Bizde siyasal demagoji, toplumsal angutlukla o kadar düz orantılıdır ki, argutluk ne ölçüde kalınsa, demagojii de o ölçüde kalaslaşır.
Bunun en tipik örneği tarihsel kişilerin, benimsenmiş siyasal demagojilere göre, orası burası budanarak yeniden biçimlendirilmesidir.
Örneğin belirli bir meslekten yoksun oldukları için, “bireysel kimliklerini”, “ortak bir inanç dayanışmasında” kristalize etmeye yönelenlere ve kendilerinin de “var olduklarını” dinsel tavırlarıyla kanıtlamaya çalışanlara, değnekçilik etmekte büyük bir oy potansiyeli gören siyasetçiler; Fatih II. Sultan Mehmet’i, İslamın saygın bir doruk kalesi gibi sunarlar.
Madem ki Bizans’ı o fethetmiş, madem ki İstanbul’u o armağan etmiştir İslam’a…
Tarihsel bir perspektifin çizelgesinden bakıldığında elbet doğrudur bu değerlendirme…
Ancaaak… Ya Fatih II. Sultan Mehmet Bizans’ı İslama armağan etmek için değil, Doğu Roma İmparatorluğumun başına geçmek için almayı düşlemişse…
0 zaman tarihsel çizelge II. Mehmet’in gerçek niyetinin dışında politik bir sapmaya uğramış sayılmaz mı?
Ve böyle bir çizelge değişimini incelemek, siyasal demagojilerin kolaycılığına yeğlenemez mi?
Mehmet’in annesi Sırp Kralı Guraç Brankoviç’in kızı Mara Despina idi. Müslüman olmamıştı. O nedenle de II. Mehmet, Topkapı Sarayı’nın içindeki Aya İrini kilisesini camiye çevirtmemişti.
Sultan Despina, oğlunun kendisine armağan ettiği Güneybatı Selanik Bölgesi’yle, Selanik’teki Küçük Ayasofya Manastırı’nın sahibi olarak orada öldü. (Fatih’in annesi Sultan Despina’ya yaptığı armağanların fermanı Topkapı Sarayı Arşivleri’ndedir.)
Sultan Despina öldüğü zaman Kosanitsa Manastırı’na gömüldü. Sonradan kemiklerinin Bursa’ya getirilip getirilmediği hâlâ bilinmemekte…
Fatih II. Sultan Mehmet’in asıl ilginç yanı kendisinin de Hıristiyan olduğunu şaka yollu da olsa açıklayan gazeller yazm asıdır.
İşte bunlardan biri:
Bağlamaz Firdevs’e gönlini Galata’yı gören
(Galata’yı gören, gönlünü cennetin en gizemli bahçesine bile bağlamaz)
Servi anmaz anda ol servi dilarayı gören
(Gönül güzeli bir sevgiliyi Galata’nın kendisinde gören, anmaz bir daha selvi boylu bir başka sevgiliyi)
Bir frengi şivelu İsa’yı gördüm anda kim
(Galata’nın kimliğinde bir Hıristiyan dilli İsa gördüm ki)
Lebleri dirisidür diridi İsa’yı gören
(Dudakları kutsal bir tapmak olur, İsanın insanlık dünyasını gören)
Akl-ü fehmin din-ü imanın nice zapteylesün
(Dinle imanın akıl ve anlayışını sıkı tutmak gerekir)
Kafir olur hey müsemmanlar o tersayı gören
(Yoksa ey müslümanlar, o kiliseyi gören olabilir kafir hemen)
Kevseri anmaz ol içdügi mey-i nabi içen
(Galata’nın içtiği katıksız şarabı içen, cennetteki Kevser şarabını bile anmaz olur)
Mescide varmaz o varduği kilisayı gören
(Orada karşılaştığı kiliseyi gören de bir daha gitmez mescide falan)
Bir frengi kafir olduğun bilürdi Avniya
(Avniya -Fatih’in mahlası- bilirdi senin bir kafir Hıristiyan olduğunu)
Belde zünnarini boynunda çelipayı gören
(Belinde keşiş kuşağını, boynundan haçını gören)
Benim derdim ne Fatih Sultan II. Mehmet’in yirmi üç yirmi dört yaşlarındayken Hıristiyanlığa duyduğu sempatiyi dile getirmesi, ne de aşırı bir Hıristiyan düşmanı olan Vezir-i Azamı Çandarlı Kara Halil Paşa’yı, fethin kırkıncı günü Edirne’de idam ettirmesi.
Nitekim II. Mehmet’in zehirlendiği inancı da yaygındır. Kendisinin çağdaşı olan Aşık Paşazade o ölümü şöyle anlatır:
“Vefatına sebep ayağında zahmet vardı. Tabibler ilacından aciz oldular. Ahir tabibler cem oldular, ittifak ittüler. Ayağından kan aldular. Zahmet ziyade oldu. Şarab-ı fariğ verdiler, Allah rahmetine vardı.”
Hekimler nasıl bir ilaç vermişlerse, Fatih o ilacı içer içmez ölmüş. Hem de yine Aşık Paşazade’nin deyimiyle “ciğeri doğranarak…”
Ve Aşık Paşazade, Fatih’in ağzından sorar: — Neyçün bana kıydı tabibler?
Yerine geçen oğlu II. Beyazıt ise, aşırı bir Müslüman görüntüsü içinde “Veli” lakabını alır.
Ancak bunların hiçbiri değil benim derdim. Asıl sorun Fatih gibi tarihsel bir kimliğin neden bütün yönleriyle incelenip ortaya çıkarılmadığı ve salt siyasal niyetler doğrultusunda bir propaganda malzemesi olarak kullanıldığı?..
Objektif bir açıdan bakıldığında Fatih’in Batı’ya dönük bir imparator olma düşü, Bizans Ortadoksluğu yerine, Katolik Ceneviz’in bir kolonisi olan Galata’yı övmesinden bir ölçüde sezilmiyor mu?
Her şey sadece siyasal bir propaganda mıdır? “Tarih” diye çok daha ciddi, bilimsel bir uğraş yok mudur?
07.03.1996
Kaynak: Şeytanın Gör Dediği