“Beni öldürün ama bana bunu yapmayın.” Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler – Ece Ayhan

1933

ece ayhan
Şiirimiz her işi yapar abiler

Valde Atik’te Eski Şair Çıkmazı’nda oturur
Saçları bir sözle örülür bir sözle çözülür
Kötü caddeye düşmüş bir tazenin yakın mezarlıkta
Saatlerini çıkarmış yedi dala gerilmesinin şiiridir

Dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal abiler

Mor Külhani – Ece Ayhan

1.Şiirimiz karadır abiler

Kendi kendine çalan bir davul zurna
Sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan
Taşınır mal helalarında kara kamunun
Şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir

Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler

2.Şiirimiz her işi yapar abiler

Valde Atik’te Eski Şair Çıkmazı’nda oturur
Saçları bir sözle örülür bir sözle çözülür
Kötü caddeye düşmüş bir tazenin yakın mezarlıkta
Saatlerini çıkarmış yedi dala gerilmesinin şiiridir

Dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal abiler

3. Şiirimiz gül kurutur abiler

Dönüşmeye başlamış Beşiktaşlı kuşçu bir babanın
Taşınmaz kum taşır mavnalarla Karabiga’ya kaçan
Gamze şeyli pek hoş benli son oğlunu
Suriye hamamında sabuna boğmasının şiiridir

Oğullar oğulluktan sessizce çekilmesini bilmelidir abiler

4. Şiirimiz erkek emzirir abiler

İlerde kim bilir göz okullarına gitmek ister
Yanık karamelalar satar aşağısı kesik kör bir çocuğun
Kinleri henüz tüfek biçimini bulamamış olmakla
Tabanlarına tükürerek atış yapmasının şiiridir

Böylesi haftalık resimler görür ve bacaklanır abiler

5. Şiirimiz mor külhanidir abiler

Topağacından aparthanlarda odası bulunamaz
Yarısı silinmiş bir ejderhanın düzüşüm üzre eylemde
Kiralık bir kentin giriş kapılarına kara kireçle
Şairlerin ümüğüne çökerken işaretlenmesinin şiiridir.

Ayıptır söylemesi vakitsiz Üsküdarlıyız abiler

6. Şiirimiz kentten içeridir abiler

Takvimler değiştirilirken bir gün yitirilir
Bir kent ölümünün denizine kayar dragomanlarıyla

Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?

Şiir’deki “abiler”in hikayesi

Nilüfer Kuyaş: “Öyküyü kendisinden dinledim. 1969’da TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası) genel kurulu Kayseri’de yapılıyor. Ülkücüler binayı basıyorlar. Dükkânları, vitrinleri kırıp döküyorlar. Zavallı attar. Esans da satar, kitap da, defter de. Ne yapsın? Taşra böyledir. Oradan bir zavallı kadın geçiyor. Konsomatris. Bunlar pek dışarıya çıkmazlar. Çalıştıkları bara giderler, sonra otelde otururlar. Buncağız sıkılmış, biraz dolaşmaya çıkmış. Güruh ona saldırıyor. Çırılçıplak soyacaklar. “abiler” diyor konsomatris, “Beni öldürün ama bana bunu yapmayın.”

İşte demişti Ece Ayhan, mor külhani şiirindeki ‘abiler’ oradan gelir. Ama ben orada bırakmıyorum tabii diye de eklemişti.

“Türkiye’de her şeyi bu ‘abiler’ ile anlatabilirsin.”

Kantelem: “İçimizdeki zulümdür o abiler. İçimizdeki eşitsizlik. İçimizdeki öfke. İçimizdeki nefret. Düşene vurma güdüsü. Çok ezilmişizdir, daha çok ezmemiz gerektir. Ece’nin baş kaldırışının özetidir bu…

Genç kaymakam unutmamıştı Kayseri’de gördüğü olayı. Hani Enis Batur demişti, “Kediler krallara bakabilir” diye? Ece’nin durumu da biraz öyle: kaymakamlar konsomatrislere bakabilir. Şairler abilere seslenebilir. Zulüm sonsuz. Aşağılama sonsuz. Nabızlı bir beklenti: en kötü olan en olanaklıdır.”*

*[Ekşi Sözlük]

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz