Toplumdaki İnsan
1 Gerçeği iyi niyetle gizlemek. İnsanlarla ilişki kurarken, sanki davranışlarının güdüsünü anlamıyormuşuz gibi, genellikle gerçeğin iyi niyetle gizlenmesi gerekir.
2 Kopyalar. İnsan, önemli kişilerin kopyalarıyla sıkça karşılaşır; ve tablolarda olduğu gibi, çok kimse asıl yerine kopyayı yeğler.
3 Konuşmacı. Dünyaya tam aksini haykırırken çok yerinde konuşabiliriz: bu, tüm dünyaya konuşmadığımız zamandır.
4 Yakınlık eksikliği. Arkadaşlar arasında yakınlığın olmaması onarılamaz hale sokulmadan önce eleştirilemeyecek bir hatadır.
5 Verme sanatı üzerine. Yalnızca uygun biçimde sunulmadığı için bir hediyeyi reddetmek, vereni bize küstürür.
6 En tehlikeli partizan. Her partide, parti ilkelerine olan inancını söylemesiyle bile diğer üyeleri ayrılmaya kışkırtan birisi vardır.
7 Hastanın akıl hocası. Hastaya kim akıl verirse, verdiği akıl kabul de, reddedilse de üstünlük kazandığı duygusuna kapılır. Bu nedenle, alıngan ve gururlu hastalar, akıl verenlerden, hastalıklarından daha fazla nefret ederler.
8 Eşitliğin iki yönlü türü. Eşitliği çok istemek, ya kişinin başkalarını kendi seviyesine çekme (küçülterek, ayırarak, çelmeleyerek) veya başkalarının seviyesine ulaşma isteğiyle (değer vererek, yardım ederek, başkalarının başarılarında yardımcı olarak) ifade edilir.
9 Sıkılganlığa karşı. Çok sıkılgan birisine yardım etmenin ve onu yatıştırmanın en iyi yolu, onu kararlı biçimde övmektir.
10 Bazı erdemleri yeğlemek. Rakibimizde olmadığını tamamen fark etmeden önce, belli bir erdeme sahip olunmasına değer vermeyiz.
11 Kişi neden karşı çıkar. Sıklıkla bir fikre karşı çıkarız, halbuki aynı fikirde olmadığımız yalnızca fikrin ifade edildiği tondur.
12 Güven ve yakınlık. Eğer kişi gayretli bir biçimde başkasıyla yakınlık kurmaya çalışırsa, o kişinin güvenini kazanabildiğinden emin olamaz. Eğer güvenildiğinden eminse, insan, yakınlığa fazla değer vermez.
13 Arkadaşlık dengesi. Bazen başkasıyla olan ilişkimizde, terazinin bizim tarafta olan kefesine biraz adaletsizlik kırıntısı katarsak doğru arkadaşlık dengesi kurulur.
14 En tehlikeli doktorlar. En tehlikeli doktorlar, doğuştan doktor olanları taklit eden mükemmel bir aldatma sanatıyla doğuştan aktörlerdir.
15 Paradokslar uygun olduğunda. Bazı zamanlarda, ilkeyi büyük bir paradoks olarak ifade etmeleri için, bir ilkeden yana kazanabilmek için akıllı insanlara gerek duyulabilir.
16 Cesur insanlar nasıl kazanılır. Bir eylem olduğundan daha tehlikeli gösterildiğinde cesur insanlar eylem için ikna edilebilirler.
17 İncelikler. Popüler olmayan insanlar tarafından bize karşı yöneltilen incelikleri hakaret olarak algılarız.
18 Onları bekletmek. İnsanları kışkırtmanın ve kafalarına kötü fikirler sokmanın kesin yolu onları uzun süre bekletmektir. Bu ahlaksızlığı artırır.
19 İnanan insanlar karşısında. Bize tamamen güvenenler, kendilerine de güvenilmesi hakkını kendilerinde görürler. Bu çıkarsama yanlıştır: haklar erdemler yoluyla kazanılamaz.
20 Tazmin yolları. Eğer birisini incitmişsek, kendimiz hakkında şakalar yapmasına olanak tanımak ona kişisel bir tatmin, hatta bize karşı iyi davranmasını sağlamak açısından genellikle yeterli olacaktır.
21 Dilin kibri. Kişi olumsuz niteliklerini ve kötülüklerini saklıyor da, açıkça itiraf ediyor da olsa, gururu, her iki durumda da üstünlük sağlamasını ister: kötü niteliklerini saklayanlarla, bunları açık ve dürüst biçimde ortaya koyanları nasıl ince bir biçimde ayırdığına dikkat edin.
22 Düşünceli. Kimseyi rahatsız etmeme veya kimseye zarar vermeme arzusu, adil olduğu kadar, korkak bir tavrın göstergesidir.
23 Tartışma için gereken. Düşüncelerini buza yatırmayı bilmeyen, tartışmanın ateşi içersine girmemelidir.
24 Ortam ve kibir. Kişi, her zaman yetenekli insanlar arasında olduğunu bilirse, kibri unutur; yalnızlık küstahlığı büyütür. Genç insanlar kibirlidirler, çünkü, her biri hiç olan, ama önemli olmayı isteyen kendi türleriyle dolaşırlar.
25 Saldırı için dürtü. Bir kişiye yalnızca zarar vermek, onu ele geçirmek için saldırmayız, belki de yalnızca gücümüzü fark etmek isteriz.
26 Yağcılık. Kendileriyle ilgili özeni bozmak için bizi pohpohlayanlar, bizi uyutmazsa uykumuzu daha da kaçıran uyku ilacı benzeri çok tehlikeli bir araç kullanırlar.
27 İyi mektup yazan. Hiç kitap yazmayan, çok düşünen ve yetersiz bir toplumda yaşayan kişi, genellikle iyi mektup yazar.
28 En çirkin. Çok gezen bir kişinin dünyanın herhangi bir yerinde insan yüzünden daha çirkin olan yerler bulduğu kuşkuludur.
29 Anlayışlı. Talihsizliklerde her zaman yardıma hazır olan anlayışlı doğalar, nadiren neşemizi de paylaşan kişilerdir: başkaları mutluyken, yapacakları bir şey yoktur, gereksizdirler, üstünlüklerini kaybettiklerini duyumsarlar ve bu nedenle kolayca hoşnutsuzluklarını gösterirler.
30 İntihar edenin akrabaları. İntihar edenin akrabaları, yaşamayarak şöhretlerine zarar getirdiği için, ona içerlerler.
31 Nankörlüğü beklemek. Çok büyük bir hediye veren kişi, şükranla karşılanmaz; çünkü alan için almış olmak zaten yeterince büyük bir yüktür.
32 Sersem toplumda. Zekanın gösterilmesi uygun olmayan bir toplumda, topluma uyum sağlamaya çalışan zeki kişiye kimse teşekkür etmez.
33 Şahidin huzurunda. Eğer etraf buna cesaret edemeyecek kişilerle doluysa, suya düşen birisinin ardından suya atlayan insan iki kez mutlu olur.
34 Sessizlik. Her iki taraf için de münakaşaya tepki göstermenin en kabul edilemez yolu kızgın olmak ve sessiz kalmaktır; çünkü saldıran, suskunluğu küçümseme işareti olarak algılar.
35 Arkadaşın sırrı. Konuşacak konusu kalmayınca, arkadaşlarının sırlarını anlatmayan çok az kişi vardır.
36 İnsanlık. Ünlü entelektüellerin insanlığı, ünlü olmayanlarla sürdürdükleri ilişkilerinde kibar biçimde savunduklarından vazgeçmelerinden ibarettir.
37 Engellenen. Sosyal olarak kendisini güvende duyumsamayan kişiler, üstün olduklarını yakınları karşısında gösterebilmek için her olanaktan yararlanırlar; bunu herkesin önünde ve arkadaşlarının yanında yaparlar -örneğin sataşırlar.
38 Teşekkürler. İnce bir ruh, birisinin ona teşekkür borçlu olduğunu bilmekten rahatsızdır; ham bir ruh da teşekkür borçlu olmaktan rahatsızdır.
39 Yabancılaşmanın belirtisi. İki kişinin birbirlerine yabancı bakış açılarına sahip olduklarının en açık belirtisi, birbirlerine karşı iğneleyici sözler söylemeleri ama bunu fark etmemeleridir.
40 Başarılar sonrasında kibir. Başarılar sonrasında kibir, başarı elde etmeyen kişinin kibrinden daha çok rahatsızlık yaratır; çünkü başarının kendisi rahatsız edicidir.
41 Sesteki tehlike. Bazen konuşma tonumuz, kafamızı karıştırarak, bizi, fikirlerimizi yansıtmayan düşüncelere sevk eder.
42 Konuşmada. Konuşmada, prensipte birisinin yanında veya karşısında olmak alışkanlığa bağlıdır; ikisi de makuldür.
43 Komşu korkusu. Komşumuzun düşmanca tavrından korkarız, çünkü bu tavırla sırlarımızı keşfedeceğinden korkarız.
44 Kınayarak farklılaşmak. Çok saygıdeğer kişiler, kınamalarını bile bizi farklı kılmak için gerçekleştirirler. Bizimle ne kadar içten ilgilendiklerini göstermek için bunu yaparlar. Eğer kınamalarını olduğu gibi alırsak ve kendimizi savunursak, onları pek anlamış olmayız; böyle yaparak onları rahatsız eder, kendimizden uzaklaştırırız.
45 Başkalarının iyi niyetinden sıkılmak. Kendimizden ne kadar nefret edildiği veya korkulduğu hakkında yanılırız; çünkü bir kişiden, bir yönden veya bir gruptan ne kadar uzak olduğumuzu kendimiz çok iyi biliriz, ama diğerleri bizi çok yüzeysel olarak tanırlar ve böylece bize karşı ancak yüzeysel bir nefret duyarlar. Genellikle açıklayamayacağımız bir iyi niyetle karşılaşırız; ama anlarsak bizi rahatsız eder, çünkü bu kişinin bizi yeterince ciddiye almadığı veya önem vermediği anlamımı taşır.
46 Çarpışan kibirler. Aynı derecede kibirli olan iki insan karşılaştıklarında birbirlerinden kötü bir izlenim edinirler, çünkü her biri karşısındaki üzerinde sağlamaya çalıştığı izlenimle meşguldür ve bu nedenle diğerinden hiçbir izlenim alamaz. Sonunda, her ikisi de çabalarının boşa gittiğini görerek, bunun için diğerini suçlar.
47 İyi bir işaret olarak kötü tavırlar. Üstün ruh, ihtiraslı gencin, kendisine karşı olan patavatsız, küstah, hatta düşmanca tavrından zevk alır; bu, çabuk öfkelenen ve sırtlarına henüz binici almamış, ama yakında alacak olan atların davranışıdır.
48 Yanlış davranmanın geçerli olduğu zaman. Eğer ona zıt çıktığımız veya itiraz ettiğimizde, suçlayan kişi, bizi daha da haksız görecekse, suçlamaları, haksız olsalar bile itiraz etmeden kabullenmek iyidir. Tabii ki, bu yolla her zaman haksız olan kişi haklı olduğunu ileri sürebilir ve dünyadaki en büyük vicdan rahatlığıyla en dayanılmaz tiran ve bela olabilir. Birey için geçerli olan, toplumun tüm sınıfları için de geçerlidir.
49 Az saygı gören. Beklediklerinden daha az saygı işareti alan çok gururlu insanlar kendilerini ve başkalarını bu konuda uzun süre yanıltırlar; yeterince saygı gördüklerini kanıtlayabilmek için titiz bir ruh bilimci olurlar; eğer amaçlarına ulaşamazlarsa, eğer kandırmanın peçesi düşerse, daha da öfkelenirler.
50 İlkel durumların konuşmada yankılanması. Bugünkü toplumda insanların savlar öne sürmelerinde, kişi sıkça en çok silah konusunda yetenekli olunan zamanların sesinin yankılandığını duyar; insanlar bazen savlarını nişan alan okçular gibi kullanırlar; bazen kılıçların vınlaması ve şakırtısı duyulur gibi olur; ve bazı insanların savları ağır bir sopa gibi gürültüyle yere düşer.
Öte yandan, kadınlar sanki dokuma tezgahı önünde binlerce yıl oturan, dikiş diken veya çocuklarla çocuk olan yaratıklar gibi konuşurlar.
51 Anlatıcı. Anlatanın, konu ilgisini çektiği için mi, yoksa anlattığıyla ilgi yaratmak için mi anlattığını söylemek kolaydır. Eğer durum ikincisiyse, abartır, abartılı sıfatlar kullanır, vs. Birden en kötü biçimde anlatır, çünkü kendisini düşündüğü kadar öyküyü düşünmez.
52 Yüksek sesle okumak. Dramatik şiiri yüksek sesle okuyan kişi, kendi karakteri hakkında keşifler yapar. Bazı ruh hali ve sahneler için sesini diğerlerinden daha doğal bulur -örneğin, acıklı veya maskaralık olan her şey için; öte yandan, olağan yaşamında, acıklılık veya maskaralıktan bahsedebilecek olanağı olmayabilir.
53 Yaşamda olabilecek bir komedi sahnesi. Birisi, toplum içersinde açıklamak için bir konuda zekice bir fikir düşünür. Şimdi bir komedide, asıl konuya gelebilmek için bütün yelkenleri nasıl açtığını ve arkadaşlarını fikrine doğru yönelttiğini; konuşmayı bir yöne doğru nasıl ittiğini, bazen yönünü kaybedip, sonra yeniden bulduğunu, sonunda ona ulaştığını; neredeyse nefessiz kaldığını -sonunda topluluktan birisinin kelimeyi ağzından aldığını işitebilir ve görebiliriz. Ne yapacaktır? Kendi fikrine mi karşı çıkacaktır?
54 İstemeden nezaketsiz. Eğer istemeden birbirimize karşı nezaketsiz davranırsak, örneğin, karşımızdakini fark etmediğimiz için selam vermezsek, kendimizi suçlamasak da üzülürüz. Diğer kişide yarattığımız kötü izlenim bizi üzer veya kötü niyetinden korkarız veya başkasını incitmek bize acı verir -böylece kibir, korku veya acıma duygusu, belki de üçü birden ortaya çıkabilir.
55 Hainin başyapıtı. Birlikte komplo yaptığınız arkadaşınıza, size ihanet edebileceği konusundaki incitici kuşkuyu ifade etmeniz ve aynı anda ona ihanet etmeye hazırlanmanız bir kötülük başyapıtıdır, çünkü bu diğerinin kendisinin farkına varmasını, kuşkulanmadan ve bir süre için açık hareket etmesini, gerçek hain olan size açık bir el vermesini sağlar.
56 İncitmek ve incinmek. İncitip, daha sonra af dilemek incitilerek af beklemekten daha iyidir. Birincisini yapan kişi gücünü ve iyiliğini gösterir. Diğeri, eğer insani görünmek istiyorsa, affetmelidir; diğerini utandırma zevki, bu zorunlulukla azalır.
57 Tartışmada. Birisinin fikrine zıt düşüp, aynı zamanda kendi fikrinizi geliştirirseniz, diğer görüşe sürekli olarak dikkat ettiğiniz için, kendi görüşünüzün doğal ifadesi de değişir: daha kasıtlı, keskin belki de abartılı görünür.
58 Hile. Başkasından zor bir şey isteyen kişi, konuyu sorun olarak algılamamalı, bunun yerine, bunu, sanki tek yolmuş gibi ortaya koymalıdır; eğer rakibinin gözünde bir itiraz veya zıtlık ışığı görürse, ona zaman vermeden konuşmasını hemen nasıl keseceğini bilmelidir.
59 Topluluk sonrası vicdan azapları. Olağan topluluklarda bulunduktan sonra neden vicdan azabı çekeriz? Çünkü önemli konuları hafife alırız; çünkü insanlara yeterince sadık kalmadan onlarla konuşuruz veya konuşmamız gereken yerde susarız; çünkü yeri geldiğinde zıplayıp kaçmayız; kısaca, topluluk içindeyken sanki ona aitmişiz gibi davranırız.
60 Yanlış değerlendirilince. Nasıl değerlendirildiğini dinleyen kişi her zaman rahatsız olur. Çünkü, bazen bize en yakın olanlar tarafından bile yanlış değerlendiriliriz (‘bizi en iyi bilenler’). En iyi arkadaşlar bile kıskançlık içeren bir kelimeden rahatsız olurlar. Eğer bizi tam tanısalardı, acaba arkadaşımız olurlar mıydı?
İlgisiz kişilerin yargıları bizi çok incitir, çünkü kısıtlanmamış ve nesnel gibidir. Ama eğer bir düşmanımızın gizli bir özelliğimizi bizim kendimizi bildiğimiz kadar bildiğini fark edersek -o zaman ne çok rahatsız oluruz!
61 Portrenin tiranlığı. Bireysel özelliklerden bir kişi veya olayın hemen tam resmini çizen sanatçılar ve devlet adamları, kişi ve olayın gerçekten de resmettikleri biçimde olmasını daha sonra talep ettiklerinde genellikle adil olmazlar; kişinin, onların imgeledikleri gibi, yetenekli, kurnaz veya adalet dağıtmayan birisi olmasını isterler.
62 En iyi dost olarak akraba. Bir arkadaşın ne olduğunu çok iyi bilen Grekler (tüm insanlar içersinde, yalnızca onlar, arkadaşlığın derin, çok yönlü, felsefi tartışmasını yaptılar; böylece arkadaşlığı çözüme değer bir problem olarak gören ilk ve şimdiye kadar son olan kişilerdir), bu aynı Grekler ‘arkadaşın’ abartılı biçimi olan akraba terimini kullandılar. Ben bunu açıklanamaz buluyorum.
63 Fark edilmeyen dürüstlük. Eğer bir konuşmada kişi kendisi için ‘Söylerdim… Her zaman söylerim’ derse, bu kibirlilik etkisi yaratır, aslında bu genellikle zıt bir kaynaktan veya en azından anı daha önceye ait fikirlerle süsleyip püslemeyi arzulamayan içtenlikten gelir.
64 Asalak. Eğer kişi, her bedelle çalışmamak için, bağımlı olduğu kişilere karşı gizli bir öfke duyarak, başkalarının sırtından geçinerek, özgür yaşamamayı yeğlerse, bu soylu karakter eksikliğini gösterir.
Bu tür karakter erkeklere göre kadınlarda daha geçerlidir ve aynı zamanda daha çok affedilir (tarihsel nedenlerle.)
65 Uzlaşmanın sunağında. Bir kişiden bir nesnenin yalnızca onu inciterek ve onu kendinize düşman ederek alındığı durumlar vardır; bir düşman karşısında çok sıkıntı duyumsaması nedeniyle, kişi, ilk yumuşama halinin işaretini algıladığında uzlaşmayı arar ve bu uzlaşmanın sunağında, onun için daha önce çok önemli olan ve hiçbir bedelle satmayacağı nesneyi feda eder.
66 Kibir belirtisi olarak acıma talebi. Kızıp başkalarını incittiklerinde, ilk önce onlara karşı hiçbir şey söylenmemesini, ikinci olarak şiddetli saldırılar karşısında kaldıkları için kendilerine acınmasını talep eden insanlar vardır. İnsan kibri buraya kadar gidebilir.
67 Olta yemi. ‘Her insanın bir bedeli vardır. Bu doğru değildir. Ama herkesin yutması gereken bir yem vardır. Bu nedenle, bazı insanları bir konuda kazanabilmek için, konunun, insanca, soylu, iyilik sever, fedakar boyasına boyanması yeter- hangi konu böyle boyanmamıştır ki? Bu, onların ruhlarının tatlı şekeridir; başkalarında da başkaları vardır.
68 Övüldüğünde davranış. İyi arkadaşları yetenekli birisini övdüklerinde, o, genellikle nezaketi ve iyi niyeti nedeniyle hoşlanmış gibi davranır, ama aslında ilgilenmez. Gerçek doğası bu konuda üşengeçtir ve yattığı gölge veya güneşin altından ileriye bir adım bile atmaz; ama insanlar överek neşelendirmek isterler ve bundan hoşlanmazsa üzülürler.
69 Socrates neyi bulmuştu. Eğer birisi bir konuda ustaysa, diğer konularda tam anlamıyla amatördür; ama insanlar, Socrates’in bulduğu gibi tam tersini düşünürler. Ustalarla beraberliğin tatsız olmasına neden olan sakınca budur…
70 Hayvanlaşmanın yolu. Budalalık karşısındaki mücadelede, en adil ve nazik insanlar zalimleşirler. Belki de bu kendilerini savunmanın doğru yoludur; çünkü aptal alnın hakkı sıkılmış bir yumruktur. Ama söylediğimiz gibi, adil ve nazik bir yapıları olduğu için, bu, savunmayla yaşadıkları acının yaratıkları acıdan daha fazla olacağı anlamına gelir.
71 Merak. Eğer merak hiç olmasaydı, komşunun iyiliği için fazla bir şey yapılamazdı. Ama, Merak, Görev ve Acıma adlarını kullanarak talihsiz ve düşkünün evine sızar.
Belki de çok bilinen anne sevgisinde bile merakın oldukça iyi bir yeri vardır.
72 Toplumda yanlış hesap. Bir kişi yargılarıyla, diğeri sevdikleri ve sevmedikleriyle, üçüncüsü tanıdıklarıyla, dördüncüsü yalnızlığıyla ilgi çekmek istiyor -ve hepsi yanlış hesap yapıyorlar. Çünkü karşısında oyun oynadıkları kişi, oyunda öne çıkanın yalnızca kendisi olduğunu düşünür.
73 Düello. Tüm düellolar ve onur meselelerinin lehine şu denilebilir: eğer bir insan hakkında şu veya bu söylendiğinde veya düşünüldüğünde, o insan yaşayamayacak kadar duyarlıysa, o zaman meselenin taraflardan birisinin ölümüyle çözümlenmesini istemeye hakkı vardır. Çok duyarlı olmasını tartışamayız; bu açıdan geçmişin, büyüklüğünün ve aşırılıklarının mirasçılarıyız. Şimdi eğer, kurallara uygun bir düello sonunda kalbi rahatlatacaksa ve kanın ölümün yerini alabileceği bir onur kuralı varsa, o zaman bu büyük bir iyiliktir, aksi halde birçok insan yaşamı tehlikede olurdu.
Bu arada, böyle bir kurum insanları söylediklerinde dikkatli olmaları için eğitir ve onlarla ilişki kurulmasını sağlar.
74 Soyluluk ve şükran borcu. Müteşekkir olmak zorunda kaldığını duyumsayan soylu bir ruh mutlu olur ve bu zorunluluktan kurtulma endişesi taşımaz. Daha sonra şükran ifadesinde bulunurken de benzer biçimde rahattır. Halbuki, daha ham bir ruh herhangi bir biçimde zorunlu kalma karşısında direnir veya şükran ifade ederken çok aşırı ve hevesli davranır. Bu arada, bu sonuncusu, düşük kökenli veya bastırılmış haldeki insanlarda da görülür: kendilerine yapılan iyiliği bir merhamet mucizesi gibi görürler.
75 Hitabet saatleri. Bir insan, iyi konuşabilmek için, kesinlikle ondan daha üstün olduğunu kabul ettiği birisine gereksinim duyar. Başkası tamamen özgürce konuşabilmesi için yalnızca üstünlük kurduğu kişiler karşısında iyi bir hatiptir. Neden, her iki durumda da aynıdır: her ikisi de ancak sans géne konuştuklarında iyi konuşurlar. Birisi, üstün adam, diğeri düşük adam karşısında rekabet ve yarışma duygusu duymaz.
Şimdi, başka tür insanlar da yalnızca rekabet karşısında, kazanmak amacıyla iyi konuşurlar. Bu iki türden hangisi daha hırslıdır: hırslandığında konuşan mı, yoksa tam da aynı itkiler nedeniyle kötü konuşan, hatta hiç konuşamayan mı?
76 Arkadaşlık yeteneği. Arkadaşlık için özel yetenek sahibi olanlar arasında, iki tür dikkat çeker. Bir tür sürekli yükseliştedir ve her gelişim aşamasına uygun arkadaşlar bulur. Bu yolla elde ettiği arkadaş serileri, daha sonraki gelişim aşamalarının, öncekileri ortadan kaldırması veya değerini azaltmasına uygun olarak nadiren birbirleriyle ilişkilidir ve bazen birbirleriyle uyuşmaz ve çelişirler. Bu kişiye şaka olsun diye merdiven adı verilebilir.
Diğer tür, etkileme gücünü çok farklı karakterler ve yeteneklerle sergiler, böylece geniş bir arkadaş çevresi olur; ve arkadaşları, tüm farklılıklarına rağmen, birbirleriyle ilişkiye girerler. Bu kişiye daire adı verilebilir; çünkü birçok huy ve doğanın yakın ilişkisi onda bir biçimde daha önceden şekillenmiş olmalıdır.
İnsan, iyi arkadaş aradığınız kadar, iyi insan olmaya çalışmalıdır.
77 Konuşma taktikleri. Birisiyle konuştuktan sonra, eğer insan, konuşmasında kendi zeka ve sevimliliğini bütün ihtişamıyla gösterebildiğini düşünüyorsa, arkadaşına karşı iyi bir yaklaşımda bulunur. Başkasının desteğini kazanmak isteyen akıllı bir adam, bunu konuşması esnasında kullanır, diğer kişiye şaka ve benzer şeyler yapabilme olanağı tanır. İki akıllı kişi arasındaki eğlendirici olabilecek bir konuşmayı düşünün. Her biri diğerinin beğenisini kazanmak istemektedir, bu nedenle konuşma için iyi olanakları birbirlerine sunarlar ve hiçbiri bunu kabul etmez -öyle ki konuşma genelde nükteden ve sevimlilikten uzaktır, çünkü her biri, diğerine nükte ve cana yakınlık olanağı tanımaya çalışmaktadır.
78 Sıkıntıdan kurtulmak. Bir işte başarısız olan kişi, bunu şanstan çok başkasının kötü niyetine yorar. İncinmiş olan anlayışı, bir şeyi değil de bir kişiyi başarısızlığının nedeni olarak düşünerek rahatlar. Çünkü kişilerden intikam alabilirken, rastlantısal zararlar için yalnızca yutkunabilir. Bu nedenle bir prens bir konuda başarısız olunca, erkanı ona varsayılan neden olarak bir kişiyi işaret eder ve tüm saray mensuplarının yararı için o kişi feda edilir; aksi halde prens sıkıntısını hepsi üzerine boşaltacaktır, çünkü tabii ki, yazgı Tanrıçasından intikam alamayacaktır.
79 Ortamın rengini almak. Beğeni ve antipati neden çok bulaşıcıdırlar ki duyguları güçlü olan birisinin yakınında, insan, onun yanlı ve yansız olduklarıyla dolu olan bir kap gibi olmadan yaşayamaz? İlk önce tamamen yargıda bulunmamak çok zordur ve bazen kibrimiz için bu dayanılmaz bir hal alır. Bu düşünce ve duygu yoksunluğu, korkaklık, erkekçe olmama gibi görünebilir; ve böylece, eğer gururumuz bu tutumu yeğliyorsa, belki de ortamımıza karşı bir yönde en azından bir taraf tutmaya ikna ediliriz. Ama genellikle (bu ikinci nokta), kayıtsızlıktan sevme veya sevmeme durumuna geçtiğimizi fark etmeyiz, ama zamanla çevremizin duygularına alışırız. Anlayışlı bir anlaşma ve karşılıklı anlama çok hoş olduğu için, kısa zamanda ortamın anlayışını ve parti renklerini üstümüze alırız.
80 İroni. İroni, bir öğretmenin her tür öğrenciyle kurduğu ilişkide yalnızca pedagojik bir araç olarak uygundur; amacı küçük düşürme, utandırmadır, ama iyi niyet uyandıran ve bize böyle davranan bir doktora gösterdiğimiz saygı ve duyduğumuz şükranı bizden isteyecek olan yararlı bir türdür. İronik kişi cahilmiş gibi davranır, bunu öyle iyi yapar ki onunla konuşan öğrencileri buna inanırlar ve daha iyi bildiklerinden emin olurlar, kendilerini her şeye karşı açık tutarlar. Dikkatlerini kaybederler ve kendilerini olduğu gibi ortaya koyarlar -öğretmenlerinin yüzüne doğru tuttukları meşalenin alevi aniden yüzlerine geri yansıyarak onları utandırıncaya kadar.
Öğretmen ve öğrenci arasında ilişkinin bulunmadığı yerde, ironi nazik olmayan, kötü bir duygudur. Tüm ironik yazarlar, yazar gibi duyumsamaya hazır, kendilerini üstün gören ve yazarı kendi kibirlerinin sözcüsü kabul eden aptal bir okuyucu kategorisine güvenirler.
Bu arada, ironi alışkanlığı, alay gibi, karakteri bozar; zamanla başkalarının zararlarından haz duyan bir üstünlük olur; sonunda, kişi ısırmanın yanında gülmeyi de öğrenmiş olan azgın bir köpeğe benzer.
81 Kibir. İnsan, her tür iyi ürünümüzü yok edecek olan, kibir diye adlandırılan zararlı otun büyümesinden kendini her şeyden çok sakınmalı; çünkü sıcak kalplilikte, saygı işaretlerinde, anlamlı bir yakınlıkta, kucaklamalarda, dostça önerilerde, hataların itirafında, başkalarına acımada kibir vardır -ve bütün bu güzel şeyler, zararlı ot aralarında yetiştiğinde tiksinmeye neden olurlar. Kibirli, yani, olduğundan veya düşünüldüğünden daha önemli olmaya çalışan kişi, her zaman yanlış hesap yapar. Kibrine şahit olup, korku veya uyum nedenleriyle ona talep ettiği onuru bir parça veren insanlar nedeniyle geçici bir başarı elde edeceği kesindir. Ama insanlar, ona verdikleri değerden, talep ettiği onur miktarını düşürerek bunun intikamını kötü alırlar. İnsanlar en ağır bedeli küçük düşerek öderler. Kibirli olan, gerçek ve en büyük başarısını başkalarının tozlu ayakları altında çiğnenecek kadar kuşku duyularak bakılan küçük bir şeye dönüştürür.
İnsan, yanlış anlaşılarak kibirli olarak tanımlanmayacağından emin olmadan, gururlu bir tavır takınmamalıdır -örneğin, arkadaşlarla veya eşlerle. Çünkü insanlarla kurulan ilişkide, kibirli olarak tanınmaktan daha budalaca bir şey olamaz; bu kibarca yalan söylemeyi öğrenememekten daha da kötüdür.
82 Diyalog. Diyalog mükemmel bir konuşma biçimidir, çünkü bir kişinin söylediği her şey belirgin rengini, sesini beraberindeki jestini konuşulan kişinin tam anlamıyla dikkate alınmasıyla kazanır; bu, hangi kişiye yazdığına bağlı olarak tek ve aynı kişinin iç düşüncelerini onlarca yolla ifade ettiği mektup yazmaya benzer. Bir diyalogda, tek bir düşünce kırılması vardır: bu, konuşmadaki diğer kişi tarafından, düşüncelerimizin olabildiğince yansıtılmasını istediğimiz bir ayna olarak üretilir. Ama ikiden fazla taraf varsa ne olur? Burada konuşma kişisel inceltilmesinden bir şeyler yitirecektir; farklı düşünceler kesişecektir ve birbirlerini eleyecektir; bir kişinin hoşuna giden bir cümle, başkasına uymayacaktır. Bu nedenle birkaç kişiyle ilişkide bulunan bir kişi, olayları olduğu gibi anlatabilmek için tekrar kendi üzerinde yoğunlaşmak zorunda kalır ve bir konuşmanın ana konusunu, dünyanın en hoş şeyi yapan insanlık havasının parıltılarından yoksun bırakır. İnsan gruplarıyla konuşan insanların konuşma tonlarını dinleyin; bu ses sanki tüm konuşmanın temel bası gibidir: ‘Bu benim, ben bunu söylerim, artık ne yapacağınızı siz düşünün.’ Bu nedenle, erkeklerin toplumda karşılaştıkları akıllı kadınlar genellikle garip, münasebetsiz, itici olarak anımsanırlar: onların entelektüel sevimliliğini ortadan kaldıran ve sadece bilinçli olarak kendilerine güvendiklerini, taktiklerini ve açık zafer arzularını parlak bir ışık altında gösteren, çok kişiyle kalabalık önünde konuşmalarıdır; bu arada, aynı kadınlar bir diyalogda tekrar dişi olurlar ve zihinsel zarafetlerini yeniden keşfederler.
83 Ölüm sonrası şöhret. Uzak bir gelecekte tanınmışlık ummak ancak insanlığın temelde değişmeyeceği ve büyüklüğün bir kez değil her zaman büyüklük olarak algılanacağı varsayılırsa anlamlıdır. Yine de, bu bir hatadır; neyin güzel ve iyi olduğunun tüm algılama ve yargılarıyla, insanlık büyük ölçüde değişmektedir; birkaç mil önde olduğumuzu ve tüm insanlığın bizim yolumuzu izleyeceğini düşünmemiz bir fantezidir. Hem bir bilim adamının tanınmamışlığı, buluşunu başkalarının da yapmış olmasına bağlanabilir ve en iyi halde, daha sonra bir tarihçinin, onun şunu veya bunu bildiğini, ama kuramı için inandırıcı olamadığını ortaya çıkartacağını hesap edebilir. Gelecek kuşaklar tarafından tanınmamak, güç eksikliğine yorulur.
Kısaca, kişi kibirli bir yalnızlık için bu kadar kolay taraf olmamalıdır. Bu arada, istisnalar vardır ama kendi hatalarımız, zayıflıklarımız veya aptallıklarımız genellikle büyük yeteneklerimizin fark edilmesini engellerler.
84 Arkadaşlar hakkında. En yakınlarınız arasında bile ne kadar farklı duygu ve düşüncelere sahip olduğunuzu bir kez düşünün. Aynı görüşlerde bile, sizin kafanızda arkadaşlarınıza göre başka bir yer ve yoğunluk vardır. Yanlış anlama veya düşmanca bir kaçış için yüzlerce kez nasıl da olanak doğar. Tüm bunlardan sonra, kendinize şöyle dersiniz: ‘Tüm bağlarımızın ve arkadaşlarımızın dayandığı temel ne kadar da güvensiz; soğuk sağanaklara ve kötü havaya ne kadar da yakınız; herkes ne kadar da yalnız!’ Eğer birisi bunu, aynı zamanda tüm arkadaşlarının fikirlerinin, tür ve yoğunluk olarak, eylemleri kadar kaçınılmaz ve sorumluk yüklemez olduklarını anlarsa; karakterin, işin, yeteneğin ve çevrenin girift karışımları nedeniyle fikirlerin kaçınılamaz bir içselliğe sahip olduklarını algılamayı öğrenirse -belki de o zaman bilgenin ‘Arkadaşlar, arkadaş yoktur!'[195] diyen çığlığının acı ve keskin duygusundan uzaklaşabilir. Daha çok, aslında arkadaşlar olduğunu, ama onların kendisine hata ve yanılgı getirdiklerini kendine itiraf eder; ve arkadaş kalabilmeleri için diğerlerinin sessiz olmaları gerekecektir; çünkü hemen her zaman, böyle bir insan ilişkisi birkaç kesin şeyin söylenmemesi, hatta hiçbir zaman bu konulara deyinilmemesi üzerine kuruludur; ve bir kez bu çakıllar yuvarlanmaya başladıklarında, arkadaşlık arkadan gider ve parçalanır. Gerçek dostlarının onlar hakkında gerçekten ne bildiğini öğrenip de, ölümcül yara almayan olabilir mi?
Kendimizi tanır ve doğamızı görüş ve ruh hallerinin değiştiği bir alan olarak kabul edersek, böylece onu biraz küçümsemeyi öğrenirsek, diğerleriyle yeniden denge kurarız. Her tanıdığımızı, hatta en yakınımızı bile küçümsemek için haklı nedenlerimiz olduğu doğrudur; ama bu duyguyu kendimize karşı çevirmek için de iyi nedenimiz var.
Bu nedenle birbirimize tahammül edelim, çünkü aslında kendimize bile tahammül edemiyoruz; ve belki de günün birinde herkes şöyle dediği daha neşeli bir anı anımsayacaktır:
‘Arkadaşlar, arkadaş yoktur!’ diye bağırdı ölmekte olan bilge.
‘Düşmanlarım, düşman yoktur!’ diye bağırdım, ben ölmekte olan budala.
Friedrich Nietzsche
İnsanca, Pek İnsanca