CHP, BLOK ve AKP’nin Seçim Bildirgelerinde Kadın, Emek ve Sosyal Haklar

“Kadınlar” başlığında  CHP seçim bildirgesi eşitliği ve toplumsal cinsiyet rollerini dönüştürmeyi hedefliyor; AKP bildirgesi geleneksel rolleri pekiştiriyor, aileyi kuvvetlendiriyor, nikahı destekliyor; BLOK pozitif ayrımcılık ve eşitlik odaklı dönüştürücü politikalar öngörüyor. “Emek ve Sosyal Haklar” başlığında AKP bildirgesi neoliberalizm açısından statükocu, CHP bildirgesi emek ve sosyal haklar hedefi oluşturuyor, BLOK bildirgesi ise sosyalist bir anlayışla ekonomi alanının da katılımcı bir anlayışla yeniden kurgulanmasını öngörüyor.
Yard. Doç. Dr. Ayşen Candaş

AKP, “BLOK”, CHP ve “Kadınlar”

AKP Bildirgesinde  kadınlar

Bildirgede kadınlar demokratikleşme hamlelerinin özetlendiği ‘İleri Demokrasi’ başlığı altında ve daha sonra ‘Güçlü Toplum’ başlığının altındaki aile ve kadın maddelerinde ele alınıyorlar.

Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanununun yürürlüğe konduğu‘ söyleniyor (s. 11). Referandumla kabul edilen maddeye istinaden ‘kadın-erkek eşitliğini sağlamak, çocuklar, yaşlılar, özürlüler, şehitlerin dul ve yetimleri ile malul ve gazilere yönelik olarak devlet tarafından pozitif ayrımcılık yönünde bazı tedbirlerin alınmasına imkan tanınmıştır,’ (s. 11) deniyor.

Daha sonra kadınlar konusuna aile bölümünde eğiliniyor. ‘AK Parti olarak, gelecek idealimiz olan güçlü toplumun esasının sağlam ve mutlu bir aile olduğunu biliyoruz‘ deniyor ve ‘aile kurumunun temel taşları olan kadınlar, çocuklar, gençler ve yaşlıların yaşam kalitelerini arttırmaya yönelik politikalar yürüttük,’ (s. 90) cümlesinde kadınları görüyoruz.

Devamında, 2023 hedefleri arasında, ‘AK Parti, aileyi 2023 yılının yeni Türkiye’sinin beden ve ruh sağlığı korunan, ahlaki ve temel değerleri sağlam bireylerden oluşması için en büyük dinamo olarak kabul etmektedir‘ denmekte.Bu amaca yönelik olarak bir ‘sosyal farkındalık ikliminin üretileceği‘ müjdelenmiş (s. 91).

Metin nikahsız birlikteliklerin son bulmasına yönelik olarak nikah teşvik politikalarından, boşanma oranlarının düşürülmesinden, kadınların aile ve iş yaşamını dengeleyebilmeleri için evde çalışmalarının desteklenmesinden ya da ‘çocuklarını kreşe gönderen kadınlara verilecek teşvikten‘ bahsediyor.

Yeni evli ve yoksul çiftlere sosyal destek verileceğinin de müjdesi veriliyor. Bu anlayış içinde ‘kadın, hem toplumsal hayatın, hem de geleceği inşa eden ailenin, çocuklarımızın ve gençlerimizin merkez unsurudur‘ denmekte (s. 92). Bir sonraki cümlede ‘AK partinin cinsiyet ayrımcılığına karşı olduğu’ da eklenmiş(s. 92).

Kadın girişimciliğini desteklemek ve mikrokredilerin (s. 106), bakım hizmetlerini evde üstlenen kadınlara evde oturup bakıma devam etmeleri karşılığında bağlanacak maaşlarla (s. 111) beraber, istihdamı arttırıcı önlemler olarak öne çıktığı görülüyor.

‘Kadın girişimcilere destek programlarında yüzde 10 oranında pozitif ayrımcılık uygulanacağı’da eklenmiş.‘2023 yılında kadın istihdamında yüzde 35 oranına ulaşma’ hedeflenmiş (s. 95).

Bağkurluların yetim kız çocuklarının evlenmeleri karşılığında‘ verilen ‘çeyiz parası’ da aile ve nikahı destekleyerek kadını destekleme politikaları ışığında anlamlandırılması gereken bir uygulama (s. 103).’Kadının saygınlığından hareketle, modern fiziki şartlara sahip konukevlerinde kalan mağdur kadınlarımızın kendi kendilerine yeterli olmaları ve hayata sağlam tutunabilmeleri için istihdam politikaları geliştireceğiz,’ (s. 110) deniyor.

Bütün bunların ışığında, organik ailenin direği ve namusu olan kadınların toplumsal rollerinin dönüştürülmesi yerine ‘korunacağı,’ geleneksel rollerinin kuvvetlendirilip destekleneceğini söylememiz mümkün.

Bu anlayış, kadınların yaradılışlarının ‘farklı’ olduğu anlayışı ile tutarlı ve bu yönüyle gerek gelenekçi gerekse postmodern herkesin metnin anlatımından çok mutlu olması beklenebilir.

Ancak kadın erkek eşitliği anlayışının dayandığı kadın hakları standartları açısından bakıldığında, kadın erkek eşitliğinin tanınmadığını ve ailenin hiyerarşik yapısının yeniden üretilmesi için devlet kaynaklarının, zihniyeti de bu yönde pekiştirecek şekilde, kanalize edileceği açıkça belirtilmiş durumda.

Bu anlayışla bir anayasa yazılırsa, kadın haklarının metafizik ve muğlak bir ‘2011’in istikbal davası’ anlayışıyla ama 1876 fermanı seviyesinde tutulacağı ve bunun millet iradesinin gereği olarak sunulacağı kesinleşmiş görünüyor.

Avrupa standartlarında temel haklar beyanıyla kadınlara ilişkin bu söylemin nasıl örtüştüğü ya da çeliştiği konusu ise yine üsluptaki çok yazarlılık ve ikililik meselesine gelip dayanıyor.

Metinlere; siyasete, hatta anayasalara ilişkin bile olsalar, salt-estetik açıdan bakanlar, iç tutarlılık ve makul, yani kabul edilebilir bir prensip savunulmasını beklemeyip ya da eşitlik idealini estetik, yenilikçi ve yeterince radikal bulmayanlar açısından, kadınların farklılığını vurgulayan kültürelci bu metin kuşkusuz bir harika.

Buna karşılık özgürleşme, tutarlılık ve makul olma yani kabul edilebilir, rıza gösterilebilir olma gibi ‘eski’ kriterler ile bakıldığında, evrensel standartlarda kadın hakları düşünüldüğünde aynı metin kendi içinde sürekli çelişen ifadelerle dolu ve kadın hakları açısından bir felaketin habercisi.

CHP bildirgesinde kadınlar

Kadınlar şiddet, eğitim ve işgücü dışında bırakılma, siyasette yeterli temsil edilmeme gibi birçok sorunla karşı karşıyadır.CHP, kadın-erkek eşitliğinin toplumun her alanında fiilen gerçekleşmesi için çalışacaktır. CHP, bu amaçla, toplumsal hayatın her alanında kadınlar için, kotalar dahil, pozitif ayrımcılık politikalarına başvurulmasını da desteklemektedir,’ denmiş.

AKP bildirgesi de pozitif ayrımcılığa vurgu yapmaktaydı ancak 2002’den bu yana getirilen yasal düzenlemeler sayesinde şiddet dahil her alanda kadınların durumunun zateniyileştirildiği iddiasıyla beraber. CHP bildirgesi ise varolan durumu çok sorunlu gördüğünü ifade ediyor.Yeni anayasanın temel ilkeleri başlığı altında 12 ilke telaffuz ediliyor, biri kadın erkek eşitliği (s. 6-7).

Kamuda ve özel sektörde, üst düzey yönetim kademelerinde, kadın erkek eşitliğini sağlayacak pozitif ayrımcılık uygulamalarını yaygınlaştıracağız, kadın temsilinin siyasette, kamusal görevlerde, yargıda, sivil toplumda güçlü biçimde yaşama geçirilmesi için gerekli yasal düzenlemeleri yapacağız, çalışma yaşamında, siyasette ve sivil toplum alanında kadına karşı ayrımcılıkla mücadele edeceğiz. Kadına yönelik şiddetle mücadeleyi bir kamu politikası olarak benimseyecek ve sosyal politikalarımızı bu doğrultuda ele alacağız.Kadına yönelik şiddeti ağır suçlar kapsamına alacak ve ağır biçimde cezalandıracağız‘ denmiş.

AKP beyannamesi ile karşılaştırılması elzem bir madde olarak “Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu” değil “Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonu” kuracağız (s. 10) deniyor. Yine AKP beyannamesi ile en karşılaştırılması gereken vurgulardan biri, belki en önemlisi, toplumsal cinsiyetçi ayrımcılığa karşı kültürün dönüştürülmesine yönelik vurgu.

Her alanda kadın-erkek eşitliği başlığı altında ‘kadın-erkek eşitliğinin toplumsal yaşamın her alanında fiilen gerçekleştirilmesi için gerekli tüm hukuki ve siyasi adımları atacağız. Yeni Anayasa’da, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi madde 5’e koşut biçimde, devlete “bir cinsiyetin üstünlüğü ya da aşağılığına ilişkin kültürel kalıpları değiştirme” görevini vereceğiz’ (s. 10) deniyor.

Bu AKP bildirgesinde geleneksel ailenin temel taşı olarak ele alınan kadın sorununa tam bir tezat teşkil eden bir anlayış. Benzer şekilde CHP bildirgesinde ‘ihtiyacı olan her aileye aylık 125-190 TL yetişkin desteği sağlayacağız.Ailenin bölünmüş olması, ailenin geçim yükünü kadının üstlenmesi durumunda desteğin tutarını arttıracağız,’ deniyor (s. 30). Bu da CHP bildirgesinin geleneksel aile tipi dışında ailelerin varlığını dolaylı olarak tanıması şeklinde anlamlandırılabilir.Cinsel yönelim farklılıklarına ilişkin ayrımcılıklarla mücadele edileceğinin CHP ve BLOK bildirgelerine girmiş olduğunu da eklemek gerek.

Cumhuriyetin 100. Yılı hedefi olarak ‘Kadınların iş gücüne katılımını yüzde 40’a, genel katılım oranını yüzde 55’e ulaştıracağız‘ denmiş (s. 14). AKP beyannamesinde kadınların istihdama katılımı için 2023’te hedeflenen oran yüzde 35 olarak dillendirilmişti.

Ancak bu hedef çerçevesinde telaffuz edilen mikrokredi ve kadın girişimciliğini desteklemek ve aile içi bakım hizmetlerini maaşa bağlamak dışında somut öneriler göze çarpmıyor.AKP bildirgesinin Güçlü Aile Güçlü Toplum vurgusuna karşılık CHP bildirgesinde şöyle bir başlık var: Güçlü Kadın, Güçlü Toplum. Bu başlık altında ‘kadının ailedeki ve toplumdaki rolünün güçlenmesi en büyük hedefimizdir. Aile Sigortası kapsamındaki destekleri doğrudan kadına verecek, her ay kadının banka hesabına yatıracağız. Okul öncesi eğitimi teşvik edecek destekler yaparak, kadınlarımızın işgücüne katılımını artıracağız, (s. 30) denmiş.

Kadınlara yönelik şiddetin ortadan kaldırılması ve kadınların babalarına ya da kocalarına bağımlı olmadan yaşamalarına dair başlıklar atılarak şu maddeler özetlenmiş: ‘kadına yönelik şiddeti önlemek, şiddete uğrayanları korumak ve tekrar şiddete uğramayacakları bir yaşam kurmalarını sağlamak için çalışacağız. Kadına yönelik şiddetle mücadele amaçlı hizmetler için yerel ve ulusal bütçelerden yeterli ödenek ayıracağız.Kadına yönelik şiddetle mücadeleyi bir kamu politikası olarak benimseyecek ve sosyal politikalarımızı ve devlet kurumlarını bu doğrultuda yapılandıracağız.Ücretsiz danışmanlık, psikolojik destek ve yasal yardım veren danışma merkezleri oluşturacağız. Her yıl en az beş yeni kadın sığınma evi açacağız. Sadece töre değil namus cinayetlerinin de en ağır şekilde cezalandırılması için Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik yapacak, Güldünya Yasası’nı çıkaracağız. Şiddete uğrayanlara sunulan hizmet sistemlerini yeniden düzenleyecek, bu hizmetlerde çalışanların eğitim eksiğini özel programlarla

 

tamamlayacağız.Eşitlik Çerçeve Kanunu’nu çıkaracağız.Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu değil Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu kuracağız (yeniden vurgulanmış), Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi başta olmak üzere kadın hakları alanında taraf olduğumuz tüm uluslararası sözleşmelerin, toplumsal yaşama ve hukuk sistemimize yansıtılmasını sağlayacağız‘ deniyor.

