Kolhozda bir yazar, gazeteci, çevirmen ve siyasetçi: Cengiz Aytmatov – Mehmet Emin Kurnaz

Cengiz AytmatovEserlerini, Kırgızca ve Rusça olarak kaleme alan Aytmatov, eserlerinin çoğunda tema olarak aşk, dostluk, savaş, döneminin acıları ve kahramanlıkları ile Kırgız kültüründen seçmiştir. Aytmatov, SSCB içinde halkların kültürel zenginliğini eserlerine yansıtmış, yaşadığı coğrafyanın insanının tarih içinde kazandığı değerleri, acılarını, kahramanlıklarını tecrübelerini yazıya döküp ölümsüzleştirmiş, eserlerinde kendi ifadesi ile ”tipik insan‟ı ortaya koymaya çalışmış bir yazardır. Eserleri Türkçe‟nin yanı sıra 150′den fazla dile tercüme edilerek milyonlarca baskıya ulaşmıştır.

Cengiz Aytmatov, SSCB’nin, özelde de Kırgız edebiyatının yankı uyandırmış bir kalemidir. Eserlerinde özellikle Kırgız kültürünü, üzerinde yaşadığı coğrafyayı, tanık olduğu savaşları, aşkları, ayrılıkları, özlemleri ve tüm renkleriyle yaşamı anlatmıştır. Aytmatov, SSCB edebiyatında kendi mensubu olduğu Kırgız kültürünü sanatına yansıtmış, bu sanatı da emekten yana ortaya koymuştur.

Hayatı Edebi Kişiliği ve Eserleri;

Cengiz Törek Uloviç Aytmatov, 12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan’da Şeker adlı bir köyde doğmuştur. Babası Törekul Aytmatov, annesi Nagima Hamzayevna Aytmatova’dır. Babası Törekul Aytmatov 1937 yılında Milli Kırgız Partisi sekreterliği yapmış, SSCB alehinde faaliyetlerin üzerine Stalin döneminde idam edilmiştir. Annesi çeşitli memuriyetlerde bulunmuş bir kadındır. Cengiz Aytmatov ilkokula kendi köyünde gider. Babaannesi Ayıkman Hanım, torunu Aytmatov‟u ninniler, masallar, efsanelerle besler. On dört yaşında Şeker Köyü‟nde köy sovyeti kolhozu sekreterliğine getirilir. Bir yıl da vergi memuru olarak çalışır. 1946 yılında Kazakistan‟ın Cambul şehrinde veteriner teknik okuluna gider. Bu okul bitince, 1948‟de Kırgızistan tarım enstitüsüne devam eder. 1953‟de buradan veteriner olarak mezun olur.

Aytmatov‟un ilk eseri, 1952 yılında Pravda Gazetesi‟nde yayınlanan Gazeteci Cyuda‟dır. Bu hikâyeyi, 1957 yılında yayımlanan Yüz Yüze takip eder. 1956-58 yılları arasında Moskova‟da Gorki Edebiyat Enstitüsü‟ne devam eden yazarın Cemile adlı hikâyesi 1958 yılında Novy Mir (Yeni Dünya) dergisinde yayınlanır. Bu eseri büyük ilgi görür. Aytmatov şöhreti, bu eserinin Fransız şair Louis Aragon tarafından Fransızca’ya tercüme edilmesi ve Avrupa’da yayımlanması ile yakalar. Aragon bu hikâyeye yazdığı önsözde Cemile hikâyesi için “dünyanın en güzel aşk hikâyesi” ifadesini kullanır. Aytmatov, Cemile’nin yayımlandığı 1958 yılında Moskova Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne girer. Aynı yılın sonunda Kruşçev’in anti-Stalinist kampanyası sırasında Sovyet Komünist Partisine ve Yazarlar Birliğine kabul edilir.

Sovyet yazarları arasında yerini pekiştirir. Bu yıllarda Literaturnyi Kırgızistan dergisi editörlüğünü, sonra beş yıl boyunca Pravda‟nın Orta Asya muhabirliğini yapmıştır. Aytmatov 1963 yılında, İlk Öğretmen, Deve Gözü, Cemile ve Selvi Boylum Al Yazmalım adlı hikâyelerinden oluşan “Steplerden ve Dağlardan Hikâyeler” adlı kitabıyla Lenin Edebiyat Ödülü’nü kazanır. 1959-67 yılları arasında Novy Mir’in editörlüğünü yapar. 1968’de Büyük Sovyet Edebiyat Ödülü’nü kazanır. Aynı yıl Kırgızistan milli yazarı seçilir. Cengiz Aytmatov’un edebi seyri bu yıllarda hikâyecilikten roman yazarlığına doğru kayar. İlk romanı olan Toprak Ana 1963’de neşredilir. Yine aynı yıl yayınlandığında büyük heyecan uyandıran Elveda Gülsarı’yı kaleme alan Aytmatov, daha sonraki yıllarda çeşitli yayın organlarında hikâyelerini yayınlatmaya devam eder. 1964’de yayınlanan Kızıl Elma ve 1969’da yayınlanan Oğulla Buluşma hikâyelerinden sonra, yazar 1970’de edebiyat âleminde yankı bulan Beyaz Gemi romanını neşreder. Daha sonra 1972’de Asker Çocuğu hikâyesini, 1975’de Kazak yazar Kaltay Muhammedcanov’la birlikte Fuji-Yama adlı tiyatro eserini, 1976’da Sultanmurat, 1977’de Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek hikâyelerini neşreder.

1980 yılında kaleme aldığı Gün Uzar Yüzyıl Olur romanı yazarın edebiyat hayatında izlediği yol bakımından önemlidir. Aytmatov, 1986 yılında neşredilen Dişi Kurdun Rüyaları isimli romanıyla, yazarlık seyrini mahalli olandan evrensel olana taşımıştır. Aytmatov 1990‟da yayınlanan Beyaz Yağmur ve Yıldırım Sesli Manasçı hikâyelerinden sonra, aynı yıl Cengiz Han‟a Küsen Bulut‟u yayınlar. Aytmatov, başarılı bir edebiyatçı olması dolayısıyla devletten itibar görmüş, devletin çeşitli birimlerinde görev almıştır. 1978 tarihinde Yüksek Sovyet Prezidium‟u tarafından Sosyalist İşçi Kahramanı olarak ödüllendirilir. 1983 yılında Büyük Sovyet Edebiyat Ödülü’nü ikinci kez kazanır. Gorbaçov döneminde Sovyet Parlamentosu Kültür ve Ulusal Diller Komitesi Başkanlığı ve Sovyet Yazarlar Birliği Sekreterliği görevlerinde bulunmuştur. Sovyetler birliği dağılmadan önce Gorbaçov’un beş danışmanından biri olmuştur. Diplomat Cengiz Aytmatov; edebi çalışmalarına ek olarak, 15 yıl Avrupa’da SSCB ve bilahare Kırgızistan’ın büyükelçiliğini yapmıştır. Avrupa Birliği, NATO, UNESCO ve Benelüks ülkelerinde görev yapmıştır. Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel romanının film çekimleri için gittiği Rusya-Kazan’da rahatsızlanarak böbrek yetmezliği teşhisiyle tedavi için Almanya’ya getirilmiştir. Burada komaya girmiş, 9 Haziran 2008 tarihinde vefat etmiştir.

Eserlerini, Kırgızca ve Rusça olarak kaleme alan Aytmatov, eserlerinin çoğunda tema olarak aşk, dostluk, savaş, döneminin acıları ve kahramanlıkları ile Kırgız kültüründen seçmiştir. Aytmatov, SSCB içinde halkların kültürel zenginliğini eserlerine yansıtmış, yaşadığı coğrafyanın insanının tarih içinde kazandığı değerleri, acılarını, kahramanlıklarını tecrübelerini yazıya döküp ölümsüzleştirmiş, eserlerinde kendi ifadesi ile ”tipik insan‟ı ortaya koymaya çalışmış bir yazardır. Eserleri Türkçe‟nin yanı sıra 150′den fazla dile tercüme edilerek milyonlarca baskıya ulaşmıştır.

ROMANLARI: Toprak Ana(ilk Romanı -1954) Elveda Gülsarı (1966) Beyaz Gemi (1970) Gün Olur Asra Bedel (1980) Darağacı – Dişi kurdun Rüyaları (1988) Kassandra Damgası(1997) Dağlar Devrildiğinde-Ebedi Nişanlı (Son romanı – 2007)

HİKÂYELERİ: Zorlu Geçit (1956) Yüz Yüze (1957) Cemile (1958) Selvi Boylum Al Yazmalım (1961) Deve Gözü(1961) İlk Öğretmenim (1962) Dağlar ve Steplerden Masallar (1963) Kırmızı Elma(1964) Oğulla Buluşma(1969) Asker Çocuğu(1972) Sultan Murat(1976) Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek(1977) Cengiz Han‟a Küsen Bulut(1990) Beyaz Yağmur(1990) Yıldırım Sesli Manasçı(1990)

TİYATROLARI: Fuji-Yama (1975)

OTOBİYOGRAFİ: Çocukluğum(2002)

Cengiz Aytmatov, -yazımızda da asıl tartışma konusu olarak ortaya koyacağımız haliyle- emekten yana-sol bir dünya görüşüne sahip olmasına, komünist partiye katılmasına, 1978 tarihinde Yüksek Sovyet Prezidium’u tarafından Sosyalist İşçi Kahramanı olarak ödüllendirilmesine, iki kez Sovyet Edebiyat Ödülü almasına ve SSCB’nin çeşitli yönetim organlarında yer almasına rağmen, Aytmatov’u Türkiye’de Türk milliyetçileri tarafından Sovyet karşıtı bir Kırgız milliyetçisi gösterme çabaları olmuştur. Elbette bunda SSCB karşıtı, Türk-Amerikan politikaları da etkilidir. Keza, SSCB’ye yönelik Türk-İslam sentezli Yeşil Kuşak projeleri de bununla ilintilidir. Aytmatov’un Kırgız kültürünü Sovyet Edebiyatına yansıtması bu edebiyat için bir zenginlik kaynağı olmuştur.

Cengiz Aytmatov’un babası Törekul Aytmatov’un 1937 yılında Milli Kırgız Partisi sekreterliği yaptığını, SSCB alehinde faaliyetlerinin üzerine Stalin döneminde idam edildiğini yukarıda belirtmiştik. Bu durum Stalin’e karşı belki de duygusal bir karşı duruş yaratsa da, Stalin iktidarından hemen sonra komünist partiye üye olmuştur.

Aytmatov, eserlerinde de kendi ideolojik duruşunu özellikle Kırgız halkı ve kültürü üzerinden bizlere aktarmıştır. Birçok eserinde (Toprak Ana, Yüzyüze, Cemile, Deve Gözü vs) Alman faşizmine karşı Sovyet direnişini, çiçeği burnunda SSCB’nin idealist genç komünistlerini, cepheye giden insanları, savaşın neden olduğu yıkımı, özellikle de cephe gerisinde yaşanan psikolojik ve sosyal yıpranmayı dile getirmiştir. İkinci Dünya Savaşı, Sovyetleri bir hayli etkilemiş ve Rusların yanı sıra Kırgızların üzerinde de derin izler bırakmış, on binlerce insan cephede veya cephe gerisinde yaşamını yitirmiştir. Savaşın neden olduğu yıkım toplumu derinden etkiler. Savaş; ölüm açlık yoksulluk ve daha da genellersek yıkım getirir. Bütün bir toplumu içine alan ve onu yıkıma sürükleyen savaş, toplumun her bir bireyinden de fedakârlık bekler. Aytmatov’un bütün eserlerinde bir şekilde bu durumun izlerine rastlanır.

Sovyet Edebiyatına farklı bir ses ve zenginlik getiren Aytmatov, eserlerinde mitolojik öğelerden halk hikayelerine kadar geniş bir yelpazeyi barındırmıştır. Doğa insan ilişkisi, evrensel değerlere ulaşan bir yapıya ulaşır. Yukarıda bahsettiğimiz savaşın insanlık üzerindeki yıkımı da bu evrenselliğe ulaşımının nedenlerinden biridir.

Aytmatov, SSCB’nin olumsuz gördüğü noktalarını da eleştirmiştir. Elveda Gülsarı’da, parti yöneticilerinin her zaman doğruyu bilip doğru kararlar verdiği, işleri düzgün bir biçimde yürüttüğü anlayışına yani bürokrasi içinde sınıflaşmaya karşı çıkar. Ayrıca, kolhoz çalışanlarının sorunlarından da bahseder. Aytmatov Beyaz Gemi romanıyla, efsanelere, geçmişe, folklora dönüş yapmaya başlar.

Aytmatov’un adı Türkiye’de 1970’lerde duyulmaya başlar. “Sovyet yazarı” olarak ünlenen Aytmatov, yazar ve eleştirmenler tarafından daha çok Sosyalist söylemlerle ön plana çıkarılmıştır. Bazıları ise millîyetçi yorumlar getirerek, örneğin Dişi Kurdun Rüyalarındaki “Akbara” ve “Taşçaynar” isimli kurtların Türk milliyetçiliğini temsil ettiğini iddia etmiş, böyle sığ yorumlarla Aytmatov’u “Türkçü-Turancı” olarak tanımlamaya çalışmışlardır. Oysaki ne eserlerinde ne de yaşamı boyunca söylemlerinde milliyetçi-ırkçı bir yapıya sahip olmayan Aytmatov, bağlı olduğu Kırgız kültürünü Sovyet ve dünya edebiyatına tanıtmıştır.

Cengiz Aytmatov öldüğünde Zülfü Livaneli de Vatan gazetesinde 13.06.2008 tarihinde kaleme aldığı yazıda şu ifadeleri kullanmıştır;

“Aytmatov kelimenin dar anlamında bir “milliyetçi” olsa, sadece Kırgızistan’a kısılır kalırdı. Oysa o şunu söyleyebiliyordu;

“Ey insanlar, dağların, denizlerin ardında yaşayan insanlar! Neden savaşıyorsunuz? Toprak mı istiyorsunuz? Hepinizin anasıyım ben. Ve sizler benim önümde eşitsiniz. Kavgalarınızı değil, çalışmalarınızı, dostluğunuzu istiyorum ben.”

Bütün insanlığa seslenen bir yazar olduğu için sesi her yerde yankılandı.

Aytmatov’un, Kırgızistan’ın uçsuz bucaksız bozkırlarında köy-kolhoz hayatının işlendiği; toprağın, tarihi- mitolojik unsurların beslediği eserleri, tüm eksiği gediği, doğrusu yanlışıyla bir dönemi gözler önüne sermiştir. Yazar, bir halkın kültürünü taşıması ve en güzel şekilde eserlerine yansıtması açısından milliyetçi-turancı değil; aksine topluma ait olanı evrensel olanla bütünleştirmesi bakımından insani ve enternasyonaldir. Yazarın kendi ifadesiyle; Aytmatov; “ her şeyden önce insanı” anlatmıştır. İnsanlık tarihinin acıları sevmeyi öğretmiştir. Selvi Boylum Al Yazmalım’da söylendiği üzere; “Peki ya sevgi neydi?” Sevgi Aytmatov’da her şeyden önce emektir.

Kaynakça
Kırzıoğlu, Banuçiçek, Kızıl Elma’nın Türklük İçin Anlamı ve Cengiz Aytmatov’un Kızıl Elma Hikâyesi Makalesi Aytmatov, Cengiz, “Hakkımda Notlar (Otobiyografi)”, Çev. , Orhan Söylemez, Kardaş Edebiyatlar, S: 28, Eylül 1994, s. 41-48.
Özdek, Refik, “Cengiz Aytmatov ve Eserleri”, Türk Edebiyatı Fikir ve Sanat Dergisi, S: 231, Ocak 1993, s. 36-39.
Yazıcı, Olcay, “Yüzyılın Yazarı Cengiz Aytmatov”, Türk Edebiyatı, S: 345, Temmuz 2002, 40-42.
Cigitov, Salican, Çağdaş Kırgız Edebiyatına Dair, Modern Türklük AraĢtırmaları Dergisi, Cilt 3, Sayı 1, Mart 2006, s. 7-20
Kolcu, Ali İhsan,(2008) Cengiz Aytmatov Üzerine Yazılar, Salkım Söğüt Yayınları, Erzurum, 1

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz