Beşir’le wals, hakeme gözlük eline sözlük – Akli Denge

Geçtiğimiz hafta iç işlerimize bakan sayın Beşir Atalay kişisi, meclis kürsüsünde öğrenciler ve yumurta olaylarıyla ilgili konuşurken polislerimizi düşündüm ve boğazımın orta yerinde bi’şeyler düğümlendi. Rengim kızardı, gözlerim ereksiyona uğrayıp yuvalarından dışarıya doğru bombe yaptı. Nerdeyse ağlayacaktım. Sanki çok açken bir içli köfte almışım da aceleyle hepsini birden yutmaya çalışmışım gibi bir yumru hissettim.
Öğrenici arkaaşlar, öğrenme işlerini bırakıp birilerine bi’şeyler öğretmeye çalışmışlar ve bu ders için materyal olarak tavuklarımızın bin bir zahmet ve eziyetle oluşturdukları yumurtayı seçmişler. Hayvanların doğmamış yavrusundan ne istiyorsunuz anlamadım? Yumurta olayını hazmedemeyenlerden biri de Beşir Atalay. Kendisi, meclis kürsüsünde olaylarla ilgili görüşlerini mikrofona ve dolaylı olarak bize fışkırtırken Dolmabahçe’deki polis müdahalesine de değinmeden edemedi. Beşir’e göre polisler öğrencileri değil öğrenciler polisi dövmüş.

İşte boğazımdaki yumru tam bu anda tezahür etti. Polislerimizi o halde tekrar düşününce kaşlarım, çarpışan yerkabuğu levhaları gibi anlıma doğru yükselip sıradağ oluşturdu ve o anda tam küçük Emrah gibi oldum. Arkadan, tam olarak yerini bilmediğim bir yerden fon müziği olarak yine blankküçücük Emrah’ın “yıllar yılı dert yolunda ben acılar çocuğuyum” adlı kült eseri geldi. Daha da acıklı olamaya başlayan bu sahnede artık aşırı derecede hüzünden sümüğüm bile akıp ağız seviyeme kadar indi. Sonra “hıııııık” diye çektim bu mukusu ve mağarasına geri yolladım. Üzüntümden mendil almaya bile yeltenemedim. O derece yani. Beşir’in anlattığı şekliyle öğrencileri aklıma getirdim ve bu sefer kaşlarım yine çarpıştılar ama bu sefer burnuma doğru bir çöküntü oluşturdular. Sinirimden titredim ve bizim buraların yerel radyolarından birini arayıp “istekleriniz” programından İsmail YK’nın “Allah belanı versin” şarkısını istedim öğrenciler için. Çok kızdım bu sorumsuz öğrencilere. Adam haklı kardeşim! Sen gidip feysbukta beynini uyuşturma, bilgisayar oyunlarının büyülü dünyasında yaşama, television karşısında mal gibi uyuma, aşkın için alkolik olup devletin kasasını vergiyle doldurma, gel memleket meselesini düşün ve elindeki plastik çubukla robokop elbisesi gibi narin bir giysiyle orda görevini yapmaya çalışan çilekeş polisleri döv. Sen niye düşünüyorsun ki? Adam zaten bakıyor iç işlerimize. Dış işlerimize bakan da var. Neydi adı Davut Güloğlu mu? Yok yav pardon Sayın Ahmet Davutoğlu’ydu, şimdi hatırladım. Polisleri dövmekle kalma bir de kendini yere at, kameralara olumsuz görüntü ver. Madem kendini yere atacaksın ilk önce bi bak bakalım ortada kamera var mı yok mu? Sorumsuzluk işte. Bizim zamanımızda böyle miydi? Ondan sonra da git hastaneye çocuğunu düşür. Olacak iş değil! Hem sen niye çocuk yapıyorsun ki güzel kardeşim?! Zaten Tayyip’in ahalisi üçer tane yapıyor. Seri üretime geçilmiş. Hiç mi gündemi takip etmiyorsun? O zaman istek parçamı tekrar çalmasını istiyorum bizim dicey’den: “Allah belanı versin!”
Hadi devlet büyüklerini takmıyorsun anladık da senin hiç nenen deden de mi yok be öğrenci kardeş? Onların lafına uy bari. Ne derler hatırlar mısın: “ayaklarını sıcak tut, fazla da düşünme uzun yaşarsın.” Hatırlatmış olayım.
Bu söylenenler üzerine narin elbisesini giymiş bir robokop polisimizle Beşir Atalay’ı valse davet ediyorum. Bu tartışmaların üzerine birlikteliklerini taçlandırmış olurlar. Fotoğraflarını çekip uyduruk bi karton zarf içinde on milyona da satmayacam. Söz. Yalnız içişlerine bakmakla görevli kişimiz, dikkat etsin polisimizin saf ipekten yapılma elbisesi çok hassastır ve vals sırasında tahriş olabilir. Polislerimize karşı orantısız derecede nazik davranmasını tavsiye ediyorum. Ayrıca valse gaz maskesiyle çıkarsa kendisi için iyi olur. Çünkü valse çıkacak polisimiz koltuk altlarına biber gazı sıkmış olabilir. Ne yapsın yavrucak etkileyici olmaya çalışıyor. Maske takmazsa sonra yere düşer, kameralara görüntü verir merir. Dikkatli olmak gerek.


Burası normal bir ülke. Dayak atan polis önce futbolcudan sonra seyirciden  dayak yiyor.

Burası Türkiye. Öğrenci gözaltına normal alınıyor. Dışarıya fotoğrafta görüldüğü gibi çıkıyor. Hamile kadın “Vurmayın hamileyim diye bağırıyor”. Polisler üstünde tepiniyor. İçişleri Bakanı Beşir Atalay “polisler öğrencileri  değil öğrenciler polisi dövmüş” diyor. Anlaşılan Atalay,  göz doktoruna giderken yanlışlıkla meclise gitmiş.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz