“Mutluluğu kendi içimizde bulmak kolay değildir, başka yerde bulmak ise imkansızdır.”*
Başkalarının arzu, istek ve ihtiyaçlarına olan aşırı ilginizi yetişkinliğinize de taşırsanız, “kanıtla-göster-gizle-hoşnut et” kişiliği yaratmış olursunuz. Ömrünüzün çoğunu onları hoşnut etmeye kendinizi güvenli ve değerli hissetmeye yönelik çalışarak geçirirsiniz.
Fran, Cheshire Kedisi Sendromu diye tanımladığım bir özelliğe sahip olan ve kendini “insanları memnun etme kraliçesi” diye adlandıran 32 yaşında bir stajyer avukattı. Fran kendisini, Alice Harikalar Diyarında’ki bir görünüp bir kaybolan, ama gülümsemesi her zaman kalan kedi karakteri gibi hissettiğini anlattı. Bütün ilişkilerinde hep gülümsemişti ailesine, patronlarına, arkadaşlarına ve sevgililerine fakat şu an terapide, yüzü acıyla çarpılmıştı. “Gittikçe daha da görünmez hale geliyorum” dedi. “Korkarım tamamen kaybolacağım ve bunu nasıl durduracağımı bilmiyorum.” Fran gibi pek çok insan, başkalarının kendileri hakkında ne düşündüğünü, kendilerini kaybedecek derece önemserler. Bu kendi özsaygılarına giden yolun, başkalarının düşünce gişesinden geçmesi gibidir ve o gişeden her geçişlerinde kimliklerinden bir şeyler kaybederler.
Terapide gördüğüm pek çok yetişkin, çocukluk dönemlerinde kendileriyle ilgili çok az şey hatırlarken, diğer insanları çok canlı hatırlarlar. Anne ve babalarının mutlu ya da üzgün, coşkulu ya da bitkin, keyifli veya sinirli oldukları zamanı hatırlarlar. Çocuk olarak, kendilerini güvende hissetmelerinin sebebi, kızgın babayı gülümsetmenin veya sıkıntılı bir anneyi coşturmanın ve onları kızdırmamanın veya bunaltmamanın yolunun ne olduğunu öğrenmiş olmalarıydı. Çabaları, kendi canlılık duygularına, inisiyatiflerine ve büyümelerine odaklanmak yerine, evlerini daha sakin ve tehlikesiz bir yer yapmaya yöneliyordu. Bunun bir sonucu olarak, kendi değerleri konusundaki anlayışları, bağımlı oldukları kişilerin, onlar hakkındaki duyguları tarafından belirlenir. Anne babaları mutlu göründüğünde kendilerini değerli, mutsuz göründüğünde ise kötü hissederler ve bir şekilde bundan kendilerini sorumlu tutarlar.
“Seni memnun etmeyi düşünmeden şuradan şuraya tek bir adım atmadım, ama yine de kalbinde bitmeyen bir yas var.” **
Başkalarının arzu, istek ve ihtiyaçlarına olan aşırı ilginizi yetişkinliğinize de taşırsanız, “kanıtla-göster-gizle-hoşnut et” kişiliği yaratmış olursunuz. Ömrünüzün çoğunu başkalarına bir şeyler kanıtlamaya, onlara değerli olduğunuzu göstermeye, tatsız şeyleri onlardan gizlemeye ve onları hoşnut etmeye kendinizi güvenli ve değerli hissetmeye yönelik çalışarak geçirirsiniz.
Motivasyonunuz kendinizi diğerlerine kanıtlamak yönündeyse, bunun sebebi, onların size inanmadığını hissetmenizdir. “İnançlarına değer olduğumu onlara ispatlayacağım” diye düşünürsünüz. Kanıtlamak derin bir incinme duygusundan doğarken, göstermek öfkeden kaynaklanır. Bu, diğerlerinin size inanmadığını düşünmenizden kaynaklanır. Onların size düzenbaz ve yalancı gözüyle baktıklarını düşündüğünüz için, aralıksız olarak kendi gerçeğinizi kanıtlamak zorunda kalırsınız.
Gizleme dürtüsü, korkudan kaynaklanır. Diğer insanın hoşgörüsüz olduğuna ve affedici biri olmadığına inandığınızdan, bir hata yaptığınızda bir saldırıya uğramaktan kaygılanırsınız. Böylece eleştiriden ama aynı zamanda gerçek duygularınızdan ve kişiliğinizden uzak, gizli bir hayat sürersiniz. Memnun etme davranışının altında, sevilmenin ve kabul görmenin yollarından birinin, karşıdaki kişiyi mutlu etmek olduğu düşüncesi vardır. Mutlu bir ortam yaratmak için sakin ve uzlaşmacı olursunuz ve bu konuda başarısız olduğunuzda kesinlikle suçluluk hissedersiniz.
Belli bir ölçüye kadar, çoğu kişi yakın ilişkilerindeki durumunu, karşısındaki kişinin ruh haline bağlar. Asıl trajedi, kanıtlama, gösterme, gizleme ve memnun etmeyle kendinizi tüketip, hayatınızın kontrolünü elinizden bırakarak, kendi ihtiyaç ve arzularınızı başkaları uğruna kurban ettiğiniz noktada ortaya çıkar. Bir gün mutlaka kendi hayatınıza geri döneceğinize söz verip, bu şekilde yaşamayı bir süreliğine rasyonalize edebilirsiniz. Fakat bu zamanı çok uzatırsanız, kendi yolunuzu tamamen kaybedebilirsiniz.
Kendinizi kaybetmeden başkaları için yaşayamazsınız.
Mark Goulston & Phılıp Goldberg
Kaynak: Kendi Yolunuzdan Çekilin
*Agnes Repplier, ** Arthur Miller