Cemal Süreya
I
Buzdağına çarptın mı bilmiyorum
ama Titanik
gibi oldu batışın
bir sen vardın çünkü
şiirin dört bacalı şairi
Dalgaların kıyıya vurduğu
eşyalarını toplama telaşında
imgenin derin sularına
nefesleri yetmeyen lodosçular
Bir gemi gibi batmak
yakışırdı sonuna
filikaya biniş sırasına benzeyen yaşantının:
– Önce çocuklar
ve kadınlar
II
Gülcemal vapurunu hiç görmedim ama
tanıdığım Cemal gül idi…
Sunay Akın
Cemal Süreya
Gecenin çizdiği tebeşirdin sen
Deniz kokan sardunya sesinle
Işıktan bir jiletle açardın Türkçe’yi
Yolarak şeytantırnaklarını gecenin
Birden beliren bir arazöz gibi
Bir Akdeniz caddesinde
Kimse söylemesin bana
Uyuyan solucanlar olmadığını
Memelerdeki damarların
Öpüşmemiş ölülerin
Kızılcıklarla ağlamadığını
Kimse söylemesin
Tanrının parmak izleri olduğumu
Pars doğurmadığını bir geyiğin
Demirden çekirdeklerle konuşsun herkes
Söylemesinler bana
Her akşamüstünün
Bir pencereden çağrılmadığını
Berber kokularına bırakın beni
Kereste kokularına
Nilüfer adalarına bırakın
Nane kurutulan bir eve
Kendini ağırlayan o hanlara bırakın
Yaseminler sürünmüş bir yaz gecesine
Kimse konuşmasın usul sesle
Hasta odalarında, sinemalarda
Gözlerim bağlı çıkarın
Beni bayramları ışığa
Yetimim ben
Alınırım gökten bile
Erdal Alova
Cemal Süreya
Tanrı
binbirinci gece şiiri yarattı
binikinci gece Cemal’i.
Bin üçüncü gece şiir okudu Tanrı
başa döndü sonra,
kadını yeniden yarattı.
Cemal:
Atlas okyanusunda Fırat’in salı
Zap suyunda Alp çiçeği.
Ülkü Tamer
Cemal Süreya İçin
Yoruldu menzil atları
gülbank çeken güneşin altında
çekildi dönencelere saltanat sancakları.
Ne olacak, nasıl yol açacak
günlerime giren bu ateş kayığı?
Sanki Çeşme önlerinde bir donanmayım.
Ilgardayım, dörtnalayım,
“Uğurun açık olsun, ikbalin efzun!”
alkış tutarken sana Divan çavuşları.
Tuğra silindi, bu menzil daha uzun,
başımın altında bir İbret Taşı.
Gündönümü! Söyle, nerede öteki yarım?
Özdemir İnce