SIMONE DE BEAUVOIR: ”MUTLULUK, HERKES GİBİ YAŞARKEN KİMSE GİBİ OLMAMAKTIR!..”

2

“Kadını götürüp mutfağa ya da süsleme odasına kapatıyor, sonra da ufkunun darlığına şaşıyoruz; kanatlarını kesiyoruz, sonra, uçamıyor diye yakınıyoruz…” (Kadın 3 – İkinci Cins Bağımsızlığa Doğru, Payel Yayınevi, 1993, sayfa 96)

“Egemen sınıfın isteği gücü sürdürmektir ve bunun tek yolu kadınları evde tutmaktır. Kadın depolitize olursa erkeği de depolitize eder. Çünkü kadınların özgürleşmesi daima toplumsal özgürleşme ile ilişkilidir.” (Payel Yayınevi, Kadın – İkinci Cins 1)

“Demek ki ölmek için varolmuyor insan. Kişioğlunun varoluşu amaçsızdır, nedensizdir. Ayrıca, Jean-Paul Sartre’ın Varlık ve Hiçlik’te anlattığı gibi, kişinin varlığı eşyanın donmuş varlığına benzemez: İnsan, varlığını varlaştırmak zorundadır. Nitekim o da her an varolmaya çalışır: İşte tasarı denen şey budur. İnsanın varlığı tasarılar biçiminde gerçekleşir. Elbette bunlar ölüme değil, özel amaçlara, tekil sonlara yönelen tasarılardır.”
(Denemeler, Sayfa 73)

“Sizin yanınızdayken hiçbir şey bana önemli gelmiyor. Hatta sizden ayrılmak bile! Ama sizden uzaktayken en küçük dert çekilmez oluyor. Sizi çılgınca seviyorum, sizsiz bomboş ve mutsuzum.” (Simone de Beauvoir’dan Sartre’a Mektuplar, Sayfa 44)

“Yaptıklarımın sonuçlarını sonsuza dek yüklenirsem, artık hiçbir şey isteyemem. Ben sonlu bir varlığım; sonluluğumu istemek, elde etmek zorundayım.” (Veda Töreni, Alfa Yayınları, 2019, sayfa 39)

“İnsanlar vardır, bütün yeryüzünü ekmeyi tasarlarlar. İnsanlar vardır, bir çiçek saksısını bile çok görürler kendilerine. (Denemeler, Simone de Beauvoir)

“Sadece erkek değildir kadını ezen. Kadın kendi hayatından sorumlu olmaktan vazgeçerek kendi kendini de eziyor.” (Kadın 3 – İkinci Cins Bağımsızlığa Doğru, Payel Yayınevi, 1993, sayfa 96)

“Ölüm korkusundan çok daha dayanılmaz olan var olma endişesi.” (Moskova’da Yanlış Anlama, Sayfa 65 – Yky)

“İnsan kadın olarak dünyaya gelmez, zamanla kadın olur.” (Kadın 2 – İkinci Cins Evlilik Çağı, Payel Yayınevi, 1993)

“Ne bekliyoruz öyleyse, başka birini mi? Sonu gelmeyen bir oluşun içinden, bizi alıp uzaklara götürebilir mi başkası? Bunu ondan beklemek haksızlık olur doğrusu.” (Veda Töreni, Alfa Yayınları, 2019, sayfa 64)

“Yaşamak biraz da ölmek sayılır.” (Mandarinler, Sayfa 170 – Alfa Yayınları)

“İnsanlar özgürdür …Ama herkes yalnızca kendisi bakımından özgürdür; onların özgürlüklerine ne dokunabiliriz, ne başlarına gelecekleri bilebiliriz, ne de onlardan özgür davranmalarını isteyebiliriz.” (Başkalarının Kanı, Sayfa 119 – Payel Yayınevi)

“Kendimi tanımla­mak istiyorsam, ilkin: “Ben bir kadınım ” demem gerekiyor. Hiçbir erkek, işe, kendini belli bir cinsin üyesi olarak kabul etmekle başlamaz : erkek oluşu, kendiliğindendir.” (Kadın – İkinci Cins 1, Simone de Beauvoir)

“Ne olursa olsun, insanın düşüncelerini açıklaması en doğal hakkıdır.”
(Mandarinler, Sayfa 200)

“Erkeklerin kadınlar üzerine yazdıklarına kuşkuyla bakılmalıdır, çünkü onlar hem yargıç, hem davacıdırlar.” (Kadın 1 – İkinci Genç Kızlık Çağı, Payel Yayinevi, 1993

“Toplumun kadına hazırladığı yazgı genel olarak evliliktir. Kadınların çoğu evlidir, evlenip ayrılmış ya da dul kalmıştır. Evlenmeye hazırlanmakta ya da evlenmediği için dertlenmektedir.” (Kadın 2 – İkinci Cins Evlilik Çağı, Payel Yayınevi, 1993)

“Evliliği icat edene ve onun ardından evlenenlerin ikincisi, üçüncüsü, dördüncüsüne ve onları taklit edenlere lanet olsun.”
(İkinci Cinsiyet, Sayfa 119 – Koç Üniversitesi Yayınları)

“Öyle değilmiş. İnsan doğduğu için, yaşamış olduğu için,yaşlandığı, kocadığı için ölmüyor. Bir şeylerden ölüyor.” (Sessiz Bir Ölüm, Simone de Beauvoir)

“Öldürülmek ya da ölmek pek farklı şeyler değildir; herkes eninde sonunda ölüyor, aşağı yukarı aynı yaşta ya da otuz, kırk yıl farkla işte.” (Mandarinler, Sayfa 917 – Alfa)

“Mutlulukla mutsuzluk arasında sanıldığından çok daha az fark var.” (Mandarinler, Alfa Yayınları)

“İnsan topluluklarında, doğuran cinse değil, öldüren cinse üstünlük tanınmıştır.” (Kadın 2 – İkinci Cins Evlilik Çağı, Payel Yayınevi, 1993

“Evlilik, erkeğin keyfi sömürgenliğini körükler. Boyunduruk altına alma eğilimi en yaygın, en karşı konmaz eğilimdir. Çocuğu kadına, kadını kocaya teslim etmek; yeryüzüne zorbalık tohumu ekmektir.” (Kadın 2 – İkinci Cins Evlilik Çağı, Payel Yayinevi, 1993)

“İnsan birini görmekten artık haz duymuyorsa, çekip gider. Hepsi bu işte!” (Mandarinler,Sayfa 245)

“Kadın, güçsüzlüğü değil, güçlülüğü içinde; kendinden kaçmak değil, kendini bulabilmek, var olmaktan istifa etmek değil, varlığını olumlamak üzere sevebildiği gün, aşk hem onun, hem de erkek için korkunç bir tehlike olmaktan çıkıp bir yaşam kaynağı haline gelecektir.” (Kadın 2- İkinci Cins Evlilik Çağı, Payel Yayinevi, 1993)

“Kadınlar özgürleşmeden devrim olamaz, devrim olmadan kadınlar özgürleşemez. ” (Ben Bir Feministim, Sayfa 25)

“Anı diye bir şey kalmayacağına göre; bir ana bu kadar önem vermek niye?” (Sessiz Bir Ölüm, Sayfa 73 – İmge Kitabevi)

“En azından, ben öldüğümde yaşamış olacağım.” (Bütün İnsanlar Ölümlüdür, Sayfa 34 – Alfa


SİMONE DE BEAUVOİR KİMDİR?

Simone de Beauvoir, 9 Ocak 1908 yılında Paris’te doğan Fransız yazar ve feminist filozoftur. Geleneksel bir ailenin büyük kızı olan Simone de Beauvoir otobiyografisinde dinine ve ülkesine bağlı ataerkil bir ailenin içinde yaşadığından bahseder. Babası George Bertrand de Beauvoir bir hukukçu, annesi Françoise zengin bir bankerin koyu Katolik bir kızıdır.

Simone, önce bir Katolik okulunda matematik, sonra Sainte-Marie enstitüsünde dil ve edebiyat, ardından da Sorbonne’da felsefe okur. Lisansüstü eğitimini büyük bir başarıyla tamamlayıp Fransa’nın en genç kadın felsefe öğretmeni olmaya hak kazanır.

Simone de Beauvoir ve Jean-Paul Sartre, 1929 yılı Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümünün en zeki iki öğrencisiydi. Bu iki genç “geleneklere başkaldıran” bir ilişki yaşarlar.

Bir süre okullarda öğretmenlik yapan Beauvoir sonunda Paris’e yerleşip esas tutkusuna; düşünmeye, tartışmaya ve yazmaya odaklanır.

1986 yılında Paris’de Cimetière du Montparnasse Mezarlığına Sartre’ın yanına gömülür.

SİMONE DE BEAUVOİR ESERLERİ
Simone eserlerinde toplumsal cinsiyeti bir kavram olarak kullanmadı lakin buna giden felsefi zeminin açılmasına ön ayak oldu.

Simone’un ilk eseri Konuk Kız 1943’te yayınlandı ve oldukça ilgi gördü. Simone’un ikinci eseri ise varoluşçu düşüncenin başarılı bir örneği olarak gösterilen Denemeler 1944 yılında yayımlandı. II. Dünya Savaş’ından sonra Simone, Jean Paul Sartre’ın Maurice Merleau Ponty ve diğer arkadaşları ile kurduğu Modern Zamanlar adlı politik gazetede çalışmaya başladı ve hayatının sonuna dek burada çalışmayı sürdürdü. Simone 1949’da kadınların başucu kitabı haline gelen Kadın: İkinci Cins kitabını kaleme aldı. Simone bu kitap ile kadın haklarını felsefi açıdan irdeleyen ilk feminist yazar olma özelliğini kazandı.

Simone de Beauvoir eserleri şu şekildedir;

Konuk Kız (1943)
Pyrrhus ve Cineas (1944)
Başkalarının Kanı (1945)
Kim Ölecek? (1945)
Her Erkek Ölümlüdür (1946)
Belirsizlik Ahlakı Üzerine (1947)
İkinci Cins (1949)
Gün gün Amerika (1954)
Mandarinler (1954)
Sade’ı Yakmalı mı? (1955)
Uzun Yürüyüş (kitap)Uzun Yürüyüş (1957)
Bir Genç Kızın Anıları (1958)
Yaşlılık (1960)
Sessiz Bir Ölüm (1964)
Les Belles Images (1966)
The Woman Destroyed (1967)
Hesap Tamam (1972)
When Things of the Spirit Come First (1979)
Veda Töreni (1981)
Sartre’a Mektuplar (1990)
Aşk Mektupları (Nelson Algren’e) (1998)

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz