Hayatın Amacı Nedir, Otoriteye uymak yaşamak mıdır? – Krishnamurti

342

Jiddu KrishnamurtiYaşamlarımız neden bu kadar boş? Neden bu kadar yalnızız ve yılgınız? Çünkü hiçbir zaman kendi içimize bakmadık ve kendimizi anlamadık. Bu yaşamın bildiğimiz tek şey olduğunu ve o nedenle de her yönüyle ve tamamen anlaşılması gerektiğini hiçbir zaman kendimize itiraf etmiyoruz. Kendimizden kaçmayı tercih ediyoruz, onun için de yaşamın amacını ilişkinin uzağında arıyoruz. Eğer eylem iki insanlarla, mal, mülkle, inanç ve fikirlerle olan ilişkimizdir anlamaya başlarsak, o zaman ilişkinin kendi ödülünü de beraberinde getirdiğini göreceğiz. Aramanız gerekmez. Bu sevgiyi aramak gibidir. Arayarak sevgiyi bulabilir misiniz?

Hayatın anlamı yaşamaktır. Gerçekten yaşıyor muyuz? Korku olduğunda, tüm yaşamımız bir taklit etme, kopyalama olarak eğitildiğinde hayat yaşamaya değer mi? Otoriteye uymak yaşamak mıdır? En büyük aziz, en büyük politikacı, en büyük alim de olsa, birisini izlediğiniz zaman yaşıyor musunuz?
Yaptıklarınızı gözlemlerseniz, başka birisini veya başka bir şeyi izlemekten başka bir şey yapmadığınızı göreceksiniz. Bu izleme süreci “yaşamak” dediğimiz şeydir ve sonra en sonunda “Yaşamın anlamı nedir?” dersiniz. Sizin için artık yaşamın hiçbir anlamı yoktur. Anlam sadece otoriteyi bir kenara koyduğunuzda ortaya çıkar. Otoriteyi bir kenara atmak da çok zordur.

Otoriteden kurtulmak nedir? Bir yasaya karşı gelebilirsiniz. Bu otoriteden kurtulmak değildir. Fakat tüm süreci anlamakta, zihnin otoriteyi nasıl yarattığını, hepimizin kafasının nasıl karmakarışık olduğunu ve onun için de doğru bir hayat yaşadığımızdan emin olmak istediğimizi anlamakta özgürlük vardır. Bize ne yapmamız gerektiğinin söylenmesini istediğimizden, hem manevi hem de bilimsel olarak gurular tarafından sömürülüyoruz. Kopyaladığımız, taklit ve takip ettiğimiz sürece yaşamın anlamını bilemeyiz.

Peşinde koştuğu tek şey başarı olan bir insan yaşamın anlamını nasıl bilebilir? İşte bizim yaşamımız budur; başarı isteriz, içsel ve dışa dönük olarak tamamen güvende olmak isteriz, birisinin bize doğruları yaptığımızı ve kurtuluşa giden doğru yolu izlediğimizi söylemesini isteriz…

Tüm yaşamımız bir geleneği izlemektir, dünün ya da binlerce yılın geleneğini; ve o nedenledir ki, bir sonuca ulaşmamızda bize yardımcı olacak her deneyimi bir otoriteye dönüştürüyoruz. Öyleyse biz yaşamın anlamım bilmiyoruz. Tek bildiğimiz şey korku başkasının ne diyeceği korkusu, ölüm korkusu, istediğimizi elde edememenin korkusu, yanlış yapma korkusu, iyilik yapma korkusu. Zihinlerimiz öyle karışık ve teorilere boğulmuş ki, yaşamın bizim için ne anlam taşıdığını tarif edemiyoruz.

Yaşam olağanüstü bir şeydir. Birisi, “Yaşamın anlamı nedir?” diye sorduğunda, bir tanımlama istemektedir. Öğreneceği ise sadece sözcüklerdir; yoksa yaşamın daha derin anlamı, olağanüstü zenginliği, güzelliğe olan hassasiyeti, enginliği değil.

Hayat Nedir?

Öyleyse, yaşamın amacını tartışırken, “yaşam’la, “amaç”la ne demek istediğimizi sadece sözlük anlamında değil, bu sözcüklere yüklediğimiz anlam açısından da ortaya çıkarmalıyız. Elbette yaşam günlük hareketler, düşünceler, endişeler, aldanmalar, kaygılar, büronun, iş hayatının, bürokrasinin ve benzerlerinin günlük işlerini de içerir. Bunların tümü yaşamdır, öyle değil mi? Yaşamla sadece tek bir bilinç düzeyini değil, aksine nesnelerle, insanlarla, fikirlerle ilişkilerimiz olan varoluşun tüm sürecini kastediyoruz. Yaşamdan kastettiğimiz budur soyut bir şey değil.

Öyleyse, yaşamdan kastettiğimiz eğer buysa, o zaman yaşamın bir amacı var mıdır? Yoksa yaşamın çeşitli hallerini günlük acılar, endişe, korku, ihtiras, hırs varoluşun günlük faaliyetlerini anlamadığımız için mi yapay veya samimi, uzak veya yakın bir amaç istiyoruz. Açıkça amaçtan kastımız budur. Ama eğer ben nasıl yaşanacağını biliyorsam, o zaman yaşamanın kendisi yeterlidir, öyle değil mi?

Sonuçta kendi önyargıma, kendi isteğime, kendi arzuma, kendi tercihime göre yaşamın amacının ne olacağına karar veriyorum. Öyleyse benim arzum amacı yaratıyor. Tabii ki yaşamın amacı bu değildir. Hangisi daha önemlidir yaşamın amacını keşfetmek mi, yoksa zihni kendi şartlandırmalarından arındırarak ondan sonra araştırmak mı? Ve belki de zihin kendi şartlanmalarından arındığında kazandığı o özgürlük amacın ta kendisidir. Zira sonuçta insan sadece özgürlük durumunda herhangi bir gerçeği keşfedebilir.

Onun için birinci şart özgürlüktür, yaşamın amacını aramak değil.

Yaşamın anlamı nedir? Yaşamın amacı nedir? Niçin bu soruyu sorarsınız? Bu soruyu içinizde bir keşmekeş, çevrenizde karmaşa ve belirsizlik olduğunda sorarsınız. Belirsizlik içinde olduğunuzdan, bir şeylerin kesin olmasını istersiniz, kendi içinizde kararsız olduğunuzdan yaşamda belirli bir amaç, kesin bir hedef istersiniz…

Önemli olan yaşamın amacının ne olduğu değil, kişinin içinde bulunduğu karmaşayı, ızdırabı, korkuları ve tüm diğer durumları anlamaktır. Karmaşayı anlamıyoruz, sadece ondan kurtulmak istiyoruz. Gerçek olan buradadır, orada değil. İlgili bir insan yaşamın amacının ne olduğunu sormaz. O, içine hapsedildiği karmaşanın, kederin ortadan kaldırılmasıyla meşguldür.

Çektiğimiz Günlük Eziyetlerden Kaçmak Değil, Onları Anlamak

Yaşamanın tam manasını anlamak için karmaşık hayatımızın günlük eziyetlerini anlamalıyız; onlardan kaçamayız. İçinde yaşadığımız toplum sadece filozoflarca, öğretmenlerce, gurularca değil hepimiz tarafından anlaşılmalı, yaşama tarzımız dönüştürülmeli ve tamamen değişmelidir. Yapmamız gereken en önemli şey budur, başka bir şey değil.

Neden Canlıyız?

Sorgulayan: Yaşıyoruz ama neden yaşadığımızı bilmiyoruz. Birçoğumuza yaşamın hiçbir anlamı yokmuş gibi geliyor. Bize yaşamamızın anlamını ve amacını söyleyebilir misiniz?

Krishnamurti: Şimdi, neden bu soruyu soruyorsunuz? Niçin yaşamın anlamını, yaşamın amacını benim size söylememi istiyorsunuz? Yaşamla ne demek istiyoruz? Yaşamın bir anlamı, bir amacı var mıdır? Yaşamın anlamı, amacı yaşamın ta kendisi değil midir? Daha fazla neyi istiyoruz?
Yaşamımız bizi tatmin etmiyor, sürekli aynı şeyleri yapıp durduğumuz için hayatımız o kadar boş, o kadar zevksiz, o kadar monoton ki, yaptıklarımızın ötesinde daha fazla bir şeyler istiyoruz. Günlük hayatımız çok boş, çok donuk, çok anlamsız, çok sıkıcı, dayanılmaz derecede ahmakça olduğundan, yaşamın daha fazla bir anlamı olması gerektiğini düşünüyor, o nedenle de bu soruyu soruyoruz. Elbette ki hayatı dolu dolu yaşayan, her şeyi olduğu gibi gören ve elinde olanlarla hoşnut olan bir insanın kafası karışık değildir; nettir, o nedenle de hayatın amacının ne olduğunu sormaz. Onun için yaşamanın kendisi hem başlangıçtır, hem de son. Bizim zorluğumuz, hayatımız boş olduğundan, yaşamımıza bir amaç bulmak ve ona ulaşmaya çalışmaktır. Böyle bir yaşam amacı sadece, her türlü gerçeklikten yoksun basit bir beyin faaliyetidir; yaşamın amacı aptal, donuk bir zihin ve boş bir yürek tarafından arandığında, o amaç boş olacaktır. Onun için amacımız yaşamımızı parayla ve maddi şeylerle değil, içsel olarak nasıl zenginleştireceğimizdir ki bu da gizli saklı bir şey değildir. Yaşamın amacı mutlu olmak, Tanrıya ulaşmaktır dediğiniz zaman, o Tanrıya ulaşma arzusu kesinlikle yaşamdan bir kaçıştır ve sizin Tanrınız bilinen bir şeydir. Sadece bildiğiniz bir şeye doğru yol alabilirsiniz; Tanrı dediğiniz şeye erişmek için bir merdiven inşa ederseniz, o kesinlikle Tanrı değildir. Gerçek, yaşamakla anlaşılır, kaçmakla değil. Yaşamın amacını aradığınızda, gerçekte yaşamın ne olduğunu anlamıyor, ondan kaçıyorsunuz. Yaşam ilişkidir, yaşam ilişki içindeki harekettir; ilişkiyi anlamadığımda ya da ilişki karmaşık olduğunda, daha yüksek bir anlam ararım. Yaşamlarımız neden bu kadar boş? Neden bu kadar yalnızız ve yılgınız? Çünkü hiçbir zaman kendi içimize bakmadık ve kendimizi anlamadık. Bu yaşamın bildiğimiz tek şey olduğunu ve o nedenle de her yönüyle ve tamamen anlaşılması gerektiğini hiçbir zaman kendimize itiraf etmiyoruz. Kendimizden kaçmayı tercih ediyoruz, onun için de yaşamın amacını ilişkinin uzağında arıyoruz. Eğer eylem iki insanlarla, mal, mülkle, inanç ve fikirlerle olan ilişkimizdir anlamaya başlarsak, o zaman ilişkinin kendi ödülünü de beraberinde getirdiğini göreceğiz. Aramanız gerekmez. Bu sevgiyi aramak gibidir. Arayarak sevgiyi bulabilir misiniz? Sevgi ekilemez. Sevgiyi sadece ilişkide bulacaksınız, ilişkinin dışında değil; sevgisiz olduğumuzdandır ki yaşamın bir amacının olmasını isteriz. Sevgi olduğundaki bu bizim kendi sonsuzluğumuzdur o zaman Tanrıyı arayış yoktur, çünkü sevgi Tanrıdır.

Zihnimiz ayrıntılar ve batıl fısıltılarla dolu olduğundan yaşamımız bu kadar boştur ve onun içindir ki kendimizin ötesinde bir amaç ararız. Yaşamın amacını bulmak için kendimizin kapısından içeriye girmeliyiz; bilinçli veya bilinçdışı olarak şeylerle olduğu gibi yüzleşmekten kaçınırız ve onun için de Tanrının bize daha ötelerde bir kapı açmasını isteriz. Yaşamın amacıyla ilgili bu soru sadece sevmeyenlere sorulur. Sevgi sadece eylemde bulunabilir; eylem de ilişkidir

Krishnamurti
Hayatın Amacı Nedir?

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz