Ayriyeten Ona da selam ederim… – Turabi Kişin

Mektubun tarihi herhalde yazının tarihi kadar eskidir. Öyle sanıyorum ki, insanlık tarihinin en eski en uzun süreli kullanılan iletişim araçlarından biridir mektup. Aklıma gelen en eski mektup Mısır uygarlığına ait bir metafordur.

Yıllar önce okuduğum bir kitapta geçiyordu. İsmini şuan hatırlamıyorum. Sanırım Servet Tanilli’nin Uygarlık Tarihi adlı eseri olabilir. MÖ. bin- binbeşyüzlü yıllarda yani firavunlar zamanında geçiyordu. Ölen bir adamın, öbür dünyadan bu dünyaya, sevgili karısına yazdığı mektuptan bahsediliyordu. Adam “Sakın ölme” diyordu karısına. “Burası bahsedildiği gibi bollukla, bereketle, güneşle dolu değil. Karanlık, soğuk, nemli ve yalnızlık dolu” demişti mektubunda.
Kablosuz telefonların, görüntülü telefonların, internet vb. dijital teknolojinin hayatımıza girdiği yakın zamanlara kadar diplomaside, yönetim işlerinde, askeri işlerde, bürokraside, iş ilişkilerinde, gönül işlerinde, sanat edebiyat dünyalarında, sosyal ilişki ve yaşantılarımızda mektup başlıca iletişim araçlarındandı. Tarihe dair açığa çıkan birçok şeyi birçok ilişkiyi çelişkiyi ve çatışmayı geçmişte yazılan mektupları inceleyerek öğrenebiliyoruz.
İlerleyen teknikle birlikte gelişen anlık iletişim imkanı doğal olarak mektup gibi hantal ve zaman alan zahmetli bir işi devre dışı bıraktı. Bir anlamda mektup miadını doldurmuş oldu. Böylesi bir çağda kim mektupla uğraşmak ister ki? Telefonun, bilgisayarın tuşuna veya ekranına dokunup anında dünyanın öbür ucuna ulaşma imkanı varken, kim gidip kağıt kalem bulacak, oturup yazacak, zarf bulacak, adres bulup yazacak, sonrada götürüp postaya verecek? Dahası günler, haftalar aylar sonra gelecek cevabı bekleyecek?
Herhalde günümüz dünyasında iletişimini hala mektupla yapan ender haklardan biriyiz biz Kürtler. Belki de tek halkız.
Son 20-30 yıldır Türkiye’nin yetmişi aşkın cezaevi biz Kürtlerle dolu. Bu yıllar boyunca zorunlu olarak mektup geleneğinin sürdürücüleri durumunda kaldık. Ve dışarıdaki dostlarımız, yakınlarımız ve sevdiklerimizle mektup yoluyla iletişim kurabiliyoruz.
2012 yılında buraya Kocaeli Cezaevine getirilince bir arkadaşım mektup yazmıştı. Arkadaşım “son mektubumu askerde yazmıştım 32 yıl aradan sonra ilk defa sana yazıyorum. Kusura bakma mektup yazmayı unutmuşum” diye yazmıştı.
Doğal olarak arkadaşımın kusuruna bakmamıştım. Yine 25-30 yaşlarında bir yakınım “Abi mektup nasıl yazılır bilmiyorum. Çünkü hayatımda ilk mektubumu sana yazıyorum” demişti.
Onun da kusuruna bakmak akılımdan geçmemişti.

Koğuş arkadaşımın ortaokul son sınıfa giden kızı, batı illerinde bir ilçede oturuyor. Babası Kürt olduğu için on yılı aşkındır cezaevinde…
Warşin “Babama bir mektup yazıp sürpriz yapayım” diye düşünmüş “Hem babam için moral olur” diye oturmuş çocuk haliyle mahpus babasına hayatının ilk mektubunu yazmış.
Babasına olan sevgisini, kocaman özlemini dile getirmiş. Çiçekli ve güneşli resimler çizmiş, gülen insan suretini çizmiş mektubun orasına burasına. Mektubu katlayıp zarfın içine koymuş. Götürüp ilçe postanesindeki memura, postalanması kaydıyla vermiş. Parasını da okul harçlığından ödemiş.
Heyecanla babasından gelecek cevabı beklemiş. Aradan haftalar aylar geçmiş. Beklemek onu yormuş. “Babam bana neden cevap yazmıyor” diye üzülmüş.
Warşin aylar sonra mektubunun babasına ulaşmadığını öğrenir ve soluğu ilçe postanesinde alır. Posta memuruna “gönderdiğim mektup yerine ulaşmamış neden?” diye sorar.
Posta memuru arkasındaki rafa uzanıp tek başına duran mektubu alır ve Warşin’in önüne koyar. “Kızım” der babacan bir tavırla, “Buralarda artık kimse mektup yazmıyor. Mektup çağı kapandı. Sırf senin mektubun için de araç kaldıramayız. Belki başkaları yazar diye aylardır bekliyoruz. Yazan yok. Bir mektup için nakliye masrafı yapmamız mümkün değil” der ve mektubu kızcağıza geri verir.
Aslında durumu özetleyen bir örnek. Doğrudur, oralarda hatta dünyada mektup çağı kapanmış. Adamcağız ne bilsin ki mahpus bir halk var ve hala mektup çağında tutuluyor…
Burada mektubuma istemeden son verirken. Hepinize selam eder evvela büyüklerin ellerinden, ayriyeten küçüklerin gözlerinden hasretle öperim.
Beni soracak olursanız hamdolsun Cenabi Hakka çok şükür bende iyiyim.
Ayriyeten Ona da selam ederim.

Yazar: Turabi Kişin
Kitap: Ayriyeten Ona da selam ederim
Yayınevi: Vesta

Kitabı alabileceğiniz yerler: İnternet kitap satış siteleri ve Çağdaş Kitap Kırtasiye: Mühürdar Cad. No:50/C, Caferağa, Kadıköy, İstanbul (Telefon: 0216 411 63 19)

1 Yorum

  1. Server Tanili, Uygarlik tarihi kitabinda M.Ö. 1400’lerde Misir’da yasanan bir mektup olayini anlatmis olsa da Yüz Yillarin Gercegi ve Tarihi Mirasi kitabinda, postaciligin Asur imparatorlugu tarafindan baslatildigini belistmis. Asur’un gelisip imparatorluk haline gelmesi, M. Ö. 1200’lerde baslayan Deniz Göc Kavimleri’nin Hititleri, Hurri-Madai-Medai’leri ve Misir’i sarsip zayiflatmasindan sonradir.

    Server Tanili’nin gecmis tarih ile ilgili tüm yazdiklarina katilmakla birlikte, postaciligi Asur ile aciklamasina katilmiyorum. Cünkü postacilik Asur döneminde daha cok gelismekle birlikte cok eskilerden baslamisti. Postaciligin tarihi kervancilik tarihine yakindir. Kervancilik ve postacilik dünyada ilk olarak Mezopotamya’da basladi. Günümüzde Kervanciligin ve Postaciligin bizzat günümüz kürtcesine uygun olusu ve Asur Imparatorlugu’nun Hurri Madaî-Medaî Devletinin kalintilari ve mirasi üzerinden yükselmesi, Asur’un bu iki kavrami ve gelenegi bizzat Hurri’lerden aldigini gösteriyor.

    Kürtcede Ker Esek’tir ve van eki de Esekci anlamini veren ektir. Kervan, kürtcede Esekci demektir. Bu tanimin nedeni, gittigi yolu unutmayan eseklerin kafilelerde önde yürütülmesidir.

    Kürtcede cerm yas deri demektir. post ise kurutulan ve isletilen deriye söylenir. islenen deri üzerine yazilar yatilarak kervancilarla bir yerden bir yere gönderiliyordu.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz