Kavga sahnelerinde, eğer ortalıkta bir havuz görünüyorsa, grup ne kadar kalabalık olursa olsun, kavga bütün kötü adamlar havuza atılana kadar sürer…
Havuzun gerçekten de kötü adamlar üzerinde nihai bir etkisi vardır. Havuz yakınında kalabalık bir dövüş cereyan ettiğinde, kötü adamlar başrol oyuncusu tarafından defalarca yere serilseler bile kalkıp yeniden saldırırlar. Ancak havuza atılan asla havuzdan çıkıp tekrar saldırmaz. Bu kavganın önemli bir kuralıdır buna uymayan filmde öldüğüyle kalır başka senaryoda rol alamaz.
Tabancalı çatışmalarda; kurtulmak için fotr şapka giymek yeterlidir. Bu kesin bir tabudur: Fotr şapka takan birinin, şapkası vurulur… Bu sahne olaya hareket katmak için koboy filmlerinden alınmıştır.
Ormanda dövüş sahnelerinde, polis tam iyi adam kötü adamların hepsini alt eder etmez gelir. Başrol oyuncusu son yumruğu atınca, birden bire orman yolunun ortasında arka arkaya dizili iki ya da üç trafik polisi arabası belirir.
Polis baskınlarında, kaç polis arabası olursa olsun, hepsinin kapıları aynı anda açılır. Bu her olaya geç gelen aslında polisin “şekilde görüldüğü gibi” nasıl disiplimli olduğunu göster. Öndeki arabadan iki tane pardösülü ve fotr şapkalı sivil polisle (kimin kim olduğu beli olsun diye herhalde) iki tane üniformalı polis, arkadaki araba ya da arabalardan da dörder tane üniformalı polis çıkar… Polis silah kullanmak zorunda kalırsa arabasının kursun geçirmez olduğunu sanıp arkasında siper alır.
Silahlı çatışma sahnelerinde, en kötü yer tavandır. Tavanlarda kötü adamlar durur ve hepsi tek tek vurulup aşağıya düşer. (Bazen bu kötü sahneye ağaçlarda alet edilir)
Tavandaki adamın yapabileceği en kötü şey, arkası donuk olan başrol oyuncusua nişan almaktır. Çünkü tam o anda, başrol oyuncusuın arkadaşı tarafından vurulur… Başrol oyuncusu ise aslı sırtı dönük, silahsız vb. birini vurmaz.
Eğer başta kötü adamın elinde bıçak varsa korkuya gerek yoktur. Çünkü bu durumda, başrol oyuncusu kötü adamın kolunu bükerek bıçağı elinden düşürür. Ancak elinde bıçak görünmeyen adamlar tehlikelidir, çünkü son anda çıkarıp esas kız ya da esas oğlanın 2. veya 3 karekterin karnına saplayabilir…
Başrol oyuncusu eğer dayak yiyor ise yerde mutlaka kum vardır. Yoksa da ne yapar eder bir avuç kumu kötü adamın gözüne atar ve o sahneden itibaren kötü adamı dövmeye başlar.
Kalabalık kavgalarda filmin kahramanını yenmenin en pratik yolu, kafasına bir çuval geçirip, çuvalın etrafını iple sarıp, dört bir yandan sopayla vurmaktır…
Kötü adamlar başrol oyuncusuın üzerine kurşunları boşalttıkları halde, kurşunların hiçbiri isabet etmez. Ama başrol oyuncusu bir kurşun ile iki hatta üç kötü adamı öldürebilme yeteneğine sahiptir.
Başrol oyuncusu intikam yeminleri edip baş kötü adamın bulunduğu binaya gittiğinde binanın ilk üç katı kötü adamlarla doludur 🙂 fakat baş kötü adamın bulunduğu dördüncü katta tek bir kötü adamın izine rastlanmamaktadır.
Yine başrol oyuncusu intikam yeminleri etmekte ve baş kötü adamımız korku içinde bulunması gerektiği binanın dördüncü katında beklemektedir. Madem baş kötü adamımız korku içinde hazin sonun kendisine doğru geldiğini hissedip bütün adamlarını bina içinde toplamaktadır, neden başka bir binada başrol oyuncusu ölümünü beklememektedir. Acaba o kadar zenginlik içinde başka binası mı yoktur?
Bütün kavgaların sonunda polis gelir. Hiç bir şey sormadan sanki bütün filmi televizyondan izlemiş ve kimin haklı kimin haksız olduğuna karar vermiş gibi kötü adamları tutuklar ve başrol oyuncusua teşekkür ederek olay yerinden ayrılır. Yerde dayaktan pestili çıkmış adamların iyi adamlar olmadıklarını polis şip şak anlamaktadır.
Kavga sahneleriyle ilgili olmasa da Türk Filmleri deyince değinmeden geçemeyeceğim sahnelerden biri de kadını hamileyken bırakıp giden erkeğin çocuğu yaklaşık 25 yaşına falan gelip kazık kadar olduğunda geri dönüp kadına “Beni affedebilecek misin?” dediği sahnedir.Kadın şöyle cevap verir:Ben sana hiç kızmadım ki!
Emeğine sağlık.Gözlem gücü yüksek bir kalemden çıkmış bir yazı.Okurken bol bol güldüm=)