Fiziğin Evrimi: Gizlerle Dolu Ünlü Öykü – Einstein & Infeld

Gizlerle dolu kusursuz bir öykü düşününüz. Böyle bir öykü, önemli bütün ipuçlarını verir ve bizi durumla ilgili kendi öz teorimizi geliştirmeye zorlar. Yapılan hileyi dikkatle izlersek, yazarın kitabın bitimindeki açıklamasını okumadan biraz önce, tam çözüme varırız. Bu çözüm, bu türden bayağı öykülerde varılanların tersine, bizi hayal kırıklığına uğratmaz; tam beklediğimiz anda ortaya çıkar.

Böyle bir kitabın okurunu, birbirini izleyen kuşaklar boyunca doğa kitabındaki gizlerin çözümlerini araştıragelen bilim adamlarına benzetebilir miyiz? Bu benzetme yanlıştır ve ileride ondan vazgeçmek gerekecektir, ama biraz doğru bir yanı da vardır ve o yanı, benzetmemizi bilimin evrenin gizini çözme çabasına daha uygun duruma getirmek için genişletilebilir ve onda değişiklik yapılabilir.

Bu sırlarla dolu kusursuz öykü daha çözülmemiştir. Kesin bir çözümü olduğuna da güvenemeyiz. Doğa kitabının okunması, bize şimdiden çok şey kazandırmıştır; bize doğa dilinin başlangıç ilkelerini öğretmiştir; ipuçlarının birçoğunu anlamamızı sağlamıştır ve bilimin o çoğu zaman güçlüklerle dolu ilerlemesi sırasında, bizim için bir sevinç ve coşku kaynağı olmuştur. Ama okunan ve anlanan bütün ciltlere karşın, tam bir çözümden –böyle bir şey gerçekten varsa– hâlâ uzak olduğumuzu anlıyoruz. Her aşamada, önceden elde edilmiş ipuçlarına uygun bir açıklama bulmaya uğraşıyoruz. Geçici olarak kabul edilen teoriler, olguların birçoğunu açıklamıştır, ama bilinen bütün ipuçlarına uygun genel bir çözüm henüz ortaya konmamıştır. Sık sık, görünüşte eksiksiz olan bir teori, daha sonra öğrenilenlerin ışığı altında yetersiz kalmaktadır. Kitabı ne kadar çok okursak, onun yetkin kuruluşunu o kadar eksiksiz değerlendirmekteyiz; bununla birlikte, tam bir çözüm, biz ilerlerken uzaklaşır görünmektedir.

Conan Doyle’un o çok güzel öykülerinden beri, hemen hemen her polis romanında öyle bir an gelir ki, polis hafiyesi, hiç değilse probleminin belirli bir evresi için kendisine gereken bütün olguları toplar. Bu olgular, çoğu zaman gerçekten garip, birbirinden kopuk ve baştan sona ilişkisiz görünür. Bununla birlikte, ünlü polis hafiyesi, o anda, araştırmayı sürdürmenin artık gereksiz olduğunu, toplanan olguların karşılıklı-ilişkisine (correlation) salt düşünmekle varılacağını anlar. Bunun üzerine keman çalar ya da piposunu tüttüre tüttüre koltuğunda oturur, sonra birdenbire, o karşılıklı-ilişkiyi bulur! Yalnız eldeki ipuçlarının bir yorumuna ulaşmakla da kalmaz, belirli başka olayların geçmiş olması gerektiğini de bilir. Canı isterse, teorisi için ek bilgi toplamak üzere dışarı çıkar; çünkü nerede araştırma yapacağını kesinlikle bilir.

Doğa kitabını okuyan bilim adamı, şu bilinen benzetmeye bir daha başvurmamıza izin verilirse, çözümü kendi başına bulmak zorundadır; çünkü, öbür öykülerin sabırsız okurlarının sık sık yaptıkları gibi, kitabın sonunu açıp okuyamaz. Bizim örneğimizdeki okur da, olaylar ile onların çeşitli ön ve art tutarlılıkları arasındaki ilişkiyi (relation) hiç değilse kısmen açıklamaya çalışan bir polis hafiyesidir. Bilim adamı, parçasal bir çözüm elde etmek için bile, bulunan düzensiz olguları toplamalı ve yaratıcı düşünce ile, onları tutarlı ve anlaşılabilir duruma getirmelidir.

Bizim amacımız, ilerideki sayfalarda, fizikçinin o polis hafiyesinin kusursuz düşünüşüne karşılık olan çalışmasını kaba çizgilerle vermektir. Biz, özellikle, fiziksel alemin bilgisi için yapılan serüven dolu araştırmada, düşünüşlerin ve düşüncelerin rolü ile ilgileneceğiz.

Fiziğin Evrimi
İlk Kavramlardan İlişkinliğe ve Kuantumlara 
A. Einstein – L. Infeld | Çeviren: Öner Ünalan

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz