Siz, bir sürü zor iş güç arasında, kendine hayal dünyasından azıcık olsun neşe ve eğlence katmaya utanan ciddi kişiler! Kimseye zararı dokunmayacak masum bir gülüşün hayatta yeri olmadığını düşünen sizler! Bu kitap size göre değildir. Kitabı kapatın ve gerisini okumayın! Çünkü açıkça söyleyeyim ki, kitabın devamını okursanız, takma adları olmasa dünyada tanıyamayacağınız, neşeli ve türlü türlü renkler içinde oyunlar oynayan iyi kalpli, aklı başında insanların gerçek öyküsünü okurken öfkeye kapılacaksınız.
Burası masal diyarı değildir. Peki nedir? Hayal dünyasıdır, güzel bir dünyadır. Ondan sıkıldığınız zaman, bu kitabın sayfalarını kapatın gitsin; kaldırın atın! Hiçbir zarar görmeden günlük hayatınıza dönmeye hazırsınızdır artık.
Burada, II. Henry diye anılan iri yarı, gürbüz, çabuk öfkelenen, yine de o kadar kötü olmayan bir arkadaşımız var. Burada, Kraliçe Eleanor denilen, herkesin önünde eğildiği, güzel, nazik bir hanımefendi var. İyiliksever halkın “Hereford Piskoposu Hazretleri” diye andığı, gösterişli dini kıyafetler giyen, şişman, üçkâğıtçı bir arkadaşımız var. Huysuz, ekşi suratlı bir arkadaşımız var, pek muhterem Nottingham Şerifi oluyor kendisi. Hepsinden önemlisi, aylak aylak ormanlarda dolaşan, basit eğlencelere katılan ve şölenlerde Şerif’in yanında oturan, Plantagenetler’in en gururlusunun adını taşıyan, Aslan Yürekli Richard diye, iri yarı, uzun boylu, şen bir arkadaş var. Ayrıca, şövalyeler, rahipler, soylular, kasabalılar, çiftçiler, saray oğlanları, kibar hanımlar, kızlar, hancılar, dilenciler, seyyar satıcılar ve daha kimler yok ki! Hepsi de şen hayatların en güzelini yaşar, onları birbirine bağlayan tek şey bir dizi eski şarkıdır (kırpılmış, kesilmiş ve sonra bir sürü düğümle tekrar bağlanmış şarkılar). Bu şen insanlar oraya buraya giderken bu şarkıları söylerler.
Şimdi burada yüzlerce donuk, gösterişsiz ve hantal yer bulacaksınız, hepsi de çiçekler ve daha bir sürü şeyle öyle bir süslenmiştir ki, bu süslü elbiseleri içinde kimse bu yerleri tanıyamaz. Ve tanınmış bir ülke var, bu ülkede hiçbir zaman soğuk sisler ruhumuzu karartmaz ve yağmur yağmaz, ama nisan yağmurları erkek ördeklerin parlak sırtlarından süzüldüğü gibi bizim de sırtımızdan süzülür. Burada çiçekler hiç solmaz, kuşlar hep şakır; burada yolculuk eden herkes, şen bir yol arkadaşı, bir pınarın suları gibi bol bol akan bira ve şarap bulur.
Burası masal diyarı değildir. Peki nedir? Hayal dünyasıdır, güzel bir dünyadır. Ondan sıkıldığınız zaman, bu kitabın sayfalarını kapatın gitsin; kaldırın atın! Hiçbir zarar görmeden günlük hayatınıza dönmeye hazırsınızdır artık.
Şimdi, burası ile kimseye ait olmayan ülke arasındaki perdeyi kaldırıyorum. Benimle gelecek misin, sevgili okuyucu? Teşekkür ederim. Hadi, elini ver bana.
Prolog
Bu, Robin Hood’un ve onun Kral’ın ormancılarıyla yaşadığı maceranın öyküsüdür. Ayrıca, Robin Hood’un çetesini nasıl topladığını ve sağ kolu, ünlü Küçük John’u kazanmasını sağlayan eğlenceli macerayı anlatır.
[Kitabın yazarı]
Robin Hood, belki de hiç yaşamadı ya da hep vardı
Howard Pyle’ın klasik romanı, insanlığın tarihi kadar eski olan haksızlık sorununu, ortaçağın atmosferi içinde Kral Richard gibi tarihsel figürlerle destekleyip sunuyor. Aslan Yürekli Richard¹ Haçlı Seferleri’ne çıkınca İngiltere’de ortaya çıkan “iktidar boşluğu” kötü güçlerin temsilcilerince dolduruluyor. Richard bir tarihsel gerçeklik, ama Robin Hood, belki de hiç yaşamadı ya da hep vardı: Ezilen, sömürülen, baskı altında tutulan halkın düşüncesinde, hayal ve umutlarının tükenmez yaratıcı dünyasında. Sadece belli bir dönemde, belli bir yerde ya da ülkede değil, haksızlığın, adaletsizliğin halkı yönetmenin vazgeçilmez araçları olduğu her yerde yaşadı o. Adı kültür’den kültür’e, ülke’den ülke’ye, coğrafya’dan coğrafya’ya değişti. Kutsal Kitap’ta “Samson” vardı; Anadolu’da da Köroğlu.
İlkçağ mitoslarından tragedyalara, destanlardan öykülere, unutulmazlar listesine girmiş gerçek ya da “yaratılmış” her kahraman hep ezilen çoğunluktan yana olmuş, kimileyin tek başına kimileyin halkın desteğiyle adalet aramıştır. Howard Pyle, Robin Hood ve arkadaşlarının kimliğinde “hırsız”, “soyguncu”, “haydut” gibi tanımların göreceliğini öne çıkartırken, esas olarak düzenin resmi koruyucusu Şerif’in bu tanımları hak ettiğini gösteriyor.
Roman figürleri, haksızlığa hedef olanlar ile haksızlığın mimarlarının oluşturduğu iki öbekte toplanıyor. Pyle, birinci öbekteki figür ya da tipleri, okura sevimli kılacak her ayrıntıyı çok iyi değerlendirerek sunuyor. Birkaç can alıcı fırça darbesiyle, yaşayan, sıcak, gülen, güldüren, hoşgörülü tipler yaratmış; onları görünüşleriyle de bizim hayal ve fantezi gücümüzün yaratıcılığına sunmuş ve oraya yerleşen figürler, Richard dahil, çok sayıda “gerçek” tarihsel kişilerden daha uzun ömürlü olmuşlar. Hâlâ da yaşıyorlar canlandırma dünyamızda. Pyle, modern bir sezgiyle haksızlığın iktidarını kente, soğuk, taş duvarlı şatoya, kaleye bırakırken, çeşit çeşit yeşiliyle akarsuyu ve hayvanıyla “iyinin” ideal dünyasını bu kasvetli, kapalı dünyanın karşısına koyuyor. Hayatın anlamına çok daha yakın yaşayan, özgürlüğünden vazgeçmeyen ve de yaşamak için üreten “orman” dünyasının cemaati, bir bakıma Batı düşüncesinde, mitos ve kültüründe önemli bir yer tutan “yitirilmiş cennet”in sakinlerini de temsil ediyorlar. Sosyal hayatın yapay ihtiyaçlarıyla yabancılaşmış modern insan için “doğaya dönmek” ya da kaçmak, J. J. Rousseau’dan² bu yana vazgeçilmez bir çözüm hayali olarak modern insanın yedeğinde durdu ve duruyor.
Bu yönden bakıldığında doğanın koruyuculuğundaki başkaldırıya bağlı olarak temel erdem ve değerleri de kollayarak hayatı yeniden üreten “model” modern bir özleme de işaret ediyor gibi.
Veysel Atayman
Aralık 2005, İstanbul Bordo Siyah, Dünya Klasikleri, Roman