Bazen oturduğum yerde
Kendi kendime dalıp giderim,
Bulanık geçmişimle.
Genişleyen halkalar çizerim,
Bir düşün uyanık imgesine.
Gölünüze taş düşerim.
Sizse hep konuşursunuz
Sığınıp kof sözlere,
Kaçarak kendinizden
Uğuldayan hüznünüzle.
Telâşla geceyi bulursunuz.
Gözünüze yaş düşerim*
Metin ALTIOK’u anlatmak.. Şu an hiç kolay değil. Eşit ağırlıktaki iki ayrı duyguyu, aynı anda ve çok yaşıyorum. Metin ALTIOK eşimdi, arkadaşımdı, dostumdu. Bu yanıyla bu benim özel acım, yüreğime saplanan bir hançerin kanayan yarası. Öyle de kalacak.
Şairdi Metin ALTIOK!… Felsefeciydi, yazardı. Beyaz kağıtlara desenler çizer, dere taşlarını ince ince oyardı. Güzel şevler yaptı doğrusu, zor olanı başardı. Aydın bir sanatçısıydı bu güzel ülkenin. Şimdi, Pir Sultan Abdal dergisi için bu yazıyı yazarken, Metin ALTIOK’un Pir Sultan Abdal Derneği üyesi olmadığı geldi aklıma. Üye olmayı düşünmezdi de. Sivas’a gitti!… Giderken “Alevi-Sünni” kaygılar, düşünceler taşımıyordu. Pir Sultan Abdal derneğinin bu “şenliği (!)” düzenlemiş olması da Metın ALTIOK’un “muhalif” aydın kişiliğini hiç mi hiç etkilemedi. Etkileyemezdi de/ Pir Sultan deyişlerini, türkülerini severdi, doğru. Ama, Şivan Perwer’i de severdi, Hale Gür’den Ege türküleri dinlemeyi de.
Metin ALTIOK böyle bir durumda ne düşünürdü sorusuna yanıt arıyorum günlerdir. Üzülür, acı duyar, öfkelenirdi. Olayın şoku ile önce güzelce bir içer, sarhoş olurdu. Sonra da oturup AYDINLIK gazetesindeki “KARA KUTU” köşesi için şöyle bir yazı yazabilirdi:
“Türkiye’nin bu gün içinde bulunduğu toplumsal ve düşünsel yozlaşma, zorunlu olarak, bir aydın sorgulamasını da beraberinde getirdi. örneğin, son zamanlarda İslami fanatizmin yösterdiği tırmanışı yazar Aziz NESIN, Türkiyeli aydınların görevlerini yapmamalarına bağladı. Fanatizm hangi noktada uç vermişse, aydınların görevi, onu o noktada ezmektir’ diyen Aziz NESİN aydınlan duyarsızlıkla suçladı, “
Metin ALTIOK böyle başladığı yazısını şu sözlerle sürdürürdü:
“… aydın olmaya giden yol muhalif olmaktan geçer. Muhaliflik ise tavır koyarak yapılır, Doğru adına, iyi ve güzel adına yanlışın, kötü ve çirkinin üstüne gitmeyen kişi aydın değildir. Türk aydım kimi muhaliflerin başına gelenlerden ürkmüş ve neme lâzımcı bir konuma düşmüştür. Bu konuma düşenler bir dereceye kadar bağışlanabilirler. Ama uzlaşmacı aydınlar (bu nasıl aydınlıktır bilinmez) her türlü değere musallat olan birer kültür zararlısına dönüşmüşlerdir.”
Metin’in evimizde oturduğu koltuk boş şimdi. Çalışma odası Sivas’a giderken bıraktığı gibi duruyor. Yukarda, tırnak içine alarak yazdığım satırları O’nun 24 Mayıs 1993 günü yayımlanan KARA KUTU’ sundan aldım.
Evet, Türkiye’li bir aydın, büyük bir sanatçıydı Metin ALTIOK…
Nebahat ALTIOK’un “Metin Altıok Ne Düşünürdü?” başlıklı yazısı
*Metin Altıok’un “Düşlerim” adlı şiiri