Dostoyevski’nin yazıları ile Nietzsche’nin kendi kişisel hayatı arasındaki en ilginç ilişki kendini gerçek bir yaşam trajedisinde gösterir. Suç ve Ceza’da ana karakter Raskolnikov, bilinen ahlakın ötesine geçip daha faydacı bir sonuç çıkarmayı başaran “büyük insan” fikrinin hayalini kurarken, ağır bir kağnıyı çekemeyen yaşlı bir atın dövüldüğünü hatırladığı bir rüya görmektedir.
Atın etrafındaki kalabalık, durumdan rahatsız olsa da, ölmekte olan atın yanına koşarak başına sarılıp onu öpen genç Raskolnikov’dan başka kimse bu insanlık dışı davranışa tepki göstermez.1
Bu sahne Dostoyevski’nin gençliğinde kardeşi Mikhail ile seyahat ederken karşılaştığı ve onda derin izler bırakan gerçek bir olaydan esinlenmiştir.
Nietzsche, 3 Ocak 1889’da Turin’deki Piazza Carlo Alberto’da bir fayton atının herkesin içinde vahşice kırbaçlandığını görür. Koşup atın boynuna sarılır. Bu hareketle birlikte akıl ve beden sağlığı tamamen çöker.
Nietzsche’nin sağlık sorunlarına ve nihayet ölümüne getirilen en mantıklı açıklama, onun öğrencilik yıllarında birlikte olduğu hayat kadınlarından kaptığı frengidir. Ancak akıl sağlığını tamamen yitirdiği anda Dostoyevski’nin yazılarından bir sahneyi hatırlaması ve olaya aynı şekilde tepki vermiş olması, kuşkusuz Dostoyevski’nin Nietzsche’nin kişisel yaşamı üzerindeki etkisinin ne kadar derin olduğunu gösterir.
Belki de karşılaştığı olay, Nietzsche’nin ölümünden kısa bir süre önce arkadaşı Franz Overbeck’e yazdığı mektupta ifade ettiği “Hiçbir şey şans eseri değildir” düşüncesinden anlaşılmalıdır. Belki de ne Nietzsche’nin Dostoyevski’yi buluşu ne de Raskolnikov’un Nietzsche’nin yaşamını yansıtması bir tesadüftür.
Nietzsche’nin, budala kelimesini Dostoyevski’den esinlenerek İsa için kullanmış olduğunu ispatladıktan sonra karşımıza çıkan asıl soru, Nietzsche’nin Dostoyevski’nin Budala’sını Renan’a karşı bir panzehir olarak kullanıp kullanamayacağıdır.
Nietzsche’nin Dostoyevski’yi anlayışı iki sebepten eksiktir. İlk olarak, Nietzsche’nin akli çöküntüsünden önce, Dostoyevski’nin İsa üzerine olan düşüncelerinin en gelişmiş ve nihai hâlini içeren başyapıtı Karamazov Kardeşler’in ne Almanca ne de Fransızca çevirisi mevcuttu.2 Bu yüzden Nietzsche’nin bu eseri okuma fırsatı olmadı.
İkinci eksiklik ise, Nietzsche’nin Dostoyevski’nin yaşam öyküsünü bilmeyişi ve ünlü romanlarının dışında düşüncelerini açıkça ifade ettiği mektup ve makalelerini okuyamamış olmasıdır.
Karamazov Kardeşler, Dostoyevski’nin hayat öyküsü ve roman dışı yazıları olmadan, sadece Budala’yı okuyan bir kişi, yazarın aktarmak istediklerini yanlış anlamaya veya yanlış yorumlamaya neredeyse mahkûmdur.
Dostoyevski de Nietzsche gibi Tanrı, Tanrı’nın İsa’da bedenlenmesi, Hristiyanlık, gerçek, ahlak, özgürlük konularında tüm yaşamı boyunca yoğun bir şekilde bocaladı. Budala da doğrudan bu bocalamanın sonucunda doğdu. Bu yüzden romanı yorumlamaya çalışmadan önce Dostoyevski’nin yaşamını ve romanın oluşumuna sebep olan fikirleri ve tecrübeleri incelemek gerekir.
Budala, Nietzsche ve Dostoyevski
1- Dostoevsky, Crime and Punishment, 54-58
2- Kroeker & Ward, Remembering the End, 144
çok güzel ve bilgilendirici yazılar. Teşekkür ederim