Zam Anında Hakkaniyet Manyaklığı
66 ay kadar olmasa da uzun bir aradan sonra hepinizi aramızdaki tampon bölgeye rağmen öpüyor, kokluyor ve akabinde bağrıma basıyorum.
Memleket her zamanki gibi ketılın içinde elektrik verilmiş su gibi kaynıyor.
Bazen İslami bisikletime binip buralardan kâbeye doğru hızla huzura yol almak istiyorum ama yolda tecavüze uğrayıp boğulmuş bi biçimde ıssız bir su kanalına atılmaktan korkuyorum. Fakat yanlış anlaşılmasın; bu olayın “Birinci Dünya Savaşı’nda bizi İngilizler’e satan Araplar” tarafından yapılacağını zannetmeyin. Olay sınırlarımız içinde veya bilemediniz en fazla sıfır noktasında cereyan edecektir. Malum, memleketin yeni kanaat önderleri, bilimum münübüs, otobüs şoförleri, tamirci çırakları, berber kalfaları ve sokak aralarında ihtisaslarını tamamlamış olan bön Türkler ve onların hukuk devletindeki kankileri olan malum hakimler ve yargıtayyargıçları oldu.
Neyse. En son ketılda kalmıştık galiba.
Paramın büyük kısmını memleketin zammına koyduğum şu kaynamaktan kaynanaya dönmüş günlerin içinden her keşe merhaba.
İki bira içeyim desem, cebimden çıkan paranın derdinden olsa gerek çıkıp tekrar iki bira alıp içesim geliyor. Sizce normal miyim? Geçen arkadaşlarla kazara bir araya geldiğimiz günlerden birinde bunu müzakere ettik, bir sonuca ulaşamadık. Seyirci hakkımı kullanıp siz değerli okuyuculara sorayım diye düşündüm. İyi etmiş miyim? Yüzde elli hakkımı kullanamıyorum, çünkü bu durumda biraz saçma oluyor. Toplamda evet ve hayır diye iki cevabı olduğu için bu hakkımı kullanmak bana pek de hakkaniyetli gelmedi. Zaten bu günlerde “hakkaniyet manyağı” olduğumuz için bu ortamda içim el vermedi, yapamadım…
Bence karpuz gibi ikiye yarılmış memleketimizin yarısını temsil eden hükûmetimiz, yine esnaf zihniyetini devreye sokup “içenler ceplerinden çıkan paranın derdinden bir daha içsinler” diye düşünmediyse iki gıdım şerefim var ondan da vazgeçmeye hazırım…
Hazır hakkaniyet, hak hukuk demişken aklımın bir köşesinden korteksime doğru bi bilgi fırladı; geçenlerde Bay yoz, pardon Balyoz Davası’nda verilen cezalar malumunuzdur. Mahkeme başkanının soyismini duyunca verilen cezaları daha derinlemesine idrak edebilme imkan ve şeraitine kavuştum: Ömer DİKEN…Tövbe estağfurullah…
Yarrgıtaydan “hakkaniyet” bekleyenler N.Ç.’leri unuttu mu? Hani şu Siirt’te 26 kişinin tecavüzüne uğrayıp “kendi rızasıyla yapmış” denilen kızcağızı. Bu gidişle daha nee Ç.’ler unutulur…
Bu unutkan arkadaşlara naçizane tavsiyem, hafızasıyla dalga geçilen ama kendisini yiyenin hafızasını güçlendiren balıkgillerden palamutların, Marmara’ya akınından istifade etmeleri. Gerçi bu tiplerin çoğu palamut mevsiminde Kalkan balığı arayan tiplerdendir, palamuta “amele balığı, fakir doyuran” diye tenezzül etmezler ya o da başka bir mevzu.
Hepinize tanesi 4 liradan bol palamutlu, az rakılı sofralar diliyorum.
Akli Denge