Aklı yavaş olana değil de ayağı yavaş olana, kalbi kör olana değil de gözleri kör olana acıman şaşılacak şey doğrusu.
***
Tanıdığım her büyük adamın kişiliğinde, onun büyüklüğünü açıklayan küçük şeyler olduğunu fark ettim. Bütün o büyükleri uyuşukluktan, delilikten ve intihardan alıkoyan işte bu küçük şeylerdi. Büyük insan, ne efendi ne de uşak olandır.
***
Biri sana gülerse ona acıyabilirsin; ama sen ona gülersen asla kendini bağışlayamazsın. Ve biri seni incitirse bunu unutabilirsin; ama sen birini incitirsen hep hatırlarsın. Bu yüzden şuna emin ol ki; bu ikinci şahıs, senin daha duyarlı, ama başka bir bedende olan kişiliğindir.
***
Hayat büyük bir tören alayıdır. Yavaş yürüyen ona baktığında çok hızlı olduğunu sanır ve bu yüzden ondan uzak durur. Hızlı yürüyense onu yavaş zanneder ve o da uzak durur ondan.
***
Senin kalbindekini almak için cebinden bir şey veren ne kadar kördür!
***
Adaletin yarısı merhamettir.
***
Cömertlik; benim senden daha fazla ihtiyaç duyduğum şeyi değil, senin benden daha fazla ihtiyaç duyduğun şeyi vermendir.
***
Veriyor, ama verirken verdiğin kimsenin utancını görmemek için yüzünü çeviriyorsan, o zaman gerçekten merhametlisindir.
***
Ve sarhoş bir adam gördüğünde, “Belki bu adam sarhoşluktan daha kötü bir şeyden kurtulmak için içiyordur,” de.
***
Kendimi savunmak, çoğu kez beni nefrete sevk etti. Ama daha güçlü olsaydım, böyle bir çareye sığınmazdım.
***
Gözlerindeki nefreti dudaklarındaki aptal gülümsemeyle kapatmaya çalışan kimse ne ahmaktır!
***
Sadece benden aşağı olanlar beni kıskanır ya da nefret eder. Ama beni kimse kıskanmadı ve nefret etmedi. O zaman ben, kimseden üstün değilim. Yalnızca benden üstün olanlar beni över ya da hor görür. Ama kimse övmedi beni ve hor görmedi. Kimseden aşağı da değilim.
***
Beni anlamadığını söylemen, benim hak etmediğim bir övgü, senin de hak etmediğin bir hakarettir.
***
Hayat bana altın verip de ben sana gümüş verdiğimde, bir de kendimi cömert sayıyorsam ne kadar adiyim.
***
Hayatın kalbine ulaştığında, kendini ne günahkârlardan üstün ne de peygamberlerden aşağı görürsün.
***
Topalın koltuk değneğini düşmanın kafasında kırmaması, sağduyunun gereğidir.
***
Suç işlemek gerektiğinde, bir kısmımız babalarımızın ve dedelerimizin peşinden gitmek adına geriye bakarak işleriz. Diğer kısmımız ise çocuklarımızın üstün olması konusunda aşırıya kaçıp bakışlarımızı ileriye dikerek işleriz.
***
Herkesin kötü saydığı kimselerden kendisini ayrı tutmayan kimse gerçekten iyidir.
***
Hepimiz mahpusuz. Ama kimimizin hücresinde pencere var, kimimizinkinde yok.
***
Yanlışlarımızı doğrularımızdan daha şiddetle savunmamız ne tuhaf.
***
Fert, beşeri ittifaklara karşı bir suç işleyinceye dek beşeri kanunların üstündedir. Ondan sonra, ne birinden üstün ne de birinden aşağıdır.
***
Yönetim seninle benim aramda bir anlaşmadır. Sen de, ben de çoğu kez yanlışa düşeriz.
***
Suç, ya bir çeşit ihtiyaçtır ya da bir çeşit hastalık.
***
Başkalarının hatasını görmekten daha büyük hata var mı?
***
Nefret, yatan bir cesettir. İçinizden kim bir mezar olmak ister?
***
Katil olmayışı, maktul için yeterli bir erdemdir.
***
İnsanın kürsüsü, geveze aklı değil suskun kalbidir.
***
Onların paraları karşılığında günlerimi satmadığım için benim bir deli olduğumu düşünüyorlar. Günlerimin satılık olduğunu sandıklarına göre, bence deli olan onlar.
***
Onlar bizim önümüze altın ve gümüşten oluşan zenginliklerini sererler, bizse onların önüne kalplerimizi ve ruhlarımızı sereriz. Buna rağmen onlar, hâlâ kendilerini ev sahibi, bizi ise misafir sayarlar.
***
Hayalsiz ve isteksiz kimselerin en büyüğü olmaktansa, gerçekleştirmek istedikleri hayalleri bulunanların en küçüğü olmayı yeğlerim.
***
En çok acınması gereken insan, bütün hayalleri gümüş ve altın hülyasına dönüşen kimsedir.
***
Hepimiz, kalplerimizin arzularının ulaşmak istediğimiz doruğuna tırmanıyoruz. Eğer yanında tırmanan senin çantanı ve keseni çalar da, ilkiyle şişmanlayıp ikincisiyle ağırlığı artarsa onu da beraberinde götürmeli ve ona acımalısın: Çünkü şişmanlık, onun için tırmanışı daha zor hale getirecek; yüklendiği ağırlık ise önündeki yolu daha da uzatacaktır. Senin zayıflık ve cılızlığına rağmen, onu yükünün altında çökmüş ve yavaşlamış görürsen, hemen yardım et ona. Çünkü bu, senin hızını artıracaktır.
***
Hiç kimseyi onun hakkında bildiklerinin ötesinde yargılayamazsın. Oysa bildiğin ne kadar az.
***
Hakiki hür, zincire vurulu kölenin yükünü sabır ve şükürle taşıyandır.
***
Doğadaki savaş, düzeni arzulayan düzensizlikten başka bir şey değildir.
***
Yalnızlık, bütün ölü dallarımızı kıran sessiz bir fırtınadır. Ama o, yaşayan toprağın diri kalbindeki köklerimizin canlılığını artırır.
***
Karıncanın çalışmasını ağustos böceğinin şarkı söylemesinden üstün tutan görüş ne kadar dardır.
***
Bu dünyada erdem denilen şeyler, başka bir dünyada önemsiz olabilir.
***
Derin derinliklere iner ya da yüksek yüksekliklere çıkar. Ve daireler ancak geniş halkalar çizer.
***
Belirli ölçü ve ağırlık kavramlarımız olmasaydı, güneşin önünde olduğu gibi, ateş böceğinin önünde de hayranlık duyardık.
***
Hayalsiz bir aydın, bıçakları kör, terazileri bozuk bir kasaptır. Ne yapalım ki hepimiz etyemez olamayız?
***
Karnı aç olana şarkı söylersen, seni midesiyle dinler.
***
Ölüm ihtiyara bebekten daha yakın değildir, hayat da öyle.
***
Biz konuşurken yalnızca kendimizle konuşuruz. Ama çoğu kez sesimizi gerektiğinden fazla yükseltiriz ve başkaları da bizi duyar.
***
Açık olan, basit bir dille anlatılıncaya kadar hiç kimsenin fark etmediği şeydir.
***
Sedef, ancak denizin görüşüyle inci olur. Ve kömür, zamanın görüşüyle elmas olur.
***
Kök, şöhreti küçük gören bir çiçektir.
***
Belki de uyuşmazlık, iki fikir arasındaki en kısa yoldur.
***
Hepimiz kutsal dağın zirvesine koşuyoruz. Geçmişi bir rehber değil de bir harita olarak kabul etsek yolumuz daha kısa olmaz mı?
***
Bilgelik, ağlamayı küçümsediği, gülmeye karşı büyüklendiği ve kimseyi görmeyip yalnızca kendisiyle meşgul olduğunda, artık bilgelik değildir.
***
Tamamıyla senin bildiklerinle yetinseydim, bilmediklerini nereye koyardım?
***
Kıskancın suskunluğu çok gürültülüdür.
***
Bilmen gerekenlerin sonuna ulaştığında, henüz anlaman gerekenlerin eşiğine varmış olacaksın.
***
Abartı, tabii sınırlarını aşmış gerçekliktir.
***
Yalnız ışığın gösterdiklerini görebiliyor ve yalnız seslerin söylediklerini duyabiliyorsan; Öyleyse aslında, ne görüyorsun, ne duyuyorsun.
***
Gerçek, parçalara ayrılamaz.
***
İnsanlar arasında kalbime en yakın olan, bir ülkesi olamayan kral ve dilenmeyi bilmeyen fakirdir.
***
Yüzsüzlükle elde edilen başarıdansa edebiyle başarısızlık daha iyidir.
***
Toprakta nereyi istersen kaz, bir hazine bulursun. Ama bir çiftçinin inancıyla kazman gerek.
***
Cins atlarının üzerinde giden yirmi avcı ve önlerindeki yirmi av köpeğinin kovaladıkları bir tilki şöyle dedi: “Kuşkusuz beni öldürecekler. Ama yaptıkları ne kadar aptalca! Çünkü ben yirmi tilkinin, sadece bir adamı avlayıp parçalamak için, yirmi eşeğe binip yanlarına yirmi kurt alacak kadar ahmaklık edeceklerini hiç sanmıyorum.”
***
İnsanın koyduğu yasalara insanın ruhu değil, aklı tabi olur.
***
Bana diyorlar ki: “Kendini tanırsan, insanların hepsini tanırsın.” Ben de onlara diyorum ki: “Ancak bütün insanları tanıyınca kendimi tanıyabilirim.”
***
Âlimle şair arasında yeşil bir çayır vardır. Âlim onu aşarsa bilge olur, şair aşarsa peygamber olur.
***
Yalnız sevgi ve nefret değiştirebilir her şeyi.
***
Bir filozof bir çöpçüye, “Sana acıyorum,” dedi, “çünkü işin zor ve pis.”
Bunun üzerine çöpçü dedi ki, “Teşekkür ederim bayım, ama söyler misin, senin işin nedir?”
Filozof övünçle yanıt verdi, “Ben insanın ahlakını ve doğasını araştırır, davranışları ve arzularıyla ilgili inceleme yaparım.”
Çöpçü gülümsedi ve filozofa, “Vah vah! Zavallı adam!” diyerek işine döndü.
***
Gerçeğe kulak veren, onu söyleyenden daha küçük değildir.
***
Büyük bir acı ya da büyük bir sevinç olmadan içindeki gerçek ortaya çıkmaz.
***
Yalnızca güzelliği keşfetmek için yaşarız, başka her şey bir bekleyişten ibarettir.
***
Her erkek iki kadın sever; biri hayalinin ürünüdür, diğeri ise henüz doğmamıştır.
***
Yaşamın özüne ulaştığında, her şeyde güzellik bulursun, hatta güzelliği görmezden gelen gözlerde bile.
Kum ve Köpük
Halil Cibran
Çeviren: Selahattin Hacıoğlu