Normal ve Anormal Cinsellik
Elimde cinsellik üstüne yazılmış iki kitap var: Birini bu konularda uzman olarak tanınmış bir kişi, Prof. Rasim Adasal yazmış; öbürü ele avuca sığmaz bir yazarın, Günel Altıntaş’ın.
Prof. Rasim Adasal, 1963’te Cinsiyet, Aşk, Evlilik adıyla çıkardığı kitabı bu kez, Normal ve Anormal Cinsiyet ve Evlilik adıyla yeniden yayımlamış. Ayrı bir yapıtmış gibi sunulan bu koca kitabın (670 sayfa) önsözünde şöyle diyor Prof. Rasim Adasal: “1963 yılında yayımlanmış bulunan Cinsiyet, Aşk, Evlilik adlı eserim büyük ilgi görmüş ve kısa denecek bir zamanda tükenmişti. (…) Bu eser en aşağı beş yıl önce tekrar basılabilirdi ve maddi bir kazanç da sağlardı. Fakat bu süre içinde, cinsiyet alanında olagelen hızlı gelişmeler, anlam devrimleri ve yeni görüşler birçok yeni katmalar ve değişiklikler gerektiriyordu. Birçok terimleri ve kelimeleri Türkçeleştirmek, bütün yeni kavramlara yer vermek ve yeni bazı konuları katmak gerekti.”
Prof. Rasim Adasal’ın kitabını on iki yıl önceki baskısıyla karşılaştırınca pek büyük bir değişiklik olmadığı görülüyor. Eklenen birkaç erotik fotoğraf, bazı başlıkların değiştirilmesi, bir iki küçük ek… Büyük değişiklikler mi sayıyor bunları Prof. Rasim Adasal? Kitaba dişe dokunur cinsten üç bölüm eklenmiş topu topu: Aile çevresi psikolojisi; ana-babalar okulu; aile planlamasında psikiyatrinin ve ruh sağlığının rolü… Bunlar bir kitabın adını değiştirecek kadar büyük değişiklikler midir? Prof. Rasim Adasal, kuşkusuz, kendi dalında çok değerli bir hekimdir, büyük bir hocadır. Ama cinsellik üstüne ülkemizde nicedir çok yayın yapılmış olduğunu, dünya literatürünün ise bu konuda son yıllarda büyük bir zenginleşme içinde bulunduğunu görmek istemez gibi bir tavır içinde. Öte yandan, bir bilim adamının, bu konuda eski yazdıklarıyla yetinmesi, özellikle yapıtında Türkiye gerçeğine hiç yaklaşmamış olması hüzün uyandırıyor kişide. Türkiye’de cinsel hayat Batı ülkelerindekine göre hep daha büyük bir gerilim içinde olmuştur. Daha önce bir yazımda belirttiğim gibi, sözgelimi, bir Alman için cinsel birleşme yemekten sonra yenen büyücek bir çikolatadır; yeri, konumu bilinen belli bir edimdir; güzel bir şeydir. Bir Türk içinse cinsel birleşmede güzelliğin üstünde, hatta dışında bir şey vardır: Bir felaket tadı, bir varlık yokluk tartışması, bir mahvoluş… Prof. Rasim Adasal’ın, yapıtında, Türkiye gerçeğine hemen hiç inmediği görülüyor. Bütün örnekleri Batı sanatının ustalarından (Racine, Dostoyevski vb.) ve sinema oyuncularından (Marlene Dietrich, Daniel Darieux, Gina Lollobrigida, Elizabeth Taylor) alıyor. Ama kitapta sözgelimi Fatih’in cinsel yönsemeleriyle ilgili bir not bile yok. Diyelim homoseksüellerden söz ediyor. Türkiye’deki homoseksüalite olgusuna hiç yaklaşmıyor. Hayvanlarla sevişme bölümünde bir ülkenin inekleriyle ilgili tek bir olayı anlatıyor da, Anadolu’daki “Nallı Fatma” olgusuna hiç değinmiyor. Bu da kitabın çeviri ya da derleme bir yapıt olduğu izlenimini uyandırıyor okuyanda. Rıza Tevfik’in bir dizesini konuyla pek ilgisi olmadığı halde açımlamaya giriyor da, sadizm bölümünde Marquis de Sade’ı iki üç cümleyle geçiştiriveriyor. Evlilik bölümünde ise unutulmuş bir sinema oyuncusu olan Gene Tierney’in, okurun belki de hiçbir zaman göremeyeceği, Kıskanç Kadın filmindeki rolüne değiniyor da, Evlilik Üstüne adlı yapıtıyla bu alanda en önemli kitaplardan birini yazmış olan Léon Blum’dan hiç söz etmiyor. Prof. Rasim Adasal’ın eski film adlarından söz etme yöntemi sanırım son derece yanlış bir yöntemdir, yapıtı daha da zayıflatıyor. Kitapta bir bibliyografya da yok. Yok ama, alıntılardan ve yazar adlarından profesörün cinsellik edebiyatını gereğince izlemediği anlaşılıyor.
Günel Altıntaş’ın Garantili Kız Tavlama Sanatı ticari bir kitap, ancak, adına bakmayın, bu kitabın 60 sayfa kadar tutan bir önsözü var ki, Prof. Rasim Adasal’dan öğrenemediğimiz bir sürü cinsel soruna ışık tutuyor. Üstelik biri bilimsel bir savla, biri salt ticari amaçla yazılmış iki kitap karşısındayız. Biri ruh hekimi bir profesörün meslek hayatının 50. yılını taçlandırmak için gözden geçirilerek yeniden yayımlanmış, öbürü bir yayınevini kurtarmak için işte öylesine çırpıştırılıvermiş.
Bunu Günel Altıntaş’ı övmek için söylemiyorum (üstelik yaptığı iş pek de övülecek bir iş değil), ama Prof. Rasim Adasal’ın da yerinde emekleyip durduğu bir gerçek. Demin ticari amaç demiştim; Prof. Adasal’ınkinde de ticari bir amaç sezilmiyor mu? İkinci baskıda kitabının adını niçin öyle değiştirmiş?
Cemal Süreya
Toplu Yazılar II
“Günübirlik”ler (YKY)