Tüm kiracı arkadaşlara: Birlik ve beraberlik bozulmamalı – Franz Kafka

Evimizde, bu geniş kenar mahalle binasında, hâlâ ayakta duran Ortaçağ kalıntılarıyla kucak kucağa bu ucuz kira evinde, bugün, bu sisli ve buzlu kış sabahında aşağıdaki bildiri dağıtıldı.

Tüm kiracı arkadaşlara:

Beş oyuncak tüfek var bende. Dolabımda asılılar, her askıda bir tane. Birincisi benim, adını bana bildirmek kaydıyla, diğerlerini her isteyen alabilir. Fakat isteklilerin sayısı dördü geçerse, öbürleri kendi tüfeklerini getirip benim dolabıma koyacak. Çünkü birlik ve beraberlik bozulmamalı; birlik ve beraberlik olmadığı sürece yerimizde sayarız. Unutmadan söyleyeyim; bendeki tüfeklerin tüfek denecek halleri kalmamış, mekanizmaları bozuk, tıpaları kopuk, sadece horozları çat diye ses çıkarıyor. Doğruyu söylemek gerekirse, bu tüfeklerden fazlasını edinmek zor değil. Ama ilk önce tüfeksizleri de kabul etmeye razıyım. Tehlike başgösterdiğinde, biz tüfekliler tüfeksizleri aramıza alıp koruyabiliriz. Amerikalı öncü çiftçiler bu yolla kızılderililere karşı korunabildiğine göre, koşulların aynı olduğu burada da bu yöntem işe yarar. Hiç tüfeksiz bile becerilebilir bu, giderek beş tüfek bile gerekmez, orada oldukları için kullanmak zorunda kalabiliriz tüfekleri. Diğer dört kişi tüfekleri taşımak istemezse, kendi bilecekleri şey. Bu durumda sadece ben, önderiniz, kendi tüfeğimi taşırım. Bir önderimiz olmasa daha iyi sanki; öyleyse ben de tüfeğimi kırar bırakır ya da bir köşeye saklarım.

Bu ilk bildiriydi. Evimizdeki kiracıların bildiri okumak için ne zamanı ne de niyeti vardı, geçin bildiri üzerine fikir yürütmeyi. Tavanarasından yola koyulup her kattan yan kollarla beslenen bir pislik seli merdivenlerden aşağı akarken, aşağıdan yukarı kabarmaya çalışan diğer pislik seliyle savaşır dururdu; bildirilerin yazılı olduğu küçük kağıt parçaları da bu pislik selleri içinde yitip gidecekti. Fakat aradan birkaç gün geçince ikinci bildiri geldi.

Sayın komşulara:

Şu ana dek bana başvuran çıkmadı. Ekmeğimi kazandığım saatler dışında hep evdeydim, dışarıda olduğumda da odamın kapısını açık bıraktım, masanın üzerine de boş bir kağıt koydum ki isteyen adını yazabilsin. Fakat kimse yapmadı bunu.

Kimi zaman düşünüyorum da, çalıştığım makine fabrikasından çıkıp akşamları eve döndüğümde, hele gece vardiyasından sonra sabahları odama girdiğimde, kemiklerimde duyumsadığım ağrılarla gelmiş geçmiş tüm günahlarımın kefaretini ödeyebilirim. Bu iş için yetecek derecede güçlü olmadığımı uzun zamandır biliyorum, ne var ki, bu durumu değiştirmek için kılımı kıpırdatmıyorum.

Evimizde, bu geniş kenar mahalle binasında, hâlâ ayakta duran Ortaçağ kalıntılarıyla kucak kucağa bu ucuz kira evinde, benimle aynı katta, bir işçi ailesiyle birlikte oturan bir devlet memuru var. Adına bakarsanız memur ama yerdeki ot şiltenin üzerinde, tanımadığı bir karı koca ve onların altı çocuğuyla birlikte uyuyan sefil bir yazıcıdan başkası değil. Böyle sefil bir yazıcıyla ilgilenmem için bir neden var mı? Şehrin toparlayıp buraya kustuğu sefaletin içinde debelenip duran yüzden çok kişi var bu evde…

Benimle aynı katta, genellikle ufak tamir işleri yapan bir terzi oturuyor. Gerekli özeni fazlasıyla göstermeme rağmen elbiselerim çok çabuk eskiyor; geçenlerde paltomu yine terziye götürmek zorunda kaldım. Tatlı, sıcak bir yaz akşamıydı. Terzi karısı ve altı çocuğuyla birlikte, mutfak olarak da kullanmak zorunda oldukları bir odada yaşıyordu. Vergi dairesinde yazıcı olan bir kiracısı vardı. Bu kalabalık, zaten berbat olan bizim binanın koşullarına bile rahmet okuturdu. Yine de herkes dilediğini yapmakta özgür; bu eli sıkılık için terzinin de kendince geçerli nedenleri vardır elbette, dışarıdan bakan birinin aklına bu nedenleri tartışmak gelmiyor.

19 Şubat 1917

Franz Kafka
Mavi Oktav Defterleri

Çeviri: Banu Irmak

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz