Behçet Necatigil: Seni özlemek istemiyorum ben/ Ben seni yaşamak istiyorum…

Seni Yaşamak

Seni her özlediğimde sevgilim,
Gökyüzüne bakıyorum;
Göğün mavisinde gözlerini görüyorum çünkü.
Seni her özlediğimde bir tanem,
Denizlere bakıyorum.
Ufuğa bakınca mucizeni görüyorum çünkü.
Seni her özlediğimde bir tanem,
Kuşlara bakıyorum.
O kanatlardaki özgürlüğünü görüyorum çünkü.
Ve aşkım, seni her özlediğimde,
Adında isyan ediyorum.
Seni özlemek istemiyorum ben,
Ben seni yaşamak istiyorum,
Seni her özlediğimde sana bakmak istiyorum
Ve seni sende görmek sadece

Behçet Necatigil

Doğan Hızlan Behçet Necatigil’i anlatıyor

Behçet Necatigil, şimdiye kadar ortaya çıkan akımlardan ya da –Türkiye’de edebiyat akımlarından söz etmek pek yerinde olmaz ya– daha yakın bir deyimle, şiir hareketlerinden yararlanmasını bilen tek şairimizdir, demek istiyorum. Bundan ötürü de her zaman ileriliğini ve yeniliğini koruyabilmiştir. Başladığından bu yana, öbür şairlerin aksine, bu onun süregelen özelliğidir. Onu ortamı içinde incelemek, onun lehine sonuçlar verecektir. Bunu size somut olarak da, bir örnekle anlatayım:

Necatigil, İkinci Yeni hareketinden bilinçle yararlanmıştır. Bu yararlanma, kişiliğini değiştirmeden, şiirinde bir gelişme nedeni olmuştur. Şunu da söyleyebilirim: İkinci Yeni şairlerin hammadde olarak getirdiği şiirsel özü, Necatigil işlemiş, çoğunu da şiir katına çıkarmıştır. İşte bu özelliği, bazılarına kolay gibi gözükmüş, taklide kalkışılmış ve sonuç başarısızlık olmuştur.

İleride Necatigil’in etkisinden, bazı şairler üzerinde –genellikle bunlar ikinci derecede kalmış şairlerdir– Necatigil’in etkisinden söz edecek olursak bu tür bir etkiden de söz etmek gerekir. Çünkü Necatigil’in bütün denemeleri, önceki şiir birikimine bilinçle eklediği, öncekilerle hesaplaşarak kattığı ögelerdir.

Necatigil’in söylenmesi gereken bir başka özelliği de, Divan şiiriyle olan ilişkisidir. Şiirlerinde, çoğunlukla demeyeyim ama her kitabında en azından birkaç tane Divan şiiri dizesine rastlarız. Hepsi terkipsiz, yani Divan’ın, Divan şiirinin ağdalı dilinden uzak, yalın bir dille yazılmış dizelerdir. Ahmet Paşa’nın, Mesihî’nin dizeleri. Bu özelliğine iki bakımdan değindim. Birincisi: Necatigil’in Divan şiiriyle olan ilişkisi, Divan şiirinden aldığı az da olsa dünya görüşünün bir parçasını ortaya koymak. Bir de dil ile olan bağıntısının gerektirdiği bu durumu kendi dil anlayışında anlatması.

Aşağı yukarı iki yıl önce Necatigil, kendi şiiri üzerine yaptığı bir konuşmada, sanatçıda yaşama ve yazma ikiliğini kabul etmediğini söylüyordu. Gerçekten Kapalı Çarşı’dan bu yana çıkardığı bütün şiir kitaplarını okursak varacağımız sonuç onun bu yargısını doğrular. Aile düzeninin sıkıntıları, çocuklarla olan ilişkiler, bu küçük düzenden topluma doğru gittikçe genişleyen, daha çok da toplum sorunlarına değinen bir koridor. Bütün bunları iki biçimde anlatır Necatigil: Ya öznel, kendisi de bu düzenin bir üyesi olarak ya da bu düzen içinde zaman zaman köşesinden seyreden, olanı biteni saptayan biri olarak. Bunun ilginçliği şurada: İki ayrı açı değişiminde de, kişiliğin, anlatım yönteminin değişmesine, yapaylaşmasına yol açmaması. Yukarıda aile düzeninden, bu düzen içindeki ilişkilerden toplumsal sorunlara kadar uzanan bir durum var, demiştim. Bunun örneklerini de vereyim size. Birincisine örnek: Evler kitabı. İkincisine örnek de Dar Çağ. Tabii bu açı genişlemesi diyebileceğimiz iki davranış, ondaki tepki ya da bir tavır alma tutarlılığının en iyi belirtilerindendir. Yalnız, unutulmamalı ki, birinci tür şiirler, içerik yüzünden bazen kısır kalıyorlar. Üstelik, salt bu kapalı düzenin özellikleri yüzünden de daha büyük ve daha iyi şiire giden yolu Necatigil kendisi tıkamış oluyor. Arada adlı kitabında da, çoğunlukla yeryüzünde insanın varlığını çeşitli düzenlerde sağlamaya çalışıyor; evde, sokakta ve yalnız olarak. Evler, sorumluluklarımızın, yalnızlıklarımızın kaynaklarıdır. Bilinmeyen simgelerdir. Belki de insanın, Necatigil’in, kendi deyimiyle, “camgöz”le baktığı zaman her düzende görebildikleridir. O şiirlerde, insan dikkat edince insanın gençliğinden beri alışılagelmiş varlığını, yani, geniş bir deyişle söyleyelim bunu, olayı daha da iyi açıklayabiliriz belki: Bütün bir insanlık serüvenini, özellikle de yıkılışını bulur Necatigil’in şiirlerinde. Çoğunlukla denetim altına alınmış, özellikle ve bilinçle denetim altına alınmış ya da –çoğunlukla şiirin kendi kurallarıyla olabilir bu tabii– hüzünlerdir, saf hüzünlerdir.

Bu arada, unutulmaması gereken çevirmenlik yanını da belirtmek isterim Necatigil’in. Genç kuşak üzerinde büyük etkisi olan bir kitabı çevirdiği için onun çevirmenlik yanına değinmek istedim. Rilke’den çevirdiği Malte Laurids Brigge’nin Notları. O kitap, bizim kuşağın birçok sanatçısına kaynaklık etmiş bir kitaptır. Özellikle bir çeviri kitap olarak değil, Türk edebiyatındaki bazı genç yazarlar üzerindeki etkisi yönünden bunu belirtmek istedim.

Behçet Necatigil – Sevgilerde

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz