“İnsan kendini yalnızca insanda tanır…” Radyo tiyatrosu: Faust – Goethe

 Faust“Ne acayip bir dünyada yaşıyoruz ? İnsanlar, cehaletin kalın perdesi arkasından, gerçeği göremiyorlar. Katillerine kucak açıp onları alkışlıyorlar.”
Bir sanat eseri, insan kuşaklarına sunulmuş gerçek bir bildiri diyebileceğimiz şeyi içinde taşır. Nitekim, Faust, her Almanın gönlünde bulunan bir şeye dokunur. Dante’nin ünü de ölümsüzdür, oysa Hermas Çobanı, İncirin gerçek metni içine alınmamıştır. Her çağın özel eğilimleri, önyargıları, ve psişik aksaklıkları vardır. Bir çağ tıpkı bir bireye benzer; bilinçli görüşünün özel sınırları Vardır ve bundan ötürü dengeli bir uyarlanmaya (intibaka) muhtaçtır…
Bir kimsenin, içinde yaşadığı çağdan söz etmesi her zaman tehlikelidir. Çünkü, kazanılması ya da kaybedilmesi söz konusu olan şey, anlaşılmayacak kadar geniştir. İleri sürülebilecek birkaç düşünceyle yetinilmelidir.
Sigmund Freud – Psikanaliz Açısından Edebiyat

“Ve kutsal kitapdan çaldığım paçavralarla çıplak kötülüğümü örterim; böylece şeytan olduğum halde aziz görünürüm”

Faust’taki Mefisto, umutsuzluğa düşen bir şeytandan daha kötü felâket yoktur derken haklıdır; çünkü buradaki umutsuzluk, kulağını pişmanlığa ve bağışlamaya veren bir zayıflıktan başka bir şey değildir. Umutsuzluğa düşüldüğü zaman, günahın ulaştığı güç yoğunluğunu belirlemek için, ilk derecede iyilikle olan bağın koparıldığı ve ikinci derecede pişmanlıkla olan bağın koparıldığı söylenebilir.
Soren Kierkegaard – Ölümcül Hastalık Umutsuzluk

“Sen yalnızca bir istek duyuyorsun. Ötekini asla öğrenme! Ah… Benim bağrımda iki ruh yaşıyor. Birisi diğerinden ayrılmak ister. Birisi şiddetli bir aşk ateşi ve bütün organlarıyla, dünya hayatına sarılır. Diğeriyse, toz-toprak arasından fırlayıp ulu atalar ülkesine yükselmeyi ister. Ah… Yerle gök arasında bilgince mekik dokuyan ruhlar varsa, hoş kokulu yuvalarından yere inseler, beni yeni ve renkli bir hayata kavuştursalar. Evet, büyülü bir kaftanım olsaydı da, beni yabancı vatanlara uçursaydı. O bana en zarif giysilerden, hatta bir kral kaftanından daha değerli gelirdi!”

***

“Sonuçta, neysen o sun.
Başına,
Kıvırcık saçlı bir peruk da taksan,
Ayağını, kaidelerle arşın arşın yükseltsen de,
Her kimsen hep o olursun…”

***

“Lanet olsun, ruhun kendisine dair beslediği o yüksek düşünceye.
Lanet olsun, duygularımızı zorlayan görünüşlerin göz alıcılığına.
Lanet olsun, düşlerimizde bizi aldatan ve bir ömür boyunca da aldatacak olan onur hülyasına.
Lanet olsun, mal mülk, kadın, çocuk, uşak ve hizmetçi biçiminde bizi okşayabilen şeylere.
Lanet olsun, bizi gömüleriyle korkusuz işlere yönelten ve anlamsız eğlenceler için altımıza yatak seren servete.
Lanet olsun, üzümlerdeki iksire.
Lanet olsun, aşkın o en yüce hazzına.
Lanet olsun ümide, lanet olsun imana ve lanet olsun, her şeyden önce sabra… Lanet!”

***

“Zenginlik içinde yüzerken sahip olamadığımız şeylerin de var olduğunu düşünmek gibi bir işkence var mıdır?”

***

“Binlerce kitap mı okumak gerek, görmek için insanların her yerde birbirine eziyetini.”

 


Johann Wolfgang von Goethe – Faust
Sanatta hiçbir zaman kusursuz yoktur, en iyi sayılabilecek bir yapıt ancak ‘oldukça iyidir'” sözleriyle sanat anlayışını belirten Goethe, sadece Almanya’nın değil, bütün Avrupa’nın en önemli dehalarından biridir. Yaşamı boyunca şiirden romana, felsefeden bilime kadar farklı alanlarda sayısı yüzlerle ifade edilen yapıta imza atmıştır.
Faust, Goethe’nin yazarlık yaşamının elli yıllık emeğini alarak, haklı bir üne kavuşmuş en önemli yapıtıdır.
Ruhsal özgürlüğe ulaşmanın maddi arzulardan sıyrılmak ve bencil olmamakla mümkün olabileceği fikrini işlediği bu yapıt, yazarın sanatının da doruk noktasıdır.
İnsanın şeytanla vardığı bir anlaşma ve bunun sonuçları üzerine kurulu bu yapıtıyla Goethe’ye yeniden hayranlık duyacak ve bu yapıtının yazarın elli yıllık emeğine değdiğini göreceksiniz.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz