Nietzsche’nin felsefesinin gelişiminde baş rol oynayan -fotoğraftaki- kadın Yahudi bir aileye mensup olan Lou Salome’dur. Güzelliği, zerafeti, aykırılığı ve ukalalığıyla bir erkeği rahatlıkla baştan çıkarabilen bu kadın, zamanında neredeyse Nietzsche’nin gözünde tanrıçalaştırılmıştır.
Ortak arkadaşları olan Paul Ree vasıtasıyla tanıştırılan Nietzsche ve Salome , kısa süre sonra iyi bir dost olurlar. Sık sık Ree ile birlikte bir araya gelip, felsefe sohbetleri yaparlar.
Lakin Nietzsche, ilk günden beri Salome’a derin duygular beslemekte ve O’nu kendi “düşün eşi” olarak görmektedir. Duyduğu platonik aşk, Nietzsche’nin bir kadına karşı hissettiği ilk derin duygudur.
Nietzsche, babasının ölümüyle birlikte hep kadınların himayesinde büyümüştür.Bunun etkiyle olsa gerek ki, hayatında Salome’dan önce hiçbir kadına aşık olmamış, hatta yanaşmamıştır bile.. Tersine kadınlar hakkındaki düşünceleri oldukça serttir ve Lou Salome’dan sonra daha da sertleşmiştir..
Nietzsche, bu baştan çıkarıcı ve gizemli kadına yüzyüze duygularını açamamış, bu konuyu ortak dostları Ree vasıtasıyla Salome’a iletmeye kalkmıştır. Salome’un red cevabı ise, Nietzsche’de büyük bir düş kırıklığına sebep olmuştur.
Neredeyse bir yıkım olarak tanımlanabilecek bu duygu kaosu, zamanla yerini hem Ree’ye hem de Salome’a nefrete dönüşecektir.
Nietzsche’ye göre Ree, gizliden gizliye Salome’a ilgi duyuyordu. Bu sebeple bilerek ve isteyerek, Nietzsche ve Salome’un arkadaşlığını zaten bozmak istiyordu.. Fakat nedense bu ithamlar, Nietzsche’nin red cevabıyla başlamıştır. Gerçekte böyle bir durum yaşanmışmıdır bilinmez ama, red cevabından sonra Nietzsche’nin kesinkes Ree’nin ihanetine uğradığına inanmıştır.
Kısa bir süreliğine de olsa bu üç arkadaş, güzel şeyler paylaşmış, güzel düşünceler üretmişlerdir. Durum bunu göstermektedir ki , Nietzsche bu kısa zaman zarfında felsefesi adına büyük adımlar atmıştır.
Bu dönemden kalma tek resim, Salome’un eline kırbacı ile dikkat çektiği Ree, Salome ve Nietzsche’nin yukardaki resmidir. Bu resim, daha sonra Nietzsche’nin ablası Elizabeth tarafından, Nietzsche’yi Salome’a karşı kışkırtmakta kullanılmıştır. Salome’un elindeki kırbacıyla iki erkeği at yerine geçirmesi, oldukça ilginçtir. Nietzsche’nin ablası, ilk tanıştığı günden beri hep Salome’u Nietzsche için uygunsuz bulmuş, tehlikeli olarak tanımlamıştır… ve Nietzsche’yi Salome’dan koparmak için elinden geleni yapmıştır. Etkisi olmuşmudur bilinmez ama Nietzsche’nin ablası ve annesinden sürekli kaçtığını ve gezgin hayatı yaşadığını söylemek yanlış olmaz.
Sonuç olarak bu platonik aşk, Nietzsche’nin büyük acılar çekmesine sebep olmuş ve felsefesinin gelişiminde etki yapmıştır..
“Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: Önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz!
Ümit en son kötülüktür! Pandora’nın kutusu açılıp, Zeus’un içinde sakladığı bütün kötülükler dünyaya saçıldığı zaman, orada son bir kötülük kaldığından kimsenin haberi olmamıştı. Ümit! O zamandan beri insanlar yanlışlıkla kutuyu ve içindeki ümidi iyi şans olarak yorumladı. Fakat Zeus’un arzusunun, insanların kendilerini işkenceye teslim etmeleri olduğunu unuttuk. Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır.” (Nietzsche Ağladığında)
Her ne kadar Nietzsche’nin Salome’a kin dolu sözlerle bezenmiş mektuplarının varlığından haberdar olsakta, Nietzsche’nin bu kadını hayatının sonuna kadar hep sevdiği söyleyebiliriz.