Ahmet Nesin’den Engin Ardıç’a: Çok Zavallısın Engin Ardıç…

Kedi 9 canlıdır, kağıt 5 canlıdır”, Paris’te heryer bu afişlerle doluydu, buna benzer değişik sloganlarla yazılmış afişler de vardı ama benim en çok ilgimi bu slogan çekti. Dünyanın sayılı medeni başkentinde birileri hâlâ kağıdın önemini afiş yapıyorken, bunu çocuklarına, kağıdın henüz kıymetini anlamayan kitlelere anlatmaya çalışıyorken bizde Engin Ardıç diye biri EDP’yle Yeşiller Partisi’nin birleşmesini eleştiren (Esasında siz anlayın diye ‘eleştiren’ yazdım çünkü bu adam okuduklarını anlamadığı için yanlış yazmış, eleştirmeyi henüz öğrenememiş) bir yazı yazmış.

Ardıç’ın yazısında “Kurucular kurulunda …  Aziz Nesin’in oğlu Ali (bu hangisiydi yahu, matematikçi olan mı içki içen mi?)” diye bir bölüm var.

Yıllardır aynı şeyi söyleyip yazıyorum ama sanırım beni dinleyen yok, köşe yazarı yada genel yayın müdürü olmak için gazeteciliğin başlangıcını yapmak zorunluluğu olmalı, yani önce muhabirlik yapmalı. Muhabirlik yapmadan köşe yazarı olunca insan Engin Ardıç gibi okuduğunu anlamadan yazılar yazıyor. Bu dediğimde bilimsel köşe yazısı yazanları kastetmiyorum, gazeteci olduğunu iddia edenleri kastediyorum.

Yazdığın yazıda ilk sözcük büyük harfle başlar yani (bu …) değil (Bu …) olmalı. Ama sen bunu öğrenememiş olabilirsin, zaten senin yaptığın işi yapmak için de bunu öğrenmen gerekmiyor, ne çalıştığın gazetenin patronu ne yalakalığını yaptığın hükümetin baş yetkilisinin Türkçe imladan haberi yoktur, onlar sana onlardan olmayanlara hakaret et diye para veriyorlar zaten.

İkinci konu ne ben ne de ağabeyim Ali Nesin “Bu” değiliz, bizler birer insanız, bireyiz, eşya olmadığımız çok açık, hatta “Mal” hiç değiliz, en azından satın alınmayız, onurumuzla yazar, çizer ve okuruz.

Gelelim içki konusuna, evet ben içki içerim, Ali de içer ama ben biraz daha fazla içerim. Gerçi biraz yaşlandım, artık eskisi gibi değil de haftada 1-2 içiyorum ama en azından senin gibi hem içip hem de içkiyi haram sayan politikacıları desteklemek adına böyle saçma sapan şeyler yazmıyorum.

Yazının başlığını “Parti Kurmadan duramazlar” diye atmışsın Ardıç. İşte bunu da anlamamışsın, parti filan kurulmuyor, var olan 2 parti tek parti çatısı altında tekrar oluşuyor, matematik zor bir bilim sanılır ama çok da zor değildir. En azından ben şanslıyım, Ali gibi uluslararası bir matematikçi ağabeyim var. Sen şimdi okulda öğrendiğin matematikle bir hesap yapıyorsun:

1 Parti + 1 Parti = 2 Parti

Ben de sana diyorum ki:

1 Parti + 1 Parti = – 1 Parti

Kafan karıştı değil mi, böyle matematik nasıl olur, dediğini hissediyorum şu an. Bak anlatayım, bugün Türkiye’de 60 parti var. EDP ve Yeşilleri kapatırsak geriye 58 parti kalır. EDP ve Yeşiller birleşip yeni bir parti kurarlarsa Türkiye’de 59 parti olmaz, 59 parti kalır. Yani Engin Ardıç senin o dahi kafandaki gibi parti çoğalmıyor, azalıyor, toplama her zaman çoğaltmaz, kimileyin de azaltır. Esasında şanslısın ki bunu sana ben anlatıyorum ya Ali anlatsaydı ne yapacaktın. Ali bütün duygusallığının yanında işinde çok serttir, aptallığa hiç tahammülü yoktur, benim gibi basının ve siyasetin içinde pişmediğinden o kadar çok aptalı bir arada görmemiştir.

Bir ufak sorun daha var, Ali dahil o yazdığın kişiler, Ahmet Ümit, Cemil İpekçi, Hale Soygazi, Murat Belge, Adalet Ağaoğlu parti kurucusu değiller, bu partinin kuruluşuna destek veren aydınlar, bu sayı benim okuduğum kadarıyla 1000 kişiyi buluyor. Ayrıca kimileri kurucu da olabilir ve bu seni hiç ama hiç ilgilendirmez. Çevreni kirletmemeyi düşünürsen gider destek olursun, onlarla ilgili 1-2 yazı neyim yazarsın.

Bu arada unutma, bugün 1 parti daha kuruluyor ve tam kuruluş çalışmaları esnasında Fransa’da olmasaydım ben de kurucu olmayı istemiştim. Halkların Demokratik Kongresi partileşiyor, içinde tahmin edemeyeceğin kadar çok parti ve benim gibi bağımsızlar olacak. Anlaman zor ama ben yine de yazayım, içinde o yukarıda bahsettiğimiz EDP ve Yeşiller bileşeni de olacak.

Neyse ben senin kafanı daha fazla karıştırmayayım, anlamakta zorlanır bunalıma neyim girersin, yazıktır sana da.

Bu arada ardıç ağacından kağıt yapıldığını duymadım ama ekilmesi çok ilginç geldi bana. Ardıç ağacının tohumunu ardıç kuşu alıp yiyor. Sonra kabuğu patlıyor ve esas tohumu ardıç kuşu bir güzel sıçıyor ve böylece ardıç ağacı oluşuyor. Şaman Türklerde ve Bektaşi-Alevilerde de kutsal ağaç olarak geçiyor. Hani senin biara küfrettiğin Aleviler için kutsalmış bu ağaç. Türkiye’de en eski ardıç ağacı da Konya civarında ve 2300 yıl yaşındaymış. Senin öyle bir niyetin yoktur umarım.

13 Ekim 2012
ahmetnesin.wordpress.com

Leman çizgileriyle mide bulandırıcı bir yaratık olarak Engin Ardıç:

One thought on “Ahmet Nesin’den Engin Ardıç’a: Çok Zavallısın Engin Ardıç…

  1. Sayın Nesin,tezek bile olmayacak necasetle uğraşmamak gerekir.
    Kuburun kapağını kapatıp kokmasını engellemek yeterli…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir