Fransızcadan çevrilmiş nefis bir broşürcüğüm var. Oldukça yakın, topu topu beş yıl önce, Cenevre’de, galiba yirmi üç yaşında Richard adında bir haydut ve katil hüküm giymiş. Delikanlı idam edilmek üzereyken tövbekâr olmuş, dinine dönmüş. Sözü geçen Richard birisinin yasadışı çocuğuymuş. Henüz beş altı yaşındayken anası babası onu İsviçre’de dağda bir çoban ailesine hediye etmişler, ötekiler de çocuğu işlerinde kullanmak üzere yetiştirmişler.
Richard, vahşi bir hayvan yavrusu gibi büyümüş, çobanlar ona hiçbir şey öğretmemişler, yedi yaşını bitirince, kara, yağmura, soğuğa bakmadan yarı çıplak, yarı aç, yarı tok bir halde sürülerin başına göndermeye başlamışlar. Hareketlerini hiç de kötü bulmuyor, vicdan azabı duymuyorlarmış, tam tersine buna hakları olduğuna inanıyorlarmış. Çünkü Richard onlara bir eşya gibi hediye edilmiş; karnını bile fazladan, gönüllerinden koparak doyuruyorlarmış…
Richard kendi söyleyişiyle, o yıllar, İncil’in Müsrif oğlu gibi yaşıyormuş; açlığını, satış için semirtilen domuzların kepek bulamacıyla gidermeye can atarmış. Ama sahipleri bunu da vermiyor, domuzların yemliğinden çalacak olursa kıyasıya dövüyorlarmış. Richard’ın çocukluğuyla ilk gençliği, büyüyüp gürbüzleşip hırsızlığa başlamasına kadarki zamanı böyle geçmiş. Bu vahşi yaratık Cenevre’ye yerleşmiş, gündelik kazandığı parayı içkiye veriyor, vahşi hayvandan farksız yaşıyormuş. Sonunda bir ihtiyarı öldürüp soymuş. Yakalanıp mahkemeye verilince idam hükmü giymiş.
Orada bu gibi işlerde fazla duygulu davranmazlar! Hapishanedeyken Richard’ın çevresini bir yığın papaz, çeşitli İsa cemiyetlerinin üyeleri, hayır kurumlarından bayanlar, vb. sarmış. Hapishanede yattığı sırada okuma-yazma öğretmişler, İncil’i anlatmaya başlamışlar. Vicdanını, aklını harekete getirmiş, sıkıştırmış, dırdır etmişler. Sonunda adamcağız suçunu olduğu gibi kabullenmiş. Richard mahkemeye, bir canavar olduğunu, ama sonunda Tanrının ışığıyla aydınlanarak affına uğradığını yazılı olarak bildirmiş. Cenevre, bütün dindar Cenevre heyecanla ayağa kalkmış. Yüksek, kibar muhit insanları hapishaneye üşüşmüşler, Richard’ı kucaklayıp öpüyor, “Sen, Tanrının yardım elini uzattığı kardeşimizsin!..” diyorlarmış. Richard da duygulanarak gözyaşı döküyormuş. “Evet, kutsal ışığa kavuştum! Eskiden, çocukluğumda ve ilk gençliğimde domuzların yediklerini öpüp başıma koyuyordum, ama şimdi kutsal ışığa kavuştum, Tanrı kulu olarak öleceğim!” “Evet, öyle Richard, Tanrı kulu olarak öl, kan döktüğün için Tanrı adına öleceksin!
Ama domuzların yemini kıskanıp çalarken (iyi değildi bu, hırsızlık yasaktır!) Tanrıyı tanımıyordun; varsın olsun, gene de kan döktüğün için ölmen gerekiyor.” İdam günü gelmiş. Richard ağlayarak durmadan, “Hayatımın en mutlu günü, Tanrıya gidiyorum!..” diye tekrarlıyormuş. Papazlarla yargıçlar ve hayırsever bayanlar da, “Evet, ömrünün en mutlu günü bu, çünkü Tanrıya gidiyorsun!” dive bağırıyorlarmış.
Kimi arabayla, kimi yayan, hepsi kütle halinde Richard’ın bindiği hapishane arabasının peşinden gidiyormuş. Adamın asılacağı alana gelince, ‘”Öl kardeşim!” diye Richard’a bağırmaya başlamışlar; “Tanrı adına öl, çünkü O yardım elini uzattı sana!” Böylece Richard, kardeşlerinin kucaklamaları arasında idam yerine götürülmüş. Tanrının ışığına kavuştuğu için kafasını giyotinde tam kardeşçe bir şekilde uçuruvermişler.
Gayet tipik bir olay bu. Broşürü, Protestanlığı koruyan yüksek muhitten birtakım Rus hayırseverleri Rusçaya çevirmişler. Rus halkını aydınlatmak için çeşitli gazetelerle diğer yayın organlarına parasız olarak basılmak üzere dağıtmışlar. Richard oyununun tadı ulusal oluşundadır. Biz, Tanrının ışığına kavuşmuş bir kardeşimizin kellesini uçurmayı saçma buluruz, ama tekrar ediyorum, gene de aşağı kalmayız.
Fyodor Dostoyevski
Karamazov Kardeşler