Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam kararlarını veren askeri hakim boğularak öldü!

68 kuşağının öğrenci liderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam kararlarını veren dönemin Ankara 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nin Başkanı emekli Tuğgeneral Ali Elverdi, dün “yediği yemeğin nefes borusuna kaçması nedeniyle solunum yetmezliği” sonucu boğularak öldüğü belirtildi.  Çankaya’daki evinde dün öğle saatlerinde fenalaşınca hastaneye kaldırılmak istenen Elverdi, ambulansta yaşamını yitirdi.  Salı günü düzenlenecek askeri törenle toprağa verilecek Elverdi 86 yaşındaydı.
9 Ekim 1971’de verilen idam kararının ardından Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972’de gerçekleşen idamlarını da izleyen Elverdi, Tuğgeneral rütbesiyle emekli olduktan sonra, aynı davanın savcısı Baki Tuğ ile birlikte siyasete atılmış, 1977 yılında Adalet Partisi Bursa milletvekili seçilmişti.

“Ben yalnız adli değil siyasi kararlar da verdim”

Gezmiş, Arslan ve İnan’ın 6 Mayıs 1972’de idam edilmeleri sonrası “Ben yalnız adli değil siyasi kararlar da verdim” diyen dönemin sıkıyönetim mahkemesi başkanlarından emekli Tuğgeneral Elverdi’yle 17 Mayıs 1987 tarihinde Nokta dergisinin yaptığı ve Bianet’in internete aktardığı söyleşi şöyle:

Menderes’ler Şehit, Deniz’ler Hain
1972 yılında Deniz Gezmiş, Yu­suf Aslan ve Hüseyin İnan hak­kında idam kararı veren Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 nolu Askeri Mahkemesi Başkanı Ali Elverdi, 15 yıl sonra idamlar ko­nusunda Güldal Kızıldemir ‘in so­rularını yanıtladı. Elverdi, aslında gaddar bir insan olmadığını, ica­bında bir yılanı bile yakalayıp sev­diğini, söyleşiye eklememizi özellikle istedi.

Nokta: Batı ülkelerinin hemen hemen tümünde idam cezası kalk­mış durumda. Türkiye’de idam cezasının tartışıldığı şu günlerde, siz olaya nasıl bakıyorsunuz?

Elverdi: Bizim Avrupa’dan farklı durumlarımız var. Soydan gelen bir kin davası, var, üstelik bizim dinimizin icabı da var. Kı­sasa kısas, yani yapana yapılır. Öldürdüyse canı alınır. Bu doğru­dur demiyorum ama, doğruymuş gibi davranan çok Türkiye’de.

Nokta: Söylediğiniz bu kısasa kısas anlayışı siyasi nedenle idam­ları pek açıklamıyor.

Elverdi: İlle de kısas diye bir şey yok. Öldürmeyene de idam ce­zası verilir. Mesela vatan haini, vatanının sırlarını bir ülkeye sat­mış. Veya ideolojisi öyle istiyor, kendisi aslen Türk değil, karışık. Buna da idam cezası verilir.

Nokta: Türkiye’de farklı dö­nemlerde siyasi nedenlerle idam edilen kişilerin tümünü vatan ha­ini olarak mı görüyorsunuz?

Elverdi: Hayır. Menderes’lerin-ki demokratik ve tarafsız bir mah­keme değildi. Onlar uydurma mahkemelerdi. Köpek davası, be­bek davası derken üç kişiyi şehit ettiler, asmadılar. İdam hükmü değil bu.

Nokta: Siz Menderes’ler için şe­hit edildiler diyorsunuz, Talat Aydemir’ler ve Deniz Gezmiş’ler için de aynı görüşü savunan kesimler var. İdam cezaları şu veya bu şe­kilde tartışılıyor…

Elverdi: Menderes’ler vatan ha­ini olarak ne yaptılar? Onları asan ihtilaldi.

Nokta: O zaman Deniz’leri asan da 12 Mart idi denebilir mi?

Elverdi: Denemez. 12 Mart’tan sonra sıkıyönetim geldi, anarşist­ler yakalandı ve ortalık düzeldi. Ama, seçimlerden sonra afla yi­ne hapishaneleri boşalttılar.

Nokta: Deniz ve arkadaşları bir başka mahkemede yargılamaydılar, gene idam edilirler miydi?

Elverdi: Evet. Çünkü yaptıkları eylem 146/1’in üzerine oturuyor. İstanbul’da mahkemeler netice­lenmeden sıkıyönetim kalktı, af çıktı dosyalar toplandı. Ertuğrul Kürkçü bizim mahkememizde yargılandı, İstanbul’a havale edil­di. Afla birlikte Ertuğrul Kürkçü müebbede çevrildi. Aslında idam cezası almıştı.

Nokta: Sonuçta ortaya çıkan farklılıkları nasıl değerlendiriyor­sunuz? Örneğin Ertuğrul Kürkçü’nün idam edilmemesi adlî bir hata mıydı?

Elverdi: Tabii, milli irade, o kurtulmuş, öbürü kurtulamamış.

Nokta: Deniz’lerin ölmesi de şanssızlık o zaman.

Elverdi: O zaman şanssızlıktır diyebiliriz. Şanssızlık ama, adalet­te böyle hadiseler çoktur.

Nokta: Bu “şanssızlık” sizce ne yarar sağladı?

Elverdi: O bir ibret-i müessese olmuştur. Onlar asıldıktan sonra hadiseler durmuştur.

Nokta: Hadiseler gerçekten durdu mu?

Elverdi: Yüzlerce dosya mahke­mede durdukça olaylar durmaz. 0 dosyalar Meclis’te bekletilmeyip infaz edilse, bakın nasıl durur. Bunların sürüncemede bırakıl­maması gerekir.

Nokta: Yani sizce 146/1 çok zorunlu ve gerekli bir madde mi?

Elverdi: Elzemdir. 146/1 olma­sa, erken kalkan eline silahını alır ihtilal yapar.

Nokta: 146. Madde’nin uygu­lanmadığı ülkelerde insanlar sabahları erken kalkıp ihtilal mi ya­pıyorlar?

Elverdi: Onlar bizim gibi ülke­ler değil. Bizim komşularımız ara­sından bir tek dostumuz var mı?

Ali Elverdi kim?
1924 yılında Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde doğan Elverdi, liseyi bitirdikten sonra Harp Akademisi’ne girdi. Harp Akademisi’ni bitirdikten sonra tuğgeneral rütbesine kadar Yükselen Elverdi, 12 Mart 1970 darbesinde Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 nolu Askeri Mahkemesi Başkanlığı’nı yaptı. Darbenin ardından 4’üncü ve 5’inci dönemde Adalet Partisi milletvekili oldu. Elverdi, 1980 yılında “Bu Vatana Kastedenler” başlıklı bir kitap da yayımladı.

6 Yorumlar

  1. 86 yasina kadar rahat rahat yasamis bir adamin ölümü ne kadar adaletli olabilir ki?
    onlar asildiginda gencecik fidanlardi, bu adam boguldugunda 86 yasinda bir ihtiyar.
    nasil adalet bu?
    kendi ellerimizle yargilayamadiigimiz bir adamin bogazina takilan lokma bile biz de adalet duygusu uynadiriyorsa vay halimize!!!!

  2. kimlerin uşağı olarak yaşadığı belli
    bundan sonra adı verdiği o rezil kararala anılacak

  3. Ölüme sevinmek onlarla aynılaşma potansiyelimizi ortaya çıkarıyor sanki. Cezalarını çekmelerini istemek başka, ölmelerini istemek ya da ölümlerine sevinmek başka.
    Yanlış bu düşünce.

    Cvp:
    Ölümüne sevinmiyoruz , bilakis yargılanmadan gitmiş olmasına üzülüyor, boğularak ölmesine ise -sadece- şaşırıyoruz.

  4. deniz’in sözüyle… mühim olan ne kadar yaşadığımız değil yaşarken ne kadar onurlu yaşadığımız ve ardımızda nasıl anıldığımız.
    Serefimizle bir kere ölerek var olmak; serefsizliğimizle bilmem kaç asır yaşamış olmaktan daha onurlu kılar İNSAN’ı.

  5. Oğlu İskender Elverdi, babasının ölümü hakkında şunları söylemiş: “1982’de MS hastalığına yakalandı. Zaten o tarihten bu yana da inzivai bir hayat sürdü. Hızlı bir gelişimle ilerledi hastalığı. Yürüyemiyor, elleri tutmuyor, konuşamıyordu. Son haftayı da yutkunma güçlüğüyle geçirdi. Zaten ölümünün nedeni de bu. Bakıcının anlattığına göre her şey normal giderken, yutkunma zorluğundan dolayı yaşamını yitirmiş. Çok yoğun tehdit almıyordu. Bizlere yansıyan, bizi hedef alan bir tehdit ise hiçbir zaman olmadı. Zaten üzerinden çok zaman geçti. Düşünün 1972’de mahkeme başkanlığı yaptı. 1974’te emekli oldu. Milletvekili seçildi. 1980 ihtilali ile milletvekilliği son buldu. Sonra da hastalığa yakalandı.”
    Elverdi, babasının ölü olarak bilindiği ve hastalığı nedeniyle konuşmamasından kaynaklı olarak gündeme gelmediğini ifade etti.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz