Bugün dünya çapında eğitimde kullanılan dillerin çoğu ancak 19. ve 20. yüzyıllarda eğitim kurumlarında kullanılmaya başlandı. Türkçe buna iyi bir örnek. Zira Türkçe’nin bu serüveni ancak Cumhuriyet’ten sonra başlayabildi. Kaldı ki, birçok ülkede yazılı dil geçmişi olmayan dillerde dahi eğitim yapılabiliyor. Örneğin 860’tan fazla dilin konuşulduğu Papua Yeni Gine’de birçoğu daha önceden yazılı olarak kullanılmayan 480’e yakın dil, 1990’ların ortalarında yapılan anayasal değişiklikle birlikte eğitimde temel öğretim dili oldu. İngilizce eğitimden anadili temelli eğitime geçilmesiyle eğitim kalitesi de yükseldi.
Kürtçe eğitim mümkün
Anadilinde eğitim taleplerine dünyanın her yerinde iktidarlar şu tepkiyi verir: “İyi ama, bu dillerin eğitimde kullanılabilmesi için gerekli altyapıları yok.” Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yaklaşımı ise bunun somut bir örneği. Arınç, 3 Şubat 2012’de CNN Türk’te yayınlanan söyleşisinde Kürtçe’nin medeniyet dili olmadığı, dolayısıyla eğitimde ve bilimde kullanılamayacağı şeklinde anlaşılan sözler sarf etti. Gelen tepkiler karşısında ise, 11 Nisan 2012 tarihinde Radikal gazetesinde çıkan habere göre Kürtçe’nin medeniyet dili olmadığını değil, sadece eğitimde kullanılabilmesi için yeterli altyapıdan yoksun olduğunu iddia etti.
Toplumsalın dışında tutulma
Bu yaklaşım söz konusu dillerin o ülkede kullanılan resmi dile göre zayıf ve dezavantajlı konumda olmalarında rol oynayan toplumsal ve siyasal süreçleri görmezden gelir. Ajit Mohanty, bu durumu şöyle açıklar: “Bazı dillerin dezavantajlı olması, bu dillerin standartın altında veya yetersiz olmasından kaynaklanmaz, bu dillere yönelik toplumsal önyargılar ve okul gibi önemli toplumsal alanların dışında tutulmaları, dezavantaj tanımının ayrılmaz bir parçasıdır.” Bu durum bir kısırdöngü yaratır: Belli dilleri sadece grup içi iletişimlere hapsederek ve önemli yaşam alanlarının dışına iterek gelişme imkânlarını azaltır ve bu fakirleşmenin kendisini söz konusu dillerin eğitimde kullanılamayacağı yönünde bir gerekçe olarak kullanır. Ötekileştirilen dillerin tarih boyunca yaşadığı tüm deneyimleri yok sayılır. Örneğin Kürtçenin Kürt coğrafyasındaki belli başlı medreselerde matematik, İslami bilimler, astronomi, coğrafya, tarih ve edebiyat gibi alanlarda eğitim dili olarak kullanılması görmezden gelinir. Osmanlı’nın resmi olarak kabul ettiği bu uygulama, Cumhuriyet sonrasında 1960 darbesine kadar 30 yıl daha devam etmişti.
Kürtçe Shakespeare
Öte yandan, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde 1970’li yıllardan beri ilköğretimden lisansüstü eğitime kadar hem Soranî hem de Türkiye’de konuşulan Kurmancî lehçesi kullanılıyor. Çeşitli nedenlerle Batı ülkelerine göç etmiş Kürtler de anadillerini eğitimde kullandı ve birçok Kürtçe ders kitabı yayınladı. Yıllardır Türkiye’de başta İstanbul olmak üzere birçok şehirde Kürtçe dersleri veriliyor, her yıl binlerce öğrenci bu derslere katılıyor. Mardin Artuklu Üniversitesi, Kürtçe’nin lisans ve lisansüstü düzeyde kullanılabilir olduğunun uygulamadaki en iyi göstergesi. Ayrıca Türkiye’de Kürtçe yayın yapan 20’yi aşkın yayınevinin üretimleri göz önüne alındığında, sosyal bilimlerden tıp alanına, kültür ve sanat alanından matematiğe ve fen bilimlerine kadar birçok metnin Kürtçe yazıldığı ve başka dillerden Kürtçe’ye çevrildiği görülür. Zana Farqînî’nin Kürtçe-Türkçe ve Türkçe-Kürtçe yayınlamış olduğu sözlükler pek çok farklı terminolojiye ait kavramları içerir. Çevirmen ve şair Kawa Nemir’in Kürtçe’ye kazandırdığı Shakespeare’in Sonelerinde kullanılan dil de Kürtçe’nin yetkinliğinin bir kanıtı.
Bugün dünya çapında eğitimde kullanılan dillerin çoğu ancak 19. ve 20. yüzyıllarda eğitim kurumlarında kullanılmaya başlandı. Türkçe buna iyi bir örnek. Zira Türkçe’nin bu serüveni ancak Cumhuriyet’ten sonra başlayabildi. Kaldı ki, birçok ülkede yazılı dil geçmişi olmayan dillerde dahi eğitim yapılabiliyor. Örneğin 860’tan fazla dilin konuşulduğu Papua Yeni Gine’de birçoğu daha önceden yazılı olarak kullanılmayan 480’e yakın dil, 1990’ların ortalarında yapılan anayasal değişiklikle birlikte eğitimde temel öğretim dili oldu. İngilizce eğitimden anadili temelli eğitime geçilmesiyle eğitim kalitesi de yükseldi.
Çokdillilik esas alınmalı
“Kürtçe’nin yeterli altyapıya sahip olmadığı” yönündeki asimilasyon politikalarını besleyen anlayışın terk edilmesi ve tüm dillerin ve diyalektlerin korunup geliştirilmesini sağlayan politikaların uygulanması gerek. Farklı anadillerinin ve diyalektlerin eğitimde ve diğer kamu kurumlarında kullanılmasının önündeki yasal engellerin kaldırılması ve çokdilliliği esas alan bir eğitim sisteminin benimsenmesi hayati önemde. Türkiye’de eğitim ve yaşam kalitesinin yükselmesinin yanı sıra toplumsal barışın inşasının ve demokratikleşmenin yolu ancak bu şekilde açılabilir. DİSA olarak Kürtçe, Türkçe ve İngilizce olarak hazırlamış olduğumuz bilimsel çalışmaların her biri, “Kürtçe ile baştan sona bir eğitim yapmak mümkün müdür?” sorusuna ayrıntılı birer cevap teşkil ediyor.
Şerif Derince
Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü (DİSA)
Radikal 2, 22 Nisan 2012