tayyip Erdoğan’a karşın hâlâ yapılabiliyorsa burada bir sorun var demektir. O zaman hükümet kendisine bağlı askere hükmedemiyor demektir. Yapacağı çok zor değil esasında, genelkurmaya kesin kes çatışma istemediğini belirtmesi ve aksinin yapıldığında yetkisini kullanacağını bildirmesi yeterli bence.
Erdoğan bunu yapmıyor, bence bilerek yapmıyor, savaş baltasını çıkardı ve herkese karşı sallapati bir şekilde sallıyor. MHP’yi baraj altında bırakmak için terbiye sınırlarını zorluyor. Kürtlere karşı gerçek silahını kullanıyor. 12 Karanfilin düştüğü bölgede görevli korgeneralin Ergenekon şüphelisi yada sanığı olması bana bişey ifade etmiyor. Bu kadar tutuklunun bulunduğu bir ortamda o subayın serbest olma gerekçesini sorarlar o zaman adama…
Diyarbakır Kitap Fuarı’nda 12 karanfil uçuşuyor. Kapının dışında cıgaramı tüttürüyorum dalgın dalgın. Stantta oynadığım ufaklık orada da buldu beni. Kocaman jeneratörü gösterdi bana, “Amca bu silah mı?..” Jeneratörle silahın bağını kurmaya çalıştım, anlattım ona elektrikler kesildiğinde işe yaradığını… Sanırım o beni dinlemiyordu, kocaman konteyner gibi jeneratörün tepesindeki egsoza dikmiş gözlerini ve hâlâ beyninde silah “O zaman bu ne işe yarıyor…” Anlatmaya çalıştım, arabadan örnek verdim ama nafile “Arabada o kadar büyük egsoz olmaz…” dedi bana 5 yaşındaki arkadaşım. “Niye çocukların taş atmasını engellemiyorsunuz?” diye soran öğretim görevlisi alır mı acaba yanıtını 5 yaşındaki arkadaşımdan… Erdoğan askere “Ateş Kes” emrini verir mi acaba? Birileri “Kürt sorunu yoktur…” diyen Erdoğan’a inanmayı bir kenara bırakıp gerçekçi olmaya çaba gösterirler mi? Bana değil 5 yaşındaki arkadaşım Jivan’ı dinleseler, anlamaya çalışsalar yeter bence…
http://ahmetnesin.wordpress.com
Ahmet Nesin