Yıldırım Türker: Burkay, saygınlık istiyorsa biraz bakanlardan ve bayraklardan uzak dursun

“Şairin bayrağı olmaz. Bir bayrağın önüne oturtulan şair rehine demektir. Kürt sorununu şiirin çözeceğine inanır gibi yapan; heykeller allahüekberlerle yıkılır, kitaplar müstehcen diye yasaklanır, filmler sansüre takılırken hep hülyalı bir nikbinlikte, hep ferahfeza makamında görmeye alışkın olduğumuz Günay ile Türk bayrağı önüne oturup barış konusunda ahkam kesmek de kendisini Nazım’ın artçısı olarak gören bir şaire yakışmaz.
Burkay, bir şair olarak kendisine yakışan saygınlığını korumak istiyorsa biraz bakanlar ve bayraklarından uzak durup önce kendini özleyen halkıyla hasretlik gidermelidir. Ya da şairliğinden istifa ettiğini ilan edip siyasi hayata AKP saflarında Sayın Burkay adıyla katılır.
Yeter ki o gülümseme kirlenmesin.”

Şairin dönüşü – Yıldırım Türker

Kemal Burkay sonunda vatanına döndü. 12 Eylül darbesi sonrası İsveç’e gitmişti. 31 yıl olmuş.
Erdoğan’ın çağrısına icabet eden Kemal Burkay, geldiğinden beri, Oral Çalışlar’ın yanı sıra çeşitli devlet büyükleriyle görüşmelerini sürdürüyor.
Önce Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile görüşmüştü. Basın toplantısında muhabbet bağına girip Burkay’a “Kemal abi” diye seslenen Bağış, “Kemal Bey’in o meşhur şarkıda dile getirdiği ‘İklim değişir. Akdeniz olur’ bugün Türkiye’nin içinden geçtiği süreci belki çok güzel anlatıyor. Ben de Türkiye Cumhuriyeti bakanlar kurulunun bir mensubu olarak, kendisine miletimiz devletimiz adına gülümseyen Türkiye’ye hoşgeldiniz diyorum” buyurmuştu. Bununla da kalmamış, Burkay’ın memlekete dönüşü müsameresinin çatısının nasıl çatıldığını da aşikar etmişti: “Burkay’ın ‘PKK Kürtlere karşı savaşmıştır’ tespitinin bütün bölge halkı tarafından takdirle takip edildiğini görüyorum. Ben de o bölgenin çocuğuyum çünkü…Barışçıl diyalogun sağlanması için örgütün silah bırakması şarttır. Burkay’ın Milli birlik ve beraberlik projesine verdiği destek için teşekkür ediyorum. Başbakanımızın kendisine yaptığı açık çağrıyı değerlendirip Türkiye’ye dönmüş olmasını da çok önemsiyorum.” Ama hemen sonrasında Merdi Kıpti’ye dönüşüp sirkatin söyleyiveriyordu: “Kendisi üzerinden hiçbir kesimin siyasi istismar yapmasını doğru bulmadığımızı özellikle vurgulamak istiyorum.”

Hava durumu
Aynı muhabbet bağından mukabele eden Burkay da önce Egemen beye olan inancını belirtip, “Benim durumum sembolik de olsa bir değişimi gösteriyor. Ama bu değişim henüz iklimin Akdeniz olduğunu, artık ortamın sütliman olduğunu göstermiyor. Hâlâ bu yumuşama sürecini sabote etmek isteyen içeride veya dışarıda unsurlar var. Silvan eylemi budur… Bizim işimiz kararlı olmak ve bu engelleri aşmaya çalışmaktır. Bunu başarabilirsek, belki altı ay sonra belki bir sene sonra gerçekten Akdeniz iklimi bütünüyle gelir. Şu anda Şubat-Mart aylarını yaşıyoruz. Süreç sancılı olacak, sürecek biraz; ama sonunda da Akdeniz olacak diye düşünüyorum” demişti. Babacan bir meteorologa benziyordu. Hani ağzından bal damlayan; ‘aman sıkı giyinin’ dedi mi tatlı tatlı ürperdiğimiz.
Burkay, geçen gün de Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile bir araya geldi. Görüşme sonrası Bakan Günay ve Burkay bir basın toplantısı düzenledi.
Burkay’ın yanında olduğu belirtilen iri kıyım arkadaşlar, klimalı salonda pek terlemeden duvardaki Atatürk resminin üstüne bir Türk bayrağı geriyor. Nitekim Burkay da Günay’la birlikte o bayrağın önünde yapıyor basın toplantısını. Milli bir kalkışmanın duyurusunu yapacaklar anlaşılan. Bayraksız olmaz.
Günay, Burkay’ın, düşüncelerini yüksek sesle söyleyen bir insan olduğunu belirtmiş: “O yüzden önümüzdeki süreçte kendisinden düşünce ve siyaset dünyamız güzel şeyler bekliyor. Ben başarılar diliyorum” demiş.
Şair karşılaması şiirsiz olur mu? Kültür Bakanımız Burkay’ın şiirlerinden birinden alıntı yapmış elbet. “Şiirlerimiz, türkülerimiz ellerimiz birleşsin, diyor bir şiirinde sayın Burkay. Bir de beni etkileyen bir mısradır. ‘Yaralarımızı umutla saralım’ diyor. Yaralarımızı umutla saralım, bence buna ihtiyacımız var. Sayın Burkay gibi arkadaşlarımızın bu yeni süreçte sorunlarımızı diyalogla kardeşçe çözme sürecinde duygulu yürekleriyle ve vatanseverlikleriyle olumlu katkıları olacağına inanıyorum.” Burkay da yine barış konuşmasını yapmış.
Ardından Bakan Günay, Burkay’a Ahmet Hani’nin Mem – ü Zin adlı kitabını, Nazım Hikmet’in ve bir de İdris Küçükömer’in kitaplarını hediye etmiş. Nazım Hikmet’in kitabının hediye edilmesiyle ilgili Burkay, “Nazım’ın hasretini giderdim diye düşünüyorum. Onun bir temsilcisi bir artçısı olarak görüyorum kendimi. Hasret çekmedim değil. Stockholm’ü çok sevdiğim halde bir şiirimde şöyle diyorum: ‘Ben burada bir yabancıyım. Öfke isyan acıyım’ bunları da yaşadım” demiş.

Yavaş olun
İnsanlık böylesine mide kaldırıcı, böylesine şiire düşman bir şair karşılamasına tanık olmamıştır herhalde. Olduk olmadık herkesin Burkay’ın gelişiyle şiir düşkünü muhabbet insanlarına dönüşmesi karşısında aklıma gelen yegane kelime, ‘müstekreh’tir. Şimdi o Türk bayrağını Burkay’ın eline verip filmini çekmediler, yanında durup poz vermediler diye sevinmemiz mi gerekiyor?
Şairin bayrağı olmaz. Bir bayrağın önüne oturtulan şair rehine demektir. Kürt sorununu şiirin çözeceğine inanır gibi yapan; heykeller allahüekberlerle yıkılır, kitaplar müstehcen diye yasaklanır, filmler sansüre takılırken hep hülyalı bir nikbinlikte, hep ferahfeza makamında görmeye alışkın olduğumuz Günay ile Türk bayrağı önüne oturup barış konusunda ahkam kesmek de kendisini Nazım’ın artçısı olarak gören bir şaire yakışmaz.
Burkay, bir şair olarak kendisine yakışan saygınlığını korumak istiyorsa biraz bakanlar ve bayraklarından uzak durup önce kendini özleyen halkıyla hasretlik gidermelidir. Ya da şairliğinden istifa ettiğini ilan edip siyasi hayata AKP saflarında Sayın Burkay adıyla katılır.
Yeter ki o gülümseme kirlenmesin.

07/08/2011 [Radikal 2]

5 Yorumlar

  1. bu geriye dönüste beni rahatsiz eden birsey vardi. neden neden diye düsünürken iste bu! yine yildirim türker koymus adini olayin. aynen katiliyorum!

  2. ””Yıldrım Türker””Çok haklı şair esir gibi muameleden geçti aslındaKemal Burkay bana göre bir esir bir ittitafçı gibi ağırlandı ve ona göre davranıldı.Adetta akp ona diz çöktürdü bence ama kürt halkının adına yorum yapmasın kürtler asıldı kesildi asit kuyularında yakıldı,kafalarına kurşun sıkılıp yol kenarlarına tıldı ama asla kimliğinden mücaddelesinden vazgeçmedi.Sn.Burkay bunları çok iyibilir.

  3. Merak ediyorum Burkay Hill Otelde kuştüyünden yastığına başını koyarken düşünüyor musun hiç Ceylanı, Uğuru, Rujiyanı,Baranı.Hiç sanmıyorum.. Çünkü artık Senin de ellerin kanlı Burkay Seninde.Sen o Katillerin elini sıktın dön bak arkandaki şanlı bayrağa görüyor musun ceylanın kanını. duyuyor musun annesinin feryatlarını? Hiç sanmıyorum. Sen de sarhoş olmuşsun Burkay Sende Kanla sarhoş olmuşsun. Başın dönüyor belli. Düşüceksin. Hem de Öyle bir düşüceksin ki.. Unutma Düştüğün o yer gene bu halkın elleri olucak

  4. Sistemin “Böl parçala yönet” mantığının bir gereği olarak özellikle ortaya çıkarılmış bir durum olarak görüyorum.
    Sayın Burkay’ın geçmişi ve kimliği bu oyunu görmeyecek kadar kör değildir. Kürt hareketi öyle veya böyle kürtlerin lehine olarak geri dönülemez bir sürece girdi, bu geri dönülemez süreci sekteye uğratabilecek tek koşul kürtlerin bölünüp, parçalanıp sistemin oyununa gelmesidir. Bu gerçeği sayın Burkayın’da görmesi dileğimle..
    Saygılarımla.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz