Sıfır’ın Tarihi: Kendi başına bir değeri olmayan, başka rakamlarla anlam kazanan bir elaman

Sıfır sayısı, aritmetikte 0 rakamını simgeler. Diğer rakamlardan çok sonra bulunan sıfır, bugünkü sayı sisteminde sıkça kullanılır. Bir niteliğin yokluğunu temsil eder. Kendi başına bir değeri olmayan, ancak kendinden önce veya sonra gelen rakamlarla anlam kazanan, ondalık sayı sisteminde sağına geldiği rakamı on kere büyüten bir sayıdır. Toplamada toplandığı sayıyı değiştirmeyen yani etkisiz, çarpmada sonucu sıfır yapan yani yutan, bölmede ise böldüğü sayıyı sonsuza yaklaştıran yani  sonuçsuz elemandır.
Birçok skalada sıfır başlangıç ya da nötr bölgeyi temsil eder. Say doğrusunda sıfırın sağı artı, solu eksi değerleri barındırır.  Sıcaklık derecelendirmelerinde sıfırın yeri derecelendirme sistemine göre değişir.
Ortaçağ’da karanlık ve engelleyici olarak nitelenen  sıfır,  Köken olarak Arapça “.” (sıfr) sözcüğünden gelir. Fransızca sayı anlamına gelen “chiffre” kelimesi, Almanca “ziffe”,  İngilizce “zero” ve Türkçeye “sıfır” olarak geçer.

Sıfır kavramını (fikrini) ilk olarak, hangi medeniyet içerisinde ve kim tarafından ortaya konulmuş olduğu konusunda yeteri derecede kaynak mevcut değil. Fakat bununla beraber, Eski Hintliler’de, milattan sonra 632 yılından itibaren sıfır için özel bir işaretin kullanılmış olduğunu, zamanımıza kadar intikal eden belgeler göstermektedir.
Eski Hintlilerden kalma kitabelerde  görülen, rakam ve işaretler, günümüzde “Hint-Arap sistemi” olarak adlandırılan sisteme göre benzerlik olduğunu, ve nümerik (terkiym) sistemin, o devirde kullanıldığını göstermektedir. Daha sonraki yıllara ait yazıtlarda, sayılarda, rakamın kendi zat’i değeriyle vaz’i (konum) değeri, (yani sayı içindeki anlam değeri) arasındaki bağıntının bilindiğini, sıfır anlamını veren, “0” gibi bir işaret kullanıldığını da göstermektedir.
Sıfır için, ayrı bir özel işaretin bulunuşu ve basamak fikrinin ustaca kullanılışı, onluk sistemi (decimal), sadece matematiğin değil, ilim dünyasının, en elverişli sistemlerinden biri yapmıştır. Onluk sistemin bu hali için, Fransız matematikçi Pierre Siman Laplace (1749-1827), bu konuda “Dünyanın en faydalı sistemlerinden biridir.” demektedir.

Sıfırın MÖ 250 yıllarında Orta Amerika´da yasayan Maya kabilesinde kullanıldığına dair kanıtlar vardır. MS 800 civarında ise Hintliler sıfıra benzer bir sembol kullanmışlardır. Hindistan´dan yayılan sifir, MS 1400 yıllarında Avrupa´da da benimsenmiş ve kullanılmiştır. Sıfır kelimesi büyük olasılıkla Arapça sifr kelimesinden türemiştir.

Ondalık sisteminde sıfır rakamının bulunuşu matematiğe çok büyük bir hizmet vermiştir. O güne kadar kullanılan latin rakamlarında sıfır olmadığı için matematik işlemleri pek güç yapılıyordu.

Doğu Dünyası’nın önde gelen matematik Alimi Harezmî’nin, 9 ayrı rakam dahil sıfır rakamı ile birlikte aritmetik işlemlerin nasıl yapılacağını açık olarak gösteren eseri, İngiliz tercüman Baht’lı Adelhard tarafından, zamanın ilim dili olan Latinceye tercüme edildi ve Batılı âlimlerin istifâdesine sunuldu.

İslâm âlimleri; bugünkü ifadeyle “sıfır” olarak adlandırılan kelime için, Arapça’da boşluk anlamına gelen essıfır adını vermişlerdir.  Leonardo, essıfır kelimesini Latince’ye tercüme ederek Latince metinlerde “cephrum” şeklinde Latinceleştirdi. Daha sonraki yıllarda, değişik imlâ şekilleri kazanmıştır.

Batı literatüründe “Arap Rakamları” olarak bilinen, bugünkü rakamların, 10 ayrı şeklini Batı’ya ilk defa öğreten, papalık tahtının şair ve matematikçisi Gerbert olmuştur. Gerbert, sayı yazısını, İspanya seyahati sırasında Araplardan öğrenmiştir. Ondalık sistemin Müslümanlardan alınmasıyle, Avrupa, bir keşişin deyimiyle; “Bütün sayıların gaddarlığından kurtuldu.”

Harezmî tarafından, 830 yılında yazılan eserin ilk kopyaları, Viyana Saray Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Bu el yazmaları, 1143 tarihini taşımaktadır. Salen Manastırı’nda bulunan ikinci bir kopya ise, bugün Heilderburg’ta muhafaza edilmektedir. Avrupa, ilim dünyasına sunulan bu önemli belge ile, Araplar’ın, önce birler basamağından başlayarak, rakamları sağdan sola doğru yazıp okuduklarını, bu eserden öğrenir. Harezmî’ye ait bu eserde; toplama ve çıkarma işlemlerine ait örnekler görülmektedir.

Tam Sayılar Neden Ve Ne zaman Bulundu?

Pozitif tam sayıların ortaya çıkışı tam olarak bilinmiyor. 70 bin yıl önce pozitif tam sayıların, sayma sayıları olarak kullanıldığını gösteren belgeler var. İlk kullanımın saymak amacıyla olduğu anlaşılıyor. Güney Afrika’da bulunmuş olan bazı taşların üzerinde, yılın altı ayını, 28’er günlük ay takvimine göre sayan, çentikler atıldığı görülmüştür. Bu çetelelerin sayma amacıyla kullanılmasını matematik olarak nitelemek zordur. Sayıları ifade etmek için, her sayıya karışlık bir işaretin, bugünkü tabirimizle rakamların icadı matematiğin başlangıcı sayılabilir. Bu amaçla ilk yazılı kayıtlara M.Ö. 2000 yıllarında Babil’de rastlanıyor. 60 tabanına göre kurulmuş bu sayı sistemi negatif sayıları içinde taşımamakla beraber, kavram olarak sıfırı bulmak mümkündür. Görülüyor ki, sayı sistemi yazılı hale getirilinceye kadar, gelişmesi için de bir sürenin geçtiğini varsayarsak, ilk matematik ile ilgili yaklaşık başlangıç zamanını kestirimiş oluruz. Negatif sayıların ilk kayıtlarda görüldüğü zaman M.Ö. 100–50 dönemi Çin’dir. Hindistan’da Brahmagupta 628’de yayınladığı Brahmasphuta Siddhanta adlı eserinde borç anlamına gelmek üzere negatif sayılardan bahsettiği görülür. Orta Doğu’da muhasebe kayıtlarında borç veya zarar yerine negatif sayıların kullanılması da aynı zamanlara rastlamaktadır. Avrupa’da negatif sayıları ilk olarak Fibonecci ‘nin Liber Abaci ‘sinde görüyoruz. 1202 yılında yayınlanmış bu eser, Arap matematiğini Avrupa’ya taşımakta öncülük etmiştir. Negatif tam sayıların Avrupa matematiğinde tam olarak yerleşmesi 18. yüzyılı bulur.

Sıfırın Tarihi Kronolojisi

M.Ö. 3000 yılları : Eski Mısırlılar, onluk sistemi bilmediklerinden, sıfır anlamını ifade eden bir sembol (işaret) kullanmamışlardır.
M.Ö. 700-500 yılları : Mezopotamyalılar, sadece astronomi metinlerinde, sıfır anlamına gelecek, özel bir işareti sürekli olarak kullanmışlardır.
M.S. 2. yüzyıl : Eski Yunan’da, Batlamyos’un astronomi metinlerinde, Yunan alfabesinde görülen, içi boş anlamını ifade eden “0” şeklinde bir harf kullanmışlardır. Ancak, matematiklerinde, bu harfi (işareti) kullanmadıklarını, kaynaklar açık olarak belirtmektedir.
M.S. 400 yılları : Eski Hint Dünyasında, ilk defa, bugünkü ifadeyle sıfır anlamına gelen, “0” ve “.” şeklinde işaret (sembol) görülmeye başlamıştır.
M.S. 632 : Eski Hint alimi Brahmagupta’nın astronomi ile ilgili olan Siddhanta adlı eserinde, dokuz ayrı ve sıfır rakamı ile hesap yapmayı gösteren kaideler belirtilmiştir.
M.S. 830 : İslam Dünyasının önde gelen matematik alimi Harezmi tarafından, dokuz ayrı rakam dahil sıfır rakamı ile birlikte aritmetik işlemlerin nasıl yapılacağı açık olarak gösterilmiştir.
M.S. 1100 yılları : Avrupa matematik dünyasında, yaygın olarak kullanılmaya başlar.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz