Hangi sinemaya gideceğiz | Yılmaz Güney’den bir sokak öyküsü; Üçünden Biri

Çamlı Sinemadan biletlerimizi aldıktan sonra Sinanla, yarı karanlık kaldırımlardan birşeyler düşünerek gidiyoruz. Düşündüklerimiz başka başka. Geçen otobüslere bakıp, boş yerleri gözlerimle dolduruyorum. Sinan kabak çekirdeği yiyor. Her gördüğü güzel kadın, çekirdekle birlikte mide kapısını çalıyor. Halk Eğitim’in önüne gelmiştik. “Oturalım” dedim. Kafasını salladı. “Oturalım” dedi.
Ayakları yan gelmiş masaya çöktük. Çekirdekleri masaya yaydı. “Falına bakmamı istermisin” dedi. “Falıma baktılar” dedim. Sonra birini göstererek “Tanır mısın bunu?” diye sordu. Çocuğa baktım. Yakışıklı biri “Yoo..” dedim, “İlk defa görüyorum” “Sandalyesini değiştirirken” Bir zamanlar iyi anlaşırdık” dedi “Ama sonra bozuştuk.”
“Niye?”
“Biraz uzun hikâye. Bir zamanlar hangi kıza asıldıysam elimden aldı. İnada girmiştik de.”
“Tabi ya.. Bir oğlana bak, bir sana, Sen nerde, o nerde, örneğin, ben kız olsam yüzüne bile bakmam. Bakma şimdi gezdiğime. Erkeğim, bilirsin.
Hikâyenin sonu; yoksa devamı gelecek haftaya mı?”
“Gıcıklığı bırak” dedi. “Sonra, bende öyle birine asıldım ki, onun da asılmasına imkân yoktu.”
“Desene kız zor bulunur cinstendi. Belki Habeş prensesi.”
“Yok ya..” dedi “Çirkin falan değildi. Onun kardeşi.”
“Sıktın yine.”
“Gıcıklığa başlama. İnsanı birşey söylediğine pişman etme. Ha, sahi, şu kızlardan hangisi yengemiz? Sana çok bakıyorlar da.”
Yanımızdaki masaya baktım. “Üçün biri” dedim.
“Üçün biri mi? Ne demek bu. Ha anladım. Şu uzun saçlı kız mı?”

“Değil:,”
“Dudakları boyalı olanı mı. Zannetmem. Senden yaşlı.”
“Değil.”
“Tamam!.. Saçı oğlan gibi kesilmişi.”
“O da değil.”
“Gıcıklığa başlama. Yoksa şu bıyıklı mı?”
“Nasılda bildin.”
“Sözün kısası, gıcığın gıcığısın. Hangisi, söylesene?”
“Bak… Bunların hangisi bana en çok bakıyorsa o. Anladın mı? En çok bakan yengen.”
Bir an baktı. Ters ters bakarak.
“Sana en çok bakan bıyıklı.”
Demedim mi.” dedim.
Elini hafifçe masaya vurdu.
“Sana boşuna sulu dememişler” dedi.
Kızlar kalkıp gittikten sonra, kalktık. Işık Sinemasına gidiyorlardı. Bizde… Sinan kolumdan çekerek “Hani Çamlı’ya gidiyorduk. Biletleri ordan almadık mı?””
“Aldırma Sinan ağa, aldırma.”
Yerlerimiz fena değildi. Gerçi onlardan uzakta ya, yine de onları iyi görebiliyordum.
Sinan ikide bir; “Şu bizim onluğu versene, hani Çamlıya giderken vermiştim.” Deyip duruyordu.
“Cebimde” dedim. “Al…,” Utanmadan elini cebime soktu. Homurdandı. Hani küçücük ayılar olur ya onlar gibi.
Eli ateşe tutulmuş gibi birden çekti.
Boğuk bir sesle “Bunlar ne” diye tekrarladı.
“Yıldız için iki bilet. Çamlı’ya, Asriye, Şehir’e, Bunlar ne Allahaşkına?”
“Sinema bileti” dedim.

Bunların hangi sinemaya gideceklerini bilmiyordumki…

YILMAZ GÜNEY

1 Yorum

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz