Düşüncenin ve duygunun şairi: Cemal Süreya – Afşar Timuçin

Şairler ölürler, çok zaman şiirleri de onlarla birlikte ölür gider. Ölmeyen şiirler gerçek şiirlerdir, onlar kendilerini yaratan kişilerin arkasından ağlamazlar. İyi şair dünyaya kendini bırakır gider. “O ölmedi” sözü boşa söylenmiş bir söz değildir. Cemal Süreya’nın başka şiirleri zamanla unutulmaya yüztutsa bile Üvercinka’daki bütün şiirler sanırım yarına kalacaktır. İçerdiği her şiirin ayrı ayrı güzel olduğu şiir kitapları gerçekten çok azdır. Doldurma sayfalar vardır birçok şiir kitabında. Üvercinka’da yoktur. Birçok şair bir ya da iki şiiriyle anımsanır. Cemal Süreya’nın şiiri gerçek şiirdir. Derinlere dalmadan da olsa düşünür ve duygulanır. Bunu yaparken insan olmanın anlamlarını ortaya koyar.

Bir sanatçıdaki gerçek başarı, duygu ve düşünce dengesindedir. Cemal Süreya da şiirinde bir düşünen insan özelliği gösterirken, aynı zamanda O, duygulu insan yapısıyla vardır.

Orhan Veli fırtınasının ardından gelen “İkinci Yeni” deviniminin bana göre en usta şairi Cemal Süreya’dır. Orhan Veli’yle gelen yenilik şiirimizde uzun süre egemen oldu, kitleleri derinden derine olmasa bile geniş çerçevede etkiledi. Derinliği olan bir şiir değildi ama sevimli ve ilginçti bu şiir. Şiirle ilgisi olmayanlar bile Orhan Veli şiiriyle ilgilenirken daha çok onun sereserpe anlatımıyla ve şakacı içeriğiyle ilgilendiler. Herkes Orhan Veli gibi yazıyordu. Bu bir açılmaydı, insanın şiir yoluyla kendi dışına taşmasıydı, estetik açıdan ve toplumsal açıdan bir özgürlük denemesiydi. İlgililer bu akımın adını Birinci Yeni koydular, çünkü arkadan ikincisi gelmişti. İkincisi birincisinden epeyce değişikti: birincide kendi dışına taşan insan bu ikincide kendine kapanıyor gibiydi. Birincide başlıca kaygı apaçık olma kaygısıyken ikincisi kendini her şeyiyle gizliyordu sanki. Anlamak ve anlatmak bu ikincinin sevdiği şeyler değildi. Böylece şiirin gelişimi bir apaçıklıktan bir bilinmeze doğru oldu. Bu yeni akıma yakıştırılan “anlamsız” sıfatı hiç de uygunsuz değildir.

Süreya ve Eloğlu donanımlı kişilerdi

Akımların daha çok ilgi çekmek için ortaya konmuş kuralları vardır. Ne var ki akımların usta şairleri kuralların epeyce uzağında dururlar. Kuralcılar kuralları uyguladıkça kalıcı olacaklarını sanırlar. İkinci Yeni şairlerinin çoğu “anlamsızlık” gibi son derece anlamsız bir anlayışı gerçekleştirmek için kolları sıvarken başta Cemal Süreya ve Metin Eloğlu kuralcı yenilikçilerin yolunu tutmadılar. Her ikisi de şair insanlardı, bir akımın çemberine sığamayacak kadar iyi şairlerdi. Anlamı Orhan Veli şiirinde olduğu gibi bütün boyutlarıyla sergilemek gerekmezdi ama onu söz oyunlarının sınırlarına hapsetmek de doğru değildi. Cemal Süreya da Metin Eloğlu da donanımlı kişilerdi. Sanatsal yaratı için gereken sağlam donanımları vardı onların.

Estetikçiler bir konuda ikiye ayrılırlar: sanatsal yetkinlik için bilmek mi yoksa heyecan duymak mı önemlidir? Bu sorun yalnız estetikçileri değil aynı zamanda ve özellikle sanatçıları ilgilendirir. Kendini bilen her sanatçı burada bir yanı benimsemekten kaçınır, gerçek başarı duygu ve düşünce dengesindedir. Cemal Süreya da şiirinde bir düşünen insan özelliği gösterirken aynı zamanda duygulu insan yapısıyla vardır. Duygu ve düşünce dengesini zaman zaman şakacı bir bakış tamamlar. Bu bir mizahçı telaşı değildir, yaşamın yalnız bir yüzünü değil bütün yüzlerini görebilmekle ilgili bir bakış biçimidir. Bütün bunlar gerçek anlamda zeki bir aydının kolay kolay ulaşılamaz özelliklerini duyurur bize. Çokları Cemal Süreya şiirinin keskin bir zekadan beslendiğini gördüler, hevesli şairler onun gibi olabilmek için zeka oyunları yapmaya yöneldiler, işi basit ve gülünç söz oyunlarına kadar indirgediler. Daha da ileriye gidildi: yazılar bile çoğu itici buluşlarla örülmüş söz oyunlarıyla doldu.

Toplumcu dünya görüşüne bağlıydı

Cemal Süreya’da gördüğümüz düşünsellik ılımlı ölçülerde kendini ortaya koyan bir düşünselliktir. Onun düşünce açısından çok ağırlıklı bir şiir ortaya koymuş olduğunu da söylemek güçtür. Yalnız şunu da düşünmek gerekir: şiir yoğun düşünceyi ne ölçüde kaldırır? Cemal Süreya toplumcu dünya görüşüne bağlı bir kişi olmakla birlikte bunu sanatında enine boyuna yaşayan biri değildi, bu yüzden örneğin 1940 kuşağının şairleri gibi toplum sorunlarına ilgisiz kalan şiirler yazdı. Bu bir kınama konusu olamaz: her sanat adamı aydın kişi olmakla insanlığın ve bu arada toplumunun sorunlarıyla içli dışlı olmalıdır ama bunları sanatında apaçık ele almakla, sanatını savaşım için kullanmakla yükümlü değildir.

Toplumsal yükümlülükler aydın kişiyi şu ya da bu biçimde eylem adamı kılarken onu bir toplumcu sanatçı olmak zorunda bırakmayacaktır. Daha doğrusu toplumcu sanatı seçmek bir gereklilik olarak da algılansa önünde sonunda bir seçim işidir. Sanatçıdan öncelikle yetkin sanat ürünleri bekleriz. Sanatın kaba bir usçulukla toplum için kullanılması elbette hoş bir şey değildir.

Şairler ölürler, çok zaman şiirleri de onlarla birlikte ölür gider. Ölmeyen şiirler gerçek şiirlerdir, onlar kendilerini yaratan kişilerin arkasından ağlamazlar. İyi şair dünyaya kendini bırakır gider. “O ölmedi” sözü boşa söylenmiş bir söz değildir. Cemal Süreya’nın başka şiirleri zamanla unutulmaya yüztutsa bile Üvercinka’daki bütün şiirler sanırım yarına kalacaktır. İçerdiği her şiirin ayrı ayrı güzel olduğu şiir kitapları gerçekten çok azdır. Doldurma sayfalar vardır birçok şiir kitabında. Üvercinka’da yoktur. Birçok şair bir ya da iki şiiriyle anımsanır. Cemal Süreya’nın şiiri gerçek şiirdir. Derinlere dalmadan da olsa düşünür ve duygulanır. Bunu yaparken insan olmanın anlamlarını ortaya koyar.

Afşar Timuçin

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz