Harezm’de doğan El-Bîrunî, küçük yaşta, bilime ilgi duydu. Felsefe, fizik, coğrafya matematik, astronomi ve tıp gibi birçok alanda bilime katkılarda bulundu. Gerçekliği, düşünsel cesareti, hoşgörüsü ve eleştirel bakış açısı ile Ortaçağ bilim anlayışının en önünde durdu. El-Hakim, İbn Sina, İbn Miskeveyh, Ebu Nasr Mansur gibi dönemin* ünlü bilim ve düşün adamları tarafından saygıyla karşılandı. İbn Sina ile ısı ve ışık iletimi, maddenin devinimi üzerine tartışmalar yaptı.
Ünlü bilim tarihçisi George Sarton: İslam Dünyası’nın en büyük bilim adamı ve bütün çağlar gözönüne alındığında ise, en büyük bilim adamlarından biri.” olarak nitelerken, 1974 UNESCO’nun 25 dilde çıkardığı Conrier Dergisi Haziran sayısını Birûni’ye ayırdı. Kapak fotoğrafının altına, “1000 yıl önce Orta Asya’da yaşayan evrensel dahi Birûni; Astronom, Tarihçi, Botanikçi, Eczacılık uzmanı Jeolog, Şair, Mütefekkir, Matematikçi, Coğrafyacı ve Hümanist” diye tanıttı.
“İnsanların düşünceleri türlü türlüdür, dünyadaki gelişmişlik ve esenlik de bu farklılığa dayanır.” (Potancali adlı kitabının önsözünden)
4 Eylül 973’te Harezm’de doğdu. Harezm Afriğî hükümdarları sülalesinden olan matematikçi ve astronom Ebu Nasr Mansur’un korumasında küçük yaşta Kas’taki (Ket) Harezm sarayına girdi. Birûni, Harezm sarayında astronomi ve matematik öğrendi. Başkenti Gürgenç olan Memunîlerin hükümdarı Ebu Abbas Memun’un 995 yılında Kas kenti üzerine yürüyerek Sultan Ebu Abdullah Muhammed’i öldürüp Harzemşah ünvanını alması üzerine Birûni, Tahran yakınlarındaki Rey kentine sığındı. Bir süre sonra da Hazar Denizi’nin güneyindeki Cürcan kentine yerleşti.
Bu dönemde Birûni, Ziyarî hükümdarı Kâbus bin Vaşmgîr’in sarayına girdi. Bir tür tarih yapıtı olan Geride Kalan Yüzyıllar orada yazarak sultana sundu. Memun’dan sonra Harezm sultanı olan oğlu Ali bin Memun tarafından 1009 yılında Gürgenç’e çağrılan Birûni, sarayda İbn Sina, İbn Miskeveyh, Ebu Nasr Mansur gibi bilginlerle birlikte çalıştı. Ali bin Memun’un ölümü üzerine başa geçen kardeşi II. Memun, bilginlere önem veriyordu.
1017 yılında Türk hükümdar Gazneli Mahmut’un Gürgenç’i alarak Memunî Hanedanlığı’na son vermesiyle beraber Birûni, Gazne’ye götürülerek Gazneli Mahmut ile çalışmaya başladı. Bunu izleyen on yıl içinde astronomi ve matematik çalışmalarının doruğuna erişti. Bu tutsaklığı sırasında, anayurtlarından sürülmüş ve tutsak olan Hintli bilginlerle tanıştı. Birçok dilde ilmi çeviriler yaptı.
Gazneli sarayında büyük saygı gören Birûni, hayatının sonuna kadar Gazne sarayında kaldı. Yine Gazneli Mahmut’un oğlu Sultan Mesut ve torunu Sultan Mevdud döneminde değer gördü. Son yıllarını Gazne’de geçirdi ve burada 1048 yılında öldü.
Hakkındaki çalışmalar
Birûni hakkında yakın zamanlarda birçok çalışma yapılarak, yeni bilgiler edinilmiştir. Birûni’nin Tahdidu Nihayâti’l-Emâkin adını taşıyan ve Zeki Velidi Togan tarafından bilim dünyasına tanıtılan eserine göre, adının Beyrûnî olarak okunması gerektiği anlaşılmıştır. Yine bu araştırmalarda Birûni’nin anadili, kökeni ve ölüm tarihi hakkında daha kesin bilgiler elde edilmiştir.
Dünyanın pek çok ülkesinde basılan bazı Biruni Pulları.
Sıklıkla Arapça ve bazen de Farsça eser veren Birûni, Kitabu’s-Saydane adlı eserinin önsözünde anadilinin bilimsel çalışmalar için yetersiz kaldığını, Arapça ve Farsça’yı sonradan öğrendiğini ve bu iki dili kullanmakta güçlük çektiğini belirtmektedir.
Yine Kitabu’s Saydane’de yaşının ay takvimine göre seksenden fazla olduğunu söyleyen Birûni’nin buradan sanıldığı gibi 1048’de ölmemiş olduğu sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Çeşitli tahminler birleştirildiğinde Birûni’nin ölüm yılının yaklaşık 1051 olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
“Bu armağan beni baştan çıkarır, bilimden uzaklaştırır.”
El Birûni, astronomi üzerine yaptığı en iyi çalışmayı Gazneli Mahmut’un oğlu Mesut’a sundu. Sultan Mesut da bunun üzerine kendisine bir fil yükü gümüşü hediye edince, “Bu armağan beni baştan çıkarır, bilimden uzaklaştırır.” diyerek bu hediyeyi geri çevirdi. Aslında Birûni eczacılıkta uygulamalı eğitime, kitaplardan çok daha fazla önem vermiştir. Birûni, elle tutarak ve gözlemleyerek veri toplamanın insana, kitaptan okumaktan çok daha fazla yarar sağladığına inanmış ve bunu uygulamıştır. Gerçek bir bilim anlayışına sahip olan Birûni, ırk kavramına da önem vermezdi. Başka bir halkın ileri kültüründen derin bir saygıyla söz ederdi. Aynı şekilde dinler ve düşünceler konusundaki anlatımı sırasında o dinler hakkında itiraz veya eleştiride bulunmadığı gibi, o dindeki deyimleri aynen kullanmasıyla da dikkat çekmektedir. Sanskrit dilinden Arapça’ya çevirdiği Potancali adlı kitabının önsözünde “İnsanların düşünceleri türlü türlüdür, dünyadaki gelişmişlik ve esenlik de bu farklılığa dayanır.” şeklinde yazmıştır.
Eserleri
Çok yönlü bir bilim adamı olan El Birûni, ilk öğrenimini Yunan bir bilginden aldı. Tanınmış ve seçkin bir aileden gelen Harezmli matematikçi ve gökbilimci Ebu Nasr Mansur tarafından kollanan El Birûni, ilk çalışmalarını bu alimin yanında yaptı. İlk eseri, “Asar-ül-Bakiye”dir.
El-Birûni’nin eserlerinin sayısı yüz seksen civarındadır. Yetmiş adet astronomi ve yirmi adet de matematik kitabı bulunmaktadır. Tıp, biyoloji, bitkiler, madenler, hayvanlar ve yararlı otlar üzerinde bir dizin oluşturmuştur. Ancak bu eserlerden sadece yirmi yedisi günümüze kadar gelebilmiştir. Özellikle Birûni’nin eserlerinin Ortaçağ’da Latince’ye çevrilmemiş olması, kitaplarının ağır bir dille yazılmış olmasının bir sonucudur. Ancak Birûni kendisinin de dediği gibi, yapıtlarını sıradan insanlar için değil bilginler için yazmaktaydı.
Yine Harezmi “Zîci’nin Temelleri” adlı yapıtının 12. yüzyılda Abraham ben Ezra tarafından İbranice’ye çevrildiği bilinmektedir. Batı’nın Birûni ilgisi ise 1870’lerde başladı. O günden bugüne Birûni eserlerinin bazılarının tamamı veya bir kısmı Almanca ve İngilizce’ye çevrildi.
Mektuplarından, Birûni’nin Aristo’yu bildiği anlaşılır. İbn Sina gibi önemli bilginlerle beraber çalışan Birûni, Hindistan’a birçok kez gitti. Bu nedenle Hindistan’ı konu alan bir kitap yazdı. Onun bu kitabı birkaç dile çevrildi. Birûni’nin bir tane de romanı vardır.
Matematik
Birûni’nin matematikçi yönü, en çok bilinen yönüdür. Yaşadığı yüzyılın en büyük matematikçisi olan Birûni, trigonometrik fonksiyonlarda yarıçapın bir birim olarak kabul edilmesini öneren ilk matematikçidir. Sinüs, kosinüs gibi fonksiyonların bir oran, yani sayı olduğunu savunan Birûni’nin, trigonometriye en büyük katkısı ise kendinden önce kullanılan sinüs ve kosinüs gibi fonksiyonlara sekant, kosekant ve kotanjant fonksiyonlarını ilave etmesidir. Birûni’nin bu yönü batı dünyası tarafından ancak iki asır sonra keşfedilip kullanılabilmiştir. Öte yandan Birûni’nin, yeryüzünde yükseltisi bilinen bir noktadan ufuk alçalması açısının ölçülmesi yoluyla merdiven yayı uzunluğunu hesaplaması da geometri açısından önemli bir çalışmasıdır. Merdiven yayı uzunluğunun ilk kez Birûni tarafından bu yöntemle bulunması yaygın bir kanıdır. Ancak Birûni bu yöntemi başka bir bilginden aldığını belirtmiştir.
Astronomi
Birûni’nin astronomi alanında yaptığı çalışmaların başında Sultan Mesut’a 1030’da sunduğu “Mesudî fi’l Heyeti ve’n-Nücum” adlı yapıtı gelmektedir. Bu yapıt günümüze gelmiş olup bu konuda yaptığı çalışmalarının bir kısmı kayıptır. Kanun adlı eserinde Aristo ve Batlamyus’un görüşlerini tartışma konusu yaparak Dünya’nın kendi ekseninde dönüyor olma olasılığı üzerinde durması bilim tarihi açısından önemlidir. Ancak bu konuda kesin bir sonuca varamadığı varsayılan Birûni’nin günümüze değin bu konuda bir eseri ulaşmamıştır.
“Nihâyâtü’l-Emâkin” (Türkçe: Mekânların Sonları) adlı yapıtı, coğrafyadan, jeoloji ve jeodeziye (yeryüzü düzlemini ölçme bilgisi) kadar bir dizi konudaki yazılarını içerir. Sultan Mesut’a sunduğu “el-Kanunü’l-Mesudi”, Birûni’nin astronomi alanındaki en önemli yapıtıdır. Bilim tarihçilerine göre Birûni, Kopernik’le başlayan çağdaş astronominin temellerini atmıştır.
Coğrafya
Coğrafya alanında ise tutulum düzleminin gök ekvatoruna göre eğikliğini de (tutulum eğikliği) Kas, Gürgenç ve Gazne’de yaptığı çeşitli hesaplamalarla aslına çok yakın değerlerde bulmuştur. Ayrıca birçok enlemi ve boylamı hesaplayabilmiştir. Boylamın belirlenmesi enleminkine nazaran daha zor olduğundan Birûni, iki nokta arasındaki boylam farkını enleme ve aradaki toplam uzaklığa dayanan bir formülle hesaplama yoluna gitmiştir. Ölçme ve gözlemlerinde hata payını en aza indirgemek için uğraşmıştır. Bunun yanında gözlem aletlerinin boyutunu büyütmek yerine onları çapraz çizgilere bölmeleyerek duyarlılığı arttıracağını keşfederek verniye ilkesinin temellerini atmıştır. Aşağıda ekliptik eğimin değerini bulan bazı bilim adamlarının ortaya attığı sayı değerleri bulunmaktadır:
Diğer bilimler
Birûni, “Kitâbü’l-Camahir fi Marifeti’l-Cevahir” (Türkçe: Cevherlerin Özellikleri Üstüne) adlı yapıtında, yirmi üç katı maddenin ve altı sıvının özgül ağırlıklarını bugünkü değerlerine çok yakın olarak saptamıştır. Aynı şekilde Hint tarihi hakkında da kitap yazan Birûni, Hintlilerin inandığı boş inançları, inanışlarını, yaşam biçimlerini ve gelenek-görenekleri çok ayrıntılı olarak anlatmıştır. Bunu yaparken tamamen tarafsız ve önyargılardan uzak davranmıştır.
Tıp alanında da birçok eser veren Birûni, döneminde bir kadını sezaryenle doğum yaptırmayı başarmıştır. Şifalı otlar ve birtakım ilaçlar üzerine yazdığı “Kitabu’s Saydane”, Birûni’nin son yapıtı olmakla beraber 1050’de yazılmıştır. Bu kitapta üç bin kadar bitkinin neye yaradığını ve nasıl kullanıldığı yazmaktadır. İlaçların yanında o bitkinin Arapça, Farsça, Yunanca, Sanskritçe ve Türkçe gibi başka dillerdeki adının yer alması etimolojik açısından çok önemli bir gelişmedir.
Bilimsel bakış açısı olarak İbn Sina’nın Aristo tarzı düşüncesine karşı çıkan Birûni, tek tanrı inancını benimseyerek evrenin bir başlangıcının olduğunu ve öncesiz bir evrenin tanrının gereksiz sayılması demek olduğunu savunmuştur. İbn Sina’nın bu tarz yaklaşımına sürekli karşı çıkan Birûni’nin İbn Sina ile yazışırken yaptığı tartışmalardan bir kısmı günümüze kadar ulaşmıştır. Öte yandan Birûni, astroloji gibi bilim sayılmayan bir konuyla da ilgilenmiş ve “Kitabu’t Tefhim fî Evaili Sanaati’t-Tencim” adında bir astroloji eseri yazmıştır. Ancak simya, efsun, büyü gibi diğer akıl dışı alanlar üzerinde çalışmadığı gibi bunlara karşı çıkmıştır. Bunun yanında Birûni, devletlerin tarihlerini incelerken ekonomik nedenleri araştırarak, devletlerin ilişkilerinin altında dinî nedenler aranmasının yanlış olduğunu öne sürmüştür.
Batı’da “Aliboron” adıyla bilinen Birûni’nin yapıtları birçok Batı diline çevrilmiştir. Birûni, hiçbir eserinde tek bir bilime veya konuya bağlı kalmadan, bilimi tek bir bütün olarak gören bir bilim adamıdır. Birûni’nin onlarca yapıtı arasında en çok bilinenleri aşağıdaki gibidir:
1.EI-Asâr’il-Bâkiye an’il-Kurûni’I-Hâli-ye
2.EI-Kanûn’ül-Mes’ûdî
3.Kitab’üt-Tahkîk Mâ li’I-Hind
4.Tahdîd’ü Nihâyeti’l-Emâkin li Tas-hîh-i Mesâfet’il-Mesâkin
5.Kitabü’I-Cemâhir fî Ma’rifet-i Cevâ-hir
6.Kitabü’t-Tefhim fî Evâili Sıbaâti’t-Tencim
7.Kitâbü’s-Saydele fî Tıp
____________________________________________
Kaynak:
Temel Britannica – 3. Cilt / s. 223
Ana Britannica – 4. Cilt / s. 269-271
*Erken Dönem Orta Çağ ve İslam’ın Altın Çağı’nda, İslam felsefesi, bilimi ve teknolojisi Batı Avrupa’dan çok daha fazla gelişmişti. İslam âlimleri eski gelenekleri incelediler ve kendilerinin yeni buluşlarını, yeniliklerini de ekleyerek eni bir kültür oluşturdular. Romen rakamlarının yerini onluk sisteme dayalı numara sisteminin alması ve cebir matematiksel işlemlerde kolaylık sağladı. Diğer bir sonuç ise Latince konuşan toplumların geçişte kaybolan felsefe ve edebiyata ulaşmasıdır.12.yüzyıldaki Latince çeviriler Aristoteles’in felsefesine ve 12.yüzyılın Rönesansı olarak bilinen İslam bilimsel gelişmelerine olan tutkuyu besledi.Ticaret yollarının eskiden olduğu gibi güvenli hake gelmesi ve düzeli ekonomik gelişme, ticaretin gelişmesine zemin hazırladı.Avrupa’nın belli başlı şehirlerinde üniversiteler kurulduğunda, 11.yüzyılın katedral okulları ve manastırlar eğitimin ana kaynağıydı.Eğitim daha geniş kitlelere ulaşabildi, sanatta müzikte ve dini eserlerde gözle görülür gelişmeler görüldü.Avrupa’da görkemli katedraller inşa edildi, ilk önce Romanesk ve daha sonra daha dekoratif olan Gotik tarzda mimari kullanıldı. 12 ve 13.yüzyılda Avrupa’da köklü icatlar, yenilikler, geleneksel üretim şekillerinde ve ekonomide köklü değişiklikler görülür. Bu dönem top, gözlük ve artezyenin icadı gibi teknolojik gelişmelerin görüldüğü ve doğudan barut, ipek, pusula gibi yeniliklerin alındığı dönemdir. Ayrıca gemicilik ve saat yapımında büyük gelişmeler görülür ve bu gelişmeler ‘Coğrafi Keşifler’e zemin hazırlamıştır. Birçok sayıda tıp, bilim konularındaki Arapça ve Yunanca eser çevrilmiş ve Avrupa’ya dağıtılmıştır. Özellikle Aristoteles yeni düzenlenen üniversitelerin kurulması aşamasında gerçekçi ve mantıksal yaklaşımı nedeniyle büyük önem kazanmıştır.