Bilgileriniz size, insanoğlunun şimdiye dek tanımadığı bir güç veriyor. Bu gücü iyiye de, kötüye de kullanabilirsiniz. İnsanları birleştiren aile bağına, ancak birlikte mutlu olacağımıza, yoksa tüm perişanlığa gömüleceğimize inanıyorsanız, bu gücü iyiye kullanabilirsiniz.
Bertrand Russell ile İnsanlığın Geleceği üzerine yapılmış bir söyleşi
Bu konuşmalarımızda pek çok şeylere değindik, Lord Russell. Bütün bunlardan, insanlığın neyi umut etmesi ve neden korkması gerektiği konusunda genel bir sonuca varabiliyor musunuz?
Bertrand Russell — Bana çok güç bir soru sordunuz. İhtimaller görüyorum. Kimisi çok karanlık, kimisi de güven veriyor bana. Ama en karanlıkları üzerinde durmalı sanırım…
Öyle olsun. En karanlıklarından başlayalım… Gelecek bize neler gösterecek?
Bizi en çok tehdit eden tehlike —insan nesli savaşarak kendini yok etmezse eğer—, asker usulü bir yaşantı. Bilimsel buluşların, kırtasiyecilik eğilimlerinin etkisi ile dünya öylesine örgütlenebilir ki, oturulacak yer olmaktan çıkar.
Yöneticiliğin ağır basacağı kanısında mısınız?
Çok mümkün, hele etkililik ve bilim
ile birleşirse. Çünkü yönetmen pek çok şeye sokuyor burnunu. Bunun iyi yönü de var, ama kötü yönü daha çok.
Hangisi kötü olabilir?
Ana okulu biter bitmez, kişinin kanısı ve düşüncelerinin üstüne çöken o korkunç ağırlığı düşünün. Eğitimi ellerinde tutan makamlar bir insanı umutlarını, korkularını dışarıdan ayarlayabilir. İnsan, o zaman istenene uygun yönde umutlanacak ve korkacaktır. Ve eğitimi, büyük ölçüde hükümetin istediği gibi düşünmesini sağlamak yönünde olacaktır. Bilirsiniz ki bu da her zaman akla uygun düşmüyor…
Bu çeşit eğitime karşı duracak, sizin gibi bağımsız, güçlü kişi topluluklarının her zaman bulunabileceğine inanmıyor musunuz?
Hayır. İnanmıyorum. Hayır, benim gibiler, rastlantıların büyük yeri olan eski geleneklere göre yetişmişlerdir. Sanırım dünyanın geleceği böyle değil. Benim dünyamda kaçamak yollar, vardı; aynı kalıba sokmuyorlardı herkesi.
Yönetimin her şeye el koyacağı gün, kimsenin kişisel yaşantısı olmayacağını söylediniz. Biraz açar mısınız?
Bu sorunun bir yönünü, çok önemli bir yönünü ele alın. İnsan çoğalımına en yararlı kuralların neler olacağım araştırma bilimini. Bir hükümet düşünün ki bizimkinden daha üstün bir ırk yaratmak hırsı gözünü bürümüştür. Ne olursa olsun, işe belirli bir orandan, örneğin yüzde beş erkek ve yüzde otuz dişi oranından başlamak, geri kalanları da kısırlaştırmak gerekecektir. Pek hoşa gider bir şey değil ama, pekâlâ da olabilir.
Bilimsel olanaklar insanların kafasını bu kadar kurcalar mı?
Bu insanlar, askeri üstünlük kazanacaklarından emin iseler, evet. Tabiî istenirse böyle bir ırk da yaratılabilir. Bunların tutumu savaş alanında, bildiklerimizden ayrımlı olacaktır. Şu düşünceyi insanların kafasına sokmak zor değildir. Atom silâhları gerekli idi, çünkü karşısındakinde vardı; doğumların bilimsel sınıflandırılması, düşman da aynı şeyi yaptığından, gereklidir.
«1984» ya da «Dünyaların en iyisi» konularına girdik gibi. Ama bunun komünist olmayan dünyada uygulanabileceğini gerçekten düşünüyor musunuz? Bir de konformizm sorunu var…
Komünistlere oranla burada tehlike belki biraz daha az, ama tehdit gene var.
Konformist kanılar, konformist bir giysi, alışkanlıklar, düşünceler vb. var mı?
Sanat yapıtlarım düşünün. Gezilerim sırasında, özellikle Amerika’da, sanata karşı nasıl saygı duyulduğunu, Avrupalı sanatçıların nasıl baş tacı edildiğini, nasıl olukla dolara boğulduklarını gördüm; ama kendisini de bir gün bir sanatçı yapabilecek olgunluğa sahip hiç bir Amerikalı çocuğa rastlamadım. İşte Amerikalılar bunun için Avrupalı sanatçıların hayranıdırlar.
Rusya’da sanat çok hırpalandı mı?
Gidip görmediğim için bir şey diyemiyeceğim. Ama hırpalanmış görünüyor. Doktor Jivago’ya karşın edebiyat pek çok darbe yedi. Çarlar zamanında Rus edebiyatı en önde gelenlerden biri idi. Bugün bunu söyleyebilir miyiz?
Ya bale?
Bale, Çarlık devrinin bir kalıntısıdır. 1920’de gördüm, bir vazoya yerleştirilmiş çiçekler kadar etkiledi beni. Çok güzeldi. İç açıcı idi, ama eski havası kalmamıştı. Müze eşyasına benziyor şimdi.
Bütün bunlar, yeniliklerden yoksun bir kavrukluğa mı götürüyor?
Evet, tehlike de burda. Sonunda sıkıntıdan çöp sepetine attığımız kopyeler örneği kuşaktan kuşağa yaşayıp giden piçleşmiş bir Bizans toplumu türü.
Çok dertleri var insanın. Bence bunlardan biri hiç bir şeyi ölçü içinde yapamaması. Neye el atsa, ölçüyü kaçırıyor. Kararlı olmayı hiç bir zaman öğrenemeyecek mi dersiniz?
Umut ederim. Gerekli bu, hem olabilir de. Burada, karanlık birtakım kehânetlere daldık. Bütün kalbimle gerçekleşmemelerini dilerim.
Pekâlâ, biraz da hoş şeylerden söze delim.
Önce göz önünde tutulmak gereken bir şey var. Eski çağların çare bulamadığımız dertleri de içinde olmak üzere, bugünün dertlerine çare bulabiliriz. Bunlar sürer giderse, başka insanları mutlu kılmak için giriştiğimiz bu büyük işte, irademizi engelleyen kötü tutkular ruhumuzda yer etmiş demektir. Modern tekniğin etkisi büyük, ama yoluna giremeyen kişilerin psikolojisi, tutkularındaki aldatıcılıktır. Bunu unutmamalı. En sonunda da, her şeyin birbirine pek yakın olduğu bu dünyada bir insanın mutluluğunun, nefret de etse, komşusunun mutluluğuna uyduğu ölçüde gerçekleşebileceğini görebilmek gerek. Bu koşullar sağlanınca dünya şimdiye dek tanımadığı bir mutluluğa kavuşacaktır.
İnsanlar, tutkularına gem vurdular diyelim. O zaman hangi kötülüklerden kurtulmak gerek?
Önce savaş. Sonra yoksulluk. Eskiden yoksulluk, bazı insanlar için çaresi olmayan bir hastalıktı. Bugün böyle değil. Dünya, yoksulluğa son vermek isterse kırk yılda çözümler bunu. Hastalık geriledi, daha da gerileyebilir. İnsanların istedikleri kadar ve istedikleri zaman yaşamaktan kıvanç duymalarına hiç bir engel yoktur.
Olumlu konulara girdik. İnsanın gelecekte başka neler yapmasını diliyorsunuz?
Bunda eğitime çok şey düşüyor. Herkese insanlığın, çıkarları ortak bir aile olduğunu, işbirliğinin öneminin yarışmadan daha büyük olduğunu, birbirlerini, sevmenin, yalnız bir ahlâk görevi, bir dinsel ödev değil, aynı zamanda kendi mutluluğu için en akıllı politika olduğunu öğretmek gerek.
İnsan bilime birçok güzel şey borçlu. Bunlardan biri de pek yakında haftalık çalışma süresinin on saate kadar indirileceği. Boş zamanlarda neler yapmalı?
Eğer, dünya, keyifli zamanlarımda düşlediğim şu dünya gerçekleşirse, varlıklı ve kültürlü kişiler neler yaptılarsa, insan, onların hepsini yapacaktır. Onsekizinci yüzyılın soylusu çok kez kültürlü idi. Bol zamanı vardı ve yararlanmasını bilirdi, ama bu da çok kez yanılmasına engel olmadı. Ne olursa olsun bu soylular, sanatı teşvik etmek, görkemli konutlar yapmak, bahçeler düzenlemek ve bir sürü güzel şeyler yaratmak olanağını buldular. Kimi-zaman, bu boş zamanlardan herkesin yararlanacağı bir dünyayı, herkesi aynı yeterli kültür düzeyine ulaşmış görmek için, öylesine istiyorum ki!
Ya serüven?
Bu derdi otoriteler düşünsün. Az para ve az zaman harcamı ile insanlara gerektiğinde tehlikeli, gençlerin düşlediği türden serüven olanakları sağlamalı. Kutuplara giderler, dağlara tırmanırlar, ya da bir gün, olursa, uzayda gezerler. Bütün bunlar çok kez savaşlarda harcanan enerjiye kullanım olanağı sağlar.
Yarının insanlarına söyleyecek bir şeyiniz var mı?
Bilgileriniz size, insanoğlunun şimdiye dek tanımadığı bir güç veriyor. Bu gücü iyiye de, kötüye de kullanabilirsiniz. İnsanları birleştiren aile bağına, ancak birlikte mutlu olacağımıza, yoksa tüm perişanlığa gömüleceğimize inanıyorsanız, bu gücü iyiye kullanabilirsiniz. Zengin bir azınlığın, yoksulların sırtından geçindiği çağ geride kalmıştır. Bitti bu. Kimse kabul etmez. Siz de mutlu olmak isterseniz, komşunuzun mutluluğuna saygı gösterin. Akıllı bir eğitimin kişiyi aydınlığa kavuşturacağına ve ona başkasının mutluluğu içinde, kendi mutluluğunun koşullarını göstereceğine inanıyorum. Arasıra, insanları özgür, güçlü, zeki, kimsenin baskı görmediği bir toplum canlanıyor gözlerimin önünde. İnsanları ne yaptığını bilen, ortak çıkarların kişisel çıkarları bir yana ittiği, her çabası, zekâ ve düş gücünün meyvası olan bu koca yapıta yönelmiş bir dünya. İnsanlar isterlerse kurarlar bu dünyayı ve bir gün kurulursa eğer, şimdiye dek görülmemiş mutluluk örnekleri ve heyecan ile dolu, daha başarılı, daha göz alıcı ve daha yüce bir dünya olacaktır.
Kaynak: Bertrand Russell – Dünya Görüşüm