Nietzsche: Nasıl böyle oldu insan? Sık sık utanmak zorunda kaldığından değil mi?

Merhametliler Üzerine
Dostlarım, alaycı sözler söylediler dostunuza: “Bakın şu Zerdüşt’e!” dediler, “Hayvanların arasındaymışçasına dolaşmıyor mu aramızda?”

Oysa şöyledir bu sözün doğrusu: “İdrak eden kişi, hayvanların arasındaymış gibi dolaşır insanların arasında.”

İdrak eden kişinin gözünde insan: al yanaklı bir hayvandır.

Nasıl böyle oldu insan? Sık sık utanmak zorunda kaldığından değil mi?

Hey dostlarım! Şöyle konuşur idrak eden kişi: Utanç, utanç, utanç – budur insanın tarihi!

İşte bu yüzden utandırmamayı emreder kendine soylu kişi: acı çekenlerden utanmayı emreder kendine.

Sahiden, hoşlanmam yufka yüreklilerden, merhamet ederek mutlu olanlardan: utanma fazlasıyla eksiktir onlarda.

Merhametli olmam gerekirse, öyle anılmak istemem; eğer merhamet etsem de bunu uzaktan yapmak isterim.

Başımı örtüp gizlemeyi severim ve kimseler tanımadan beni çekip giderim: sizin de öyle yapmanızı isterim, dostlarım!

Kaderim sizin gibi çekecek acısı olmayanları ve benimle umudu ve aşı ve balı paylaşmaya layık olanları çıkartsın yoluma her zaman!

Sahiden, şöyle ya da böyle iyiliğim dokundu acı çekenlere: ama daha çok sevinmeyi öğrendiğimde daha iyi bir şey yapıyormuşum gibi göründüm kendi gözüme.

İnsan insan olalı beri çok az sevinmiştir: bir tek budur, kardeşlerim, bizim ilk günahımız.

En iyisi sevinmeyi öğrenelim, böylece başkalarına acı vermeyi ve acıları düşünmeyi unuturuz.

Bu yüzden yıkıyorum acı çekene yardım eden elimi, bu yüzden temizliyorum ruhumu da.

Çünkü acı çekeni acı çekerken gördüğümde onun adına utandım kendimden; ve ona yardım ettiğimde, gururunu pek fena incittim.

Büyük iyilikler şükran borcu değil, intikam duygusu yaratırlar; ve küçük bir iyilik unutulmadığında kurt gibi kemirmeye başlar iyilik görenin içini.

“Alırken kırılgan olun! Alıyor oluşunuzla belli edin kendinizi!” – bunu öğütlüyorum armağan verecek bir şeyi olmayanlara.

Oysa ben armağan edenim: armağan vermeyi severim dostlara, bir dost olarak. Oysa yabancılar ve zavallılar benim ağacımdaki meyveleri kendi elleriyle toplasınlar: böylesi daha az utandırır.

Ama dilencileri tamamen ortadan kaldırmalı! Sahiden, insan onlara bir şey verince de kızıyor kendine, vermeyince de.

Günahkârlar ve kötü vicdanlılar da böyle! İnanın bana dostlarım: vicdan yarası yaralamayı öğretir insana.

Ama en kötüsü de küçük düşüncelerdir. Sahiden, küçük düşünmektense, kötülük yap daha iyi!

Gerçi diyorsunuz ki: “Küçük kötülüklerden aldığımız zevk başka büyük kötülükler yapmaktan alıkoyuyor bizi.” Ama insan bu konuda kendini alıkoymak istememeli.

Bir çıban gibidir kötü eylem: kaşınır, sızlar ve patlar – dürüst konuşur.

“Bak, hastalığım ben” – böyle konuşur kötü eylem; budur onun dürüstlüğü.

Oysa küçük düşünce mantar gibidir: sürünür ve büzülür ve hiçbir yerde olmak istemez – tüm beden küçük mantarlar yüzünden çürüyüp pörsüyene dek.

Bense içine şeytan girmiş olanın kulağına fısıldarım şu sözü: “En iyisi büyüt şeytanını! Senin için de var işte büyüklüğün bir yolu!” –

Ah kardeşlerim! Herkes hakkında biraz fazla şey biliriz! Ve kimileri saydamlaşırlar da karşımızda, yine de geçemeyiz ya içlerinden.

Zordur insanlarla yaşamak, çünkü öyle zordur ki susmasını bilmek.

Ve bize ters gelene değil de bizi hiç ilgilendirmeyene karşı yaparız en büyük insafsızlığı.

Eğer acı çeken bir dostun varsa, dinleneceği yer ol acısının; ama adeta sert bir yatak gibi ol, bir sahra yatağı gibi: en çok böyle faydan dokunur ona.

Ve bir dostun kötülük yaparsa sana, de ki: “Bağışlıyorum seni bana yaptığından ötürü; ama kendine yaptığını – nasıl bağışlayabilirdim ki bunu?”

Böyle dile gelir tüm büyük sevdalar: bağışlamayı ve merhameti de aşar onlar.

İnsan sıkı tutmalı yüreğini; çünkü gitmesine izin verirse, çok geçmeden aklı da gider başından!

Ah, dünyada merhametlilerin budalalıklarından daha büyüğü görülmüş müdür? Dünyada merhametlilerin budalalıklarından daha çok acı çektiren bir şey var mıdır?

Yazık o sevenlere ki, henüz merhametlerinden daha yükseğe çıkmamışlardır!

Bir defasında şöyle demişti şeytan bana: “Tanrının da var kendi cehennemi: insanlara duyduğu sevgi.”

Ve geçenlerde şöyle dediğini işittim şeytanın: “Tanrı öldü; insanlara duyduğu merhamet yüzünden öldü tanrı.” –

Böylece uyarmış olayım sizi merhamet karşısında: oradan ağır bir bulut geliyor insanın üstüne! Sahiden, iyi anlarım havanın belirtilerinden!

Ama şu söze de dikkat edin: Hâlâ sizin tüm merhametinizin üstündedir tüm büyük sevgiler: çünkü önce sevileni – yaratmak – ister!

“Sevgimi ben sunarım kendime ve kendime sunar gibi sunarım komşuma da” – böyle konuşur tüm yaratanlar.

Ne ki amansızdır tüm yaratanlar. –

Böyle söyledi Zerdüşt.

Friedrich Nietzsche
Böyle Buyurdu Zerdüşt

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz