VICTOR HUGO’NUN METRESİNE YAZDIĞI MEKTUP: “SEVMEK YAŞAMAKTAN DAHA FAZLA BİR ŞEY…”

Ünlü Fransız yazar Victor Hugo otuz yaşındayken, Lucrèce Borgia piyesinde oynayan  Juliette Drouet ile tanıştığında, şiirleri ve tiyatro oyunlarıyla zaten tanınıyordu. İlk görüşte kapıldıkları bu yıldırım aşkından elli yıl sürecek bir aşk ilişkisi doğdu. Hugo hayatı boyunca en dokunaklı şiirlerini ona yazdı. “Ruhum kalbini sevdi” diyen Hugo’nun sayısız sadakatsizliğine rağmen Juliette ona  binlerce mektup yazdı.  “Aşkımın seni rahatsız etmemesi için her şeyi yapabilirim. Sana gizlice bakıyorum. Sen beni görmediğin zaman sana gülümsüyorum” diye yanıt veren Juliette,  Evli olan Hugo karısı ve beş çocuğu ile birlikte yaşamayı hep sürdürse de Juliette, sayısız taşınmalar boyunca her zaman -on dokuz yıl sürecek sürgünlüğünde de onun peşinden gidip- onun yerleştiği yere yakın oturdu.

Hugo’nun isteği üzerine tiyatroyu bıraktı, yanında olmadıkça evden çıkmamayı kabul etti. Yazarın elyazmalarını kopya etti, her zaman  ilk okuyucusu, edebiyat danışmanı, sekreteri ve seyahat arkadaşı oldu. Tüm hayatını onun gölgesinde geçirdi.
Victor Hugo ve Juliette hayatları boyunca “Yıldönümü kitabı” adını verdikleri kırmızı bir defter tuttu. Bu deftere her yıl kutlu gecenin yani 16 Şubat 1833 tarihindeki ilk aşk gecelerinin yıldönümünü anmak için bir metin yazdı. O gün için Victor Hugo şunu yazıyor: “26 Şubat 1802’de dünyaya geldim, 16 Şubat 1833’de senin kollarında mutluluğa erdim. İlk tarih sadece hayata başlamak, ikinci ise aşka. Sevmek yaşamaktan daha fazla bir şey…”

Yazar kendinden iki yıl kadar önce ölen Juliette’in mezar taşına şunu yazdırdı:
“Sadece soğuk bir kül olduğum zaman
Yorgun gözlerim gün ışığına temelli kapandığı zaman
Söyle kendine anım kalmışsa yüreğinde:
El ne düşünürse düşünsün, bende onun aşkı vardı!”

Eşinden daha çok metresi ile mektuplaştığı bilinen Victor Hugo’nun yasak aşkı Juliette Drouet’ye yazdığı bir mektup:*
“HAYATINI DEĞİŞTİREN O GİZEMLİ ÂNI HİÇBİR ZAMAN UNUTMA MELEĞİM”

Hatırlıyor musun sevgilim? İlk gecemiz bir karnaval gecesiydi, 1833 yılının Büyük Perhiz’i arifesiydi. Tiyatrolardan birinde bir balo vardı; aslında gitmek zorundaydık ama kaçırmıştık ikimiz de. (Yazmaya güzel dudaklarından bir öpücük almak için ara veriyor ve sonra devam ediyorum). Hiçbir şey, eminim ölüm bile silemeyecek bu anıyı hafızamdan. Şu anda o gecenin her bir ânı tek tek geçiyor aklımdan ardı ardına, ruhumun gözü önünden geçen yıldızlar gibi. Evet, baloya gitmek zorundaydın ama gitmedin, beni bekledin güzellik ve aşk timsali masum meleğim. Küçük odan şahane bir sessizliğe gömülmüştü. Dışarıda Paris gülüyordu, şarkılar söylüyordu, işitiyorduk; maskeler geçiyordu kahkahalar içinde. Büyük şölenin ortasında, biz kendi köşemize çekilmiş, bize özel tatlı bir kutlama yapıyorduk gölgelerin içine gizlenmiş. Paris’in sarhoşluğu sahteydi, oysa bizimki gerçek…

Hayatını değiştiren o gizemli ânı hiçbir zaman unutma meleğim. O 17 Şubat 1833 gecesi bir semboldü, sende gerçekleşen büyük ve ihtişamlı bir şeyin cisimleşmiş haliydi sanki. O gece kargaşayı, gürültüyü, göz kamaştıran sahtelikleri, kalabalığı dışarıda, uzakta bir yerlerde bırakıp gizemin, ıssızlığın ve aşkın içine attın kendini.

O gece sekiz saat geçirdim yanında. Bu saatlerden her biri bir yıla bedeldi.

Bu sekiz yıl boyunca, yüreğim hep seninle doluydu ve gördüğün gibi, bu yıllardan her biri bir asra dönüşse bile değiştiremeyecek hiçbir şey bu durumu.

17-18 Şubat 1841 gecesi


*Mektubu Fransızcadan çeviren: Birsel Uzma

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz