“KOLAY BENİM SON İSTEĞİMİ SÖYLEMEK…” VE GÜNLER YÜRÜMEYE BAŞLADI – EDUARDO GALEANO

Kasım 16
Bir yaşam arayıcısı
Çok miyop olduğu için modern optiğin temelini teşkil eden mercekleri ve yeni bir yıldız keşfeden teleskobu icat etmekten başka çaresi yoktu.
Ve çok gözlemci olduğu için, avucunun içine düşen bir kar tanesine bakarken buzun ruhunun altı köşeli bir yıldız olduğunu gördü, altı, tıpkı arıların yaptığı bal peteklerindeki hücreciklerin altı kenarlı olması gibi ve aklının gözleriyle şunu gördü ki, bir alanı en iyi şekilde kullanmayı altıgen biçim bilir.
Ve evinin balkonundaki bitkilerin ışığı arayış yolculuğunun dairesel olmadığını görünce bundan belki de gezegenlerin güneş etrafındaki yolculuğunun da dairesel olmayabileceği sonucuna vardı ve çizdikleri elipsleri teleskobuyla ölçmeye koyuldu.
Görerek yaşadı.
Görmeyi bırakınca, 1630 yılında bugün öldü.
Johannes Kepler’in mezar taşında şöyle yazar:
Gökleri ölçtüm. Şimdi karanlıkları ölçüyorum.

Kasım 17
Diğer kulak
1959 yılında bugün, Brezilyalı müzisyen Heitor Villalobos öldü.
Onun iki tane kulağı vardı, biri içeride, diğeriyse dışarıda.
Gençlik yıllarında, hayatını Rio de Janeiro’nun herhangi bir genelevinde piyano çalarak kazanırken, Villalobos bestelerini şu şekilde yapardı: dış kulağını kahkahaların ve eğlencenin gürültüsüne kapatıp iç kulağını doğmakta olan müziğini, nota nota dinlemek için açardı.
Daha sonraları, olgunluk yıllarındaysa, iç kulağı topluluğun küfürleri ve eleştirmenlerin zehri karşısında onun sığmağı oldu.

Kasım 18
Zorro dört kez doğdu
İlk kez 1615’te doğdu. Adı William Lamport’du, kızıl saçlıydı ve İrlandalıydı.
Daha sonra isim ve vatan değiştirip Guillén Lombardo adında İspanyol donanması mensubu bir İspanyol yüzbaşı olarak doğdu.
Ve üçüncü sefer, Meksika bağımsızlık mücadelesinin bir kahramanına dönüşmüş olarak doğdu ve 1659 yılında odun ateşinde yakılmaya mahkûm edildi ve ateşin içinde onursuzca ölmeden önce darağacında can verdi.
Yirminci yüzyılda dirildi. Adı Diego de la Vega’ydı; maskeyle dolaşıyor, zor durumdakilere adalet dağıtan kılıç ustası Zorro olarak tanınıyor ve geçtiği yerlerde Z şeklinde bir iz bırakıyordu.
Douglas Fairbanks, Tyrone Power, Alain Delon ve Antonio Banderas Hollywood’da onun kılıcını kavradılar.

Kasım 19
Yosun ve taş
Joe Hill 1915 yılında bugünün şafağında Salt Lake City’de kurşuna dizildi.
İki kez isim, bin kez de iş ve ikamet değiştiren bu tuhaf kışkırtıcı. Birleşik Devletler’deki işçi grevlerine eşlik eden şarkıları bestelemişti.
Son gecesinde, yoldaşlarından ağlayarak zaman kaybetmemelerini istedi:

Kolay benim son isteğimi söylemek,
Zira miras bırakmıyorum bölüşecek
Geride kalan tek şey özgürlüğüm.
Bilinsin ki dönen taş yosun tutmaz.

Kasım 20
Söyleyen çocuklar
Bugün Dünya Çocuk Günü.
Yürüyüşe çıkıyorum ve iki yaşında, belki biraz daha büyük, o hepimizin pagan olduğumuz yaştaki bir kız çocuğuyla karşılaşıyorum.
Küçük kız hoplaya zıplaya, yeşilliği selamlayarak geliyor:
-Merhaba, çimencik!
-Günaydın, çimencik!
Sonra, bir ağacın dallarında şarkı söyleyen kuşları dinlemek için duruyor. Ve onları alkışlıyor.
Bugünün öğle vaktinde, yaklaşık sekiz, belki dokuz yaşlarındaki bir çocuk evime bir hediye getiriyor.
Bu içi resimlerle dolu bir dosya.
Hediye, Montevideo’nun Cerrito de la Victoria semtindeki bir okulun öğrencilerinden geliyor. Ve genç sanatçı onu bana verirken şöyle diyor:
-O resimler biziz.

Kasım 21
Tarihin en hüzünlü maçı
1973’te, Şili’nin askeri diktatörlük tutsağı bir ülke olduğu dönemde, Nacional Stadyumu toplama kampına ve işkence odalarına dönüştürülmüştü.
Şili milli takımı Sovyetler Birliği’yle Dünya Kupası’na katılma yolunda çok önemli bir maç oynayacaktı.
Pinochet Diktatörlüğü maçın Nacional Stadyumu’nda oynanmasına karar verdi ve bu nihai karardı.
Stadyumdaki tutuklular aceleyle başka yere nakledildikten sonra en üst düzey futbol otoriteleri sahayı ve mükemmel çimi inceleyip maçın oynanmasına onay verdiler.
Sovyet takımı oynamayı reddetti.
Bilet alıp içeri giren on sekiz bin taraftar Francisco Valdés’in boş kaleye attığı golü alkışladı.
Şili milli takımı hiç kimseye karşı oynadı.

Kasım 22
Müzik Günü
Hafızası sağlam olanların anlattığına göre, eskiden güneş müziğin sahibiymiş, ta ki rüzgâr onu çalana kadar.
O günden beri, kuşlar güneşi teskin etmek için her günün başlangıcında ve sonunda konserler veriyorlar.
Ancak kanatlı şarkıcılar, büyük şehirlerde hüküm süren motorların uğultusu ve homurtusuyla rekabet edemiyorlar. Kuşların şarkıları artık ya çok az dinlenebiliyor ya da hiç işitilmiyor. Kendilerini duyurabilmek için boş yere göğüslerini yırtacak gibi oluyorlar ve her seferinde daha güçlü ötme çabası ötüşlerinin kalitesini bozuyor.
Ve artık dişiler erkeklerinin sesini tanıyamıyor. Hepsi birer usta tenor, dayanılmaz bariton erkekler onları çağırıyor, ama şehrin şamatası içinde hangi sesin kime ait olduğu anlaşılmıyor ve dişiler en sonunda başka kanatların himayesini kabulleniyorlar.

Kasım 23
Dede
Charles Darwin’in Türlerin Kökeni adlı eserinin ilk baskısı 1859 yılında bugün matbaadan çıktı.
Orijinal elyazmasında kitabın başka bir adı vardı. Charles’ın dedesi Erasmus Darwin’in bir eserine saygı gösterisi olarak Zoonomia adını taşıyordu.
Don Erasmus’un on dört çocuğu ve bir sürü kitabı vardı. Ve torunundan yetmiş yıl önce doğada filizlenen, yüzen, yürüyen ya da uçan ne varsa hepsinin ortak bir kökeni olduğunu ve bu kökenin Tanrı’nın eli olmadığını söylemişti.

Kasım 24
Nine
Kemikleri 1974 yılında Etiyopya’nın taşlık tepelerinde ortaya çıktı.
Kâşifleri ona Lucy adını verdiler.
En gelişmiş teknoloji sayesinde, bir gün az bir gün fazla, üç milyon yüz yetmiş beş bin yıl olan yaşını ve de boyunu hesaplayabildiler: oldukça kısaydı, bir metre küsur geliyordu.
Gerisi çıkarım ya da tahmin: oldukça tüylü bir bedeni vardı, artık dört ayak üstünde yürümüyordu, ama neredeyse yere sürtünen elleriyle şempanze gibi sağa sola yalpalayarak gidiyor ve yerden ziyade ağaç dalları ilgisini çekiyordu.
Belki bir nehirde boğularak ölmüştü.
Belki de bir aslandan ya da onunla ilgili görünen başka bir tanımadık canlıdan kaçıyordu.
Ateş ve sözden çok daha önce doğmuştu, ama belki de el kol hareketleri ve gürültüden oluşan bir lisan konuşuyordu ve bu sayede mesela şunları söylüyor ya da söylemek istiyordu:
üşüyorum,
karnım aç,
beni yalnız bırakmayın.

blankKasım 25
Aile İçi Şiddet Karşıtlığı Günü
Alto Parana selvasında, dünyanın en güzel kelebekleri kendilerini teşhir ederek korunurlar. Sarı ya da kırmızı fırça darbeleriyle neşe katılmış siyah kanatlarını açar ve bir çiçekten diğerine hiçbir korku duymadan uçuverirler. Binlerce yıllık deneyimin neticesinde düşmanları bu kelebeklerin zehirli olduğunu öğrenmiştir. Örümcekler, eşekarıları, kertenkeleler, sinekler ve yarasalar onlara uzaktan, arada belli bir mesafeyi koruyarak bakarlar.
25 Kasım 1960 günü, Dominik Cumhuriyeti’nde Generaller Generali Trujillo’nun diktatörlüğüne karşı çıkan üç militan öldüresiye dövüldükten sonra bir uçurumdan atıldı. Bunlar Mirabal kız kardeşlerdi. O kadar güzeldiler ki, onlara kelebekler diyorlardı.
Onların ve eşsiz güzelliklerinin arasına, bugün Dünya Aile İçi Şiddet Karşıtlığı Günü. Ya da başka bir deyişle: küçük Trujillo’ların her evin içinde uyguladıkları diktatörlüğe karşıtlık günü.

Kasım 26
Laura ve Paul
Karl Marx Tembellik Hakkı’nı okuduktan sonra şöyle dedi:
-Eğer Marksizm buysa, ben Marksist değilim.
Yazar Paul Lafargue komünistten ziyade anarşiste benziyor ve tropikal deliliğe yönelik şüpheli bir eğilim sergiliyordu.
Çok açık renk tenli olmayan bu Kübalı zaten damat olarak da onun hoşuna gitmiyordu. Paul, kızı Laura’ya karşı tehlikeli yakınlaşmalar sergileyince:
-Aşırı samimiyete burada yer yok, diye ona yazılı uyarıda bulundu ve tumturaklı bir biçimde ekledi:
-Laubali davranışınızın karşısına aklımı koymak benim görevim.
Akıl bir işe yaramadı.
Laura Marx ve Paul Lafargue kırk yıldan uzun bir süre boyunca yaşamı paylaştılar.
Ve 1911 yılında bugünün gecesinde, yaşam artık yaşam olmaktan çıkınca, her zamanki yataklarında birbirlerine sarılıp son yolculuklarına çıktılar.

Karl Marx’ın kızı Laura’yla intihar eden damadı Paul Lafargue neden “Tembellik Hakkı”nı savundu?

Kasım 27
Rio de Janerio’nun suları cayır cayır yandığında
1910 yılında Brezilya denizciliğinin isyanı sona erdi.
Ayaklanan denizciler, uyan amaçlı top atışlarıyla Rio de Janeiro şehrini tehdit etmişlerdi:
-Kırbaçlama son bulsun yoksa şehri yerle bir ederiz.
Savaş gemilerinin güvertesinde kırbaçlama bir gelenekti, cezalandırılanların ölmesiyse sık rastlanan bir durum.
Beş günün sonunda isyan amacına ulaştı ve kırbaçlar denizin dibini boyladı. Denizin paryaları alkışlar arasında Rio sokaklarını dolaştılar.
Bir süre sonra ayaklanmanın lideri, köle çocuğu ve isyancıların kararıyla amirallik rütbesine yükselen Joáo Candido tekrar düz denizci oldu.
Ve bir süre sonra donanmadan kovuldu.
Ve bir süre sonra tutuklandı.
Ve bir süre sonra tımarhaneye kapatıldı.
Bir şarkının dediği gibi, rıhtımdaki kaldırım taşlarının üzerinde onun anısına dikilen anıt var.

Kasım 28
Öğrenerek öğreten adam
2009 yılında Brezilya Hükümeti, Paulo Freire’den özür diledi. O bu jeste teşekkür edemedi çünkü on iki yıldan beri ölüydü.
Paulo dayanışmacı eğitim denen şeyi ilk başlatan kişi olmuştu.
İlk başlarda derslerini bir ağacın altında veriyordu. Dünyayı okuyabilsinler ve değiştirilmesine yardım etsinler diye, Pernambuco’daki binlerce şeker işçisine okuma yazma öğretmişti.
Askeri diktatörlük onu hapse attı, sonra ülkeden kovdu ve geri dönmesini yasakladı.
Sürgünde bir sürü yer gezen Paulo öğrettikçe öğreniyordu.
Bugün Brezilya’daki üç yüz kırk okul onun ismini taşıyor.

Kasım 29
Dünya Terör Şampiyonası
İnsan hayatını önemsememe konusunda Hitler bir numaraydı, ama bu konuda birçok rakibi oldu.
2010 yılında Rus Hükümeti, Katyn, Kharkov ve Miednoje’deki on dört bin beş yüz Polonyalı mahpusun ölümünün sorumlusunun Stalin olduğunu resmen kabul etti. Polonyalılar 1940 ilkbaharında enselerine sıkılan kurşunla öldürülmüş ve suç Nazi Almanyası’nın üzerine atılmıştı.
1945’te, müttefiklerin savaşı kazanacağı artık neredeyse kesinleşmişken, Alman şehri Dresden ve Japon şehirleri Hiroşima ve Nagazaki taş üstünde taş kalmayacak şekilde yerle bir edildi. Muzaffer ulusların resmi kaynakları bunların askeri hedefler olduklarını söyledi ama binlerce ölünün tamamı sivildi ve yıkıntıların arasından kuş avlayacak bir sapan dahi çıkmadı.

Kasım 30
Cennette randevu
2010 yılında doğal ortamın korunmasına yönelik konferansların bin birincisi başladı.
Her zaman yatıkları gibi, doğayı en çok katledenler ona aşk şiirleri okudular.
Cancún’da toplandılar.
Daha iyi bir yer düşünülemezdi.
İlk bakışta, Cancún bir kartpostal kadar güzel, ama bu eski balıkçı köyü son yarım asırda otuz bin nüfuslu modern ve devasa bir otele dönüştü; bu başarı yolunda kumullar, göller, bakir plajlar, bakir ormanlar, mangrov bataklıklara ve gelişime engel teşkil eden diğer bütün engeller ortadan kaldırıldı. Plajların kumu bile bu yolda kurban edildi ve şimdi Cancún dışarıdan kum satın alıyor.

Eduardo Galeano
Ve Günler Yürümeye Başladı
Çeviri: Süleyman Doğru / Sel Yayıncılık

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz