“Kaymak böyle ise, süt nasıldır?” Rusya’da Bitmeyen Batılılaşma Sancıları – A. Ömer Türkeş

Babalar ve Oğullar“Zaman, bilindiği gibi, bazen kuş gibi uçar, bazen de solucan gibi sürünerek geçer; ama insan en çok zamanın ağır mı, yoksa çabuk mu geçtiğini fark etmediği vakit kendisini iyi hisseder.”

Turgenyev’in Rusya ile ilgili tezlerini cisimlendiren ‘Babalar ve Oğullar’, adından da anlaşılacağı gibi eski ve yeni arasındaki ilişkilerin kopukluk ve sürekliliklerin romanı. Rus romanının parladığı 19. yüzyılda adı en çok anılan üç yazar Turgenyev, Tolstoy ve Dostovyevski’dir. Tolstoy ve özellikle Dostovyevski, büyüklüklerini günümüzde de koruyorlar. Ancak geçen zaman Turgenyev’in ününden çok şey götürdü.

Oysa yaşadığı yıllarda Rusya’nın entelektüel ortamlarında fırtınalar yaratmakla kalmamış, eserleri Avrupa’da da hayranlık uyandırmıştı. Hayatının büyük bir bölümünü Rusya dışında geçiren Turgenyev’e duyulan bu hayranlıkta Fransa’nın -Flaubert, Edmond de Concourt, Alphose Daudet ve Emile Zola gibi- tanınmış yazarlarıyla kurduğu dostluğun etkisi vardır. Rus meslektaşlarıysa pek sevmemişlerdi onu; -romanlarıyla değil, ünü ve servetiyle- Dostovyevski tarafından takıntı derecesinde kıskanıldı. Ki bu takıntı Dostovyevski’nin Yer Altından Notlar’ına karikatürleştirilmiş bir Turgenyev portresi biçiminde yansımıştır. Tolstoy’la çekişmelerini ise düello etmeye kadar vardırmışlardı. Yine de, başta Puşkin, Lermontov, Gogol olmak üzere pek çok Rus yazarının yapıtlarının Avrupa dillerine çevrilmesini sağlayan Turgenyev’di. Gerek ele aldığı toplumsal meseleler gerekse de Rus Dili’nin gelişmesine yaptığı hizmetlerle Rus edebiyatının en büyük yazarları arasında sayılan Turgenyev’in en önemli romanı hiç kuşkusuz Babalar ve Oğullar’dır.

Taşrada bir nihilist
1859 yılı Mayıs ayında Rusya taşrasında Kirsanovlar’ın çiftliğindeyiz. Arkady Kirsanov, üniversite tahsilini bitirip babasını ziyarete gelir. Baba Nikolai Petroviç, serflerini azat etmiş, kendi halinde iyi niyetli bir insan. Arkady’nin annesi öldükten sonra yeniden evlenmemiş, Feniçka isimli genç bir köylü kızıyla yaşıyor. Arkady’nin amcası Pavel’se yıllar önce başından geçen kırık bir aşk hikâyesinden sonra çiftliğe çekilmiş emekli bir subay.
Arkady, baba evine çok değer verdiği arkadaşı tıp öğrencisi Bazarov’u da getirmiştir. Romanın ana karakteri Bazarov, Kirsanovlar gibi soylu değil; babası ‘alaylı’ diyebileceğimiz türden bir köy hekimi. Fiziksel görünüşüyle, hal ve tavırlarıyla dikkat çeken bu genç adamı asıl ilginç kılan özelliği savunduğu düşünceler. Kahvaltı sofrasında Arkady’nin açıklayacağı gibi, Bazarov, bir nihilist. Ne geçmişin değerlerine ne soylulara ne köylülere ne aşka ne de yaşlılara hürmet duyan, kendi inandıklarını açıkça dile getirmekten, karşısındakileri eleştirmekten çekinmeyen ve günlerini bilimsel deneylerle geçiren Bazarov, kısa sürede ev halkı üzerinde büyük etkiler yaratır. Nilolai Petroviç, oğlunun sevgili arkadaşının sözlerine içlenmekle yetinse de, Pavel Petroviç kendisini hakarete uğramış gibi hisseder. Onun yanında kendilerini rahat hissedenler, sadece Feniçka ve bebektir. Çünkü Feniçka “Bazarov’da bütün soylu kişilerde bulunan, insanı hem çeken hem de korkutan üstünlüklerin bulunmadığını” sezmiştir.
Bazarov, komşu çiftlikte oturan genç ve güzel dul Anna Segeyevna Odintsov’un da ilgisini çeker. Modern bir hayat tarzını benimsemiş gibi görünen genç kadının gösterdiği bu ilgi, Bazarov’da -hep reddettiği- aşk ateşini tutuşturacaktır. Ancak Anna’nın da çiğneyemeyeceği sınırları vardır. İlgisinin nedeni yeni bir hayat değil, merakıdır sadece; aslında rahatına düşkün, bencil bir kadındır. Aşkı kabul görmeyen Bazarov, misafirliğini bitirip baba evine döner. Kişilik yapısı radikal görüşleri savunmaya hiç müsait olmayan Arkady ise Anna’nın kız kardeşi Katya’ya evlenme teklif edecek ve Bazorov’un takipçisi olmaktan vazgeçecektir. O artık babası gibi şuurlu bir toprak sahibi, karısına bağlı bir koca, iyi bir vatandaş ama ileri görüşlere de sahip bir soylu adayıdır.

Kuşak çatışması
Kendisini çok seven anne ve babasının yanında da aradığını bulamaz Bazarov. Onu düşünce ve davranışlarına bakmaksızın seven bu iki yaşlı insanla ya da çevredeki köylülerle arasındaki yabancılığı aşamaz. Kendisini babasının hastalarına bakmaya ve tıp bilgisini arttırmaya verir. Ne var ki tifüsten ölen bir hastaya otopsi yaparken mikrop kapacak ve aynı hastalıktan ölecektir. Topluma duyduğu öfke ve küskünlük ölüm döşeğinde bile dinmemiştir…
Altı yüz sayfalık bu hacimli romanda pek çok karakter, karakterlerin eylemleri ve hikâyenin sonu simgeseldir. Turgenyev’in Rusya ile ilgili tezlerini cisimlendiren Babalar ve Oğullar, adından da anlaşılacağı gibi eski ve yeni arasındaki ilişkilerin kopukluk ve sürekliliklerin romanı. Hikâyenin, yazarın düşüncelerini ifade etmekte araçsallaşmasının edebi anlamda bir takım zaaflar yarattığını söylemeliyim. Karakterler arası çatışmaları ortaya koyan sahneler, yan karakterler, mekanlar birbirlerine sadece Bazarov üzerinden bağlanabiliyorlar. Ve hepsinden önemlisi roman karakterleri eylemlilik halinden ziyade düşünceleriyle vücut bulabilmişler. Turgenyev, “Kişilerini tanıtmak için hiçbir çabadan kaçınmaz; onları soyağaçları, belirti kişilik özellikleri ile donatır ama sonunda hepsini bir araya getirdiğinde, bir de bakarsınız ki masal bitmiş; bu yaratıkların başlarına romanın çevreni ötesinde her ne gelmesi gerekiyorsa hepsi ağır bir sonsözle hallediverilmiş ve perde inmiş (…) Olayların gelişimi boyunca, değişen olayların yanı başında yazar sürekli, roman kişilerinin hayatlarını budar ve geliştirir; bu arada da kişilerin ruhlarını, zihinlerini ve yaradılışlarını işlevsel örneklemelerle sürekli ortaya koyma kaygısı içinde.” Ama karakterlerin eylemlerine çok az yer verilmiş. Anlatılanlarsa hikâyeye fazla bir renk katamıyorlar; Turgenyev, etkili ve dramatik sahneler çizmekten sanki özellikle kaçınıyor. Aslında bu anlatım tarzını bütün romanlarında görmek mümkün; kimilerine göre eserlerinde Tolstoy’un hamasiliğinin veya Dostoyevski’nin ihtirasının bulunmayışı Turgenyev’in diğer iki yazara olan düşünsel üstünlüğündendir.

İlerici kesimlerin eleştirileri
Babalar ve Oğullar’ın yarattığı heyecan ve tartışmanın nedeni tam da bu düşünsel derinlikti. Turgenyev, o dönem Rus aydınının Batılı karakterini tahlil ederken kullandığı ‘nihilist’ terimi, bu terimin Rusya’da yaygınlaşmasını sağladı. Ancak Bazorov tiplemesi pek sevilmemişti; muhafazakârlara fazla yıkıcı, radikallere fazla karikatürize gibi gelmişti bu talihsiz delikanlı. Slavsever Rus muhafazakârlarının tepkisi anlaşılabilir. Turgenyev’i üzen ilerici kesimlerden gelen sert eleştirilerdi. Çünkü dinle, şiirle, vatanseverlilikle, liberallerle, tabiatla, aşkla alay eden kahramanı özelinde, nihilist terimini, yerleşmiş prensip ve hiçbir otorite tanımayan birini anlatmak için kullanan Turgenyev için Bazarov bir devrimciydi. Şöyle diyordu kendisini ve kahramanını savunmak için; “Eğer okuyucu Bazarov’u tüm kabalığıyla, kalpsizliğiyle, acımasız soğukluğuyla sevemediyse yineliyorum ki, ben suçluyum ve amacıma ulaşamadım demektir (…) Bazarov benim sevgili çocuğumdur, bu akıllı, bu kahraman kişi bir karikatür olabilir mi? Onun benim yarattığım tiplerin en sempatiklerinden olduğunu fark etmiyor musunuz? 0 iliklerine kadar demokrat, dürüst ve gerçekçidir (…) Romanım tümüyle ilerici bir sınıf olarak soylulara karşıdır. Pavel Petroviç’in, Nikolay Petroviç’in çehrelerine bakınız. Zayıflık, uyuşukluk ve dar kafalılık. Estetik duygu beni, konumu daha iyi açıklığa kavuşturabilmem için, soylu sınıfın özellikle en iyi temsilcilerini seçmeye zorladı: Kaymak böyle ise, süt nasıldır?”
Turgenyev’in savunması haklı mıydı? Bu soruyu basit bir ‘evet’ ya da ‘hayır’la kestirip atmak zor. Çünkü Rus entelektüelinin, ülkenin Batı karşısında gerilediğini hissettiği, Batıya karşı hem öfke hem hayranlık duyduğu sancılı bir dönemde yazılan Babalar ve Oğullar, kahramanı Bazarov ile birlikte döneminin zihniyetini bütünüyle yansıtır. Turgenyev’in idealize ettiğini sandığı insan tipi Rus halkının boş inançlarını ve cehaletini, soylu kesimin kofluğu ve züppeliğini teşhir ederek slavseverleri kızdırmıştı. Ama halkla ilişki kuramayan, köylüler tarafından alaya alınan, reddi mirası Puşkin’e kadar uzanan, aşka inanmadığı halde aşk acılarıyla kıvranan devrimci bir roman tipinin değişim yanlıları tarafından benimsenmesi de beklenemezdi. Tepkilerin haklı ya da haksızlığını bir kenara bırakalım. Edebi bir ürünün içeriğinin siyasi ve sosyal alana dolaysızca tercüme edilmesi ve bu denli tartıma yaratması bile dikkate değer.
Şimdi geriye doğru baktığımızda, sadece yirmi üç, yirmi dört yaşını süren bir gencin ettiği iri lafların arkasını pratikte dolduramamışlığını, tamamlanmışlık hissiyatını, dünyayı çiğneyip geçeceğine duyduğu öz güveni sevimli, sıcak ve sahici bulduğumu söylemeliyim. Üstelik kendisi eski ve yeni arasında salınan bir Rus entelektüeli olan Turgenyev’in kavrayamadığı ama gözlem ve sezgileri ile yakalayabildiği devrimci genç prototipi, yarım yüzyıl sonra Rusya’nın kaderini gerçekten etkileyecekti.
Yazı içerisinde mukayese etmekten özellikle kaçındım ama son bir söz olarak eklemek istiyorum; gerek Babalar ve Oğullar, gerek Bazarov gerekse de Rusyanın siyasi ve entelektüel ortamı size tanıdık gelmiyor mu?”

Yaz Klasikleri – A. Ömer Türkeş
(20/08/2010 tarihli Radikal Kitap Eki)
Yaz aylarında hafif kitaplar okunur klişesi, arka arkaya yayımlanan klasik yapıtlarla kırılıyor. Lucas?ın Tarihi Roman adlı edebiyat incelemesi, Balzac?ın Lanetli Çocuk, Tolstoy?un Savaş ve Barış, Sadık Çubek?in Sabır Taşı, Stefan Zweig?in Clarissa romanları, Jack London edisyonları ve nihayet Rus edebiyatının başyapıtlarından Babalar ve Oğullar; iyi kitap okumak isteyenler için kaçırılmaz fırsatlar…
Sinemada, müzikte, resimde, edebiyatta ?klasik? payesine ulaşanlar, zamanın yıpratıcılığına dayanan, her çağda okuma, izleme, dinleme zevki veren yapıtlar. Ama böyle genelgeçer saptamalar kuşku uyandırıcı değil mi? ?Büyük bir hakikat iman edilmek için değil, eleştirilmek için vardır? demişti Nietzche. Klasiklerin büyüklüğüne dair iman sıkıntısı yok: Kurumların ve insanların nezdinde dokunulmazlığı, yüceliği var klasiklerin, onları okumak, hayatında bir tek kitap bile karıştırmayanların dahi ?iyi?liğini reddetmediği bir insani etkinlik… Eleştirisine girişmekse apayrı bir yazı konusu. Uzatıp tadını kaçırmadan kuşkuları diri tutacak birkaç soruyla yetinelim: klasik romanları, mesela 19. yüzyılın ?büyük? romanlarını hâlâ edebiyat tadı aldığımızdan mı, yoksa Batı kültüründe klasik olarak damgalandıkları için mi seviyoruz? Balzac?ı, Dostovyevski?yi, Tolstoy?u, Joyce?u, Proust?u ya da ?büyük?lerden her hangi birini beğenmediğimizi, usta bir eleştirmenden alıntı yapmadan yüksek sesle beyan etme cesaretine kaçımız sahibiz? Kaçımız Proust okumaktan sıkıldığını, Ulysses?i eline almadığını, Ivonhoe?yu çocukça bulduğunu, Don Quijote?u, Gulliver?in Gezileri?ni ya da Robenson Crueso?yu tam metninden hiç okumadığını, klasiklerin çoğunu sinema uyarlamalarıyla tanıdığını itiraf edebilir?

Nihilist bir adamın sergüzeşti
Şimdiye dek okumadıysanız ya da okumanızın üzerinden çokça zaman geçtiyse eğer, Turgenyev?in Babalar ve Oğullar?ını bu özenli yeni baskısı ile yeniden okumanın tam sırası. Rus edebiyatının önemli isimlerinden biridir Turgenyev. Başta Tolstoy ve Dostovyevski olmak üzere Rus edebiyatının pek çok önemli yazarıyla aynı tarihlerde yaşamış, dönemin eleştirmenleri tarafından hepsinin önüne konmuş, eserleri büyük heyecan yaratmıştı. Hayatının büyük bir bölümünü Rusya dışında geçiren Turgenyev, Fransa?nın -Flaubert, Edmond de Concourt, Alphose Daudet ve Emile Zola gibi- tanınmış yazarlarıyla da yakın dostluk kurmuş, eserleri Fransa?da da beğeni toplamıştı. Ne var ki, aradan bir yüzyıl geçtikten sonra Turgenyev romanları arasında Babalar ve Oğlullar dışında ?klasik? sıfatını yakıştıracağımız bir ikincisini sayamıyoruz. Bir zamanlar kıyaslandığı Dostovyevski?nin yanında Turgenyev ismi çok sönük kaldı.
Babalar ve Oğullar, arka planında Rus toplum hayatına dair meselelerin tartışıldığı hüzünlü bir aşk hikâyesi: 1859 yılı Mayıs ayında Rusya taşrasında Kirsanovlar?ın çiftliğindeyiz. Arkady Kirsanov, üniversite tahsilini bitirip babasını ziyarete gelir. Baba Nikolai Petroviç, serflerini azat etmiş, kendi halinde iyi niyetli bir insan. Arkady?nin annesi öldükten sonra yeniden evlenmemiş, Feniçka isimli genç bir köylü kızıyla yaşıyor. Arkady?nin amcası Pavel?se yıllar önce başından geçen kırık bir aşk hikâyesinden sonra çiftliğe çekilmiş emekli bir subay… Arkady, baba evine çok değer verdiği arkadaşı tıp öğrencisi Bazarov?u da getirmiştir. Romanın ana karakteri Bazarov, Kirsanovlar gibi soylu değil; babası ?alaylı? diyebileceğimiz türden bir köy hekimi. Fiziksel görünüşüyle, hal ve tavırlarıyla dikkat çeken bu genç adamı asıl ilginç kılan özelliği savunduğu düşünceler. Kahvaltı sofrasında Arkady?nin açıklayacağı gibi, Bazarov, bir nihilist. Ne geçmişin değerlerine ne soylulara ne köylülere ne aşka ne de yaşlılara hürmet duyan, kendi inandıklarını açıkça dile getirmekten, karşısındakileri eleştirmekten çekinmeyen ve günlerini bilimsel deneylerle geçiren Bazarov, kısa sürede ev halkı üzerinde büyük etkiler yaratır. Nilolai Petroviç, oğlunun sevgili arkadaşının sözlerine içlenmekle yetinse de, Pavel Petroviç kendisini hakarete uğramış gibi hisseder. Onun yanında kendilerini rahat hissedenler, sadece Feniçka ve bebektir. Çünkü Feniçka ?Bazarov?da bütün soylu kişilerde bulunan, insanı hem çeken hem de korkutan üstünlüklerin bulunmadığını? sezmiştir.
Bazarov, komşu çiftlikte oturan genç ve güzel dul Anna Segeyevna Odintsov?un da ilgisini çeker. Modern bir hayat tarzını benimsemiş gibi görünen genç kadının gösterdiği bu ilgi, Bazarov?da -hep reddettiği- aşk ateşini tutuşturacaktır. Ancak Anna?nın da çiğneyemeyeceği sınırları vardır. İlgisinin nedeni yeni bir hayat değil, merakıdır sadece; aslında rahatına düşkün, bencil bir kadındır. Aşkı kabul görmeyen Bazarov, misafirliğini bitirip baba evine döner. Kişilik yapısı radikal görüşleri savunmaya hiç müsait olmayan Arkady ise Anna?nın kız kardeşi Katya?ya evlenme teklif edecek ve Bazorov?un takipçisi olmaktan vazgeçecektir. O artık babası gibi şuurlu bir toprak sahibi, karısına bağlı bir koca, iyi bir vatandaş ama ileri görüşlere de sahip bir soylu adayıdır.
Kendisini çok seven anne ve babasının yanında da aradığını bulamaz Bazarov. Onu düşünce ve davranışlarına bakmaksızın seven bu iki yaşlı insanla ya da çevredeki köylülerle arasındaki yabancılığı aşamaz. Kendisini babasının hastalarına bakmaya ve tıp bilgisini arttırmaya verir. Ne var ki tifüsten ölen bir hastaya otopsi yaparken mikrop kapacak ve aynı hastalıktan ölecektir. Topluma duyduğu öfke ve küskünlük ölüm döşeğinde bile dinmemiştir…

Kuşaklar çatışması
Altı yüz sayfalık bu hacimli romanda pek çok karakter, karakterlerin eylemleri ve hikâyenin sonu simgeseldir. Turgenyev?in Rusya ile ilgili tezlerini cisimlendiren Babalar ve Oğullar, adından da anlaşılacağı gibi eski ve yeni arasındaki ilişkilerin -kopukluk ve sürekliliklerin- romanı. Hikâyenin yazarın düşüncelerini ifade etmekte araçsallaşmasının edebi anlamda bir takım zaaflar yarattığını söylemeliyim. Karakterler arası çatışmaları ortaya koyan sahneler, yan karakterler, mekanlar birbirlerine sadece Bazarov üzerinden bağlanabiliyorlar. Ve hepsinden önemlisi roman karakterleri eylemlilik halinden ziyade düşünceleriyle vücut bulabilmişler. Turgenyev, kişilerini tanıtmak için hiçbir çabadan kaçınmaz; onları soyağaçları, belirti kişilik özellikleri ile donatır ama sonunda hepsini bir araya getirdiğinde, bir de bakarsınız ki masal bitmiş; bu yaratıkların başlarına romanın çevreni ötesinde her ne gelmesi gerekiyorsa hepsi ağır bir sonsözle hallediverilmiş ve perde inmiş. Olayların gelişimi boyunca, değişen olayların yanı başında yazar sürekli, roman kişilerinin hayatlarını budar ve geliştirir; bu arada da kişilerin ruhlarını, zihinlerini ve yaradılışlarını işlevsel örneklemelerle sürekli ortaya koyma kaygısı içinde. Ama karakterlerin eylemlerine çok az yer verilmiş. Anlatılanlarsa hikâyeye fazla bir renk katamıyorlar; Turgenyev, etkili ve dramatik sahneler çizmekten sanki özellikle kaçınıyor. Aslında bu anlatım tarzını bütün romanlarında görmek mümkün; kimilerine göre eserlerinde Tolstoy?un hamasiliğinin veya Dostoyevski?nin ihtirasının bulunmayışı Turgenyev?in diğer iki yazara olan düşünsel üstünlüğündendir.
Babalar ve Oğullar?ın yarattığı heyecan ve tartışmanın nedeni tam da bu düşünsel derinlikti. Turgenev, o dönem Rus aydınının Batılı karakterini tahlil ederken kullandığı ?nihilist? terimi, bu terimin Rusya?da yaygınlaşmasını sağladı. Ancak Bazorov tiplemesi pek sevilmemişti; muhafazakarlara fazla yıkıcı, radikallere fazla karikatürize gibi gelmişti bu talihsiz delikanlı. Slavsever Rus muhafazakarlarının tepkisi anlaşılabilir. Turgenyev?i üzen ilerici kesimlerden gelen sert eleştirilerdi. Çünkü dinle, şiirle, vatanseverlilikle, liberallerle, tabiatla, aşkla alay eden kahramanı özelinde, nihilist terimini, yerleşmiş prensip ve hiç bir otorite tanımayan birini anlatmak için kullanan Turgenyev için Bazarov bir devrimciydi.
Rus entelektüelinin ülkenin Batı karşısında gerilediğini hissettiği, Batı?ya karşı hem öfke hem hayranlık duyduğu sancılı bir dönemde yazılan Babalar ve Oğullar, kahramanı Bazarov ile birlikte döneminin zihniyetini bütünüyle yansıtır. Turgenyev?in idealize ettiğini sandığı insan tipi Rus halkının boş inançlarını ve cehaletini, soylu kesimin kofluğu ve züppeliğini teşhir ederek slavseverleri kızdırmıştı. Ama halkla ilişki kuramayan, köylüler tarafından alaya alınan, reddi mirası Puşkin?e kadar uzanan, aşka inanmadığı halde aşk acılarıyla kıvranan devrimci bir roman tipinin değişim yanlıları tarafından benimsenmesi de beklenemezdi. Tepkilerin haklı ya da haksızlığını bir kenara bırakalım. Edebi bir ürünün içeriğinin siyasi ve sosyal alana dolaysızca tercüme edilmesi ve bu denli tartıma yaratması bile dikkate değer.

A. Ömer Türkeş
(01/09/2006 tarihli Radikal Kitap Eki)


Babalar ve Oğullar 
Yeni ile eskinin, doğan ile ölmekte olanın, muhafazakarlıkla devrimciliğin karşı karşıya geldiği roman.
Dünya edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Babalar ve Oğullar, yazarı Turgenyev’in de başyapıtıdır. Roman, Rusya’daki politik tarihin önemli bir noktasına ışık tutmasıyla beraber aynı zamanda nesiller arasındaki fikir ayrılıklarını acımasızca dramlaştırmasıyla da büyük önem taşır ve bu eksende yeni ile eskiyi, doğan ile ölmekte olanı, muhafazakarlıkla devrimciliği karşı karşıya getirir. Şiirsel bir gerçekçilik ile yarattığı ‘oğul’ Bazarov’un nihilizmini, ‘baba’nın tutucu romantizminin karşısına koyar. Turgenyev’in bu eseri geleneksel değerlerin tümüne karşı çıkan öfkeli genç karakterin edebiyat sahnesine ilk kez çıktığı romandır aynı zamanda. Romanın başkarakteri Bazarov bir devrimciydi. Turgenyev şöyle diyordu kendisini ve kahramanını savunmak için; “Eğer okuyucu Bazarov’u tüm kabalığıyla, kalpsizliğiyle, acımasız soğukluğuyla sevemediyse yineliyorum ki, ben suçluyum ve amacıma ulaşamadım demektir (…) Bazarov benim sevgili çocuğumdur, bu akıllı, bu kahraman kişi bir karikatür olabilir mi? Onun benim yarattığım tiplerin en sempatiklerinden olduğunu fark etmiyor musunuz? 0 iliklerine kadar demokrat, dürüst ve gerçekçidir (…) Romanım tümüyle ilerici bir sınıf olarak soylulara karşıdır. Pavel Petroviç’in, Nikolay Petroviç’in çehrelerine bakınız. Zayıflık, uyuşukluk ve dar kafalılık. Estetik duygu beni, konumu daha iyi açıklığa kavuşturabilmem için, soylu sınıfın özellikle en iyi temsilcilerini seçmeye zorladı: Kaymak böyle ise, süt nasıldır?”

A. Ömer Türkeş
(01/09/2006 tarihli Radikal Kitap Eki)

Vladamir Nabokov’a göre, “Babalar ve Oğullar” Turgunyev’in en iyi romanı olduğu gibi aynı zamanda, on dokuzuncu yüzyılın da en başarılı romanlarından biridir. Turgenyev, kuşaklararası çatışmanın günümüzde hala geçerli, ama daha derin bir görünümünü gerçekçi romanın ilk örneklerinden biri olan eserinde ustalıkla anlatıyor.

Babalar ve Oğullar ilk kez 1859′da Rusya’da yayınlandığında radikal çevrelerle gelenekçi-muhafazakar çevreler romanı odak alarak birbirlerini oldukça sert ve karşılıklı yargılarla eleştirmişlerdir. Babalar ve Oğullar’ın konusu önemli ölçüde kuşaklararası çatışmalardır. Başka bir deyişle, kuşakları etkileyen akımların kavgasıdır romanda işlenen. Babaların değerlerine kesin bir dille karşı çıkan oğullar ve bu karşı çıkış karşısında şaşkına dönen babalar vardır. Bununla beraber babalar ürkek, kibar ve alabildiğine anlayışlı; oğullar ise reddiyeci, kaba ve alabildiğine anlayışsızdır. Elbette bu durum şimdiki roman geleneği için yeni bir şey değildir ancak bu çatışkının temelini atan kişinin Turgenyev olduğunu da ayrıca belirtmeliyiz.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz