Kenan Evren Bize Bülent Ecevit Mirasıdır!..
Malatya Kitap Fuarı’ndayım, akşam yorgun yorgun odama gelmişim, biraz internete girip haberlere bakacağım ve uzanıp dinleneceğim. Size son dönemimi anlatırsam ruh ve beden halimi daha iyi anlarsınız. İzmir fuarını bitirip 3 gün Istanbul’da kaldım, Mersin fuarına gittim ve 2 gün kaldıktan sonra Malatya’ya geldim. Bu akşam buradaki kitapları toplayıp Diyarbakır fuarına gideceğim ve onun bittiği gece Diyarbakır’dan Samsun’a kitap fuarına uçmam gerekiyor. Bunların arasında yazı da yazıyorum, yazmam için en az 2 saat haberlere bakmam gerekiyor. Bir de 67 yılında tanıdığım Zeki Alasya’nın ölüm haberi üstüne tuz biber haberi ekti. Anlayacağınız yorgunluktan kastım bu.
Bir de baktım “Flaş, flaş, flaş… Kenan Evren öldü….” Bende bir dinlenme, bir dinlenme, aklınız durur. Nasıl bir rahatım anlatamam, yeni doğmuş çocuk gibiyim, içimde bir huzur var ki tarifi yok.
Ama beynime hükmedemiyorum, sinemadayım, ön koltuklardan birindeyim, film şeridi geçmeye başladı. O güne dek her sabah Hüseyin Apaydın’la gidiyorum gazeteye, o Demokrat’ta ben Günaydın’dayım. Oysa evleri abluka altına alınmış, Orhan Apaydın amca ev hapsinde ve kimse dışarı çıkamıyor. Eve döndüm, her olasılığa karşı ufak bir çanta hazırladım, heran alınabilirim diye hazırlıklı olmam gerek. Biz devrimciler çok zekiyiz ya, hemen ev değiştirdim, 100 metre ilerdeki anneme geçtim.
Sokağa çıkma kartım var, ne de olsa sıkıyönetim muhabiriyim. Gazeteyi aradım, çünkü gazeteye nasıl gideceğimi bilmiyorum. Melih Aşık caddeye çıkmamı söyledi, yurt haberler şefi Erol ağabey alacakmış beni. 50 metrede bir durduruluyoruz, yolda kuduz aşısı olma zorunluluğu olan bir çocukla annesini verdiler bizim arabaya. Ankara’ya gitsek daha çabuk gideceğiz, durdurulmaktan ve basın kartı göstermekten bıkmışız artık, elim artık camdan dışarda, kartı hazır tutuyorum.
Gazeteye geldim ki Nesin Vakfı basılmış, Ateş ağabeyim 1 aylığına Türkiye’ye gelmiş tatile İtalya’dan. Babam Moskova gezisinde olduğundan ağabeyim yalnız vakıfta. Aramada yasak yayın bulunmuş ve Ateş ağabeyim gözaltına alınmış. O dönem ağabeyimin politikayla bağlantısı sıfıra yakın, sevmez böyle şeyleri ve hem titiz hem de panik biridir. Ben Selimiye Kışlası’nda haber yapıyorum, ağabeyim aşağıda kodeste.
Aklım gidip geliyor, işkence yapıyorlar mıdır diye… Aklım gidiyor, çünkü politik olmadığından sorulan hiçbişeye yanıt veremez, adam 10 yıldır İtalya’da. Neyse ki ilk hakim ve savcılar demokrattı, onlara anlatmaya çalıştım ve 10-15 günde serbest bırakıldı. Ama saçma dava sürdüğünden yurt dışına çıkış yasağı kondu ve 10 yıl okuduğu tiyatro boşa gitti, önce Vakfın müdürlüğünü yaptı, sonra da turizme geçti.
Bütün arkadaşlarım alınıyor, asılıyor, öldürülüyor. Babam kalp krizi geçirmiş Moskova’da ve Kenan Evren’e “Merak etme iyileşir iyileşmez geleceğim…” diye telgraf çekmiş. Kendisi Türkiye Yazarlar Sendikası başkanı ve yardımcısı Demirtaş Ceyhun alınmış, o da aşağımda Selimiye’de.
Delireceğim, Barış Derneği’nden Mahmut Dikerdem, Orhan Apaydın, Metin Özek, DİSK’ten Abdullah Baştürk, herkes alınıyor sırayla. Hergün başka bir ölüm haberi, babam geldiğinde alınır ve yeni kriz geçirdiğinden alındığında bişey olursa telaşı.
Bir de baktım Selimiye koridorlarına fotoğrafım var. Aranıyorum ama kod adımla. Erlerden biri, “Komutanım, bu Ahmet Nesin’e benziyor…” dese hapı yuttum. Ama kalmalıyım, tarihe tanıklık etmem lazım. Önümde Kenan Evren, Necdet Üruğ, fotoğraf çekiyorum, arkamda kendi fotoğrafım. Bu durumu kimseye anlatma olasılığım yok, bitek annem annelik içgüdüsüyle bişeyler seziyor ama o da soramıyor.
Hergün kimler yakalandı diye liste liste tarıyorum, nasıl bir sinir bozukluğu, anlatması olanaksız. Yaşamak gerek diyeceğim ama yaşamayın, yaşamayalım bir daha.
Gazetede oturmuş düşünüyorum, Melih Aşık bana baktı, o da durumumu az çok sezinliyor ama yapacağı bişey yok. “Ne düşünüyorsun Ahmet kara kara…” dedi. “Melih ağabey, bu Kenan Evren Ege komutanıyken emekli olacaktı da, Bülent Ecevit uzatmadı mı bunun askerliğini demokrat adam diye…” dedim. “Evet” diye onayladı beni. Bişey değişecek miydi o olmasaydı, hayır, Nurettin Ersin olacaktı başta, Haydar Saltık yada Necdet Üruğ kara kuvvetleri komutanı olacaktı…
Bu yazıyı neden böyle bağladım, bu halk yıllarca Ecevit’i solcu sandı ve oy verdi. Hatta bir seçimde neredeyse bütün sol destekledi de ona karşın iktidara tek başına gelemedi. Sonraki durumunu biliyoruz, Fethullah Gülen hayranı olup çıktı.
Sonra oylama yapıldı, bu halk Kenan Evren’e % 92 oy verdi, dün baktım halkın % 92’si Kenan Evren öldü diye mutlu, neredeyse göbek atacak. Aklıma babamın son söylediği geldi, “Oğlum bu halkın % 60’ı aptal demiştim ama değiştiriyorum, Kenan Evren’e oy veren kadar, yani 92…”
Yorgunum, pasaport verilmediğinden yaşamını yitiren Ruhi Su amca gözümün önünde, hapiste kanser olan Barış Davası sanıkları Mahmut Dikerdem, Orhan Apaydın, Abdullah Baştürk, Melih Tümerler gözümün önünde. Yorgunum ve birazdan fuara gideceğim, işlerim var, barajı aşmalıyız ve Kenan Evren’in koyduğu % 10 barajını aşmamız gerek. Faşizmi yıkmalıyız 7 Haziran’da, Kenan Evren’i o gece öldürmeliyiz, belki biraz dinlenirim o gece, belki Erdal’ın yaşına dönerim, 17 yaşında asılmayı bekler dik durmaya çalışırım. Hiç aklıma gelmezdi Kenan Evren öldüğünde ağlayacağım…