Kocanın, babanın, komşunun değil, sosyal devletin güvencesi ” başlığı altında ‘başta eğitim ve sağlık olmak üzere bütün temel hizmetlerden ve yurttaşlık haklarından eşit ve eksiksiz yararlanabildiğimiz, kadını ve erkeği eşit bir Türkiye sözü veriyoruz. Kendi sigortası olmayan her kadına sağlık güvencesi sağlayacağız. Aile planlaması konusunda kadınlara tam destek vereceğiz.Hamilelikte, doğumda ve loğusalıkta kadınlara tüm sağlık hizmetlerini, beslenme ve ilaç desteğini bedelsiz sunacağız.Kadın-erkek eşitliği için her alanda fırsat eşitliğine öncelik vereceğiz; pozitif ayrımcılık ilkesini yaşama geçireceğiz.Kadınların çalışmasını önleyen, eve bağlayan ve sosyal güvencesi olmayan bakım anlayışına son vereceğiz,’ denmiş (s. 33).

AKP bildirgesinde töre cinayetlerine en büyük cezaların zaten verilmekte olduğundan dem vurulmaktaydı ve yine hemen her türlü yasal ve kruumsal önlemin zaten alındığına ilişkin bir vurgu göze çarpmaktaydı. CHP bildirgesinde ise kadın ve erkeğin toplumsal rollerini dönüştürücü devlet politikalarına vurgu yapılmış. AKP bildirgesinde konukevlerinde kalan kadınların istihdam edilmesine yani boşuna beslenmemelerine ilişkin bir vurgu yapılmıştı, buna karşılık CHP bildirgesinde sığınma evlerinin sayısının arttırılacağından eğitim olanaklarının sağlanacağından sözediliyor.

Eğitimde kız çocukları ve kadınlara tam destek’ başlığı altında ‘kız çocuklarının eğitim olanaklarından tam yararlanabileceği bir eğitim sistemi oluşturulacağı, eğitimini yarım bırakmak zorunda kalmış her kadına eğitimini tamamlaması için yaz okulları, akşam okulları, meslek kursları ve açık öğretim gibi olanaklar yaratılacağı, kadınlara mesleki eğitimde öncelik tanınacağı, üniversiteli genç kızlarımıza yurt olanağı sağlanacağı, burslarda, parasız yatılı okullarda kız çocuklara kota ve kontenjan artırımı uygulanacağı, her semtte Halk Eğitim Merkezi ya da Çok Amaçlı Toplum Merkezi kurarak, kadınların becerilerini artıracak, iş bulma imkanlarını geliştirileceği‘ dile getirilmiş (s. 33).

Kadınlar konusunda çok kapsamlı bir çalışma gerçekleştirdiği gözlemlenen CHP bildirgesinde devamla şunlar vurgulanmış: Kadın -erkek eşitliği sağlanana kadın kadın kotası olacak” başlığı altında ‘seçim ve atamayla gelinen her görev için kadın erkek eşitliğini sağlayacak kota ve pozitif ayrımcılık uygulayacağız. Kadınları siyasete katılmaya, aday olmaya özendireceğiz.Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu’nu değiştirecek, kotayı yasalaştıracağız.Siyasi partilerin kadın kollarını güçlendireceğiz, denmekte.

Burada CHP’nin Anayasa Vizyonu adlı belgesinde kadın temsili konusundaki daha da somutlanan önerisini aktaralım:

‘Kadın-erkek eşitliği konusunda, atama ve seçimle üstlenilen kamusal görevlerde “eşit temsil (denklik) ilkesi” Anayasa’ya girmelidir.  Anayasa, bu konuda ayrıntıların özgül bir kanunla düzenlenmesine ilişkin özel hüküm içermelidir.Eşit temsil ilkesini uygulamayan siyasi partilere devlet yardımından mahrumiyet ya da para cezası gibi yaptırımların uygulanması Anayasa hükmünde yer almalıdır.  Bu konuda etkili uygulamayı sağlayacak ayrıntılar, ayrıca kanun ile düzenlenmelidir’, deniyor.

CHP bildirgesinde, ‘HER ÇOCUĞA KREŞ’ başlığı altında ‘öncelikle çalışan kadınların, memur ve emekçilerin çocukları için, sosyal gelişme açısından yetersiz yerlerde, ailelerin de katılımıyla işletilen ücretsiz veya devlet katkılı çocuk yuvaları ve anaokulları açacağız,’ denmiş.

Kadın istihdamının düşük olmasının en önemli nedenlerinden birinin kadınların kazandığı düşük ücretlerin çocuklarının özel bakım masraflarına yetmemesi olarak belirdiği Türkiye’de, parasız kreş imkanı sağlanması durumunda kadın istihdamında artış kaydedilebileceği yıllardır çeşitli raporlar tarafından vurgulanmaktaydı.

CHP’nin bu konuyu sosyal hak olarak ele alması yıllardır beklenen ve özlenen bir sosyal politika önerisi. Benzer şekilde ‘günlük bakım hizmeti veren kurumları sayıca artıracak ve geliştireceğiz.Böylece evindeki yaşlıya bakan kadınlarımızın bağımlılık ve sorumluluklarını azaltacağız,’ (s. 39) denmiş, bu da geleneksel ve toplumsal cinsiyetçi rolleri pekiştiren ve evde bakım hizmetini ücretlendiren anlayışla tezat oluşturduğu ölçüde özgürleştirici ve kadının toplumsal rolünü dönüştürüp güçlendirme olasılığı taşıyan bir öneri.

Kadınların genellikle kayıtdışı sektörlerde düşük ücretlerle ve sosyal güvencesiz şekilde istihdam edildiği Türkiye’de, CHP’nin getirdiği ‘tarım kesimi, ev hizmetleri, evden çalışma gibi kadının yoğun çalıştığı alanları kayıtlı hale getirecek ve bunları sosyal güvenlik kapsamına alan yeni sigorta programları oluşturacağız,’ hedefi de, eğer hayata geçirilebilirse, istihdamı teşvik eden ve kadın istihdamını çalışan yoksul yaratan bir alan olmaktan çıkarma yönünde önemli bir adım olacak gibi duruyor.

BLOK seçim bildirgesinde kadınlar

Emek, demokrasi ve Özgürlük Bloku’nuniçinde yeralan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) bilindiği gibi kadın erkek eşitliğini hayata, en azından tartışmasız şekilde siyasi hayata, sadece teoride de değil fiiliyatta geçirmiş tek parti.

Kısa ve öz yazılmış olan BLOK  seçim bildirgesinde, ‘Herhangi bir ideolojiyi dayatmayan, ulusu ve vatandaşlığı etnik temelde tanımlamayan, devletin yetkilerini sınırlayan, bireysel-kollektif haklara dayalı, emekten yana, cinsiyet özgürlükçü, doğaya saygıyı insana saygıyla bir tutan, Türkiye’nin bütün farklı kültürlerini, inançlarını, değerlerini koruyan yeni bir anayasayı hep birlikte yapacağız,’ deniyor (s. 4).

Cinsiyet kotası ile yönetimde temsil kademelerinde eşitlik sağlanıncaya kadar pozitif ayrımcılık yapılacaktır. Eşbaşkanlık sistemi yasallaştırılacaktır,’ (s . 8 ) deniyor.

Siyasi partilerdeki kadın ve gençlik yapılanmaları özerk meclisler şeklinde düzenlenecek ve parti politikalarında doğrudan etkili olmaları sağlanacaktır,’ (s . 8 ) diye ekleniyor.

Bölgesel meclisler, eğitim, sağlık, kültür, sosyal hizmetler, tarım, denizcilik, sanayi, imar, çevre, turizm, telekomünikasyon, kadın, gençlik, spor ve diğer hizmet alanlarından sorumlu olacaktır,’ denilerek kadın erkek eşitsizliğinin dönüştürülmesine yönelik politikaların hayata geçirilmesi hedefi aynı zamanda bölgesel meclislerin yetki ve sorumluluk alanında tanımlanmış (s. 10).

Katılımcı toplum ekonomisi ilkeleri altındaKadınların ekonomik ve sosyal statülerinin geliştirilmesi,’ hedefi ifade bulmuş (s. 18).

Çalışma yaşamına katılımda, başta cinsiyet olmak üzere dil, din, etnisite ve cinsel yönelimlerinden dolayı dezavantajlı durumda olan yurttaşlarımıza pozitif ayrımcılık yapılacak,’ (s. 25) denmiş.

Son olarak da ‘Kentte yaşayan tüm kadın, erkek ve çocukların karar süreçlerine katılımı esastır,’ denmiş.

CHP ile BLOK bildirgelerinde kadınların statülerine ilişkin görüşleri ve politika önerilerinin benzeştiği söylenebilir. BLOK programı katılımcılığa kesin olarak daha çok vurgu yapıyor, pozitif ayrımcılık ve eşitliğe gönderme yaparak dönüştürücü politikalar izlenmesi gereğinin altını çiziyor, hem merkezi hem bölgesel yönetimlere bu alanda görev veriyor.

CHP bildirgesi ise kadınlar konusunda çok kapsamlı bir çalışma ortaya çıkarmış. Eşitliği hedef olarak belirleyen, toplumsal cinsiyet rollerini dönüştürmeyi hedefleyen bir vurguyla yazılmış.

AKP programı, kadını ailenin temel taşlarından en önemlisi olarak, anne kimliği ve bakım hizmetlerinin baş sorumlusu olarak öne çıkarıyor, geleneksel rolleri pekiştirici ve aileyi kuvvetlendiren, nikahı destekleyen, evlenenlere yardım ve teşvik yapan, konukevlerinde kalanları da girişimcilik ve istihdam yoluyla hayata kazandırmayı hedefleyen bir anlayışla kaleme alınmış.

AKP Bildirgesinde Emek ve Sosyal haklar

Bİldirge sosyal haklar ve sendikal haklar konusunda Avrupa standartlarının hemen hemen tümüyle yakalanmış olduğunu savunuyor. ‘Emek’ sözcüğü yerine kullanılan ‘girişimcilik’ vurgusu, üzerinde konuşulan her kesim için her derde deva çare olarak sunulmuş. Kadınlardan gençlere, işssizlerden emeklilere dek her kesim için girişimcilik teşviğinden dem vuruluyor.

Sosyal hak yerine sosyal destek kavramı tercih edilmiş.’Kimsesizin kimsesi olma‘ şiarı gibi organik ve geleneksel bir toplum anlayışına referansla, verilmekte olan sosyal desteklerden uzun uzadıya bahsedilmiş. Gelir dağılımındaki iyileşmeden dem vurulmuş, ancak TÜİK’in 2010 yılı için verileri seçim bildirgesindeki verileri yalanlıyor: Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre en üst ve en alt yüzde 20’lik dilimler arasındaki gelir farkı 8,5 kat, metinde dillendirildiği gibi 7,4 değil (Gelir ve yaşam koşulları araştırması-dönemi 2009/ 1, 2, 3).

En üst yüzde 10’luk dilim ile en alt gelir grubundaki yüzde 10’luk dilim arasındaki iyileşmenin ise en üst dilimin nispeten yoksullaşması (ya da bu dilimin zenginliğinin belgelenemeyip kayıtdışında kalması!) sonucunda oluştuğu OECD ve Dünya bankası raporlarında da son yıllarda ifade edilmiş ve ‘görece iyileşmenin’ en alt gelir grubunun durumunun iyileşmesi sonucunda oluşmadığı belgelenmişti.

Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu olarak geçen yıl tamamladığımız ve bu yıl da yeni verilerle destekleyerek yeniden yayına hazırladığımız Türkiye’de Eşitsizlikler başlıklı çalışmada yukardaki bilgiler referanslarıyla anlatılıyor.

Genel olarak ekonominin ne kadar iyi olduğundan bahseden AKPi seçim bildirgesi, eşitsizliklerin derecesini aksettirmede çok yetersiz kalıyor. Üstelik ekonomik göstergeleri kriz dönemlerinde dışardan desteklemiş olan ve ekonomideki iyiliğin asıl mimarı olan ‘sıcak para’ akışının yavaşlamasının beklendiği seçim sonrası dönemde, ekonomideki suni iyilik halinin ne kadar bozulabileceği ve bunun cari açıkla nasıl bir ilişkiye girebileceği de ele alınmıyor.

CHP bildirgesinde emek ve sosyal haklar

CHP bildirgesi emek ve sosyal haklar konusuna gerçekten çok yer ayırmış durumda. Bazı örnekler vermekle yetinmek zorundayız.

İnsan onuruna yaraşır ücret, güvenceli çalışmabaşlığı altında ‘yaşama hakkının ayrılmaz parçası olan çalışma hakkının adil ve elverişli koşullarda, insanca yaşama olanağı sağlayacak bir ücret karşılığında gerçekleşmesini sağlayacaklarını, asgari ücreti, çalışanın insan onuruna yaraşır bir yaşam sürdürebilmesini sağlayacak düzeyde belirleyeceklerini, çalışma hayatına ilişkin düzenlemeleri Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) emek ve emek haklarını koruyan sözleşmelerine ve Avrupa Birliği (AB) müktesebatına uyumlu olacak şekilde evrensel kurallar çerçevesinde yapacaklarını, dul ve yetimlerin güvencesi olan “asgari aylık” uygulamasını tekrar yürürlüğe koyacaklarını‘ anlatıyor.

“Herkes için sendikal haklar” başlığı altında ‘hak ve çıkarlarını sendikaları aracılığıyla savunmak isteyen her yurttaşımızın bu temel hakkını karşılayacak ve güvence altına alacak yasal düzenlemeleri yapacaklarından, sendikaya üyelik hakkı, toplu sözleşme hakkı ve grev hakkını hiçbir kısıtlama ve müdahaleye fırsat vermeyecek şekilde bütün çalışanlara tanıyacaklarından, işçi, kamu çalışanı ve her kesimden çalışanların kurduğu sendikaların üst kuruluşlarda ortak örgütlenmelerini özendirecek düzenlemeleri gerçekleştireceklerinden, sendikaları, başta siyasi otorite olmak üzere, her türlü gücün karışmasına karşı koruyacaklarından, sendikalı işçi, kamu görevlisi, işyeri sendika temsilcisi ve sendika yöneticilerinin çalışma hakkı ve çalışma koşullarını mutlak güvence altına alacaklarından dem vurmakta.

Sendikaların yönetim ve işleyişine üye iradesinin doğrudan ve etkin olarak yansıyacağı bir yapılanma sağlanacağı, noterin, işçi ve sendika arasındaki ilişkinin düzenleyicisi olmaktan çıkarılacağı vurgulanmış.’Toplu sözleşme sürecinde yüzde 10 işkolu barajını sendikalar için engel oluşturmaktan çıkaracak, etkin işleyen ve her türlü baskıdan uzak bir yetki sistemi kuracağız, grev hakkının özünü zedeleyen ve bu hakkın kullanılmasını fiilen engelleyen düzenlemeleri kaldıracağız, grevi sadece toplu sözleşme sürecinde uygulanabilecek bir hak olmaktan çıkaracak; genel grev, hak grevi ve dayanışma grevini yasallaştıracağız,’ denmiş.

Bunlar uzun süredir Avrupa İlerleme Raporlarında da dile getirilen sorunların düzeltilmesine ilişkin son derece gerekli öneriler ve Türkiye’deki sendikal uygulamaları evrensel standartlara yükseltmek için gerekli koşulları da ardı ardına sıralayan öneriler.

 

“Kamuda taşeronlaşmaya ve güvencesiz çalışmaya son” başlığı altında ‘kamu hizmetlerinin tam zamanlı, iş güvenceli, kadrolu işçi ve memurlar tarafından görülmesi ilkesini benimseyeceğiz, “Eşit değerde işe eşit temel ücret” uygulamasını hayata geçirecek, kamu çalışanları arasındaki ücret adaletsizliklerini gidereceğiz‘ deniyor.

Bu madde AKP’nin bildirgesi ile doğrudan karşılaştırılması gereken bir madde. Zira AKP bildirgesinde öğretmenlerin ‘iller arasında dengeli dağılımını gerçekleştirmek için farklılaştırılmış ücret modeli geliştirileceğinden’ bahsedilmekte (s. 82).

CHP metni ayrıca ‘kamuda taşeron işçiliği, sözleşmeli personel (4/B) ve geçici personel (4/C) gibi uygulamalara son vereceğiz. Bu personeli memur ve işçi kadrolarına geçireceğiz, başta sağlık hizmetleri olmak üzere, yerel yönetimlerde, KİT’lerde, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında taşeron işçiliğine son vereceğiz.Taşeron işçileri ILO normlarına göre kadrolu olarak çalıştıracağız.Ücretli çalışanların farklı statülerde istihdamından dolayı hak ve özgürlüklerinde ayrımcılık yapılması uygulamasına son vereceğiz. Kamudaki öğretmen açığını kapatmak için atama bekleyen öğretmenlerin atamalarını bir an önce gerçekleştireceğiz‘ demiş.  bildirgesinde taşeronlaşma dahil bu alanlar sorun alanları olarak görünmemekte.

Bunlar dışında sosyal haklara sıkça değinilen CHP bildirgesinde, varolan sosyal destek programlarının hak temelli olmayışı ve onur incitici şekilde dağıtıldığı vurgulanarak aile sigortasının hayata geçirileceği anlatılmış.’CHP, Aile Sigortası ile çağdaş bir sosyal güvenlik sistemi ve sosyal koruma ağı geliştirecektir. Aile Sigortası, inanç ve köken ayrımı gözetmeksizin, her yurttaşı her türlü dışlanmışlıktan kurtarmayı ve yoksulluğu ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Aile Sigortası ile yurttaşlarımız kimseye muhtaç olmadan, bağımsız, özgür ve eşit bireyler olarak yaşayacaktır. Nesnel ölçütlerle, bireyin ve ailenin onurunu güvence altına alan bir sosyal destek yaklaşımı, Aile Sigortası uygulamasının temel çıkış noktasıdır. CHP, tüm toplum kesimlerini kapsayan bir sosyal adaleti gerçekleştirmeyi temel önceliği olarak görmektedir. Bu amaçla daha az fırsata sahip olan toplumsal kesimlere yönelik özel sosyal destek programları geliştirmenin öneminin bilincindedir. CHP, bu kapsamda sosyal politikalarını özellikle kadınlara, çocuklara, gençlere, emeklilere, engellilere ve yaşlılara yönlendirmektedir.Bu grupların fırsat ve hizmetlerden eşit olarak yararlanabilmeleri için sosyal devleti tüm gücüyle seferber etmektedir,’ denmiş.

Metnin alt başlıklarında da her toplum kesimi için sosyal haklar listelenip hedefler anlatılmış.Bunları uzun uzadıya alıntılayamıyorum.

Blok  bildirgesinde emek ve sosyal haklar

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku bildirgesi de daha ilk sayfada ‘emekten yana’ olduğunu söyleyerek başlamış, taşeronlaşmanın ortadan kaldırılacağı konusuna eğilmiş (s. 23) CHP bildirgesiyle benzerlik taşıyan şekilde “Çalışanların yoksulluğuna son verilecek” başlığı altında ‘asgari ücret ve emekli aylıkları, yoksulluk sınırının üzerinde belirlenmesi, vergi dışı tutulması, günlük ve haftalık çalışma süreleri azaltılıp; ücretler düşürülmeksizin haftalık çalışma süresinin 35 saat olarak belirlenmesi, esnek, kuralsız çalıştırma biçimlerine, taşeronlaştırmaya olanak sağlayan yasal düzenlemelerin ortadan kaldırılması, çocuk işçiliğine, çocuk emeğinin sömürüsüne son verilmesi, kayıtdışı istihdamın, kayıt altına alınması’ gibi hedefler sıralamış.

Ayrıca blok, ‘İş Yasası, Sendikalar Yasası ve Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Yasasını, işçi sınıfına bütün tarihsel kazanımlarını ve haklarını iade edecek biçimde yeniden düzenleyecektir. Lokavt bir hak olmaktan çıkarılacaktır,’ denmiş (s. 24).Lokavtın hak olmaktan çıkarılması sözü yalnızca Blok bildirgesinde var.

Bunun dışında CHP ve BLOK bildirgeleri emek konusunda önemli oranda örtüşmekte.CHP bildirgesi üç bildirge arasında sosyal haklar konusunun en kapsamlı şekilde ele alındığı bildirge. BLOK bildirgesi ise prensipler ve hedefler konusunda benzer maddeler sıralamış olmakla beraber, emek ve sosyal haklar konusunda CHP bildirgesi kadar detaya inmiyor.

Bunun en önemli sebeplerinden biri ekonomide de katılımcı bir model benimseyen BLOK bildirgesinin ‘konfederal şekilde yapılanmış kooperatiflere’ yaptığı vurgu. Özetlemek gerekirse, AKP’nin neoliberal bir ekonomi politikası izlediğini ve varolan durumu zaten demokratikleşmiş kabul ettiğini söylememiz mümkün.

Bu anlamda AKP’nin neoliberalizm açısından statükocu olduğunu görüyoruz. Buna karşılık CHP çok kapsamlı ve detaylı ve sosyal demokrat anlayışla kaleme alınmış bir emek ve sosyal haklar hedefi oluşturmuş durumda. BLOK bildirgesi ise sosyalist bir anlayışla kaleme alınmış ve ekonomi alanının da katılımcı bir anlayışla yeniden kurgulanmasını öngörüyor.

Yard. Doç. Dr. Ayşen Candaş

Boğaziçi Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi.Seçim Bildirgelerinde “Demokratikleşme (Bianet)

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz