1100 Ahşap kazığın üzerinde devasa bir yapı, Haydarpaşa Garı 100 yaşında


Osmanlı Padişahı Abdülhamit tarafından 1906 yılında yaptırılmaya başlanan ve iki yıl gibi kısa bir zamanda hizmete açılan Haydarpaşa, adını da III. Selim’in paşalarından olan ve tahmin edeceğiniz gibi Haydar Paşa’dan alır. Abdülhamit’e pek de şans getirmeyen Haydarpaşa Garı, hizmete girdiği yıl padişah tahttan indirilmiştir. Temeline Alman ve İtalyan ustaların Lefke’den gelen ilk taşı koymasından itibaren geçen tam 10 yıl boyunca, İstanbul’un başına gelenlerden bu anıtsal gar binası da payını alır. Birinci Dünya Savaşı yıllarında gar deposunda bulunan cephaneliğe yapılan sabotaj sonucu binanın büyük bir bölümü zarar görür ve onarım sonucunda da bugünkü haline gelir.


İstanbul’un işgaliyle daha kurbanı yeni kesilen gar binası, işgal kuvvetlerinin eline geçmiş ve 1925 yılında işgal kuvvetlerinin elinden alınmıştır. Gar binası bundan sonrası için sadece İstanbul’a gelenlere ev sahipliği yapmamış; yıllar yılı cepheye gidenlere, Aşkale’ye sürgüne gidenlere ve bu şehirde aradığını bulamayanlara, gidip de dönmeyenlere, dönüp de bulamayacak olanlara, arkalarında bu koca şehri bırakmadan önce koca duvarlarıyla son bir kez şahit olmuştur. 1100 adet ahşap kazığın üzerine inşa edilen Gar’ın atlattığı tehlikelerden neredeyse en büyüğü ise 1997 yılında pencerelerinin PVC yapılmaya çalışılmasıdır. Neyse ki o güne kadar tarihi eser statüsüne alınmamış olan Haydarpaşa son anda fark edilip bu sayede kültür varlıklarımız arasına girmiştir. Bir olay daha vardır ki 1979 yılında İstanbul’da olanların yüreğini hoplatan Independente adlı tankerin patlamasıdır. Dönemin büyük vitray ustalarından Linneman’ın yaptığı kurşun vitrayların neredeyse tamamı bu patlamada hasar görmüş, güneşli günlerin öğleden sonralarında gara o muhteşem ışığı sağlayan vitraylar daha sonra yeniden onarılmıştır. Bugün sinema, dizi ve reklam filmi çekenlerin platosu da olan gar binası, Haydarpaşa Garı’nın kameralarla tanışması ise bugünün televizyon dizilerinden çok daha önce Metin Akpınar, Zeki Alasya ve Kemal Sunal’ın başrolü paylaştığı 1974 yapımı Köyden İndim Şehre filmi ile bir sinema ikonu olmuştur. 1970’lerin sinemasında önemli bir yer tutan göç filmlerinde de plato olarak kullanılmıştır. Uzun yıllar ülkemizin doğusu ile tek köprü olan Haydarpaşa TCDD’nin yurtdışı seferlere zamanla ağırlık vermesiyle Tahran’dan Şam’a kadar olan hatta, gelen ve giden misafirlerine ev sahipliği yapıyor. Doğu ile batı arasında köprü olma görevini de sürdürüyor.

Memleketimden insan manzaraları…

Nazım, Memleketimden İnsan Manzaraları’nda Haydarpaşa Garı’nı şu şiiriyle anlatır:

Haydarpaşa Garı’nda
1941 baharında
saat on beş.
Merdivenlerin üstünde güneş
Yorgunluk ve telaş
Bir adam
Merdivenlerde duruyor
Bir şeyler düşünerek.

Kitabın en önemli bölümlerinden biri edebiyatla ilgilenenler için kuşkusuz “ Edebiyatta Haydarpaşa Garı İmgesi” başlıklı bölüm. Cumhuriyet’ten sonra ülke edebiyatına dâhil olan garla ilgili Ali Cengizkan, Behçet Aysan, Attila İlhan, Bekir Sıtkı Erdoğan, Şükran Kurdakul gibi isimlere garın ilham kaynağı ve anlatının mekânı olduğu aktarılıyor. Edebiyatın Haydarpaşa garından ilham alması sadece o kuşağa özgü değil, bu durum günümüzde de Tuna Kiremitçi, Selim İleri, Haydar Ergülen gibi gençlerin ihtimam gösterdiği yazar ve şairler de devam ediyor. Türk sineması ya da nam-ı diğer Yeşilçam da Haydarpaşa garıyla çokça içli dışlı olmuş alanlardan biri olarak kitapta anılıyor. Filmlerde Haydarpaşa Garı imgesi: Peronlar ve Merdivenler bölümünde Halit Refiğ, Ertem Eğilmez, Yavuz Özkan gibi sinemacıların garı ön plana alan ve adeta garla özdeşleşen filmlerinden bahsediliyor. Kızılmaske gibi dönemin fantastik filmlerine de ev sahipliği yaptığı bilinen Haydarpaşa’nın sinemaya yine mekân olacağından bahsediliyor.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz