İnanç ile Kavga, Sevgi ile Ayrılık: Nazım Hikmet’in Ailesi ve Çocukluğu

Nâzım Hikmet rumî 2 Kânûn-ı sâni 1317 (milâdi 15 Ocak 1902) Çarşamba günü Selanik’te doğar. Babası Hikmet Nâzım Bey o sıra Kalem-i Ecnebiye memurudur. Daha sonra Umûr-ı Ecnebiye müdürü olmuştur. 1876’da İstanbul’da doğmuş, Mekteb-i Sultani’yi bitirmiştir.

İyi Fransızca bilir. Özgürlükçü düşüncelere bağlıdır. Abdülhamit’i sevmez. İllerde valiliklerde bulunmuş Mehmet Nâzım Paşa’nın oğludur. İki kız kardeşi vardır: Mediha, Güzide.
Nâzım Hikmet’in annesi Ayşe Celile Hanım dilci Enver Paşa ile Leylâ Hanımın kızıdır. Leylâ Hanımın babası Mehmet Ali Paşa, Alman kökenlidir, Ali Fuat (Cebesoy) Paşa’nın dedesidir. Enver Paşa’nın babası ise Gagavuz (Karaoğuz) denilen Polonyalı Hıristiyan Türklerden Mustafa Celâlettin Paşa’dır, ilk adı Konstanti Borjenski’dir. Ömer Paşa’nın kızı Sıdıka (Saffet) Hanımın kocasıdır. Celile Hanım özel öğrenim görmüştür. Fransızca konuşur, Baudelaire ile Lamartine’i aslından okur, piyano çalar, resim yapar. Güzel, nitelikli bir kadındır. Hikmet Beyle 1901 Şubatında evlenmiştir. İki erkek, iki kız kardeşi vardır: Mehmet Ali, Mustafa, Sara ve Münevver.
Görevinden pek hoşlanmayan ve Abdülhamit’in baskıcı yönetiminden de sıkılan Hikmet Bey istifa eder. Ticaretle uğraşmayı tasarlamaktadır. Ailesini Selanik’ten Halep’e, babası Vali Mehmet Nâzım Paşa’nın yanına götürür. Orada kısıtlı sermayesiyle ticaret yapmaya girişir. Fakat başarılı olamaz. Celile Hanım Halep’te biri oğlan (Ali İbrahim), öbürü kız (Samiye) iki çocuk doğurur. Ali İbrahim dizanteriye yakalanıp ölür. Nâzım Paşa Diyarbakır valiliğine atanınca, Hikmet Beyle ailesi de oraya giderler. Dedesi Nâzım Hikmet’e aşırı ilgi ve sevgi gösterir.
Nâzım Paşa namuslu, kültürlü, Mevleviliğe bağlı, tatlı dilli, şair yaratılışlı, sevecen bir kişidir. Arapça ve Farsça bilir. Çevirileri yanında Muhataba, Yekazâr, Ahd-i Şehriyari, Kerbelâ gibi eserleri de vardır. Dürüst ve özgürlükçü olduğundan Diyarbakır’a gönderilmiştir. Hikmet Bey orada çok kalamaz. Bunalır. Eşiyle çocuklarını da yanına alarak İstanbul’un yolunu tutar. Yaşam kavgasını İstanbul’da sürdürür. Akrabalarının da yardımıyla bir süthane açar. Paralı bir de ortak bulur. İşleri önceleri iyi giderse de sonraları bozulur. İttihat ve Terakki Fırkası’na yakınlık duyduğundan Hariciye Nezareti’ne başvurur. 28 Şubat 1914’te Matbuat-ı Umumiye çevirmenliğine atanır. İşleri biraz düzelince evini Bahariye’den Göztepe’ye taşır.
Konya Sivas valiliklerinde bulunduktan sonra 1910’da emekliye ayrılan Nâzım Paşa da İstanbul’a gelir.

Asım Bezirci
Kaynak: Nazım Hikmet

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz