Hepinizi en içten ipana, signal, colgate ve türevi gülüşlerimle selamlıyor ve hepinizin suratına çok ferah bir hoh yapıyorum sevgili görünmez dostlarım. İnsanın dostu olması çok önemli oluyor bi’şeyleri anlatması için. Ben de insan olduğumdan benim için de önemli tabii ki. Bu günlerde iyi bastırılmış, çift kaşarlı bir dost istiyorum mesela. İyice bastırılmış olsun çünkü anlatacağım o kadar olay var ki o hiç konuşamasın istiyorum. Çift kaşarlı olmasına gelince… Lütfen özele girmeyelim.
Çift kaşar durumlarını bilmiyorum ama siz değerli dostlarım, zaten her zaman lafımı kesmeden dinliyorsunuz maşallah. O zaman “başlarım böyle yazıya” deyip başlayalım.
Geçenlerde kazara yüksek bir binanın penceresinden anayolu izliyordum. Accayip bir cemaat aman pardon police yoğunlaşması vardı. Belli ki ülkemin baş bölgesinden kişi ya da kişiler geçecekti ordan. Sabah on çift sıfır sularıydı. Sayın Kırca, lütfen ısrar etmeyin canlı yayında isim veremem. Lüks vasıta sürüsü, kendileri için ayarlanmış boş yolda o kadar süratli geçtiler ki köşede saçlarını hed end şoldırsla yıkadığı anlaşılan kızın saçları atmosferin üst katlarına doğru uçuşa geçti. Delikanlıysanız dolu yolda havalandırsanıza o saçları? Yemi mi?! Mazot devletten, araba 2015 model, yol bomboş…oh! Bu konvoy artislerinin hepsini doğan görünümlü şahinimle yarışmaları için Kadıköy Rıhtım yoluna davet ediyorum. Neyse. Bu tür önemli kişi konvoyları, bana tıkanmış boru temizlemeyi anımsattı nedense. Hani tıkanan yere dürtüklersiniz bir demir parçasını da ilk önce küçük küçük pislik parçaları sağlı sollu çıkıp geçer sonra björk diye asıl büyük materyal çıkıp geçer ve arkasından yine irili ufaklı partiküller geçer ya. Aynı bu konvoy geçiş görüntüsü. Bu kadar mı benzer yarabbim. Sanki ikizler.
İşte özgürlük borumuzu tıkayan bu akpartiküller, bir araya geldikleri zaman bir voltran oluşturuyorlar. Bu voltranın tipi aynen şu Michelin lastiklerinin reklamındaki milletin parasını elektrikli süpürge gibi çekip yutan benzin pompasına benziyor. Ama bıyığı var. Bu voltran, paraları çekip cebe indirmekle kalmıyor, kendisini eleştiren herkese yüksek voltaj verip eritiyor ve bir kaba akıtıp hepsini aynı potada katılaştırıyor. Reklamdaki pompadan kendisini ayıran nokta bu. Değerli yolcular! Ürünümüzün özellikleri tabii ki bununla sınırlı değil. Bu robotumuz made in ABEDE olup sanat sepet ortamlarında arbede çıkartmak için birebirdir. Kaldırımlarda içki içilen, hele bir de kızlı erkekli içilen bir yere bırakın bu robotumuzu, o kendi yolunu bulur ve ne yapacağını kablolarındaki asil elektrik sinyalinden alır. Linçe minçe hiç gerenk yok. Salın ve izleyin. O içenleri tartaklarken siz huzur içinde hurmanızı yiyin ve boğazınızda kalmasın diye üstüne suyunuzu için; zem zem diye aksın boğazınızdan önce sindirim sonra boşaltım sisteminize doğru.
Bizim bu voltran, şimdilerde iyice çığrından çıktı. Matrix filmindeki ajan Smith’e döndü. Elini soktuğu herkesi kendine çeviriyor. Elini hangi bünyeye soktuysa bünye onun aynısından oluyor. Her tarafa yayılıyor. Öyle etkili ki, kazayla elini burnuna soksa burnu da kendisine dönüşecek. O derece yani sayın kankalar.
Geçtiğimiz senelerde o eli, YÖK’e sokmuştu. Olayı bitirdi. Bünyeyi kendisinin aynısı yaptı. Şimdiyse meyveleri topluyor. Fem tebaasına dahil olup özel ders manyaklığından bir senede bir gecekondu mahallesinin iç ve dış borçlarının tamamını harcayıp üniversiteye girmeye “hak” kazanan pek cennetlik başı bağlı kızlara özgürlük yökten varedildi. Pek muhterem, az tepki veren halkımız tabii ki olanları çılgınca destekliyor. Üniversiteye giren cennetliklerin başı, saygıdeğer halkımızın eli kolu bağlı.
Ajan Smith’imizin eli kolu durmuyor ki. Yakında günde beş kere abdestle yıkanmasına rağmen bir türlü temizlenmeyen ellerini ilkokuldaki kızlar meselesine de sokacaklar. Sonra ilkokuldaki yavrucaklar bir anda el kızı olacaklar. Bu tarzdaki olay ve gelişmelere karşı Matrix’teki Neo kesilmeliyiz ve duvarlardan koşup tavana doğru tırmanıp ajan Smith’in gözlüklerine çok yavaş çekimde tekme ve tokat dalmalıyız. Asıl düşüncesini gözlerinden anlarız belki.
Seçimler yaklaşıyor. Siz değerli gündemsever arkaaşlarıma bir iki önerim olacak: AK voltranımızın yapacağı mitinglere BM toplantısında Cabdullah Gül’ün önünde oturan Swaziland heyeti gibi giyinip gidelim, açık giyinmek neymiş gösterelim. Hani kollarını hareket çeker gibi tutup da tam dirseğin iç bölgesine çanta takıp sert sert yürüyen kokoş ya da çokoş hatunlar vardır ya, biz de kollarımızı aynı vaziyette tutup çantalarımızı takalım ve miting alanının ortasından geçelim. Belki o zaman özgürlük borumuzu tıkayan bu partiliküllerden kurtulmaya ramak kalır.
bu boru açılmaz, bu partiküller fışkırmaz…
bu konvopartikülleri, vidanjör görünümlü şahinimle çekip kadıköy rıhtımdan denize boşaltmak istiyorum.
çok güzel yazı, tebrikler… memleketimi bide burdan takip etmek gerek.
Ailecek severek okuyoruz sizi:)