Bilimsel deneylerle insan ruhunun karanlık yönlerine ürkütücü bir yolculuk (I): Milgram deneyi

İnsanlar neden saçma şeylere inanıyorlar? Neden saçma ya da canice davranışlarda bulunuyorlar? Dinler ve devletler insan psikolojisindeki sakatlıklardan besleniyor olabilirler mi? Otorite ve toplum baskısı insanların davranış ve hatta düşüncelerini ne derece etkiler? insan psikolojisine dair ürkütücü sonuçları olan psikoloji tarihinde yukarıdaki sorulara önemli cevaplar verdiğini düşündüğümüz;  otoritenin insanların ahlakı ve vicdani değerler üzerindeki etkisi, sosyal statünün insan yaşımı üzerindeki etkisi, ve çoğunluğun (mahalle baskısı) birey üzerindeki etkisi olarak kabaca tarif edebileceğimiz  üç bilimsel deneye yer vereceğiz.

1- Milgram deneyi: Otoriteye itaat ve canilik

 

1963′de Stanley Milgram tarafından yapılan bir deney savaşlar ve katliamlar sırasında nasıl o kadar çok sayıda insanın o kadar çok canilik yapabildiğini açıklar nitelikte.
Deneklere bir öğrenciye öğretmenlik yapmaları gerektiği ve öğrencinin sorulara yanlış cevap vermesi durumunda elektrik şoku vermeleri söyleniyor. Eğer öğrenci yanlış cevap vermeye devam ederse şoku şiddetini arttıracaklar. Ve denekler sırf bu yönde emir aldıkları için deneyin bir parçası olan öğrencinin çığlıklarını duymalarına rağmen şok vermeye ve şoku arttırmaya devam ediyorlar. Hatta öğrencinin bayıldığı söylense bile denekler işkenceye devam ediyorlar. Deneklerin tamamı bu eylemden rahatsız olsalar da başlarında onlara bunu yapmaları gerektiğini ve öğrenciye bir şey olursa kendilerinin sorumlu tutulmayacağını söyleyen biri olduğu için her yanlış cevapta 15′er volt arttırarak 300 volta kadar çıkıyorlar, 40 denekten 25′i de maximum limit olan 375′e kadar gidiyor. Belki “ben olsam böyle bir şeyi hayatta yapmazdım” diye düşünüyorsunuz ama deneyin sonucu otorite emrettiğinde insanların ahlak ve vicdana dair tüm değerlerini bir kenara bırakabildiğini gösteriyor.

Milgram deneyi, insanların erk (otorite) sahibi bir kişi veya kurumun isteklerine, kendi vicdani değerleriyle çelişmesine rağmen itaat etmeye ne ölçüde istekli olduklarını ölçme amacını güden bir deneyler dizisinin genel adıdır. Deneyi gerçekleştiren Yale Üniversitesi psikologlarından Stanley Milgram, bu araştırmasını ilk olarak 1963’te Anormal ve Sosyal Psikoloji Dergisi (İng.: Journal of Abnormal and Social Psychology[1] dergisindeki makalesiyle tanıtmış ve bulgularını 1974’te yayımladığı Otoriteye İtaat: Deneysel bir Bakış (İng.: Obedience to Authority; An Experimental View)[2] isimli kitabında daha derinlemesine incelemiştir.

 

Deneyler Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann’ın Kudüs’te yargılanmaya başlamasından üç ay sonra, Temmuz 1961’de başladı. Milgram, deneyleri şu soruya cevap aramak üzere geliştirmişti: “Eichmann ve Yahudi Soykırımında yer alan yüzbinlerce yardakçısı sadece onlara verilen görevi yerine getiriyor olabilir miydi? Onların hepsi yardakçılık suçuyla suçlanabilir miydi?”[3]

Milgram ulaştığı sonuçları 1974 tarihli makalesi “İtaatin Tehlikeleri”nde (İng.: The Perils of Obedience) özetledi:

İtaatin hukuksal ve felsefesel açılardan devasa önemi bulunmaktadır, ancak bunlar çoğu insanın somut durumlarda nasıl davrandığı konusunda fazla bilgi vermez. Yale Üniversitesinde sıradan bir insanın sadece bir deney bilimcisinden aldığı emirle başka bir insana ne kadar acı çektireceğini ölçmek için basit bir deney düzenledim. Katılan deneklerin güçlü vicdani duyguları ile saf otoriteyi çeliştirdim, ve kurbanların acı dolu çığlıklarının eşliğinde genellikle otorite kazandı. Yetişkin insanların, bir erk makamının komutası doğrultusunda her şeyi göze almakta gösterdikleri aşırı isteklilik, çalışmamızın acilen açıklama gerektiren en önemli bulgusudur.

Sadece görevlerini yapan, kendi başlarına vahşi işlere kalkışmayan sıradan insanlar, korkunç bir yoketme işleminin bir parçası olabilmekteler. Ek olarak, yaptıkları işin yıkıcı sonuçlarını apaçık görmelerine rağmen, temel ahlaki değerleriyle çelişen bu görevlerde pek az kişinin otoriteyi reddetme potansiyeli olduğu görüldü.[4]

Deneyin yöntemi

Yale’deki çalışma için denekler gazete ilanları ve posta yoluyla bulundu. Deneyler üniversitenin eski yerleşkesinde, Linsly-Chittenden binasının bodrumundaki iki odada gerçekleştirildi. Deneyin tanıtımında deneyin bir saat sürdüğü ve katılanlara deneyi tamamlamasalar bile 4,50$ ödeneceği bildirildi. Katılımcılar 20 ve 50 yaşları arasında, ilkokul terklerden doktora mezunlarına kadar her türlü öğretim geçmişine sahip erkeklerden oluşuyordu.[1]

Deney gözlemcisi rolünü bir teknisyen önlüğü giyen sert, hissiz görünümlü bir biyoloji öğretmeni oynuyordu. Kurban rolünü de bu rol için eğitilmiş, İrlandalı-Amerikan bir muhasebeci üstlenmişti. Kurban ile deney gözlemcisi aslında işbirlikçi olmalarına karşın bu gerçek katılımcıdan gizleniyor ve kurban, katılımcıya kendisi gibi gönüllü olarak katılmış başka bir denek olarak tanıtılıyordu, dolayısıyla katılımcının gözünde deney, deney gözlemcisi ve iki denekten oluşuyordu. Deney gözlemcisi, iki deneğe “öğrenmede cezanın etkisi” hakkında bir deneye katıldıklarını, birisinin “öğretmen” diğerinin de “öğrenci” rolünü üstlenecekleri bilgisini veriyordu.[1]

Sonra, iki deneğe birer yaprak kâğıt veriliyordu. Katılımcının, bu kâğıtlardan birinde “öğretmen” ve diğerinde de “öğrenci” yazdığına ve kâğıtların rastgele verildiğine inanması sağlanıyordu. Gerçekte ise her iki kâğıtta da “öğretmen” yazıyordu ve işbirlikçi denek kendi kağıdında “öğrenci” yazıyormuş gibi rol yapıyordu; böylece katılımcının hep “öğretmen” olması sağlanıyordu. Bu noktada “öğretmen” ve “öğrenci” birbirini duyabilecek ancak göremeyecek şekilde ayrı odalara alınıyordu. Deneyin sürümlerinden biri, işbirlikçi deneğin gerçek deneğe bir kalp rahatsızlığı olduğunu söylemesi gibi ek bir özellik taşıyordu.[1]

Deneyden önce “öğretmen”e 45 voltluk bir elektrik şoku uygulanarak “öğrenci”ye uygulayacağını sandığı şokun neye benzediği hakkında bir fikir verilmiş oluyordu. “Öğretmen”e daha sonra “öğrenci”ye öğretmesi amacıyla sözcük çiftlerinden oluşan bir liste veriliyor, öğretmen de bu listeyi önce öğrenciye bir kere okuyarak işe başlıyordu. Ardından öğretmen listeyi oluşturan sözcük çiftlerinin ilk sözcüklerini teker teker okuyor, okuduğu her sözcük için öğrenciye dört adet seçenek sunuyor, öğrenci de bu seçenekler arasından doğru olduğunu düşündüğü cevabı bildirmek için bir cevap düğmesine basıyordu. Verdiği cevap yanlış ise, her yanlış cevap sonucu giderek artan elektrik şoklarına maruz kalıyordu. Cevap doğru ise öğretmen sonraki sözcük çiftine geçiyordu.[1]

Denekler, öğrencinin verdiği her yanlış yanıta karşılık onun gerçek şoklara maruz kaldığını sanıyorlardı. Gerçekte ise şok uygulanmıyordu. İşbirlikçi denek gerçek denekten ayrıldığı zaman, geçtiği odada elektroşok makinesine bütünleştirilmiş bir ses kayıt cihazını çalıştırıyordu, bu cihaz da her şok seviyesine karşılık önceden kaydedilmiş bir çığlık sesini çalıyordu. Voltajın birkaç defa artırılmasından sonra aktör, kendisini yan odadaki denekten ayıran duvarı yumruklamaya başlıyordu. Birkaç defa yumrukladıktan ve kalp rahatsızlığını hatırlattıktan sonra ise artık sorulara cevap vermemeye ve şikayette bulunmamaya başlıyordu.[1]

Bu noktada pek çok denek, öğrencinin ne halde olduğunu öğrenmek için deneyi durdurmak istediklerini ifade ediyordu. Kimi denekler 135 voltta durup deneyin amacını sorgulamaya başlıyordu. Bunların çoğu sonuçlardan sorumlu tutulmayacaklarına dair güvence aldıktan sonra devam ediyordu. Birkaç denek, öğrenciden gelen acı dolu çığlıkları duyduklarında sinirli biçimde gülmeye başlıyor veya aşırı stres içinde olduklarını gösteren başka davranışlarda bulunuyordu.[1]

Denek herhangi bir noktada deneyi durdurma isteğini ifade ettiği zaman kendisine aşağıdaki sırayı takip eden sözlü uyarılarda bulunuluyordu:[1]

  1. Lütfen devam edin.
  2. Deney için devam etmeniz gerekiyor.
  3. Devam etmeniz kesinlikle çok önemli.
  4. Başka seçeneğiniz yok, devam etmek “zorundasınız”.

Denek bu dört uyarıdan sonra bile hala durmak istediğini ifade ederse deney durduruluyordu. Tersi durumda ise deney ancak denek en yüksek şok olan 450 voltu 3 kere ardarda uyguladıktan sonra durduruluyordu.

Sonuçlar

Milgram, deney gerçekleştirilmeden önce Yale üniversitesinin 14 psikoloji yüksek lisans öğrencisiyle sonuçların ne olacağına yönelik bir anket yaptı. Katılımcıların tümü, sadece birkaç sadist eğilimli deneğin (%1,2) en yüksek voltajı uygulayacağını düşünüyordu. Milgram ayrıca meslektaşları arasında da sözlü bir anket yaparak onların da sadece birkaç deneğin çok kuvvetli şok uygulayacağını düşündüklerini gördü.[1]

Milgram’ın ilk deney dizisinde öndeneklerin %65’inin (40 öndenekten 26’sının)[1] deneydeki en yüksek gerilim olan 450 voltu, her ne kadar epey huzursuzluk hissetmiş olsalar da, uyguladıkları görüldü. Hepsi deneyin bir noktasında durup deneyi sorgulamış, hatta bazıları kendilerine ödenen parayı geri vereceklerini söylemişlerdi. Katılımcılardan hiçbiri 300 volt seviyesinden önce şok uygulamaktan tereddütsüzce vazgeçmedi. [1] Deneyin çeşitlemeleri daha sonra Milgram’ın kendisi tarafından ve dünya genelinde farklı psikologlarca gerçekleştirildi; sonuçlar birbirine yakındı. Bu çeşitlemelerle deneyin özgün sonuçlarının onaylanmasına ek olarak deney düzeneğindeki değişkenlerin etkileri de ölçülmüş oldu.

Maryland Baltimore Eyaleti Üniversitesi’nden Dr. Thomas Blass, deney tekrarlarından elde edilen sonuçlar üzerinde bir meta-analiz yürüttü. Bulgularına göre ölümcül gerilimler uygulayabilen katılımcıların oranı, yer ve zamandan bağımsız olarak dikkat çekici bir biçimde sabitti: %61 ile %66 arasında seyrediyordu.[5][6]Şablon:Check

Philip Zimbardo’nun bildirdiğine göre, deneyin farklı şekilde bittiği durumlara pek rastlanmadı. Zimbardo’nun bu yöndeki sorusu üzerine Milgram’ın notlarına ve anılarına göre, son şokları uygulamayı reddeden katılımcılardan hiçbiri ne deneyin kendisinin durdurulmasını talep etti, ne de izin almadan odayı terkederek kurbanın durumunu kontrol etti.

Milgram, İtaat isimli bir belgesel hazırlayarak deneyi ve sonuçlarını gösterdi. Toplumsal psikoloji üzerine ayrıca beş farklı film daha hazırladı ki bunlardan bazıları deneylerine değiniyordu. [7]

Tepkiler

Milgram’ın deneyi, katılımcılar üzerinde yarattığı aşırı duygusal kaygı nedeniyle bilimsel deneylerin etiği konusunda kuşkular uyandırdı. Milgram’ın lehine bir gerçek: Katılanlar arasında yapılan ankete göre katılımcıların %84’ü bu deneye katılmış olmaktan “memnun” veya “çok memnun” olduklarını, %15’i nötr olduklarını (tüm katılımcıların %92’si ankete katıldı) ifade ediyorlardı.[8]. Pek çoğu sonradan teşekkür mesajları yolladı. Milgram eski katılımcılardan ardarda asistanlık ve ekibe katılma teklifleri aldı. Altı yıl sonra, Vietnam Savaşının en ateşli olduğu günlerinde, deneyin katılımcılarından biri Milgram’a bir mektup göndererek deneyde çektiği strese rağmen neden “memnun” olduğunu açıkladı:

1964’te deneye katıldığımda, her ne kadar birisine acı çektirdiğimi sansam da bunu neden yaptığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ne zaman kendi inançları doğrultusunda hareket ettiklerini ve ne zaman uysalca otoriteye itaat ettiklerini ayırt edebilen çok az insan var. … Kendimi otoritenin çok yanlış şeyler yapmamı isteyen emrine teslim edeceğimi bile bile askere alınmama izin vermem, kendimden korkmama sebep olacaktı. Eğer bana vicdanî retçi statüsü verilmezse hapishaneye gitmeye tamamen hazırım. … Bu gerçekten de inançlarıma sadık kalmamın tek yolu. Tek umudum, kurul üyelerinin de kendi vicdanlarına göre aynı şekilde hareket etmesi…

Ne var ki, eski katılımcılardan bazılarının hayatını değiştiren bu etki, herkeste aynı değildi. Deneyden sonra katılımcılardan çağdaş standartlara göre geribildirim alınmamıştı, ve ayrılırken yapılan mülakatlara göre pek çoğunun deneyin tam olarak neden yapıldığı hakkında bilgisi yoktu.

Deneyler ayrıca daha duygusal türden eleştiriler de uyandırdı, bunlar deney düzeneğinin etiğinden ziyade deneyden çıkarılacak sonuçlarla ilgiliydi. Yale’de 1961’de yapılan deneyin katılımcılarından Joseph Dimow, “Yahudi Dünyası” (İng.: Jewish Currents) sitesindeki yazısına göre “deneyin baştan beri Nazi dönemindeki Almanlar gibi Amerikalıların da ahlak dışı emirlere itaat edip etmeyeceğini görmek için yapıldığı”ndan kuşkulanıyordu.[9] Aslında bu, deneylerin açıkça ifade edilen hedeflerinden biriydi. Milgram’ın kitabı olan Otoriteye İtaat’tin önsözünden alıntı yapılacak olursa: “Bu soru, Nazi devrinin o çok lanetlediğimiz itaat şekilleri ile bizim laboratuvarda çalıştıklarımız arasında bir ilişki olup olmadığı meselesinden doğar.”

Yorumlar

Milgram ulaştığı sonuçları açıklayan iki ana kuram geliştirdi.

  1. İlki, S. Asch’in çalışmalarını temel alan Uyum Kuramı’dır. Milgram başvuru grubu ile birey arasındaki temel ilişkiyi tanıtır. Karar verme konusunda, özellikle bir kriz ortamında karar verme konusunda hiçbir deneyimi veya yeteneği olmayan bir denek, kararı gruba ve gruptaki hiyerarşiye bırakır. Grup bir davranışsal model oluşturur.
  2. İkincisi ise Araçlaşma Kuramı’dır. Milgram’a göre, “itaatin özü, bir insanın kendisini başka bir insanın isteklerini gerçekleştiren bir araç olarak görmesi, böylece kendi davranışlarından kendisini sorumlu hissetmemesidir. Kişinin bakış açısındaki bu kritik kayma gerçekleştiği zaman, itaatin tüm öznitelikleri bunu izler”. Bu temel olarak askersel açıdan otoriteye saygının temelidir; askerler üstlerinin emirlerini ve komutlarını, sorumluluğun subaylarda olduğunu bilerek yerine getirirler.

Çeşitlemeler

Milgram, Otoriteye İtaat: Deneysel bir Bakış isimli kitabında deneyin kendi yürüttüğü 19 çeşitlemesini anlattı. Genel olarak kurbanın ortamdaki varlığı arttıkça itaatin azaldığını, otoritenin ortamdaki varlığı arttığında ise itaatin yükseldiğini tespit etti (1-4 arası deneyler). Örneğin, deney gözlemcisinin yönergelerinin katılımcılara sadece telefonla iletildiği bir sürümde (2. deney), itaat %21 azalıyordu; ilginç bir nokta olarak, birkaç katılımcı deney gözlemcisini “deneye devam ediyormuş gibi yaparak” kandırmaya çalışmıştı. “Öğrenci”nin ortamdaki varlığının en yakın olduğu sürümde ise denekler öğrencinin kollarını kabakuvvet kullanarak şok cihazına temas ettirmeye çalışıyorlardı, bu da itaati düşürüyordu. Bu son sürümde deneklerin ancak %30’u deneyi tamamlayabilmişti.

8 numaralı sürümde, denekler kadınlardan seçildi (Milgram’ın diğer tüm deneylerinde denekler erkekti). İtaatte kaydadeğer bir farklılık gözlenmedi, ancak daha yüksek stres seviyeleri tespit edildi.

Bir sürümde (10. deney), Milgram Connecticut’taki Bridgeport şehrinde mütevazı bir ofis kiralayarak deneyin “Bridgeport Araştırma Kurumu” adında, Yale Üniversitesinden bağımsız bir ticari girişim tarafından düzenlendiği sanısını yarattı. Buradaki amaç, Yale Üniversitesi’nin sahip olduğu prestijin deneklerin davranışı üzerindeki olası etkisini safdışı bırakmaktı. Bu şartlar altında itaat %47.5’e düştü.

Milgram ayrıca otoritenin gücü ile uyuşumun gücünü birleştirdi. Bu deneylerde deneğin yanına arkadaş baskısı uygulamak üzere bir veya iki “öğretmen” daha kondu; bu öğretmenler de, öğrenci gibi, anlaşmalı aktörlerdi. Deneğin grup arkadaşları olduğunu sandığı bu kişilerin eklenmesi, deney sonuçlarını ciddi biçimde etkiledi. Ek iki öğretmenin emirleri reddettiği sürümde (17. deney) 40 denekten sadece 4’ü deneye devam etti.

Başka bir sürümde (18. deney), deneğe ek görevler verildi (soruları mikrofona okumak veya öğrencinin cevaplarını kaydetmek gibi). Bu deneyde de deneğe eşlik eden ve gözlemcinin tüm emirlerine itaat eden bir yalancı öğretmen bulunuyordu. Bu çeşitlemede 40 denekten sadece 3’ü gözlemcinin emirlerine karşı geldi.[10]

Milgram’ın deneyi üzerinde yakın geçmişte yapılan bazı çeşitlemeler farklı bir yorum öneriyordu. İtaat ve otorite kavramlarına yer vermeyen bu yoruma göre Milgram’ın denekleri, olayların gidişini kontrol edemeyeceklerini hissettikleri ve dolayısıyla sorumluluğu sırtlarından attıkları özel bir tür öğrenilmiş çaresizlik sergiliyorlardı.

Yakın geçmişteki başka bir deneyde şok yiyen bir aktör yerine bir bilgisayar simülasyonu konuyordu; şoku veren denekler karşılarında gerçek bir insan olmadığının farkındaydı ancak sonuçlar yine aynı çıktı.[11]

Buradaki kaydadeğer gözlem, bir insanın normal koşullar altında başka bir insana zarar vermek istemeyeceğidir. Ancak ciddi bir zorlama altında kişinin aklı karışabilmekte ve kişiyi kendi davranışları için bir otoritenin onayını aramaya sevketmektedir. Böylece emir verilen kişinin, davranışlarını açıklayacak bir otorite olduğu düşüncesiyle, sadece doğru olduğunu düşündüğü bir işi yaptığı bir durum ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucu olarak da kişinin başlangıçta kendi davranışlarını yargılayacak çok az veya hiç etik kuralı olmadığı için başka bir kişiyi etik dışı olarak incittiği görüşünü benimsemeyecektir.

Gerçek hayattan örnekler

Nisan 1995 ile Haziran 2004 arasında, ABD’deki bazı gözde çabuk yemek restoranlarındaki çalışanlara bir dizi telefon şakası yapıldı. Şakayı yapan kişi kendisini bir polis memuru olarak tanıtıyor ve restoran yöneticilerini çalışanların üzerini aramaya ve cinsel taciz sayılan davranışlarda bulunmaya ikna ediyordu. Telefondaki düzenbaz, çalışanlara normal şartlar altında yapmayacakları davranışları yaptırmakta büyük başarı kaydetmişti. [12] (The chief suspect, David R. Stewart, was found not guilty in the only case that has gone to trial so far.[13])

Katılımcılardan gerigözlemler

Jan Dimow’un gerigözlemi; kendisi deneyi erken bırakanlardandı.

Popüler kültürde

Milgram deneyinin çeşitlemeleri gözde kültürdeki filmlerde, televizyon programlarında ve müzikte yer almıştır. Yayımlanma tarihlerine göre kısmi bir liste aşağıdadır:

  • 1975 yapımı The Tenth Level; deneyin canlandırıldığı ve William Shatner, John Travolta ve Ossie Davis’in yer aldığı bir TV programı.[14]
  • 1979 yapımı sinema filmi I comme Icare (Türkçe: İkarus’un İ’si); Henri Verneuil’in yönettiği ve Yves Montand’ın başrol üstlendiği filmde Milgram’ın otoriteye itaat hakkında yürüttüğü deneyin detaylı bir açıklaması ve gösterimi ana sahnlerden birini oluşturur.[15]
  • 1983 tarihli müzik parçası “Just A Job To Do” (Türkçesi: “Yapılması gereken bir iş işte”) Genesis isimli müzik grubunun 1983 tarihli albümünde yer alan bir şarkı. Gitarist/sözyazarı Mike Rutherford, şarkı sözlerinin Milgram’ın deneyinden ilham alınarak yazıldığını söylemişti.
  • 1982’den 1985’e kadar yayımlanan V for Vendetta isimli çizgi romanın ilk sayısının 73. sayfasında Milgram’ın deneyine değinilir; bu deney V ve romandaki diğer insan denekler üzerinde yapılan deneyler ile karşılaştırılır.
  • 1984 tarihli Ghostbusters (Türkçesi: Hayalet Avcıları) isimli filmde Bill Murray’in canlandırdığı profesör karakterinin izleyicilere ilk göründüğü sahnede, sinsi profesör bir yandan şanssız bir öğrenciye elektrik şokları uygularken bir yandan da çekici bir kız öğrenciye kur yapmaktadır. Filmin DVD yayımındaki çekim videosunda Harold Ramis bu sahnenin Milgram deneyinden esinlenen bir parodi olduğunu ve izleyicilerin bu karakterden neler bekleyebilecekleri hakkında fikir edinmeleri için konduğunu söyler.
  • Peter Gabriel’in 1986 yayımlı albümü So’da bulunan “We Do What We’re Told (Milgram’s 37)” (Türkçesi: Biz Bize Söyleneni Yaparız [Milgram’ın 37’si]) parçası da 18. deneyde 40 kişiden tam itaat gösteren 37 kişiye gönderme yapmaktadır.[10]
  • 30 Kasım 2003’te 90. bölümü yayınlanan Malcolm in the Middle isimli dizide Malcolm, kardeşi Reese ile olan konuşmalarını bir okul ödevi için gizlice videokasete çekerek onun hakkında küçük düşürücü sırları ortaya çıkarır. Öğretmeni Bay Herkabe, Malcolm filmi sınıfta gösterdikten sonra Milgram’ın deneyinden alıntı yapar.
  • 2005’te yayımlanan Oscar ödüllü belgesel Enron: The Smartest Guys in the Room (Türkçesi: Enron: Odadaki En Zeki Çocuklar), Enron şirketinin üst düzey yöneticilerinin davranışlarını açıklamak için Milgram’ın deneyine başvurular yapar.
  • 2006’da Alex Gibney tarafından yayımlanan The Human Behavior Experiments (Türkçesi: İnsan Davranışı Deneyleri) isimli belgesel Stanley Milgram, Phillip Zimbardo ve onların yaptığı araştırmanın sonuçlarını konu alır.[16]
  • 2006’da İngiltere’de yayımlanan The Heist (Türkçesi: Soygun) isimli televizyon programında, Derren Brown, bir “silahlı” soygun gerçekleştirmeye ikna etmeye çalıştığı katılımcılardan üst tura çıkacakları belirlemek için Milgram deneyini kullanır.
  • 2005 yayımlı ödüllü kısa film Atrocity (Türkçesi: Canavarlık), Milgram’ın deneyini canlandırır.[17]
  • 2006 yayımlı anakuşak dizisi “Basic Instincts”‘de Milgram deneyi tekrarlanır; sonuçlar erkekler için neredeyse aynıdır. Deney bir de kadınlarla gerçekleştirilir, onların deneye devam etmeye az da olsa daha meyilli olduğu görülür. Fazladan bir öğretmenin dahil olarak arkadaş baskısı uyguladığı üçüncü bir deneyde, arkadaş baskısının deneyi durdurma konusunda Milgram’ın deneyine göre daha başarısız olduğu sonuçlar elde edilir. [18]

Notlar

  1. ^ a b c d e f g h i j k Milgram, Stanley (1963). “Behavioral Study of Obedience”. Journal of Abnormal and Social Psychology 67: 371–378. PMID 14049516. http://content.apa.org/journals/abn/67/4/371. Full-text PDF.
  2. ^ Milgram, Stanley. (1974), Obedience to Authority; An Experimental View. Harpercollins (ISBN 0-06-131983-X).
  3. ^ Milgram (1974). p. ?
  4. ^ Milgram, Stanley. (1974), “The Perils of Obedience”. Harper’s Magazine. Abridged and adapted from Obedience to Authority.
  5. ^ Blass, Thomas. “The Milgram paradigm after 35 years: Some things we now know about obedience to authority”, Journal of Applied Social Psychology, 1999, 25, pp. 955-978.
  6. ^ Blass, Thomas. (2002), “The Man Who Shocked the World”, Psychology Today, 35 : ( 2 ), Mar/Apr 2002.
  7. ^ Milgram films. Accessed 4 October 2006.
  8. ^ See Milgram (1974), p. 195
  9. ^ Dimow, Joseph. “Resisting Authority: A Personal Account of the Milgram Obedience Experiments”, Jewish Currents, January 2004.
  10. ^ a b Milgram, old answers. Accessed 4 October 2006.
  11. ^ www.plosone.org/article/fetchArticle.action?articleURI=info%3Adoi%2F10.1371%2Fjournal.pone.0000039. 2007-03-20 tarihinde erişilmiştir.
  12. ^ Wolfson, Andrew. A hoax most cruel. The Courier-Journal. October 9, 2005.
  13. ^ Jury finds Stewart not guilty in McDonald’s hoax case. The Courier-Journal. October 31, 2006.
  14. ^ The Tenth Level at the Internet Movie Database. Accessed 4 October 2006.
  15. ^ I as in Icarus at the Internet Movie Database. Accessed 4 October 2006.
  16. ^ The Human Behavior Experiments at IMDb.com. Accessed 4 October 2006.
  17. ^ Atrocity.. 2007-03-20 tarihinde erişilmiştir.
  18. ^ The Science of Evil (HTML). 2007-01-04 tarihinde erişilmiştir.

Yabancı dilde kaynaklar

  • Blass, Thomas. (2004), The Man Who Shocked the World: The Life and Legacy of Stanley Milgram (Türkçesi: Dünyayı Şok eden Adam: Stanley Milgram’ın Yaşamı ve Mirası). Basic Books (ISBN 0-7382-0399-8).
  • Levine, Robert V. “Milgram’s Progress”. American Scientist. Temmuz-Ağustos, 2004.
    • “The Man Who Shocked the World: The Life and Legacy of Stanley Milgram” kitabının incelemesi. Thomas Blass. xxiv + 360 syf. Basic Books, 2004.
  • Miller, Arthur G., (1986). “The obedience experiments: A case study of controversy in social science” (Türkçesi: “İtaat Deneyleri: Toplumbilim Tartışmasında Bir Vaka İncelemesi”. New York : Praeger.
  • Parker, Ian, “Obedience” (Tüğrkçesi: İtaat). Granta. 71. sayı, Sonbahar 2000.
    • Milgram’ın gönüllülerinden biriyle röportaj içerir, ve çağımızda deney hakkındaki şüpheleri ve deneye olan ilgiyi tartışır.
  • Tarnow, Eugen, “Towards the Zero Accident Goal: Assisting the First Officer Monitor and Challenge Captain Errors” (Türkçesi: “Sıfır Kaza Hedefine Doğru: Kaptanı Gözlemlemesi ve Hatalarını Bildirmesi İçin İlk Yöneticiye Yardımcı Olmak”. Journal of Aviation/Aerospace Education and Research, 10(1).
  • Wu, William, “Practical Psychology: Compliance: The Milgram Experiment” (Türkçesi: “Uygulamalı Psikoloji: İtaat: Milgram Deneyi”).

Yabancı dilde videolar

  • Obedience to Authority (Türkçesi: Otoriteye İtaat)
  • Obedience, Milgram tarafından çekilen, deneyin siyah-beyaz görüntüleri. Dağıtım: The Pennsylvania State University Media Services.
  • The Milgram Re-enactment, 2002. Renkli. İtaat deneyinin bir koşulunun tam canlandırması. Konu bazlı çalşan İngiliz sanatçı Rod Dickinson tarafından çekildi.
  • Das Experiment (Türkçesi: Deney) Alman sinema filmi.
  • Atrocity, 2005. Deneyi canlandıran ödüllü kısa film.

Yabancı dilde dış bağlantılar

  • Stanley Milgram Redux, TBIYTB – description of a recent iteration of Milgram’s experiment at Yale University, published in “The Yale Hippolytic,” Jan. 22, 2007.
  • Behavioral Study of Obedience – Milgram’s journal article describing the experiment in, Journal of Abnormal and Social Psychology, 1963, Vol. 67, No. 4, 371-378
  • Synthesis of book A faithful synthesis of “Obedience to Authority” – Stanley Milgram
  • A personal account of a participant in the Milgram obedience experiments
  • Summary and evaluation of the 1963 obedience experiment
  • The Science of Evil from ABC News Primetime
  • Documentary filming of the Obedience experiment – on Google Video (45 minutes)
  • When Good People Do Evil Article in the Yale Alumni Magazine by Philip Zimbardo on the 45th anniversary of the Milgram experiment.
  • The Milgram Obedience Song Audio clips of the experiment set to music by Dan Wegner.
  • A Virtual Reprise of the Stanley Milgram Obedience Experiments Comparing responses in a virtual simulation with real-world responses.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz