YAŞAM ÜZERİNE NOTLAR: MUTLULUK VE HASET – JOHN FOWLES

Kişisel ve toplumsal yaşamlarımızdaki eşitsizlik miktarını mutluluk ve haset kavramlarıyla ölçüyoruz. Bu iki koşul davranışlarımıza egemen oluyor ve onların kökenlerini ta ilkel yaşam biçimlerinde bulabiliriz. Mutluluk, hayatta kalma araçlarına sahip olmaktır-’toprak’, ‘barınak’, bir eş, yiyecek, yırtıcı hayvanlara ve asalaklara karşı savunma araçlarına; haset ise bu şeylerin eksildiğini duymak demektir. Kısacası mutluluk, güvenlik demektir, ama hasedin edilgin yüzü olan güvensizlik deneyimiyle tanımlanmış bir güvenlik.

Mutluluk temelde yaşamı tam olduğu gibi uzatma arzusudur; hasetse değiştirmek. Mutluluk, bu yüzden evrimsel açıdan, ilerlemenin önündeki başlıca engeldir; ve haset de, onun başlıca kaynağıdır. Ne var ki hasedin şu andan itibaren bir çeşit hayatta kalma niyeti olması gibi mutluluk da şimdiye kadar hayatta kalmaya değdiğini gösteren bir çeşit kanıttır. Birisi hükümetin geçmiş ve şimdiki başarılarının reklamını yapan propaganda dairesi, öteki ise sürekli bir eleştiri komitesidir.

Platon’un adil toplum tanımı, içinde erkek ya da kadın her bir kimsenin olduğu şeyden mutlu olduğu bir toplum tanımıydı; yani hasedi barındırmayan bir toplum. Bizim adil olmayan toplumlarımızda, bütün siyasal ve toplumsal çatışmalar mutluluk partisi ile haset partisi arasındadır; ve bütün mevcut sıkıntılarımız da biricik konumları saldırganlık konumları olabilecek bu iki partiyi, karşılıklı olarak yıkıcı karşıtlar olmaları dışında düşünebilme konusundaki yeteneksizliğimizden kaynaklanmaktadır.

Mutluluk temelde toplumsalın karşıtıdır. Her zaman için bir karşılaştırmayı, başkalarının bizim tattığımız özel bir mutluluğu tadabileceklerini, ama tatmadıklarını bilmeyi içerir. Bu, özel mutluluk içinde kamusal mutluluk için de doğrudur. Tiyatro seyircisi, izleyicilerle dolu stadyum, hatta tüm bir ulus mutludur, çünkü bu şekilde mevcut ve mutlu olmayan başkaları vardır.

Mutluluk benim başıma gelen şeydir ve en yoksul kişinin mutluluğu bile biriciktir; bunun için ona ancak haset edilebilir. Bu mutluluk sadece onundur ve onun olabilir. Hepimiz Crusoe’larız; mutluluğumuzu ve mutsuzluğumuzu, hiç kimse kendimiz gibi bilmez.
Bu yüzden eşit olmayan bir dünya yaratmak mutluluğun doğasında vardır. Herkes için erişilebilir bir mutluluk kaynağı herkes için erişilebilir bir kadın gibi olur; sahip olmanın mutluluk getirmesi gitgide olanaksızlaşır. Devrimlerden sonra tekrar tekrar, devrimin eli-fe’inin yeni bir ayrıcalıklı sınıfa dönüşmesinin paradoksal başkalaşımını görüyoruz; bunlar her şeyden öncc Çoğunluk’tan esirgenmiş olan hazları kendilerine verdikleri için ayrıcalıklıdır; ve bunda bir öykünme öğesi olabilmesine karşın, böylesi elite’Icr gerçekte mutluluğa duyulan temel insani ihtiyacın ve mutluluğun toplumsal karşıtı doğasının kurbanlarıdır.

ERICH FROMM: “AÇGÖZLÜLÜK İÇSEL BİR BOŞLUĞUN SONUCUDUR!”

Haset edenler karakteristik bir sahte tasımlama yaparlar: Mutluluk ayrıcalıkla varolur, ayrıcalık kötüdür, bu yüzden mutluluk kötüdür. Birçok devrimin ilk aşamalarının son derece karakteristik bir yanı olan Püritanizm ve birçok solkanat kuramcısının emek, sosyal özveri ve devletin iyiliği gibi şeylere talihsiz bir şekilde yeni bir çeşit mutluluk yakıştırma girişimleri bundan kaynaklanır. Bu girişimler böyle şeylerde mutluluk bulunamayacağı için değil, ama herkesin mutluluğu aynı kaynaklarda bulması beklendiği için talihsizdir. Devlet tarafından ya da bir öğreti gereği yahut zorla benimsetilen mutluluğun genel olarak her türlü biçimi kendi tanımı gereği bir çelişkidir.

Böylesi zorla benimsetilen mutluluk-insanı mutlu kılacak şeyi seçme hakkının her türlü karalanışı-temelde totaliterdir ve insanlık bir laboratuvar deneyinde koşullanan hayvanlar gibi olana değin mutluluğu yok eden haset ve onu yok eden mutluluk … şeklinde bir kısır döngü oluşturan hasedin bir sapkınlığıdır.

Gerçek, her iki partinin de hakkı olduğudur: Haset partisi toplumun, mutluluğun başlıca kaynaklarına-daha adil ekonomik koşullar ve gerisi-eş ölçüde erişmenin sağlanması gerektiğini ileri sürdüğünde haklıdır ve mutluluk partisi de, toplumun bireye bu kaynakların neler olacağına karar vermesi konusunda maksimum bir özgürlük tanıması gerektiğini ileri sürdüğünde haklıdır. Kapitalizm de komünizm de, bu her iki gerçeği içermeye ya da her mutluluk kaynağına eş ölçüde erişme olanağı veren bir toplum kurmak pek kolay değildir.
Her iki siyasal seçenek te haset durumunun Çoğunluk’u daha kolay manipüle etmeye olanak verdiğini kavramıştır. Sağ için, baskının, sansürün ve uranlığın kullanımını haklı çıkarmaktadır; sol içinse, devrimin ve ayaklanmanın kullanımını. Kızgın kalabalıklar askeri diktatörleri haklı çıkarmaktadır, ve bunun tersi de doğrudur.

Kötü olan kişisel mutluluk değil, adil olmayan toplumsal ayrıcalıklardan kaynaklanan özel kişisel ayrıcalıktır. Kapitalizmin büyük kötülüğü onda sadece mutluluk kaynaklarına eş ölçüde erişme olanağına sahip olamayışımız değil, içinde başlıca mutluluk kaynağının ona erişme olduğu bir dünya yaratılmış olmasıdır. Dışlanmışların haset ettikleri sadece meyve bahçesindeki elmalar değildir, daha çok meyve bahçesine girme hakkıdır haset ettikleri. Sunduğu olanaklardan ötürü değil, kulüp seçkin olduğu için seçkin bir kulübün üyeleri olmaya can atmaktadırlar.

Ancak en iyi hallerinde kapitalist toplumlar, mutluluğun doğasını bozmalarına ve onu ekonomik koşullara zincirlemelerine karşın, doğru bir mutluluk kavramını desteklerler; tıpkı komünist toplumların, en iyi hallerinde, doğru bir haset kavramını desteklemeleri gibi. Kapitalist sistemin büyük erdemi, temel insani ihtiyaçla bağdaşan bir mutluluk arayışı özgürlüğüne olanak sağlamasıdır; ve komünist sistemin büyük erdemi de, haset duygusuna, kendini tümüyle yıkıcı olmayan araçlarla ifade etme olanağı tanıyabilmesidir. Zenginleri, zenginlerin tümüyle ortadan kaldırılmaları durumunda ortadan kaldırılacak paylaşmaya zorlamaktadır; çünkü en değersiz ve bencil kastlarda ve kültürlerde bile iyi olan bir öğe vardır: Özgürce mutlu olma hakkı.

Sorunumuz, bilinç-öncesi geçmişimizin ödül göreceliğini yeniden inşa etmek; hem hasedin hem de mutluluğun erdemlerini yalıtmak, birinden yıkıcı saldırganlığı ve ötekinden yıkıcı bencilliği uzaklaştırmak ve onları, aralarında etkileşen şeyler durumuna getirmektir. Her şeyden önce de bunu, heyecanla, kanla ve şantajla değil, bilimle, akılla ve iyilikle yapmaktır.

John Fowles
Aristos/ Yaşam Üzerine Notlar
İngilizceden Çeviren: Serdar Rifat Kırkoğlu

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz