Ünlü Fransız yazar Montaigne ve ölümsüz eseri “Denemeler” üzerine düşünceler

Sabahattin Eyüboğlu: Montaigne Avrupa’ya serbest düşünmesini öğretmiş olan adamdır, demek fazla büyük söylemektir, ama böyle bir söz olsa olsa Montaigne için söylenebilir. On altıncı yüzyılda serbest düşünmek, babadan kalma, donmuş, su götürmez düşünce kalıplarını zorlamak, başka türlüsünü düşünmeyi kimsenin göze alamadığı inanışların doğruluğundan kuşku duymak hastalıklardan dinlere, adetlerden kanunlara kadar insan hayatının her yönü üzerinde kendi aklının ışığıyla yeni baştan düşünce yürütmekti. Buysa o zaman tek başına Amerika’yı keşfe gitmek gibi bir işti. Gerçi Rönesans Avrupası’nda bu iş artık olanaksızlıktan çıkmış, okur yazarlar bir yandan dünyanın, bir yandan da Yunan ve Latinlerin daha iyi tanınmasıyla insanoğlunun türlü türlü düşünmesi olanağı bulunduğunu öğrenmiş, yer yer, zaman zaman hocadan izinsiz düşünme denemelerine başlamışlardı. Fakat bütün hayatını bu denemelere hasreden, kendini serbest düşüncenin deney tahtası haline getiren ilk adam Montaigne oldu.
… Montaigne hep kendini anlatıyordu; ama kendini anlatırken insan düşüncesini yeni bir yola sokuyor, köhne inanışları, doğaya, akla aykırı alışkanlıkları, safsataları baltalıyor, dünya sevgisine, bilimsel düşünüşe, gerçekçi edebiyata yol açıyordu. Bir insanda bütün insanlığın sorunları bulunduğuna inandığı için kendini anlatırken, yalnız kendini düşünmüş olmuyordu. Kendini değil de başkalarını anlatmış olsaydı, Denemeler’de yine aynı düşünceler aynı duygular olacaktı. Onun zamanında kendini, insanlığı ve doğayı keşfe çıkmak, cüret, inanç ve çaba isteyen bir işti. Fransa böyle bir girişimden zarar görmüştü demek, tutucu, dindar, bir Fransa daha mutlu olacaktı, demeye varır. Doğrusu böyle bir Fransa ve böyle bir dünya isteyenlere Montaigne’i beğendirmek güçtür.

Pascal: Denemeler’de gördüğüm her şeyi Montaigne’de değil kendimde buluyorum.

Mme. de Sevigne: Bir kitap buldum burada. Montaigne’in kitabı; yanıma almadım sanıyordum. Aman ne hoş adam. Ne zevk onunla birlikte olmak.

Voltaire: Montaigne, o hoşsohbet insan,
Bazen derin, bazen sudan
Kuşku duymasını bilmiş
Burnu bile kanamadan.
Kerli ferli softalarla
Alay etmiş sakınmadan.

Mme. du Deffand: Eminim, alışacaksınız Montaigne’e. İsanoğlu ne düşündüyse onda var ve bu kadar güçlü biçem zor bulunur. Bir şey öğretmiyor, çünkü hiçbir şeyi kestirip atmıyor. Doğmacılığın tam tersi. Mağrur adam, ama kim mağrur değil ki? Alçakgönüllü görülenler büsbütün mağrur değiller mi? Her satırında Ben, Kendim diye konuşuyor, ama Ben, Kendim demeden hangi bilgiye varılabilir? Haydi, bırakın Allah aşkına hocam, filozofun, metafizikçinin bundan iyisi görülmemiş.

Grimm: Montaigne, o tanrı gibi adam, 16. yüzyılın karanlıktan içinde tek başına diri ve tertemiz bir ışık saçmış; dehası ancak zamanımızda, gerçek ve felsefi düşünce boşinançların, geriliklerin yerini alınca anlaşıldı.

Malebranche: Montaine’in düşünceleri yanlış, ama güzel.

Montesquku: Yazarların çoğunda, yazan adamı görüyorum, Montaigne’de ise düşünen adamı.

Emerson: Çocukken babamın kitaplığından bana Dememeler çevirisinin perişan bir cildi kalmıştı. Yıllar sonra, kolejden çıkışımda bir cildi okudum ve ötekilerini arayıp buldum. Bu kitapla ne büyük haz ve hayranlık saatleri geçirdiğimi hatırlıyorum. Bu kitabı, yaşadığım başka bir hayatta yazmışım gibi geliyor o kadar candan bana, benim düşüncemi, benim hayat deneyimimi söylüyordu.

Beranger: Montaigne amma da düşünce çalmış benden!

Sainte-Beuve: Montaigne ölüyor: Kitabını tabutunun üstüne koyuyorlar; cenazesinde yakını olarak din bilgini Charron ve manevi kızı Mademoiselle de Goumay var Resmen septik olarak Bayle ve Naude onlara katılıyor. Sonra Montaigne’e az çok bağlananlar, bir an için ondan zevk almış olanlar, bir an için yalnızlık sıkıntısından kurtardığı, kuşku duydurmak sayesinde düşündürdüğü kimseler; akraba ve komşu olarak Madame de Sevigne, La Fontaine; onun yaptığını yapmaya özenip onu taklit etmeyi onur bilenler: La Bruyere, Montesquieu, Jean-Jacques Rousseau; ortada tek başına Voltaire; daha az önemli kimseler, karmakarışık: Saint-Evremond, Chaulieu, Garat… Daha arkada çağdaşlarımız ve belki hepimiz. Ne büyük bir cenaze alayı. Bir insanın Ben’i için bundan daha fazla umulabilir mi? Peki ama, ne yapıyorlar bu cenaze alayında? Tören gereğince hüngür hüngür ağlayan Mademoiselle de Gournay den başka herkes konuşuyor: Ölenden, onun sevimli taraflarından, hayata bu kadar karışan felsefesinden sözediyorlar. Herkes kendi kendinden sözediyor. Onunla herkesin ortak olduğu taraflar ortaya konuyor. Kimse ona olan borcunu unutmuyor; her düşünce onun bir yankısı gibi… Korkarım bu alayda dua eden tek adam Pascaldır.

Brunetiere: Montaigne’i sevmek kendini sevmek, kendini her şeye tercih etmektir. Montaigne’i sevmek yalnız gerçeği değil, doğruluğu ve ödev duygusunu da yalnız kendinden yana çekmektir. Montaigne’i sevmek, hayatımızda hazlara, zavallı yaradılışımızın kaldıramayacağı kadar yer vermektir…

Lanson: Montaigne Fransız Rönesansını bitirip Klasik çağı haber veriyor.

Andre Gide: Pilatus’un, devirler boyunca yankısı çınlayan korkunç sorusu karşısında Montaigne, daha insanca, daha din dışı, başka bir anlamda
İsa’nın tanrıca cevabını vermiş oluyor:

«Gerçek nedir?»

«Gerçek benim!,»

Yani Montaigne gerçek olarak sahiden tanıyabileceği tek şeyin kendisi olduğuna inanıyor. Onu kendinden sözetmeye götüren budur çünkü kendini bilmeyi ayrıca her şeyden daha önemli sayıyor. İnsanların ve her şeyin yüzünden maskeyi kaldırmalı, diyor. Maskesini atmak için kendini anlatıyor. Maske insanın kendinden çok ülkesine ve devrine ait olduğu için de insanlar maske yüzünden birbirinden ayrılıyor. Böylece, maskesini gerçekten atan insanda hemen kendi benzerimizi buluyoruz.

Denemelerden  inciler

“Bütün insanları hemşerim sayıyorum. Bir Polonyalıyı tıpkı bir Fransız gibi kucaklıyorum. Dünya ile akrabalığımı kendi milletimle akrabalığımdan üstün tutuyorum.”

“Her insanda bütün insan halleri vardır.”

Plinius’un dediği gibi “Herkes kendisi için bir derstir; elverir ki insan kendini yakından görmesini bilsin. Benim yaptığım, bildiklerimi söylemek değil, kendimi öğrenmektir; başkasına değil kendime ders veriyorum.“

“Erdemli olmayı göze al; bu yola gir;
İyi yaşamayı sonraya bırakan; yolunda bir ırmağa
Rastlayıp da geçmesini bekleyen köylüye benzer;
Irmak hiç durmadan akıp gidecektir.”

“Benim mesleğim, sanatım yaşamaktır.”

“Kendini kuru sözle değil işle ve eserle anlat.”

“Doğanın sonsuz gücü karşısında daha saygılı olmamız bilgisizliğimizi, yetersizliğimizi bilmemiz gerekir. “

“Öfke kendi kendinden hoşlanan, kendi kendini şişiren bir hırstır.”

“Dünyada insanlılığını bilmekten, insanca yaşamaktan daha güzel, daha doğru bir iş yoktur.”

“Kanunlardan daha çok, daha ağır, daha geniş haksızlıklara yol açan ne vardır?”

“Korunmak saldırana hem istek veriyor hem de hak kazandırıyor. Her korunma savaşçı bir kılığa girer ister istemez. “

“Karı koca arasındaki sevginin, arada bir ayrılmakla gevşeyeceğini sanırlar.”

“Yalnız yaşamanın bir tek amacı vardır sanıyorum; o da daha başıboş daha rahat yaşamak.”

“İnsan önce içindeki sıkıntıyı dağıtmazsa yer değiştirmek daha fazla bunaltır onu.”

“İçimizdeki kalabalık hallerimizden kurtulmamız, kendimizi kendimizden koparmamamız gerek.”

İçi arınmamışsa, neler bekler insan
Kendi kendisiyle ne savaşlar eder boşuna,
Tutkular içinde ne kemirici kaygılar,
Ne korkular içinde kıvranır insan!
Ne çöküntüler yapar bizde gurur, şehvet
Öfke, gevşeklik ve tembellik !”

“Ben kendimi olduğum gibi gösteriyorum.”

“Gurur insanın düşüncesindedir, söze dökülen onun pek küçük bir parçasıdır. “

“Bilgeliğin en açık görüntüsü sürekli bir sevinçtir.”

“Gerçek erdem zengin, kudretli ve bilgili olmasını, mis kokulu yataklarda yatmasını bilir. “

“Eflatun der ki, çocuklara babalarının yeteneklerine göre değil, kendi yeteneklerine göre meslek bulmak gerekir. “

“Bize yaşamayı hayat geçtikten sonra öğretiyorlar.”

“Felsefenin insanlara, yaşamaya başlarken de, ölüme doğru giderken de söyleyecekleri vardır.”

“Kanunlar doğru oldukları için değil kanun oldukları için yürürlükte kalırlar.”

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz