YILMAZ GÜNEY: “KADIN MESELESİNDE EKSİKLERİM VAR. BİLİCİNDEYİM DÜZELTMEYE, DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞIYORUM”

Yılmaz Güney ile 1982 yılında yapılan Belgesel yapımcısı Süleyman Özdemir’in arşivinden çıkan kayıtta, Güney, Türkiye’de 19 yıl boyunca yasaklı kalan, izleyenlere dahi cezaların verildiği en cesur yapıtlarından biri olarak bilinen ‘Yol’ filmi, Kürt sorunu ve kadın sorunu üzerine değerlendirmelerde bulunuyor.

KADIN DEVRİMİ

Türkiye’de kadın kurtuluşunun devrim sorunu olduğunu, kadınların da meseleyi sadece kadın-erkek eşitliği üzerinden ele almamaları gerektiğini belirten Güney, öbür türlü “kadınlara özgürlük” söyleminin daha çok “erkeklere özgürlük” anlamına geldiğini ve Avrupa’daki hastalıklara düşülebileceğini kaydediyor.

Güney, devamında  “Ben kendi eşimi bile kurtaramıyorum. Şu anlamda söylüyorum. Biz o kadar devrimciyiz, ilericiyiz, normal olarak bazen öyle tavırlarımız oluyor ki, teraziye koyduğunuz zaman gericiliği ifade ediyor. Çünkü bu mesele kişisel bir mesele değil. Yani şunu söyleyemem; ‘Türkiye’de bu adamlar farklı, ben farklıyım.’ Bende de o toplumdan gelmiş olmaktan kaynaklı bir yığın aksaklık var. Şu var ki ben bunun bilincindeydim ve bunu düzeltmeye çalışıyorum. Adım adım değiştirmeye çalışıyorum. Biz ne kadar eleştiriye tahammüllüyüz desek de dışımızdan gelen bazı eleştiriler karşısında eski bir alışkanlıkla tepkisel davranıyoruz. Kadınların daha zeki olduklarına inanıyorum. Kadınların daha dayanıklı olduklarına inanıyorum. Kadınların daha fedakâr ve şefkatli olduklarına inanıyorum” ifadelerini kullanıyor.

‘KÜRT HALKI KENDİ KADERİNİ TAYİN EDECEKTİR’

Kürt sorununun ise, Türkiye ve Ortadoğu’da kilit bir role sahip olduğu tespitinde bulunan Güney, Türk solunun da bu konuya her zaman pederşahi, yani üstten baktığı eleştirisinde bulunuyor. Güney, “Kürt sorunu bugüne kadar Türk solu açısından kuyruk bir sorun olarak göründü. Yani esas olarak olaya bakarken işte; ‘Biz Türkiye’de devrim yapacağız. Yaptıktan sonra size bir siyasi hak bağışlayacağız’ anlayışı vardı. Hâlbuki Marksist literatürde olsun, devrimci demokratik literatüründe olsun ‘bağışlama’ diye bir şey söz konusu değildir. Kürt halkı kendi kaderini kendisi tayin edecektir.” diyor ve konuşmasını şöyle noktalıyor: “Benim inancım o ki önümüzdeki yıllar halkın umduğunu bulamamasının getirdiği kendiliğinden bunalımlara, kendiliğinden patlamalara ve kendiliğinden tepkilere yol açacaktır. Ancak bu kendiliğindenlik gerçekten devrimci bir tarzda örgütlenemezse yenilgi yine kaçınılmazdır.”

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz