Kürtçe Müslümandır – Metin Kaygalak

“Dil varlığın evidir” der ünlü Alman filozofu Heidegger. Artık bu cümlenin yanına hangi ‘ama’yla başlarsanız başlayın, nafile.
Bu yazı ben Müslümanım diyenler için yazılmıştır. Demokratlar, liberaller, solcular bu yazının konusuna girmiyorlar. Zira sözüm cemaatten içeri. Yani sözüm öncelikle ülkemin muktedir İslamcılarına, sonra da muktedir olmayan Müslümanlarınadır. Gayrimüslim dindarlar ve dindar Aleviler bu meselede söz sahibi olamadıkları için paranteziçi kalacaklar. Sonra da sözüm sadece Cuma namazı kılan pozitivist milliyetçi dindarlarına; daha sonra sadece oruç tutan, iftar gezen abdestsiz seküler dindarlaradır. Velhasıl kategorik olarak yurdumun ‘Elhamdülillah Müslümanları’, sadece ‘Elhamdülillah’ yetmez diyen ağır-Müslümanları (yobaz demeyeceğim!), ‘bıyık Müslümanları’ ve çarşaflı, tülbentli, türbanlı/eşarplı, çene altından bağlayanı, arkadan bağlayanı, ‘ yani envai çeşit iman aralığındaki rengîn Müslümanlarına soruyorum: Sizin için Kürtçe Müslüman mıdır?
Madem Kürtçe yeni kamusalın ikinci dili olmaya namzet, öyleyse Diyanet’in sayın yeni hocası, hatta “okyanusun ötesi” sizce bu dilin kullanılması caiz midir?  Yok Kürtçe haramdır ya da mekruhtur, kullanılmamalıdır diyorsak; o vakit bunu ebedi ve ezeli, et-tırnak kardeşlerimize nasıl açıklayacağız? Yok eğer caizdir diyorsak, o vakit ne kadar (ucundan acık!), nerede (aman okulda olmasın da! ) sorularını sormaya başlamalıyız.
Türkiye’de İslamcı hareketlerin Latin harfleriyle barışması yakın bir zamana denk düşer. Cemaatlerin gözünde değersiz olan Yunus’un genç Türkçesi gün geldi Fethullah Gülen okullarının uluslararası dili haline geldi. Buna Türk halkının her durumdan yarattığı pragmatizm mi demeli? Böylece dindarlar, Arap alfabesini kullanmadan da Latin Müslüman bir hayat yaşayabileceklerini öğrendiler. Cumhuriyet’in bu yeni dayatmasını da kendi tarihsel pragmatizminin bir kenarında dönüştürmeyi başardılar. Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkçe sadece ittihatçı pozitivist Türk milliyetçiliğin ebedi kutsalıydı. Gel gör ki, dili kutsallaştırmadan aynı inanç etrafında aynı ruhsalı paylaşmayı değerli bulmuş Müslüman Türkçe dindarlık, nedense yanıbaşındaki Kürt kardeşinin dilinin de Müslüman olduğunu bir türlü göremiyordu. Yoksa Kürtçe sadece ulus-devletin değil, tüm toplumun ideolojik kompleksi haline gelmişti de biz mi göremiyorduk?

Türkçe Müslümandır
Vaktiyle ‘Vatandaş Türkçe konuş’ kampanyası gücünü pozitivist modern ulus idealinden nasıl aldıysa, gayrimüslim azınlıkları hedef alınmasına karşın, asıl kalıcı etkisini etnik Türk olmayan diğer Müslüman topluluklarda gösterdi. Çünkü etnik Türk olmayan diğer Müslüman topluluklar için özü itibarıyla Türkçe, Müslüman’dı. Osmanlıca’dan kopmuş Türk olmayan diğer Müslüman toplulukların düştüğü yeni kültürel boşluğun ikame edilebilmesi için bu örtük devreye giriveriyordu. Böylece hiçbir asimilasyon aracına gerek kalmaksızın, hem modern ulus projeleri olarak ilerlemecilik, aydınlanma adına yeni projeler hayata geçiriliyor hem de Türkçe hayatın her alanına bu yeni örtük anlamıyla kabul görerek girmiş oluyordu.

AKP’nin sınavı
Bugünlerde Demokratik Toplum Kongresi’nin başlattığı sivil itaatsizlik, Kürtçe’yi kamusal alanda görünür kılma çalışması ve eğitimde kullanma isteği karşısında Müslümanların tavrı nasıl olmalıdır? Bu yeni durum muktedir AKP’nin aşması gereken önemli bir sınav olarak duruyor. Zira, dindar Müslüman Kürtler kendi dillerini hiçbir zaman kutsallaştırmadıkları gibi, tabi oldukları egemen sosyolojik küme hangisiyse o dili kullanmakta beis görmediler. AKP’nin Kürtçe kullanımına karşı koyduğu tavır ulusalcı bir tavırdır. AKP’nin giderek politikleşen anadil kullanımı karşısında bir Kürdün kendi dilinin değersizleştirilmesine tepki göstermesine çözüm üretmesi gerekirken, tepki dili kullanması doğru değil. Bugün Kuzey Irak’ta Kürtçe’nin hayatın her alanında kullanılıyor olması gibi yeni bir durum karşısında, Türkiye Kürtlerinin kendi dillerinde yazamama, dilini yeni kuşaklara aktaramama gibi bir erozyonu kabul etmesi zor görünüyor. Kürtlerin model iç-ülke Kuzey Irak’tan kendileriyle yaptıkları karşılaştırmada, paralel dil kullanamama sorunu ruhsal bir sıkışıklığa sebep oluyor.
Kuzey Irak’ta Kürtçe’nin elde ettiği yeni durum ve görünürlük, Türkiye Kürtleri için daha milliyetçi anlamlar üretmesine neden oluyor. Bu durumda devletin bu yeni pozisyon karşısında daha önceki argümanları kullanmasının Kürtlerde çok daha ayrıştırıcı bir kırılma yaratacağı görülmeli. Fakat anlatılması gereken asıl şeyin, Kürtlerin ulus paradigmasından çıkarak konuşabilmesidir. Daha çok özgürlükçü demokratik siyaset bu tıkanıklığı aşmada katkı sunacaktır. Günümüz siyasetinde uluslaşma bir toplumun çıkacağı en önemli aşama olmaktan çıktı. Klasik milliyetçilik teorilerinin iflas ettiği ortada. Milliyetçiliğin toplumlara mutluluk vermediği de biliniyor. Peki öyleyse nasıl bir dil kullanmalı? Türk toplumundaki bölünme endişesinin ana nedeni de ulus paradigmasındaki Kürtçedir. Bu endişenin giderilmesine yönelik demokrasi vurgusunu öne çıkaran bir dile ihtiyaç var. Kürtler uluslaşmayı çağrıştıran kavramlar kullandıkça, devletin çözüme yönelik siyaset üretmesi de zaman alacaktır.
Bugün ortalama dindar bir Kürdün algısında dilin sahibi ve yaratanı sadece Allah’tır. Biz ne zaman bizden farklı bir dili konuşan bir topluluğun kendi dilinde okuyup yazma hakkını elimizde tutma utancından kurtulacağız?
Bugün Müslüman’ı bekleyen asıl erdemli soru budur.

Metin Kaygalak

02/01/ 2011 Radikal 2

3 Yorumlar

  1. ben kürdüm artık dilimi serbestçe kullanmak istiyorum. bütün türk kardeşlerimede saygı duyuyorum

  2. Hala vicdanlarında merhamet olanlara(!)methiyeler düzmekten vazgeçmemişsek,onlarda var olduğunu sandığımız müslümanlıktan medet umuyorsak işimiz zor..Bu istem ve ricalarda bulunmak sonucuda gelinmedi bu günlere…Kaldıkı bu durum onların bütün hünerlerini kullanarak oya dökebilmek için türlü oyunlara başvurarak kullanabilecekleri harika bir yem,bunlara fısat vermemek gerekir diye düşünüyorum…

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz