VLADİMİR MAYAKOVSKY’DEN SERGEY YESENİN’E ŞİİR VE KENDİNDEN GERİDE KALANLARA SON MEKTUP

“Bir varmış bir yokmuş”
derler hani:
Aşkın küçük sandalı
hayat ırmağının akıntısına kafa
tutabilir mi!

.
Dayanamayıp parçalandı işte sonunda…
.
Acıları
mutsuzlukları
karşılıklı haksızlıkları
hatırlamaya bile değmez:
Ödeşmiş durumdayız kahpe felekle.
Ve sizler mutlu olun yeter.*


Vladimir Vladimiroviç Mayakovski (1893-1930, SSCB/Bağdadi(Gürcistan) Ekim Devrimi koşullarında şair ve eylemci olarak varolan Vladimir, şiirindeki arayış ve dille şiiri önemli ölçüde beslemiş şairlerdendir. Şair ‘in kendini öldürmesini kınayan ve bir şiir kaleme alan Mayakovski’nin kendisi 37 yaşında yaşamına son vermeden önce yazdığı mektubu yukardaki dizelerle bitirir.

SERGEY YESENİN’E

Sen gittin,
diyorlar,
yukarılarda bir dünyaya.
Sonsuzlaşma –
Uçuyorsun,
parıldayan yıldızlara çarparak.
Ne borç var artık bize,
içki ne de
Ayılma.
Hayır, Yesenin,
oh
çekmek değil benim istediğim.
Görüyorum ben
kesik bileklerinle sendeleyişini
Ve alayla değil
acıyla
düğümleniyor yüreğim
Görüyorum
bir kemik çuvalı gibi
yere atışını gövdeni.
– Dur! diyorum.
Bırak!
Delirdin mi sen?
Sürer mi ölümü
hiç insan
tebeşir tozu gibi
yanaklarına?
Sen ki çok daha
iyi verirdin ölüme
ağzının payını herkesten.
Yeryüzünde başka
kimsede olmayan
o efece konuşmamla.
Niçin?
Nedeni ne?
Donup kalıyorum şaşkınlıktan.
Homurdanıyor eleştirmenler :
– Bizce, bunun asıl nedeni
Şu…
ya da bu…
ama daha çok,
kopmak toplumdan,
Çok fazla bira
ya da şarapla kafayı çekmesi.
Başka deyişle
Satsaydın
Bohemleri
işçi sınıfına, diyorlar
Sınıf bilincin olsaydı,
bak, bu gelmezdi başına.
Oysa işçiler de
kvastan sert içkilerle
kafayı çekiyorlar.
O sınıf da içerek
güzelce sıçıyor kendi ağzına.
Başka deyişle
Parti’den biri
denetleseydi seni
Sağlansaydı böylece
asıl önemi
içeriğe vermem
Yazardın o zaman
her gün
o dizelerin
yüzlercesini
Uzun uzun
Ve sıkıcı
Doronin’de gördüğümüz türden.
Ama bence
böylesi bir deliliğin içine düşseydin
Sen çok daha önce
son verirdin
yaşamına.
Votkadan gitmek daha iyidir
inan bana
Böylesi sıkıntıdan boğulmaktansa.
Hiçbir zaman söyleyemeyecekler
nedenini bize
seni yitirişimizin.
Şuracıkta duran
çakı mı, yoksa ip mi?
Ama bulunsaydı
mürekkebi, elbette,
Angleterre otelinin.
Damarlarını kesmen
ve ölüp gitmen
gerekmezdi.
Sana öykünenler çıldırdılar sevinçten :
bir daha, bir daha!
Neredeyse bir yığın insan
zıvanadan çıkıp
öldürdü kendini.
Neden çoğaltmalı
intiharları
böyle sayıca?
Daha kolay değil mi
mürekkeple doldurmak
otellerde şişeleri!
Sonsuza dek
kilitlendi artık dilin
arkasında dişlerinin.
Benim bu bilmecemsi sözlerim
yersiz
bir bilgiçlik sayılmamalı
Halkımız,
yaratıcısı ve yaşatıcısı o güzel dilimizin,
Yitirdi ölümle
yansılı sesler üreten
en coşkulu çırağını.
Ve o herifler taşıyıp duruyorlar
ölü şiir döküntülerini
Geçmiş,
gömülmüş ölülerden
hemen hiçbir yeniliği olmayan.
Üstüste yığıyorlar
tatsız uyaklarını
mezara toprak atar gibi: daha beterlerini
Onurlandırmak için oğlunu
Esin Perisi’nin bile
işine yaramayacak olan.
Sana yaraşacak
bir anıt
henüz dökülmedi.
Hani nerde o anıt,
dövülmüş tunçtan
ya da yontulmuş mermerden?
Oysa çoktan doldurdular
yığın yığın
parmaklıklarının dibini
Çöplerle,
adama sözcüklerinden, anılardan,
o bok püsür şeylerden.
Adın
hıçkırıklarla birlikte doldurdu mendilleri.
Sözcüklerini
geveleyip duruyor Sobinov ağzında
Kıvrılıp oturmuş da
altına suyu çekilmiş bir kayın ağacının –
‘Hiçbir şey söyleme,
ah dostum,
içini de çekme, ne olursun.’
Ah,
sen onu kim bilir nasıl alaya alırdın,
Şu Leonid Lohengrinsi’yi,
baş belası, Tanrı’nın!
Ortalığı kim bilir
nasıl da ayağa kaldırırdın:

‘İzin veremem
şiirsel gargaralarına
anıran eşeklerin!’-
Sağır ederdin kulaklarını
üç ayaklı ıslıklarınla, sonra,
Yazdıklarının hepsini
kıçlarına sokmalarını söylerdin.
Harcardın bozuk para gibi
o yeteneksiz heriflerin hepsini,
Doldururdun
smokin ceketlerinin
kara yelkenlerini,
Öyle ki savrulurdu
sağa sola
Kogan gibileri,
Süngüleyerek
sivri bıyıklarıyla
gelip geçenleri.
Oysa bu arada
sayısı hiç de azalmadı
bu serserilerin.
Çok zorlu bir iş
onları sayıca geride bırakmak.
Yaşam
yepyeni bir biçimde
yeniden kurulacak.
İşte o zaman
yepyeni şarkılar söylenmeye başlayacak.
Böyle bir çağda
ağırlaşıyor sorunları
kalemin,
İyi ama, gösterin bana
siz ey zavallı
hortlaklar sürüsü, hadi
Nerede görülmüştür
ve ne zaman
yüce bir kişinin.
Dikenli yolları bırakıp da
gül bahçelerini seçtiği?
Sözcükler
yönlendir
insanoğlunun güçlerini.
Yürüyün!
Arkamızda
zaman patlasın
bir mayın gibi.
Bizim geçmişe sunacağımız
yalnızca
bukleleri

Rüzgarda
geriye savrulan saçlarımızın.
Eğlenceye ayrılacak yeri yok
gezegenimizin.
Yarınlardan
koparıp
almalıdır mutluluğu
insan.
Şu yaşamda
en kolay iştir ölmek.
Asıl güç olan
yepyeni bir yaşama
başlamak.**

Son Mektup
Vladimir Mayakovski

(Şairin cesedinin yanında bulunmuştur.)

Hepinize! ..
İşte ölüyorum.
Kimseyi suçlamayın bundan ötürü.
Hele dedikodudan,
unutmayın ki,
merhum nefret ederdi.

Anacığım,
kardeşlerim,
yoldaşlarım!
Bağışlayın beni.

İş değil bu,
biliyorum
(kimseye de öğütlemem),
ama benim için
başka bir çıkar yol kalmamıştı.

Lili, beni sev.
Hükümet Yoldaş!
Ailem: Lili Brik, anam, kız kardeşlerim
ve Veronika Vitoldovna Polonkaya’dan ibarettir;
yaşamlarını sağlarsan, ne mutlu bana…

Bitmemiş şiirleri Brik’lere verin, ne lâzımsa onlar yapar.

“Bir varmış bir yokmuş”
derler hani:
Aşkın küçük sandalı
hayat ırmağının akıntısına kafa
tutabilir mi!

Dayanamayıp parçalandı işte sonunda…

Acıları
mutsuzlukları
karşılıklı haksızlıkları
hatırlamaya bile değmez:
Ödeşmiş durumdayız kahpe felekle.
Ve sizler mutlu olun
yeter.

(*) Çeviri : Sait Maden
(**) Çeviri : Yurdanur SALMAN

5 Yorumlar

  1. sokakta yükselen hüzünlü bir sestir onun şiirleri.kelimeler onun karşısında canlı bir savaşçıdır. o emreder dizeler hayat bulur.en sevdiğim şairdir mayakovski.genç yaşta ölmesi ( intahar etmesi) ne acı . onunla dahiliğin sınırları sözcüklerle aşılmaktaydı.şiirin öz ve kısa hali bir dahinin yaşam süresine yansımamalıydı hele o bir şairse…

    Teşekkürler

  2. Kafanıza şöyle dokununca parmaklarım
    dudaklar yaratacak
    sizlerde
    ki kocaman öpüşler içindir
    ve bütün halkları bir yerde bağlayan bir dil.
    Bense rûhum topallayarak,
    çekileceğim tahtıma doğru.
    aşınmış göklerde yıldız oyuklarıyla çil çil.
    Öyle ışıklı ve öyle parlak
    Gideceğim uzanmaya
    temmellikten biçilmiş giysilerimle
    yumuşak, sahici ve gübreden bir yatağa
    ve sessiz sessiz
    rayların dizlerini öperek gelen
    bir tren tekerleği dolanacak boynuma.

    MAYAKOVSKİ

  3. Seçim yaptı. Çok az insan seçim yapma noktasına gelir ve getiriilir. Herhalde en buyuk kırgınlığı, böyle bir secim yapmak sorunda bırakmasıydı”kahpe feleğin”…

    Ödeşmiş durumdayız kahpe felekle…….

  4. cok gec tanistim siirlerinizle, iyi olmadigim dibe vurdugum bir sabah tokat gibi geldiniz ama iyi geldiniz ve hos geldiniz yalnizligima.. Belki, belki bir gün bulusuruz Mayakovski, belki bir gün Yesenin. Belki de melankolimde gizlenir, eslik edersiniz acima, biraz daha dibe vurur, biraz daha ölürüz beraber, oysa sadece mutlu olmak icin gelmistik dünyaya, 19`unda terk edece degilim ya

  5. Haklisin belki bir gün bende ruhumla buluşabilirim ona bi çay demlerim belki yumurta kurarım sonra ne den bu kadar geç geldiğini sorarim çünkü ben 35 oldum artik

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz