“YALNIZLIĞIN ÖĞRETTİKLERİ, İNSANLARIN ÖĞRETTİKLERİNDEN FAZLA” ATLI GECELER – MURATHAN MUNGAN

“Kafesler önemlidir,” demişti Kaa. “Yaşam içinde görünen ve görünmeyen kafeslerle çevrilmişizdir.”

Uykusuz gecelerin yalnızlığında olgunlaşan kederleri at sırtında yol alanlardan daha iyi kim bilebilir? Gamenn’e göre gecelerin kendi içinde ne çok çeşidi olduğunu herkes bilmez. Örneğin bazı gecelerin adeta kibri vardır; nedenini bir tek kendinin bildiği. Sonra ayın perçemini kısa kestiği geceler olur; ışığı kıt ya da adımı çabuk … Bulutuna göre hatırladıkça ürperen gözenekleri geçmiş gecelerin …

Böyle zamanlarda ruhunda seğirenin ne olduğunu kim tam olarak bilebilir ki? Şimdi içinde yol aldığı geceyse başka, bambaşka … “Atlı geceler” adını verdiği bu gecelerin ömrünün ne çok zamanını kapladığını düşünüyor Gamenn. Bir gece hayvanı gibi ıssız doğanın ortasında geceler boyu yol aldığı bu uzun zamanlar hayatında ne çok yer tutmuş!

İçini, içinden geçtiği gecenin yıldızlan basmış; geçmişte kurt, ağaç, dağ, su kültleri arasında uyuduğu geceler hızla geçiyor aklından. Hava çok güzeldi. Yıldızlara isim verir gibi bakıyordu gökyüzüne. Gene ıssız doğanın ortasında at sırtında bir başına yol alıyor; yalnızca yola, kıra, manzaraya değil, her zerresini huzurlu bir mutlulukla içinde duyduğu kainata karışarak eriyor gibiydi. Böyle zamanlardaki ruh halini, “Bir ot gibi, bir dal gibi, bir böcek gibi mutluyum,” diye dile getirirdi. Tabiatı anlamamızı sağlayan şeyin onun bize verdiği huzur ve mutluluk olduğunu anlayacak kadar tabiatın koynunda, onunla iç içe, baş başa kaldığı uzun vakitler geçirmişti. Gerçekten de böyle zamanlarda ruhunun zenginleştiğini; otu, dalı, böceği, tıpkı bir insanı anlar gibi anladığını hissediyor, içi genişliyordu.

Ortalığı gün aydınlığına boğmuş, binlerce şiirde yapılan benzetmede olduğu gibi her şeyi gümüş rengine boyamış olan ay şimdi tam tepedeydi ve kenarındaki ufak yenik olmasa rahatlıkla dolunay sanılabilecek kadar yuvarlaktı. Şu an huzurlu bir dalgınlıkla içinde kaybolduğu ufka kadar uzanan manzara öteden beri ay şairlerinin pek sevdiği bir konuydu. Böyle zamanlarda hep aklına düşen Bilge Şair Bendag’ın “Ayda Kaybolmuş Adamlar” şiirini anımsadı gene. Ümma bu şiiri ne güzel okurdu! Kaç yaşındaydı bu şiiri ilk duyduğunda? Az sözle çok şey anlatmanın, bir şey söylemiyor görünüp derinden yürek burkmanın başyapıtıydı o! Kendi için yazılmışçasına ruhunu tanıdık bir sızıyla kavuran bu şiiri her okuduğunda ya da birinden dinlediğinde ağlamamak için kendini güç tutar, her dizenin, her sözcüğün ta iliklerinde titreştiğini duyardı. Üstelik, bu şiirde onu bunca kederlendiren şeyin ne olduğunu hiçbir zaman tam olarak anlamamıştı. Bunca yıl sonra bile. Şiirlere ömrünü veren belki de buydu.

Bir tür ” ayda kaybolmuş adamlar” dan sayılabilecek olan atlı polisler öteden beri ikili gruplar halinde dolaştığı halde Gamenn, çoğu kez güvenlik yönetimindeki üstlerini kızdırmak pahasına da olsa tek gezmeyi severdi. O, her zaman yalnızlığını her şeyin üstünde tutmayı bildi; yalnızlığın öğrettiklerinin insanların öğrettiklerinden fazla olduğuna inandı. Anakara’nın uçsuz bucaksız yollarında yalnız dolaşma izni her atlı polise verilmezdi ve bu durum kimselerin hoşuna gitmese de o mesleğindeki başarılarının getirdiği ayrıcalıklı konumundan yararlanıyordu. Yanına verilecek ikinci kişinin büyük bölümü yollarda geçecek uzun takiplerde uyum sağlayabilecek biri olmasının her zaman mümkün olmadığını geçmiş deneyimlerinden biliyor; bu nedenle yanına daimi birini almak yerine vardığı yerlerdeki güvenlik noktalarından kısa mesafeler için bir eşlikçiyle yedeklenmek daha çok işine geliyordu. Hem uzun yollarda çoğu kez hiç hesapta olmayan şeyler nedeniyle yakın arkadaş sanılan kişilerle bile olmadık sorunlar yaşanabiliyor, hatta sağlam sandığınız dostluklar bile bir anda çözülüp gidebiliyordu. Atının iki yanından sarkan vahşi tuaranag postundan yapılma heybesinde fazla bir şeyi yoktu Gamenn’in. Yetinmeyi bilen, hayatı tutumlu kullanan biri olarak yalnızca kendine en gerekli olacak şeyleri taşımakta ustalaşmıştı. Hayatta hiçbir konuda fazla yük almak istemezdi. Her gittiği yerde bulunmaması olasılığına karşı, asla vazgeçemediği bir-iki şeyin dışında sıradan gereksinimlerini vardığı konaklama yerlerinde karşılamayı yeğlerdi. Her sabah sıcak süt -ya da bulamadığında sıcak su- kasesine boca etmekten vazgeçemediği yaban yulafı tohumu ile çorbasına, yoğurduna kattığı karaketen tohumlarını ne olur ne olmaz diye her daim heybesinde bulundurur, bir de çorbalara, yemeklere serptiği cereseh otunun ekşi, kekre tadından asla vazgeçemezdi.

Gamenn yol boyu düşünüyordu da kendisinin olmayan yıllarda yaşlanmış gibiydi; sanki bir başkasının zamanı kullanılmış o da kendini birdenbire şu yaşında buluvermişti. Yaşını hiç göstermeyen sağlıklı, dinç ve zinde r bir görünüşü vardı oysa. Çöl polisliği yaptığı sıralarda vücuduna dayanıklılık kazandıran nice zorlu sporda ustalaşmış, kendini sağlamlaştırmasını bilmişti.

Çocukluğundan bu yana ilgi alanı hep bilinmezler olmuştu. Büyüdükçe kainatın bilinmezleri yerini yavaş yavaş gündelik hayatın bulmacalarına bırakmaya başlamış ve bunları anlayıp çözmeye giderek artan bir merakla yönelmişti. Belki de bu yüzden sonunda atlı polisliği seçti. Atlı polislikte hem bilinmezler vardı, hem de yol. O, kaderinin farkında olan insanlardandı.

Gökyüzünde en küçük bir sis saçağının, ince bir bulut parçasının bile olmadığı, yıldızlan usul usul ışıyan kadife serinliğinde sakin bir geceydi şimdi içinde yol aldığı. Bu temiz havayı solumak yalnızca ciğerlerini değil, tüm bedenini tazeliyor gibiydi. Bütün soylu atlar gibi tartımını hiç bozmayan adımlarla yol alan vakur atı Sys’in nal seslerinden ve zaman zaman duyulan cırcır böceklerinden, ötleğen ya da yusufçuk ötüşlerinden başka ses duyulmuyordu ortalıkta. Kohragandt’a kadar yalnız gidecek, oradaki güvenlik noktasında ikinci bir atlı polisle yedeklenip yolunu sürdürecekti. Daha Odragend’e çok yolu vardı. Orada Makrakamash’ta genç şair Dehamar’a yapılan saldın nedeniyle tutulan raporları inceleyecek, yapılan araştırmaları gözden geçirecekti. Katil ilk kez bir saldınsını cinayetle sonuçlandıramamış, ilk kez bir kurbanını elinden kaçırmıştı ve Gamenn, On Üç Dolunaylı Yıl Şenlikleri nedeniyle Odragend’e gelme olasılığından söz edilen Dehamar’la yüz yüze görüşmenin bir yolunu bulacaktı. Heybesinde duran Ümma’nın verdiği okunmuş uzun yol taşlarını, uzaktayken korunma tılsımlannı atının sağrısını okşar gibi heybenin üstünden okşadı. Onların yolunu kolaylaştıracağına inanıyordu. Bizler hayatımızı alabildiğine zorlaştırırken, bilinmezler hayatımızı kolaylaştırırdı. Vücudumuzun yaralan olduğu gibi kaderimizin de yaralan vardı. Onlara da şifa gerekti. Kaderinin farkında olmak, kaderinin yaralannın da farkında olmayı gerektiriyordu. Aklından bunlan geçirirken, yalnız yüzü değil ruhu da ayın gümüşüne bulanmışçasına bir gülümseme yayıldı yüzüne.

Anakara’nın en gözde, en güvenilir soruşturma polislerindendi Gamenn. Onun yerinde kim olsa atlı polisliği bırakıp büyük şehir merkezlerinden birinde yerleşik bir masa başı görevini kabul eder, rahatlığı seçerdi. O ise, istemek şöyle dursun bundan hep kaçınmıştı. Anakara’nın birçok bölgesinden çözüme ulaştınlamamış zor vakaları sonunda ona getirirlerdi. Bu da gururunu okşuyor, kendini daha yararlı hissetmesine neden oluyordu. Mesleğindeki ilk başarısını Anakara’nın bazı şehirlerinden taşıyıcı çocuklan kaçıran gizli bir tarikatı ele geçirmekle kazanmıştı. Söz konusu bu tarikat, müritlerini Anakara’yı dolaşarak ruhları yıkanıp yeniden yerküreye gönderildiğini düşündükleri taşıyıcı çocukları arayıp bulmakla görevlendirmişti. Bu çocukların ruhlarında unutmanın sularından geçerken tamamen yıkanıp silinmemiş kayıtlı bilgiler olduğuna; bu saklı bilgilerin yerküreye özgü gündelik bilgi edinme alışkanlıklarıyla kirlenip kaybolmadan ortaya çıkarılması için çocukların özel ayinler yoluyla konuşturulması gerektiğine inanıyorlardı. “Taşıyıcı çocuk” diye adlandırılan bu çocuklar bilgilerinin de, yerküredeki görevlerinin de farkında değildiler. Öteki alemlere ait her şey onların körpe dimağlarında saklıydı ve bunları zaman zaman anlaşılmaz sözcüklerle, büyüklerin anlamadıkları bir dille, farkında olmaksızın ifade ediyorlardı. Bu çocukların zaman zaman bilinmeyen bir dilde konuşmaları, kimselerin anlamadığı sözcükler kullanmaları sakladıkları gizlerin işaretiydi. Tarikat bilgeleri ise çok ciddiye aldıkları bu şifreli dili kaçırdıklan çocukların ağzından özel ayinlerde çözmeye çalışıyorlardı. Her”·çocuk, taşıyıcı çocuk değildi elbet. Kimileri yalnızca çocuktu. Onlar unutmanın sularından tamamen yıkanarak çıktıkları için geldikleri alemlere ait hiçbir şeyi hatırlamıyor, buraya oradaıı hiçbir bilgi taşıyamıyorlardı. Taşıyıcı olanlar geçitte kalanlardı; lam olarak ne öteki tarafta kalabilmiş, ne buraya geçebilmişlerdi. Üç yaşından sonra oraya ait bütün bildikleri yerkürenin öğrettiklerinin enkazı altında kalacağından, bir daha o bilgilere saf ve temiz olarak asla ulaşılamayacağına inanıldığı için çocukların üç yaşım geçirmeden tarikat müritleri tarafından kaçırılmaları ve ayin soruşturmasından geçirilmeleri gerekiyordu. Hangi çocuğun yalnızca çocuk, hangi çocuğun taşıyıcı olduğunu ise ancak bulucular anlar, onları ancak tarikatın çeşitli aşamalarından geçerek ehlileşmiş olan deneyimli bulucular tanırdı. Bu nedenle tarikat, tüm Anakara’ya bulucular salmış ve onlar taşıyıcı olduklarına inandıkları çocukları birer birer kaçırmaya başlamışlardıı. Bu çocukların hepsinin tarikatın merkezi sayılan, Anakara’mn orta batısında sakin, sıradan, gösterişsiz, hatta birçok kişiye göre sıkıcı bir yerleşim birimi olan Sogranam kentindeki bir yeraltı tapınağında toplandığım o sıralar kimse bilmiyordu. Bu yeraltı tapınağında özel odalarda kilit altında tutulan taşıyıcı çocuklar teker teker sorgu ayinlerine alınıyor, tarikat bilgelerinin yönlendirmeleriyle konuşturulmaya çalışılıyor, dahası buna zorlanıyorlardı. Kaçırılıp bir daha haber alınamayan çocuklarla ilgili, defalarca çıkmaza uğramış olan bu soruşturma sonunda Gamenn’e verildiğinde, önce çocukların kaçırıldıkları şehirlerden gelen polis raporlarım tek tek okuyup uzun uzun inceledi. Sanki elindeki sayfalara biraz daha bakarsa, olan biten kağıtların arkasında bütün çıplaklığıyla beliriverecekmiş gibi saydamlaşmış gözlerle raporları uzun uzun inceler, çevresindekilerin anlam veremediği bir dikkat ve sabırla döne döne okurdu. Tek tek bölgeleri dolaşıp her bir çocuğun bağlı bulunduğu küçük ev ve o küçük evin bağlı bulunduğu büyük evle yeniden konuşmanın bir anlamı olduğunu sanmıyordu; bölge güvenliğinin bu işi defalarca yapmış olduğundan emindi. Tek tek her birinin hikayesini iyice sindirene kadar raporları defalarca okuduktan sonra, bölgenin haritası üzerinde çalışmaya başladı. O bölgede çalınarak kaçırılmış çocuk şikayetinin gelmediği tek şehir nedense Sogranam’dı. İlkin bu durum dikkatini çekti Garnenn’in. Uzakları işaret eden parmaklardan her zaman kuşku duyardı. Bu nedenle bu soruşturmayı üzerine aldığında, herkes bu yol meraklısı atlı polisi günler geceler boyu at sırtında yol tepecek sanırken o büyük bir gizlilik içinde gidip soruşturma karargahını Sogranam kentinde kurdu ve neredeyse masasından kalkmadan bütün soruşturmayı oradan yönlendirip yönetti. Nedense bu olayların düğümünün burada çözüleceğine dair derin bir önsezi uyanmıştı içinde. Her zaman içinin sesine güvenmişti. Nitekim, şehrin bütün giriş çıkışlarına yerleştirilmiş gözcü polislerin verdiği raporlar birbirini tutuyor, kuşkulu kişiler gözlenip, kuşkulu atlı arabalar tek tek saptanarak izleniyordu.

Soruşturmanın başlangıç aşaması sayılabilecek günlerin birinde Gamenn’in kendisinden yardım istediği Haritacı Kaa, Gamenn’in masasının üzerinde serili duran haritaya uzun uzun baktıktan sonra haritanın üzerinde bir anagram keşfettiğini söylediğinde ilkin çok şaşırdı Gamenn; bu hiç beklemediği bir şeydi. Haritacı Kaa keşfini anlatırken, mesele bir anda tamamen çözülmüş gibi geldi Gamenn’e. Harita üzerinde kaçırılan çocukların bulunduğu şehirlerden Sogranam’a doğru birer çizgi çekildiğinde, ortaya altıgen köşeli bir yıldız çıkıyor ve Sogranam bu yıldızın tam ortasında yer alıyordu; bir söylentiye göre varlığından kuşku duyulan gizli bir tarikatın simgesi olan altıgen köşeli yıldızdı bu. Eylemlerini işaretlendirerek kendilerini bununla malik kılıyorlardı. “İşaretlendirdiğiniz, kaderiniz olur” düşüncesi, Anakara’da kadim zamanlardan kalma köklü, eski bir inançtı. Her anagram kendi kaderimizden ördüğümüz bir kafesti ve bize kendi evrenimizi kurma izni veriyordu. “Kafesler önemlidir,” demişti Kaa. “Yaşam içinde görünen ve görünmeyen kafeslerle çevrilmişizdir.” Altıgen yıldızın her köşesi tamamlandığına göre, anlaşılan Sogranam’da işleri bitmişti ve tarikat Anakara’nın başka bir yerine taşınarak, yeni bir altıgen yıldız oluşturmaya, bu sefer de orayı işaretlemeye başlayacak, böylelikle zamanla tüm Anakara’nın kaderini ele geçirmeye çalışacaklardı. Onların Sogranam’dan kaçmalarına zaman tanımadan harekete geçmeye karar verdiler. Takibe alınan kuşkulu kişiler ve pencereleri sıkı sıkıya kapalı atlı arabalar sonunda Sogranam’daki tarikatın kalbine; kimselerin yolunu, izini bilmediği yeraltı sarayının gizli kapısına götürdü onları. Tapınak, bir deri bir kemik uğursuz suhuma kuşları tarafından korunuyordu. Daha hiçbm kanadını çırpamadan, bölgedeki yabancıların varlığını bildiren uğursuz çığlığını atamadan oldukları yerde oklandılar. Gamenn vardıkları saray kapısının alınlığında altıgen köşeli yıldızı gördüğü an bu işi halletmiş olduğuna inandı. Haklıydı. Burasıydı. Aradıkları buradaydı. Diliyordu ki kaçırılan çocuklar da sağ salim burada olsunlar. Ne yazık ki hepsi sağ değildi. Bu olay bir anda onu bütün Anakara’da kahraman yapmaya yetti; zaten Gamenn’in en duyarlı olduğu konu içinde çocukların olduğu hikayeler, olaylardı. Yıllar önce vahşice öldürülen ve cesedinden yalnızca bir parça bulunan kardeşinin sızısı her seferinde ilk günkü şiddetiyle içindeki yemine düğümleniyordu. O gün Sogranam’da yeraltı sarayından kurtardığı çocuklara gözyaşları içinde tek tek sarılırken, kardeşinin anısını kucaklıyor gibiydi Gamenn. Bunca yıl kaybetmek korkusundan ötürü, çocuk sahibi olmaya kalkışmamıştı bile. Öldürülen kardeşiyle birlikte bütün çocukluğundan ve babalık hakkından vazgeçmişti.

Atlı geceler
Murathan Mungan

Şairin Romanı (Metis Yayınları)

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz